‘Devletin refakatsiz çocuk açıklamaları cemaat iddialarını örtbas etmek için’ 2023-02-28 09:01:22     Melek Avcı    ANKARA - Avukat Hediye Gökçe Baykal, sivil toplum örgütleri olarak kayıp ve refakatsiz çocukların takipçisi olduklarını söyleyerek, devlet kurumlarının yaptığı çelişkili açıklamaların tatmin edici olmamakla birlikte konuyu örtbas etme amacı taşıyabileceğine dikkat çekti.    Mereş merkezli depremler sonrası refakatsiz çocukların durumu hala devlet kurumları tarafından aydınlatılmış değil. Kimliği tespit edilemeyen yüzlerce çocuk Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın denetimindeyken, çocukların tarikat ve cemaatlere verildiğine ilişkin çok sayıda belgelenmiş ihbar basına yansıdı. Önce Beykoz’da 60 çocuğun bir villaya yerleştirildiği haberi, sonrasında Sakarya'ya götürülen dokuz yetim çocuğun, Diyanet'e ait olan ancak İsmailağa Cemaati’ne yakın Sakarya Erenler İlme Hizmet Derneği tarafından işletilen Mekke Mescidi Hanife Akın Kuran Kursu'nda kaldığı gazeteci Alican Uludağ tarafından belgelenmişti.   Cemaat ve tarikat iddialarını İletişim Başkanlığı’na ait sözde dezenformasyonla mücadele merkezi fotoğraf ve cemaat yazışmaları delillerine rağmen “yalan” olarak nitelendirirken, Bakanlık ise önce iddiaları reddedip sonra bilgileri dâhilinde olduğunu açıklamış, sonrasında yine ifadesini değiştirerek Beykoz’daki çocukların Suriyeli olduklarını iddia etmişti. Hem devlet kurumları tarafından yapılan bu çelişkili açıklamalar hem de halihazırda körüklenen nefret ve ırkçılığı “akıllıca” kullanmaya çalışarak çocukları kimlikleri üzerinden ötekileştiren ve “nasılsa bunlar Suriyeli çocuklar cemaatlerde olmaları önemli değil” söylemini uyandırmaya çalışan bakanlık başarılı olamadı. Refakatçisi olmayan çocukların peşine düşen kamuoyu ve sivil toplum örgütleri, kurumlar hakkında suç duyurusunda bulundu.   Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği, çocukların takipçisi olmayı sürdürürken dernekten Avukat Hediye Gökçe Baykal, yaptıkları suç duyurularına ve deprem sürecinde bu çocukların korunmasına ilişkin öneri ve değerlendirmelerde bulundu.   ‘Çok sayıda iddia ortada’   Depremin hemen ardından çok sayıda çocuğun enkaz altından çıkarılmasıyla birlikte birçok iddianın ortada dolaştığını belirten Hediye, bu iddialar arasında polis kıyafeti giyerek çocukların hastanelerden kaçırılması, hastane sevkleri sırasında çocukların kaybolması olduğunu söyledi. Hediye, dijital medya üzerinden de ailelerin çocuklarını aradığını ifade ederek, “Bu başından beri ilgilendiğimiz bir konuydu ama somut bir delil olmadan hukukçu olduğumuz için bir adım atamadık. Fakat daha sonra bizlere bir ihbar geldi, Beykoz’daki villaya 60 tane çocuğun yerleştirileceğine ilişkin. Bir görgü tanığı, whatsapp grubundaki konuşmalara şahit olmuş ve bir video da vardı. Ona ilişkin delilleri sunduktan sonra İstanbul Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduk. Bu videodaki kadın, 60 tane depremzede çocuğun refakatsiz olarak İstanbul’a getirileceğini ve bu evlere yerleştirileceğini söylüyor. Biz konuya ilişkin basın açıklamasında Bakanlığı göreve davet etmiştik. Çünkü asli görevi bu, korunmasız çocuklara sahip çıkmak ve elindeki tüm imkânları seferber ederek bunu yapmak zorunda” dedi.    Devlet kurumlarından farklı açıklamalar   Yaptıkları suç duyurusu ve basın açıklamasından sonra Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’ndan bir açıklama yapıldığını kaydeden Hediye, bakanlığın yaptığı ilk açıklamada bu evlerin bilgileri dahilinde olduğunu aktardığını paylaştı. Hediye, “Bu evlerin bilgileri dahilinde olduğunu çocukların evlere bilerek yerleştirildiğini söylediler. Yine Cumhurbaşkanı İletişim Başkanlığı’na bağlı dezenformasyonla mücadele merkezi bu konuya ilişkin, cemaat ve tarikat evlerine yerleştirme ‘iddiaların’ gerçek dışı olduğu, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nca bu adreslere ziyaretlerin yapıldığını ve refakatsiz çocukların olmadığını söyledi. Sonra bir açıklama daha yaptılar. Bizim suç duyurusunda bulunduğumuz eve ilişkin çocukların Suriyeli ve anneleriyle birlikte orada olduğunu söylediler. Daha önce bir ‘hayırsever’ hanımefendi Hatay’da onlara bakıyormuş ama deprem olduktan sonra orada kalamayacakları için anneleriyle birlikte getirilmişler deniliyor. Basının çocuklarla yaptığı röportajlar da var. Çocukların Suriyeli olmadıkları aynı zamanda refakatçilerinin de yanlarında olmadığı anlaşılıyor. Ama açıklamaları bu yönde oldu” diye belirtti.    ‘Çocukların derneklere verilmesi asla kabul edilemez’   Yapılan bu çelişkili açıklamaların ve devlet himayesi olmadan çocukların 3’üncü kişilere teslim edilmesinin kabul edilemez olduğunu vurgulayan Hediye şöyle devam etti: “Tabi tatmin edici bir açıklama değil bizim açımızdan, çünkü biz bu suç duyurusunu yaptıktan sonra başka ihbarlar da gelmeye başladı. Sadece Beykoz’da değil başka şehir ve ilçelerde çeşitli dernekler adı altında bu çocukların getirildiği, bunlara bakacakları hatta bazılarının veli gruplarında nakdi yardım topladığı, ‘Bu kadar çocuk geldi, şu derneğe yerleştirilecek nakdi yardım sağlayalım’ diye IBAN paylaşıldığına dair bize ihbarlar geldi. Bu çok ciddi bir konu, gerçekten depremden etkilenen çocukların zaten psikolojisi bozulmuş durumda, çoğu ailesini kaybetti. Bunların bu şekilde hiç devlet himayesi olmadan tamamen 3’üncü bir derneğe verilmesini kabul etmek mümkün değil. Hiçbir şekilde birbirini teyit etmeyen, çelişkili ifadeler var. Yani Suriyeli olduklarını açıklamalarındaki amacı da anlamış değiliz açıkçası. Sonuçta çocuksa ve refakatçisi yoksa devletin gözetiminde olması gereken çocuklar bunlar. Neden özellikle Suriye vurgusu yapılıyor onu da bilmiyoruz ama hiçbir şekilde tatmin edici bir açıklama gelmedi. Örtbas edilmeye çalışılıyor, üstü kapatılmaya çalışılıyor olabilir ama kamuoyunda da bayağı bir tepki gördü. Sadece biz değil birçok STK de konuya bakıyor o nedenle üstü kapatılacak bir konu olduğunu düşünmüyorum. Biz şu an konunun takipçisiyiz, dosya Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığı’na ivedi notuyla gönderildi. Şu an soruşturma ne aşamada bilmiyoruz ama başka sivil toplum örgütleri ve dernekler de suç duyurusunda bulundu. Bu konunun araştırılmasını istiyoruz ve sonuna kadar da peşini bırakmayacağız.“   ‘Bakanlık üzerinde toplum baskısı oluşturmak gerekir’   Resmi olarak çocukların güvenliği ve korunmasını yapacak tek kurumun Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olduğunun altını çizen Hediye, sivil toplum örgütlerinin de bunun takipçisi olması gerektiğini söyledi. Hediye, “Bunların hepsi resmi olarak Aile Bakanlığı’nın organizasyonunda olmak zorunda. Biz bu aşamada sivil toplum olarak bu durumun takipçisi olmak zorundayız. Her bir çocuğumuz kimliği tespit edilip, gerçekten güvenli bir yuvaya yerleştirilene kadar bu durumu takip etmemiz gerekiyor. Bunu da hep belirtiyorum, sosyal medyada da çok fazla koruyucu aile olma talebi görüyorum ama aksine şu paylaşımları da çok gördüm koruyucu aile talebi olup da aile içi şiddetin olduğu aileler var. Sadece bir aileye çocuğu teslim etmek, nerede olduğunu bilmek değil, o ailenin de güvenilir olduğunun uzmanlar tarafından tespit edilip çocuğun verilmesi gerekiyor. Çünkü bu çocuklar çok büyük bir travma yaşadılar, ailelerini kaybettiler, belki enkaz altında günler geçirdiler ve o psikolojiyi kolay atlatmaları mümkün değil. O yüzden verilecek ailelerin de gerçekten iyi bir inceleme yapılarak seçilmesi gerekiyor. Biz de takipçisi olarak, kime veriliyor, güvenli aileler mi ve bu şekilde bakanlık üzerinde bir toplum baskısı oluşturmak lazım” diye konuştu.