Helin yaşasaydı 20 yaşında olacaktı: Hem eksiğimiz, hem hayalimiz 2022-10-11 09:06:28   Derya Ren   DİYARBAKIR - Sokağa çıkma yasaklarında katledilen kızı Helin Hasret Şen’i anlatan Nazmiye Şen, failin yerine kendilerinin cezalandırıldığını vurguladı. Nazime, Sur’da festival adı altında yapılanlara ise şu sözlerle tepki gösterdi: “Gidip yüreği yaralı annelere söylesinler ‘Sizin evladınızın öldürüldüğü yerde biz oyun oynadık, eğlendik’ diye. Festivale gidenler kendi vicdanlarından utansınlar.”   Diyarbakır'ın Sur ilçesinde sokağa çıkma yasağının devam ettiği 12 Ekim 2015 tarihinde ekmek almaya giden 12 yaşındaki Helin Hasret Şen, kobra tipi zırhlı araçtan açılan ateş sonucu katledildi. Helin’in cenazesi ateşin devam etmesi nedeniyle ancak bir saat sonra sokaktan alınarak Diyarbakır Selahaddin Eyyubi Devlet Hastanesi’ne kaldırılabildi. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından olay hakkında başlatılan soruşturmaya kısa bir süre sonra kısıtlılık kararı getirildi. İçişleri Bakanlığı aleyhine açılan tazminat davasında ise Diyarbakır 3’üncü İdare Mahkemesi, bakanlığın yüzde 85 kusurlu olduğuna hükmederek, aileye 314 bin TL tazminat ödenmesine karar verdi.   4 yılı aşkın devam eden kısıtlılık kararının ardından düzenlenen 12 Aralık 2018 tarihli iddianamede fail polisin “olası kastla öldürme” suçundan cezalandırılması istendi. Ancak, iddianame “sevk maddelerindeki hata” nedeniyle iade edildi. Dosyanın iade edilmesinden yaklaşık bir yıl sonra 14 Ekim 2019 tarihinde bu defa “taksirle öldürme” suçundan iddianame düzenlendi. İddianamenin gönderildiği Diyarbakır 8’inci Asliye Ceza Mahkemesi, failin eyleminin “olası kastla öldürme suçu” oluşturduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verdi.   ‘İzin’ gerekçesi!   Görevsizlik kararının ardından, fail polis Abdullah Ercan “taksirle öldürme suçu”ndan Diyarbakır 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaya başlandı. 2020’nin 24 Eylül günü davanın 4'üncü duruşmasında mahkeme heyeti fail hakkında soruşturma izni alınmadığı gerekçesi ile yargılamayı durdurma kararı verdi.   Failin yeniden yargılanmasına başlandı   Ancak avukatların yaptığı itirazlar sonucunda fail Abdullah Ercan’ın yeniden Diyarbakır 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmasına karar verildi. 6 Eylül’de yapılan duruşmada failin tutuklanması talebine mahkeme heyeti, failin tutuklanmasının ölçülü olmayacağını savunarak ret yanıtı verdi, duruşmayı 15 Aralık’a erteledi.   Helin yaşasaydı, şimdi 20 yaşında olacaktı   Helin’in annesi Nazmiye Şen, kızının katledildiği günden sonra siyah giydiğini belirterek, failin ceza aldığı gün yasının son bulacağını söyledi. Nazmiye, “Helin eğer yaşasaydı, şimdi 20 yaşına basardı. Kızımı katleden belli ama hala görevinin başında. Eğer fail cezalandırılsaydı, biz ‘Adalet yerini buldu’ derdik” ifadelerini kullandı.   ‘Üniformalı failler cezalandırılmıyor’   Dosyaya 4 yıl boyunca kısıtlılık kararı uygulanmasını eleştiren Nazmiye, “12 yaşında bir çocuk öldürüldü, neyin gizlilik kararı. Dosya belki tekrardan kapatılmaya çalışılması durumu olur. Ancak biz asla izin vermeyeceğiz. Ben son nefesime kadar mücadele edeceğim. Kızım kendi sokağında, kendi mahallesinde ekmek almaya giderken öldürüldü. Peki faili nerede? Hala görevinin başında. Fail üniformalı olduğu için cezalandırılmıyor. Hangi fail üniformalı ise tutuklanmıyor, cezalandırılmıyor. Ben kızımın ölüm anını izledim. Eşim ve oğlum izledi. Mahkemede sürekli bize kızımın ölüm anı izletiliyor. Ben evladını kaybeden bir anneyim ama mahkeme tarafından cezalandırılan benim. 8 yıldır aile olarak cezalandırılıyoruz. Ben 8 yıldır kızım için adalet arıyorum ama sağlanmıyor” diye konuştu.   ‘Ben kızımın sesini unuttum’   “Fail yargılanmıyor, ödüllendiriliyor” diyen Nazmiye, şunları söyledi: “8 yıldır toprağın altında olan 12 yaşındaki bir çocuk ve o çocuk hiçbir zaman büyümeyecek. Yaralı annesi, kardeşleri, babası… Ama cezalandırılan yine o aile. Helin’den sonra bizim bütünlüğümüz bozuldu. Helin artık bizim eksiğimizdir, hayalimizdir. Sadece anılarıyla yaşıyoruz. Her odada, mutfakta onun fotoğrafı asılı. Ben kızımın sesini unuttum. Bu bir anne için ne kadar zor, kızının sesini unutmak. Sırf yüz hatlarını unutmayayım diye, her yere fotoğrafını astım.”   ‘Fail ödüllendiriliyor’   Nazmiye, fail Abdullah Ercan’ın tutuklanmamasına ilişkin ise bu durumun kendilerini şaşırtmadığını dile getirdi. “Bizi adaletsizliğe alıştırdılar” sözleriyle mahkemenin tutumuna tepki gösteren Nazmiye, “Neden fail mahkemeye getirilmiyor? Ben failin gözlerinin içe bakarak soru sormak istiyorum. Ancak soru sorma hakkım bile elimden alınıyor. Failin duruşmada söylediği tek şey, ‘Yakamdan düşsünler, ben değilim.’ Tüm deliller, görüntüler o olduğunu gösteriyor. Fail Helin’i katlettikten sonra başka birini daha darbediyor. Bu fail şiddete meyilli. Daha başka ne olmasını bekliyorlar. Bunlar az mı onun tutuklanması için. Benim çocuğumun sırtı ona dönük, arkadan onu vuruyor ve öldürüyor. Fail 8 yıldır ödüllendiriliyor, ben evladımı kaybettiğim için ben cezalandırılıyorum” dedi.   ‘Çocuklara adaletsizlik aşılandı’   Kızının eşyalarını sandığa sakladığını paylaşan Nazmiye, Helin’le ilgili eve gelen gazetecilerin röportajı sonrasında çocuklarının merak ettiğini ve niye ağladığını sorduklarını ekledi. Nazmiye, Helin’den sonra diğer çocuklarının da doğru büyüyemediğini belirterek, “Küçük çocuğum bana ‘Anne o ceza almayacak, sen de biliyorsun’ diyor. Küçücük çocuk artık faillerin cezalandırılmadığını biliyor. Bu çok acı bir durum. Çocuklarımıza küçük yaşta adaletsizlik aşılandı. Ben failin şu an başka birine zarar vermediğini nereden bileyim? Bunu düşünmek bile çok kötü. Ancak biz adaletin olmadığı bir ülkedeyiz. Adalet topluma değil, kişiye göre işliyor. Bir annenin gönül meyvesi elinden alındı. Daha ne olabilir ki” diye sordu.   ‘Sur’da çocuklarımızın kanı var’   Nazmiye yaşanan zulme isyan ederken, Sur’da düzenlenen “festivale” katılanlar için şunları söyledi: “Sur yıkıldı. Sur’da çocuklarımızın kanı var. Daha çıkarılmayan birçok cenaze var. Birçok masum insanın kanı döküldü, katledildi. Orada sadece benim Helin’im katledilmedi, birçok insan öldü, polisinden sivil yurttaşına. Orada evladı katledilen annelerin yüreğine gidip sorsunlar. O Sur’da tepinmek ne demektir diye. Gidip askerin, polisin, dağdakinin, sivil yurttaşın annesine sorsunlar. Evlat acısı, hepsi birdir. Evlatlarımız orada katledildi ve onun üstünde gidip tepinmek! Bu hangi vicdana sığar. Festivale katılanlar gidip yüreği yaralı annelere söylesinler ‘Sizin evladınızın öldürüldüğü yerde biz oyun oynadık, eğlendik’ diye. Festivale gidenler kendi vicdanlarından utansınlar. Orada eğlenmek, halay çekmek, bir mezarlık üzerinde halay çekmekten, eğlenmekten farklı değil. Oraya gidip oynayanların hiç mi vicdanı sızlamadı?”