Kayıp yakınları Lice Katliamı’nın faillerini sordu 2022-10-29 12:01:31   DİYARBAKIR - Kayıp yakınları ve İHD, 716’ncı haftasında Lice ilçesinde 1993 yılında yaşanan Lice Katliamı’nın faillerini sordu.   İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” şiarıyla gerçekleştirdikleri eylemin 716’ncı haftası kapsamında Koşuyolu Parkı'nda bulunan Yaşam Hakkı Anıtı önünde basın açıklaması yapıldı. Eyleme kayıp yakınları, İHD’liler ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır İl Eşbaşkanı Gülistan Atasoy katılırken faili meçhul bir şekilde kayıp ettirilenlerin fotoğrafları taşındı.    Açıklamayı İHD Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Ercan Yılmaz yaparken, hikâyeyi ise İHD Diyarbakır Şubesi Yönetim kurulu üyesi Yusuf Erdoğan okudu.   ‘Gazeteciler derhal serbest bırakılmalıdır’   Ercan, geçtiğimiz günlerde tutuklanan Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı ve sabaha karşı tutuklanan 9 gazeteciye değindi. Ercan, “Şebnem hoca kimyasal silaha ilişkin verdiği bir röportajdan kaynaklı hedef gösterildi. Uzman olduğu alana ilişkin olayı yorumladı. Biliyoruz ki insan hakları mücadelesi risk almak gerektirir. Failler kim olursa olsun ihlaller için mücadele etmek gerekir. Şebnem hocanın yanındayız hemen serbest bırakılmalı. Ayrıca Salı günü Ankara merkezli yürütülen bir soruşturma kapsamında JINNEWS ve Mezopotamya Ajansı’na ait muhabirler gözaltına alındı. Sabaha doğru da 9 gazeteci tutuklandı. Böylelikle Türkiye’de basın özgürlüğünün ne aşamada olduğunu görüyoruz. Aktivisit ve insan hakları savunucularına yapılan baskı basına da yapılıyor. İktidar kendi çizdiği sınırlardan çıkan gazetecileri tutukluyor. Tutuklanan gazeteciler derhal serbest bırakılmalıdır” dedi.   Ardından hikâyeyi okuyan İHD Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Yusuf Erdoğan, Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 1993 yılında yaşanan Lice Katliamı’nı hatırlattı. Yusuf, “22 ve 26 Ekim 1993 yılında; Tütiye Talan (66), Tahir Kozat (70), Zana Mercan (16), Suna Cantürk (4), Dilbirin Cantürk (2,5 ), Hüseyin Cantürk (13), Ali Canpolat (25), Hüseyin Boğa (34), Salih Boğa (29), M. Rezzak Yıldırım (65), Abdullah İzgi (40), Mehmet Kaya (32), Mustafa Çakır (40), Zana Çakır (18), Halil Doğan (70), İmam Mehdin Güler (47), Öğretmen Nurettin Soyer. Kamuoyunda Lice katliamı olarak bilinen olay Diyarbakır 8’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nce davaya dönüştü. Dava dosyasındaki iddianameye, görgü tanıklarının anlatımına ve yakınlarının şubemize yaptığı başvurulara göre; birçok PKK’linin ilçeye girdiği iddia edilerek, Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın Lice’ye yönlendirilir. Helikopterle Lice’ye giden Aydın, olağandışı hiçbir durum olmaması rahatlığı içerisinde İlçe Jandarma Bölük Komutanlığı bahçesinde yaveri ile sohbet ederken ‘Kanas’ tipi suikast silahıyla vurulur” şeklinde belirtti.   Yusuf, hikâyenin devamında şu ifadelere yer verdi:   “Aydın’ın vurulması bahane edilerek sokağa çıkma yasağı ilan edilir. 3 gün 3 gece boyunca ilçe güvenlik güçlerince taranır. Bazı görgü tanıklarına göre taramanın başlatılmasıyla birlikte bir asker halka seslenerek, ‘biz bir generali öldürdük siz kimsiniz, hepinizi geberteceğiz’ diye bağırmış. Olayın hemen ardından ilçeye giriş çıkışlar yasaklanır. Olaylarda 3’ü güvenlik görevlisi 17 sivil olmak üzere 20 kişi yaşamını yitirir. Onlarca insan ateşli silahla yaralanır. Bazı ev ve işyeri güvenlik güçlerince yakılır. 401 ev ve 241 işyeri hasar görür. İlçe 4 gün boyunca, parlamenterlerin, siyasetçilerin, STO temsilcilerinin ve halkın giriş çıkışına kapatılır. Dönemin Başbakan Yardımcısı Deniz Baykal dahi ilçeye sokulmaz. 3 ay içinde ilçenin nüfusu beşte bir oranında düşer.   Savcı dahi itiraf etmiştir   Lice Katliamı gerçeği, kendi komutanını, silah arkadaşını öldürecek kadar gözü dönmüş bir devlet anlayışının, bir güvenlik konseptinin Kürtlere, Kürt halkının haklarına nasıl yaklaştığını gösteren, tarih boyunca hatırlanması ve nefretle kınanması gereken bir olay olmuştur. Aradan 20 yıl geçiyor ve bugün yine bu devletin savcısının hazırladığı iddianamede aslında o gün ilçeye PKK’nin herhangi bir eylemi olmadığı itiraf ediliyor. O kadar aleni, o kadar pervasız ve o kadar vahşice yapılan bir katliam neticesinde; davada bir ya da iki rütbeliyi yargılamak ve sadece bununla sonuca götürmek asla kamuoyu nezdinde, Lice halkına ve özünde de devletin Kürt halkına yaşattığı acıların bedeli olarak bununla sınırlı tutulması tatmin edici ya da inandırıcı olmayacaktır. Bir daha bu tür acıların yaşanmaması ve yaşatılmaması için bu olayların arkasındaki güçleri açığa çıkarmak yargılamak ve devletin Kürt halkından özür dilemesi gerekmektedir.”   Eylem, faili meçhul bir şekilde kaybettirilenler için 1 dakikalık oturma eylemi yapılarak sonlandırıldı.