HDK ve bileşenleri: Tecride karşı birleşik mücadeleyi büyütmeliyiz 2022-12-02 11:31:15   İSTANBUL - HDK ve bileşenleri ile demokratik kurum temsilcilerinin PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 20 aydır haber alınamama ve son gelişmelere dair yaptığı açıklamada, demokratik kamuoyu ile tüm hukuk kurumlarına ağırlaştırılmış tecrit ve mutlak iletişimsizlik haline karşı tavır alma çağrısı yapıldı.   PKK Lideri Abdullah Öcalan ve diğer üç tutsaktan 20 aydır haber alınamaması ve son yaşanan gelişmelere dair Halkların Demokratik Kongresi (HDK) ve bileşenleri ile demokratik kurum temsilcileri ortaklığında Özgürlük İçin Hukukçular Derneği’nin (ÖHD) Beyoğlu’nda bulunan şube binasında basın toplantısı gerçekleştirildi. Toplantıya HDK Eşsözcüleri Esengül Demir ile Cengiz Çiçek, ÖHD Eş Genel Başkanı İlknur Alcan, ÖHD İstanbul Şube Eşbaşkanları Gürkan İstekli ve Esra Erin ile çok sayıda avukat, HDK İstanbul Eşsözcüsü Erkan Tepeli, Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivistleri, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Marmara Eşsözcüsü Dilber Demir ve çok sayıda HDK bileşeni katıldı. Toplantının yapılacağı salona ise “Tecrit İnsanlık Suçudur” pankartı asıldı.   ‘İmralı’daki durum kaygı verici’   İlk olarak söz alan ÖHD Eş Genel Başkanı İlknur Alcan, PKK Lideri ve diğer üç tutsağa uygulanan mutlak tecrit ve Asrın Hukuk Bürosu’nun duyurduğu Abdullah Öcalan’ın Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT) İmralı’ya gerçekleştirdiği ziyarette görüşe çıkmama duyumuna ilişkin, “Basına yansıyan durumun kaygı verici olduğunu düşünüyoruz. Avukatların müvekkilleriyle görüşmemesinin avukatlık kanununa aykırı, yine tecridin ve işkencenin de hukuka aykırı olduğunu belirterek girişimlerde bulunmuştuk. Buna dair bir basın toplantısı gerçekleştireceğiz bugün” dedi.   2015’ten beri avukatlarıyla bir kez dahi görüştürülmediler!   Ardından ÖHD İstanbul Şube Eşbaşkanı Esra Erin, ortak basın metnini okudu. Esra, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 1999 yılının Şubat ayından, diğer tutsaklar Hamili Yıldırım, Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş’ın ise 2015 yılının Mart ayından bu yana bir “Ada Hapishanesi” olan İmralı Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulduğunu anımsattı. Ağır tecrit koşulları altında tutulan Abdullah Öcalan ile diğer üç tutsaktan bir yılı aşkın bir süredir tüm çaba ve girişimlere rağmen hiçbir şekilde haber alınamadığını vurgulayan Esra, “İmralı’da uygulanan tecrit, dünyada eşi benzeri görülmeyen öyle bir hukuk faciasına dönüştürüldü ki tüm uluslararası ve ulusal mevzuat gereğince koruma altına alınan başta avukatla görüşme hakkı olmak üzere aileyle görüşme hakkı, telefon hakkı ve diğer tüm dış dünyayla görüşme hakları, hakkın özüne dokunmayı aşan bir durumla ortadan kaldırılmıştır. O kadar ki, Sayın Konar, Aktaş ve Yıldırım, İmralı’ya getirildikleri Ocak 2015’ten beri her hafta yapılan başvurulara rağmen avukatlarıyla bir kez dahi görüştürülmemiştir” dedi.   Mutlak iletişimsizlik   Abdullah Öcalan’ın ise avukatlarıyla görüşme hakkından tam üç yıldır yararlanamadığının altını çizen Esra, “Kamuoyunun da hatırlayacağı gibi Sayın Öcalan, 27 Temmuz 2011’deki avukat görüşmesinden sonra tamamen hukuksuz bir şekilde 2 Mayıs 2019’a kadar tek bir kez dahi avukatlarıyla görüştürülmemişti. 8 Kasım 2018 tarihinde, tutuklu HDP Milletvekili Leyla Güven’in ve ardından binlerce siyasi tutsağın süresiz ve dönüşümsüz açlık grevine başlamaları neticesinde, İmralı’da uygulanmakta olan mutlak tecritte bir gedik açılmış, ilki 2 Mayıs 2019, sonuncusu ise 7 Ağustos 2019’da olmak üzere Sn. Öcalan ile beş kez avukat görüşü gerçekleştirilmişti. 25 Mart 2021 tarihinde gerçekleştirilen ve aniden kesilen telefon görüşmesinden bu yana ise kendilerine dair teyit edilmiş hiçbir bilgiye erişim mümkün olmamıştır. Bahse konu görüşmeden sonra geçen 20 aylık süre boyunca dış dünyadan tamamen soyutlanarak mutlak iletişimsizlik koşullarında tutulmuşlardır” sözlerini kullandı.   ‘Tüm bağları kesintisiz olarak koparıldı!’   Esra, cezaevinde tutulan herkesin hukuka uygun verilmiş bir mahkeme kararı ile özgürlüğünün elinden alınması dışında diğer tüm haklara sahip olması gerektiğini AİHS Madde 1’de de ifade edildiği üzere evrensel temel insan hakları kriteri olduğunu anımsattı. PKK Lideri ve diğer tutsaklara uygulanan tecridi işkence ve kötü muamele olarak değerlendiren Esra, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Tutulmanın insan onuruna uygun, doğal asgari kısıtlılık koşullarını aşmayacak şekilde yürütülmesi gerekmektedir. Ancak İmralı Ada Hapishanesi’nde tutulan Sayın Öcalan ve diğer mahpuslar uzun yıllardır bu doğal sınırlamaları çok ağır bir şekilde aşan tecrit koşullarına maruz bırakılmışlardır. İnsanlık dışı muamele olarak nitelendirilen bu tutulma koşullarının üzerine 25 Mart 2021 tarihinden bu yana kendilerinden tek bir haber alınamayarak dış dünya ile olan tüm bağları bir bütünen, tamamen, kesintisiz olarak koparılmıştır.   CPT bilgilendirme yapmalı   Bu durum daha önce uluslararası mekanizmalarca defalarca tespit edildiği üzere işkence ve kötü muamele yasağının ihlali anlamına gelmektedir. Bu muamelenin neden olduğu ya da olması muhtemel sonuçlara dikkat çekmek ve telafisi adına bu zaman zarfına kadar birçok girişimde bulunulmasına rağmen maalesef sonuç almak mümkün olmamıştır. En son Avrupa Konseyi’nin bir organı olan Avrupa İşkencenin ve İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Ceza veya Muamelelerin Önlenmesi Komitesi olan kısa adıyla CPT, 20-29 Eylül 2022 tarihinde gerçekleştirdiği ve Geri Gönderme Merkezlerini konu alan ziyaretinde rutin takviminde olmamasına rağmen İmralı’yı da ziyaretine dahil etmiştir. Ancak Asrın Hukuk Bürosu tarafından CPT’nin Eylül 2022 tarihinde İmralı Adası’na yaptığı ziyarette Sayın Öcalan’ın görüşmeye çıkmadığına dair bir duyum alındığı hususunda 29.11.2022 tarihinde kamuoyuna bilgilendirme yapılmıştır. CPT ziyaretlerinin belirgin özelliğini mahpuslar ile özel görüşmeler yapması oluştururken böylesi bir duyumun doğruluğu CPT’nin ziyaretini tartışmalı kılacağı açıktır. CPT’nin yetki alanında bulunan İmralı Adası’na yapmış olduğu ziyarete dair bilgilendirme yapması kuruluş değerlerinin ve bağlı olduğu uluslararası hukukun gereğidir.   Demokratik ve hukuki mücadele yükseltilmeli   Bu kapsamda anayasal hakların tesisi ve evrensel hukukun gereği olarak Sayın Öcalan ve İmralı’daki diğer mahpuslara görüşme olanağının sağlanması ve ilgili kurumların görevleri gereği gereken bilgilendirmeyi yapmaları gerekmektedir. Sayın Öcalan’ın toplum ile diyalog kurabildiği zamanlar bütün Türkiye halklarına umut veren, nefes aldıran zamanlar olmuştur. Sayın Öcalan, Kürt meselesinde demokratik, anayasal ve barışçıl bir çözümden yana olduğunu her seferinde deklare etmiştir. Hem demokratik, özgür ve barışçıl bir gelecek için hem de hukuk güvenliğinin tekrar tesisi için Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması hukuki zorunluluktur. Temel hak ve özgürlüklere aykırı gayri insani bu haber alınamama halinin aşılması için kamuoyundan, hukuk ve insan hakları çevrelerinden Sayın Öcalan, Hamili Yıldırım, Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş üzerinde uygulanan tecridin kalkması için demokratik ve hukuki mücadeleyi daha fazla yükseltmelerini bekliyoruz.”   Çiğdem Şentürk: Tecrit koşulları kaldırılsın!   Daha sonra söz alan HDK bileşeni Yeşil Sol Parti Meclis Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Çiğdem Şentürk, seçim sürecinin savaş gündemiyle iç içe geçtiğini belirtti. Çiğdem, “Hem hava harekatı hem kara harekatı beklentisiyle dolu bir süreç yaşıyoruz. Tecridi bu süreçle değerlendirmek, Abdullah Öcalan’a uygulanan koşullarının insan haklarına aykırı olduğunu herkes doğrudan görebilir. Toplumsal muhalefeti manipüle etmek, yalan bilgi yaymak ve bölmek için etkili bir şekilde kullandıklarını da geçmişten biliyoruz” dedi. Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit koşullarının kaldırılması talebinin toplumun demokrasiden, barıştan yana bir talebi olduğuna vurgu yapan Çiğdem, “Bu uçuruma doğru giden trenin frenine basmak isteyen muhalefet açısından bütünsel bir talep olmalı. Buradan özellikle burjuva muhalefeti dahil sol-sosyalist ve demokratlara diyoruz ki, Öcalan’ın tecrit koşullarının kaldırılması, görüşme taleplerinin kabul edilmesi lazım. Seçim sürecinde böl ve yönet politikasını aşmak için muhalefetin faşizm karşısında başarısızlığını ortaya koyuyor. Tüm muhalefete çağrımız barışa sahip çıkalım. Kürt hareketi liderinin tecrit koşullarında izole edilmesine izin vermeyelim” çağrısında bulundu.   Bülent Aşa: Hukuk kurumlara derhal harekete geçmeli   Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hukuk Komisyonu’ndan Bülent Aşa da, “Devletin 24 yıldır kendi yasalarını uygulamaktan imtina ettiği İmralı tecrit sistemi belli. Buradaki hedef Sayın Öcalan’ı tecride alarak Kürt halkını bastırmaktır” dedi. 1999’dan 2011 yılına kadar avukat görüşmelerinin çok istisnai şekilde yapıldığını aktaran Bülent, “Ancak 2019’den beridir tamamen yasaklandı. Son yapılan telefon görüşmesi 25 Mart 2021’deydi. Dolayısıyla 20 aydır Sayın Öcalan’dan haber alamamaktayız. Bu görüşmede de Sayın Öcalan, bunun ilkesizlik olduğunu söylemiştir. Mektup, fax ve iletişim hallerinin kendisine de uygulanmasını istemiştir. Dolayısıyla verdiği mesaj çok nettir. Son yapılan CPT ziyaretinde Sayın Öcalan’ıb görüşe çıkamaması halinde bu durum gerçekleşmiştir. Bu da son aile görüşündeki verdiği tepkinin devamıdır. Burada hukuk kurumlarına çok büyük işler düşüyor. Birçok hukukçu Sayın Öcalan ile görüşmek için Adalet Bakanlığı’na başvuruda bulundu. Buna ilişkin henüz bir cevap verilmiş değil. Dolayısıyla hukuk kurumlarının derhal harekete geçerek avukat görüşlerinin düzenli bir şekilde yapılmasını talep ediyoruz” sözleriyle hukukçulara seslendi.   Esengül Demir: Sayın Öcalan hukuksuzluğa tavır sergiledi   HDK Eşsözcüsü Esengül Demir de, büyük bir hukuksuzluk, gayri insani ve ahlaki durumu ifade etmek ve toplumsal tepki oluşturmak üzere basın toplantısı geçekleştirdiklerini ifade etti. Esengül, “Sayın Öcalan’a dönük tecrit siyasetinin 20 yıldan fazla sürdüğünü biliyoruz. Fakat son 5-6 yıldan fazladır süren iletişimsizlik, hiçbir şekilde haber alınamama koşullarında uluslararası kurumların duyarsızlığı ve yasa dışı yaklaşımlarını da bir kere daha teşhir etmek istiyoruz. En son yine korsan vari bir şekilde kardeşiyle yaptırılan telefon görüşüne verdiği tutum, sonrasında CPT ile görüşmemesi de bu ilkesizliği, hukuksuzluğu teşhir etmesi de buna karşı tavır aldığını gösteriyor bize. Yasaları koyanlar uygulamaktan imtina ederken Sayın Öcalan’ın bu tutumu teşhir etmesi önemlidir. Demokratik kamuoyunun da bu tutum karşısında çok net bir tavır alması gerekir” sözleriyle topluma harekete geçme çağrısında bulundu.   ‘Demokratik kamuoyu tavır sergilemeli’   Türkiye ve uluslararası hukuk nezdinde oluşturulan İmralı Cezaevi’nin koşulları ve tecridin, yasaların uygulanmadığını gösterdiğine dikkat çeken Esengül, “Sayın Öcalan’ın tavrı da yasaları uygulamaya davet eden bir tavırdır. Sayın Öcalan üzerinde yürütülen tartışmalar da bu hukuksuzluğa hizmet edecektir. Sayın Öcalan nezdindeki tecrit ve Kürt halkına dönük statüsüzlük politikaları Kürt halkının taleplerinin inkar politikalarından ibaret olduğunu çok iyi biliyoruz. Son dönemde yapılan savaş politikaları Kürt’lerin anayasal hak ve statü taleplerini, Sayın Öcalan üzerindeki tecritle reddeden ve bunun üzerine baskı uygulayan bir politikanın sonucudur” şeklinde konuştu. Öte yandan Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırıları, bin yıldır süren inkar politikalarının devamı olarak yorumlayan Esengül, “Türkiye toplumunu ayrıştıran bu iktidar politikalarına karşı da demokratik kamuoyunun net bir tavır sergilemesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.    Birleşik mücadeleyi büyütme çağrısı   İktidarın uzun süredir beka problemi olduğunun altını çizen Esengül, “Bu sorun da Türkiye halklarını ötekileştiren, karşı karşıya getiren çabası karşısında ortak ve birleşik mücadeleyi büyütmek olmalıdır” dedi.   Toplantı konuşmaların ardından sona erdi.