İktidar ve 6’lı Masa'nın Alevi politikası aynı 2022-10-27 09:03:43     Melike Aydın    İZMİR - Cumhurbaşkanının da 6’lı Masa’nın da Alevilere yönelik aynı devlet politikasını devam ettirdiğini söyleyen Çilem Küçükkeleş iktidarın Alevilere olan düşmanlığının sebebi olarak Alevilerin kadınlarla yol yürümesini gösterdi.   Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Şahkulu Sultan Dergahı'nda 7 Ekim’de "Cemevleri Temel Atma ve Toplu Açılış Töreni”nde Cemevi Başkanlığı kuracaklarını, cemevlerinin masraflarını karşılayacaklarını ve isteyen inanç önderlerine Cemevi Başkanlığı bünyesinde kadro verilebileceğini açıkladı. Alevi kurumları ise bu vaatleri kayyımlaşma olarak tarif ederek iktidar karşısındaki tutumunu ortaya koydu.   Halkların Demokratik Partisi (HDP) önceki dönem Halklar ve İnançlar Komisyonu’ndan Çilem Küçükkeleş ile hem iktidarın hem de 6’lı Masa partilerinin Alevilere yönelik söylem ve vaatleri üzerine konuştu.   ‘Alevilere yeni bir Alevilik tarifi getirilmek istendi’   AKP iktidarının 20 yıllık süre içinde en çok müdahale ettiği alanın Alevi kurumları olduğunu ifade eden Çilem, “Ali’siz Alevilik” söylemleri ile Aleviliğin yeniden tasvir edildiğini belirtti. Cumhurbaşkanının “Ali gibi camiye gidiyorsam en çok ben Aleviyim” sözlerini hatırlatan Çilem, “Alimizi bize tarif etmeye başladı. ‘Cumhurbaşkanı benziyorsa Ali’ye o zaman biz benzemiyoruz’ gibi bir ret kavramı ortaya çıktı. Ama biz Ali’yi Aleviliğin bel kemiği olarak görürüz ve bir kişiden ibaret değildir ama mana boşalınca cumhurbaşkanı sözleriyle başka bir yere evirilen aslında büyük kesimi kapsamayan 'Alisiz Alevilik’ söylemi çıktı” şeklinde konuştu.   ‘Devlet kendine değil Alevilere görev atfetti’   AKP iktidarının Alevilere ilişkin 7 çalıştay yaptığını ve bu çalıştaylarda devletin kendine hiç görev atfetmezken Alevilere görev atfeden sonuçlar çıkarıldığını söyleyen Çilem, “Alevisiz, çeşitli sivil toplum kuruluşlarının, modernleşmenin etkisiyle aslında İslam’ın bir mezhebiyken tam da Hz Ali gibiyken ‘Kendinizi sol örgütlerden, marjinallerden kurtarın, İslam’ın bir mezhebi olarak İslam’da buluşalım. Önce buraya gelin ki sonra sizinle sorunlarınızı tartışır hale gelelim’ dendi. Aleviler binlerce yıldır toplumdan ayrıştırılan yerde de değiliz, ilk insanlık hakikati arıyorsa biz onunla da beraberiz ve son insan kalana kadar da hakikatte buluşuruz. Hakikati arayan kimse duygu itibariyle buluştuğumuz yerdir. Buna mezhep adı takmak bir yerin çatısı altında görmek cumhurbaşkanının tezahürüdür ama Alevi toplumunda görülecek şey değildir” ifadelerini kullandı.   ‘Alevi olmayanların da gördüğü bir ayıp’   Cumhurbaşkanının tekke ve zaviyeler kanunu ile halkın ellerinden alınan ve Erikli Baba Hüseyin Gazi Cemevleri gibi Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlı kurumları ziyaret ettiğini belirten Çilem, cumhurbaşkanının, orayı kendi mekanı saydığı için istediği gibi dizayn edip, istediği yere oturduğuna değindi. Çilem, “Toplumda herhangi birinin yapacağı şey değildir. Kendi sembolünüzü götürüp, kendinizi toplumun en üstünde gördüğünüz için o toplumun en kutsal postunun yerine bile oturmak… Misafir baş köşededir ama ev sahibinin yatağında da yatmaz. Orada cem erkânı yok. Bu Alevi olmayanların da gördüğü bir ayıp” dedi.   ‘Tüm partiler Alevilere karşı devlet tutumunu sergiliyor’   Meclis’teki siyasi partilerin de bir devlet politikası olarak aynı tutumu sergilediğini dile getiren Çilem, ekonomi gibi konularda kendi tutumunu sergileyen partilerin Kürtler, Aleviler, kadınlar, LGBTİ’ler gibi toplumsal konularda aynı tutumu sergilediğini belirtti. Çilem “Osmanlı’dan beri gelen bu topraktaki devlet geleneğinde parti değişmiştir ama tutum değişmemiştir. Bugün gelinen yerin 1938’de Dersim’de, 1921’de Koçgiri’de, Gazi’de yaşananla çok ilgisi var. Bazı toplumlar komple yok edildi, bazı kesimler ise sürece yayarak kavim kırım politikasıyla devam ettiler. Bunun devamı olarak bugün AKP Alevileri Kültür Bakanlığı altında bir daireye koyup ben yöneteceğim noktasına getirdi. Alevilere yönelik uzun dönemdir yürütülen politikanın geldiği yerdir. Bir topluma yer verme, inanç sayma caminden cenazesini kov ama dön ve kendi eliyle inşa ettiği bütün yerleri hem ibadethane olarak görme hem de hepsini toplayıp Kültür Bakanlığı’nın bünyesinde yönetmeye çalış bunlar çok çirkin” değerlendirmesi yaptı.     ‘HDP onların çizgilerini alt üst ettiği için kızgınlar’   Çilem, Alevi hareketinin durumu “kayyımlaşma” şeklindeki tariflerini desteklediğini belirtirken, 6’lı Masa partilerinin de aynı tavrı sergilediğini ifade etti. HDP dışındaki bütün siyasi partilerin birbiri içinden doğduğunu söyleyen Çilem, “Toplumun bir araya gelip siyasi parti kurup Meclis’e taşıması değil, Meclis içinde, devlet sınırlarında yetiştirilmiş siyasetçilerle siyaset yapma ve toplumun bütününün buna mahkum olması öngörülmüştür. Toplum kendine bir parti kurabilmiş ve Meclis’e taşıyabilmiştir. HDP bütün politik çizgileri alt üst eden bir yere geldiği için bu kadar kızgınlar. Türkiye siyasetinde değişme yönünde toplumsal bir yöntem kuruyor. Topluma ‘Yeni baştan kurmayın biz varız, biz ne dersek öyle olsun’ diyorlar ve o siyaset de hiçbir zaman bu topluma teslim olmadı. Bu toplumun göbekli müteahhidine, zenginine devletin sınırları içinde yetişen sınırlara teslim edildi ki doğal olarak ana politikalarda İYİ Parti, CHP, DEVA, Refah Partisi de aynı yerde buluşuyor. Olur da iktidar değişirse belki Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliğiyle yapamayacağını Tayyip Erdoğan Sünni kimliği ile yapmış olacak” ifadelerini kullandı.   ‘Alevilerin CHP’den beklentisi yok’   CHP’nin, laiklik söylemlerine rağmen laikliği kullanılmaz hale getiren diyanetin kurucusu olduğunu vurgulayan Çilem, “Aynı diyanetle AKP de birlikte. Bunu CHP kurdu demez, birlikte çalışmaya devam eder. Tersinden gibi görünen şeyler aslında hep düzünden yapılmıştır. Belki iktidarı AKP görüp diğer siyasileri onun dışında görüyoruz. Siyasetler ortak ve o koltuğa otururken de çeşitli yol ve yöntemlerin ne olacağından farklılıklar vardır. CHP’nin cumhuriyetin 200’üncü yılını kurma gibi bir iddiası var. Bu iddiaya yönelik Demokratik Alevi Hareketi (DAH) bir çalıştay yaptı Hacı Bektaş Veli Dergâhında. Talepleri arasında Diyanet işlerinin kapatılması, Alevi köylerine yapılan camiler, kayıp mezarlar ve katliamlarla yüzleşmesi vardı. CHP’nin buna ilişkin bir politikası yok. CHP’nin 200’üncü yy’da Alevilere ne vadediyor, Aleviler çalıştay yapıyor bunun sonuçlarını vaade dönüştürüp iktidar olduğunda yerine getirecek mi? Bu konuda Alevilerin çok da beklentisi yok” dedi.   ‘CHP AKP’nin nasıl ortaya çıktığının özeleştirisini vermedi’   DAH çalıştaylarında CHP iktidarının olduğu süreçlerin de konuşulduğunu belirten Çilem, “Sazlarıyla sokağa dahi çıkamadılar. Cemevlerindeki gözcünün sebebi budur. Devlet ibadetlerini yürütmesine izin vermedi. AKP gibi bir süreçle toplumu karşı karşıya bıraktı. Burası demokratik ülke olsaydı AKP gibi bir parti olur muydu, bu kadar oy alabilir miydi?” sözlerine dikkat çekti.   ‘CHP kimlikleri yine görmeyeceğinin sinyalini veriyor’   CHP’nin “Kimlik siyaseti yapmıyoruz” söyleminin halklara özgürlüğü tanıma değil aslında bu kimlikleri yok sayma anlamında olduğunu ekleyen Çilem, şunları kaydetti: “Bunca söylediğimiz şeyi de kimliğe bağlamak da en ufak demokratik bakışın olmadığının göstergesidir. Helalleşmenin başörtüsünden başlaması bunun en büyük göstergesidir. Elbette bu kanun teklifine karşı değilim ama meseleye başladığı yer 1990’lı yıllar; Gazi Sivas katliamının olduğu yıllar. Alevilerin, Kürtlerin köyleri yakıldı, faili meçhuller yaşandı ama oradan başlamadı. Diyanet İşleri Başkanlığından başlamadı; oysa devletin tek dilli, tek dinli motivasyonunu kurma yol yöntemidir. En büyük asimilasyonu da Sünnilere ilişkindir. Çünkü kendini tam da inancın başladığı yere koymaktadır. Diyanete ilişkin defalarca rapor sunuldu. 50 defa Allah diyorsa 150 defa devlet diyen, insanların inançlarına değil devlete bakarak şekillenmesi üzerine faaliyet yürütmüş kurumdur. Dine faydası yoktur yani. Buradan siyaset üreten bir yerden ‘kimlik siyasetine karşıyız’ lafının demokratik siyaset olacağına inanmak zor.”   ‘Alevi toplumu satın alınamaz’   Çilem, CHP belediyelerinin Alevileri görme şeklinin AKP’li belediyelere benzediğine işaret ederek, “cemevlerine kum, çimento, yer vermenin kimlikleri görme anlamına gelmediği” uyarısında bulundu.    Cumhurbaşkanının Alevilere dönük siyasetinde en büyük düşmanlık nedeninin Alevilerin kadınlarının da inançta yer alması olduğunun altını çizen Çilem, “Tüm dünya üzerinde inançlar erkeklere teslimken bu inançta kadınların erkeklerle birlikte oturmaya çalışması düşmanlık sebebi. Türkiye’de Alevilik de erkekler üzerinden yürütülen bir inanç olsaydı, bu kadar çok şey başına gelmeyecekti. Kadınıyla birlikte yol eyleme halinde Alevi kadınları çok hakarete uğradı ve devam ediyorlar. Hala komşuları nefret suçu sayılacak soruları sormaya devam ediyor. Burayı görmeden Aleviliği okumak doğru olmaz. Bu kadınların büyük emekleri var” ifadelerine yer verdi.   Alevi toplumu bütünlüklü bir demokratikleşme istiyor   Cumhurbaşkanının girişimlerinin toplumda karşılığı olmadığını dile getiren Çilem, şöyle konuştu: “Çevresinde 3-5 kişi vardı ve Aleviler bunu hoş karşılamadı. Toplum şu sorumluluğu hissediyor; bir demokratikleşme olacaksa Alevilere hak vermekle olmaz. Aleviler Kürtlerin kadınların yaşadıklarına, yolsuzluğa, doğa talanına bakıyor ve ‘AKP bizim eteğimize neden geldi’ diyor. Coşkuyla değil utançla karşılanacak bir şey. Biz demokrasinin bütünlüklü bir şey olduğunu ortada demokratikleşme varsa bütünlüklü bir şekilde olursa bir yere ulaşacağını bilen bir toplumuz. O nedenle belki başka toplumlarda daha büyük kesimler toplanabilirdi ama öyle olmadı. Gideni birlikte su içeni aynı sofraya oturanı da büyük eleştirildi. Yarın Alevilerin ortak etkinliklerinde de katılamaz hale gelecekler. Tarihsel olarak da durduğumuz yerde duracağımızın umudunu görmek de beni sevindirdi. Toplumsal açıdan kıymetimizin yerli yerinde durduğunu gördük. Herkese gücü yeteceğini sananlar öyle olmadığını tecrübe etme şansını buluyorlar.”