‘Yol haritamız Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğünü sağlamak’ 2022-10-05 10:22:01   Derya Ren    DİYARBAKIR - TJA’nın 4’üncü konferansında alınan kararlardan birinin tecride karşı mücadele olduğunu söyleyen TJA aktivisti Nazile Tursun, “Yeni yol haritamız tecridi kırmak, Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğünü sağlamaktır” dedi. Nazile, toplumun yaşadığı sorunların en büyük kaynağının İmralı işkence sistemi olduğunu vurguladı.    Tevgera Jinên Azad (TJA), “Faşizmi karşı mücadelede kararlı, özgürlükte ısrarlıyız” şiarıyla 24-25 Eylül’de Batman’da 4’ncü konferansını gerçekleştirdi. Konferansta, katledilen kadınlar anılırken, İran’ın başkenti Tahran’da “ahlak Polisi” tarafından işkence edilerek katledilen Jîna Mahsa Amini’nin İran ve Rojhilat’ta başlatılan kadınların direnişine vurgu yapılırken, dünya kadın mücadelesinde sembolleşen “Jin jiyan azadi” sloganının önemine dikkat çekildi. 700 delegenin ve Türkiye, Kürdistan’ın 4 parçasından, Afrika, Avrupa ile Ortadoğu’nun birçok ülkesinden kadınların katıldığı konferansın sonuç bildirgesinde, tecride, erkek-devlet anlayışı ve şiddet politikalarına, kayyım, işgal ve sömürgecilik siyasetine, kadına yönelik özel savaş, ekolojik tahribat karşı mücadele; tutsak kadınların özgürlüğü, kültür ve dil çalışmaları, enternasyonal kadın dayanışma ağının geliştirilmesi gibi kararlar alındı. Öte yandan kadınlar erkek-devlet sisteminin kadınlara biçtikleri roller karşısında direneceklerinin vurgusunu yaparak, özgürlük ve demokrasi mücadelesinde yaşamını yitiren her kadının hesabının sorulacağı belirtildi.   TJA aktivisti Nazile Tursun, konferansta alınan kararlara dair sorularımızı yanıtladı.    “Faşizmin bu kadar kurumsallaştığı bir süreç içerisinde baktığımızda ‘Faşizmi karşı mücadelede kararlı, özgürlükte ısrarlıyız’ şiarı tesadüf seçilen bir şiar değildir.”   *Savaşın ve direnişin en yoğun yaşandığı bir dönemde böylesi kitlesel bir konferans düzenlediniz, konferansın düzenleniş amacı neydi?   Kadınlar olarak kadın iradesini esas alan özgürlükçü kadın paradigmasını esas alma noktasında da iddia ve kararlılığımız her daim sürüyor.  Böylesi tarihi bir süreçte konferansı düzenlemek de ayrı moral ve motivasyon oldu bize. 3’üncü Dünya Savaşı gerçekliği içerisinde kadın gündemi başta olmak üzere diğer gündemlerin de olmasıyla beraber böylesi bir konferansın yapılması ayrı anlamlı oldu. Konferansa katılımla beraber halkın coşkusunu da gördük. Yapılan değerlendirmelerle bundan sonra ki sürecin yol haritasını belirledi. Bilindiği gibi konferanslar, geçmişin muhasebesini yapmaktır, yetmez yanlarını görmek ve bunun içi ön açıcı olma özelliğini taşımaktır. Faşizmin bu kadar kurumsallaştığı bir süreç içerisinde baktığımızda ‘Faşizmi karşı mücadelede kararlı, özgürlükte ısrarlıyız’ şiarı tesadüf seçilen bir şiar değildir.   Bu şiara baktığımız zaman önümüzdeki süreç içerisinde de faşizm ile olan hesaplaşmamız, mücadele hattını örme noktasında bunun örgütlü gücünü ortaya çıkarmak ve direnişi bu temelde toplumsallaştırmak önümüzdeki sürecinde yol haritasını belirlemek için önemlidir. Konferansa katılım noktasında yerelden, evrensele kadınların mücadele hattı oluştu. Konferansın ilk günü delegeler ile özeleştiri boyutuyla devam etti. İkinci günde ise Türkiye, 4 parça Kürdistan, Afrika, Avrupa ve tüm Ortadoğu’dan gelen kadın arkadaşların katılımıyla kadınların mücadele hattını örmesi için ön açıcı tartışmalar yapıldı. Çünkü biliyoruz ki tüm dünyada hegemonik erkekliğin devlet-şiddet ekseninde bir ittifak etme durumu söz konusudur.   Buna karşı biz de kadınlar olarak bizi bölüp parçalamaya karşı birlikte ortak mücadele hattı örmeye devam edeceğiz. Çünkü biliyoruz ki sistem çoklu bir krizi yaşıyor ve bir açmaz içerisindedir. Bugün yaşanan bütün sorunların ana kaynağında erkek egemen zihniyet vardır. Bundan kaynaklı biz kadınlar olarak 21’inci yüzyılı kadınların yüzyılı olacağına inanıyoruz ve bunun için mücadele ediyoruz. Kadınlar olarak etik-estetik temelde dünyanın dört bir yanında mücadelemizi yükseltmeye çalışıyoruz. Yaşamın büyük kavgasını veren kadınların direnişine selam olsun diyoruz.   “Bugün Kürt ve kadın olmadan kaynaklı AKP-MHP iktidarının katmerli saldırılarına maruz kalabiliyoruz. Ancak bizler mücadele konusunda kararlıyız, iddialıyız, netiz. Kadınlar olarak kendi cephemizden bunun mücadelesini vermeye devam edeceğiz.”    *TJA’ya dönük uzun süredir devam eden bakılar söz konusu. Siz bu konferansla birlikte bu baskılarfa nasıl bir cevap vermek istediniz?   Dünyanın her yerinde yükselen bir kadın mücadelesi söz konusudur. Kadınlar özgürlük eğilimlerin konusunda da eğilimlerini ortaya koydular. Biliyoruz ki erkek egemen sistem karşısında direnenleri hedeflemektedir. Ama biz biliyoruz ki kadınların haklı mücadelesi kriminalize edilemeyecektir. Bugün AKP-MHP iktidarına dikkat edersek faşizmin herkesi susturmaya çalıştığı bir süreçte kadınlar her zaman alanlardaydı. Ve bu süreçte toplumsal muhalefeti oluşturan yine kadınlar oldu. Bizler TJA olarak toplumsal özürlüğün kadın özgürlüğünden geçtiğini biliyoruz. Çünkü kadınlar çoklu kimliğe sahipler. Bugün Kürt ve kadın olmadan kaynaklı AKP-MHP iktidarının katmerli saldırılarına maruz kalabiliyoruz. Ancak bizler mücadele konusunda kararlıyız, iddialıyız, netiz. Kadınlar olarak kendi cephemizden bunun mücadelesini vermeye devam edeceğiz.   Sistemin saldırı yerlerine baktığımız zaman bu saldırı yerlerinin en büyüğünün Kürt ve kadın mücadelesi olduğunu görebiliyoruz. Kayyımlar atandığı zamanda ilk hedef aldıkları yerler kadın kazanımları oldu. Sistem kadın mücadelesini etkisizleştirmek, sistem içileştirmek yani cins mücadelesinin radikalleşmesinin önüne geçmektir. Militarist, cinsiyetçi, faşist bir zihniyet ile oluşturulan sistem doğal olarak bunun karşısında örgütlü mücadeleyi hedeflemektedir.   “Sistemin kadınlar başta olmak üzere toplumlar üzerinde ‘böl-parçala-yönet’ mantığı ile yaklaştığını biliyoruz. Kadınlar olarak kaybettiğimiz cins kimliğimiz için ortak mücadele hattı örmemiz gerekiyor.”   *Konferansta sadece Türkiye ve Kürdistan’da yaşayan kadınlar değil tüm dünya kadınlarının özgürlüğünü elde edene kadar mücadele edileceği vurgulandı. Buna yönelik dünya kadın örgütleri ile nasıl bir mücadele hattı öreceksiniz?   Konferansta ortaya çıkan güçlü ruhlardan bir tanesi biz kadınlar olarak tüm farklılıklarımıza rağmen ortak bir mücadele hattı örmeyi hedeflemekti. Çünkü biliyoruz ki kadın mücadelesi ve direnişi aynı zamanda toplumsallaştırıcıdır, değiştirip, dönüştürücüdür. Kadınlara yönelik saldırı nerede olursa olsun orada mücadele etmeye devam edeceğiz.  Dünyanın herhangi bir yerinde kadına yönelik bir saldırı sadece orayla sınırlı kalmıyor. Tamamen bütün dünyaya yayılma söz konusudur. Eşbaşkanlık sistemine yönelik saldırı, İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasının diğer iktidarları daha tetiklediğini gördük. Kadına yönelik saldırılar bu kadar örgütlü ve hegemonik bir iktidar çevresinde gelişmesi karşısında bizler de kadınlar olarak örgütlü mücadelemizi geliştireceğiz. Çünkü biz biliyoruz erkek egemen iktidarın ‘önce kadını vurun’ noktasındaki sözü sıradan bir söz değildir.   Sistemin kadınlar başta olmak üzere toplumlar üzerinde ‘böl-parçala-yönet’ mantığı ile yaklaştığını biliyoruz. Kadınlar olarak kaybettiğimiz cins kimliğimiz için ortak mücadele hattı örmemiz gerekiyor. Afganistan’da kadınların Taliban’a karşı mücadele, İran’da Jina Mahsa Amini şahsında gelişen direniş bize şunu gösterdi; eğer biz kadınlar beraber dayanıştıkça, ortaklaştıkça ve birbirimizin mücadelesine destek oldukça iktidarlara geri adım attırabiliriz. Konferansta alınan kararlardan bir tanesi enternasyonal kadın mücadele hattı örülmesiydi. Kadınlar olarak özgürlüğümüzün elde edilmesi için dışarıdan sihirli bir gücün gelmesini beklemedik. Bu konuda verdiğimiz mücadelenin bilincinde olarak hareket ettik, ediyoruz.   “TJA olarak önümüzdeki süreçlerde mücadele hatlarımızdan en önemlisi tecride karşı mücadele etmek olacaktır. Çünkü tecrit bir insanlık suçudur. İmralı’da yaşananları ne hukukla, vicdanla, ahlakla izah edemeyiz.”   *TJA konferansından öne çıkan başlıklardan biri de tecride karşı ortak mücadeleydi. Buna dair önünüzde bir planlama ya da tartışma var mı?   Faşizmin kurumsallaşmaya çalıştığı bir süreç içerisinde yaşıyoruz. 12 Eylül faşizmini kat be kat aşan uygulamalarla AKP-MHP iktidarının zindanları ölüm evlerine dönüştürme durumu söz konusudur. Bugün toplumda yaşanan krizlerin en büyük nedeninin İmralı işkence sistemi olduğunu görmemiz gerekiyor. Tabi tecrit dediğimiz zaman anlam hakikatine erme noktasında yetersiz kalma durumu olabilir. Çünkü sorunu tespit etme ve bunun için mücadele hattı örme daha doğru olacaktır. Kürt Halk Lideri Sayın Abdullah Öcalan şahsında 24 yıldır devam eden ve her geçen gün ağırlaştırılan tecrit politikası zindanlar ve tüm topluma yayılma durumu söz konusudur. Bugün Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan üzerinde ki tecridi sıradan ele alamayız. Çünkü biliyoruz ki egemenler kendilerine karşı meydan okuyan ve hakikati dile getiren ve bu noktada öncülük yapan güçleri, kişileri etkisiz kılmak ve tecrit etme durumları söz konusudur.   Bugün sadece Türkiye bu tecridi uygulamıyor. Aynı zamanda bunun uluslararası dayanağı da söz konusu. Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigması ile mevcut sisteme bir alternatif yaşamı örmesi bakımından başka bir yaşamın ve umudun yeşertilmesine karşı korkunun bir ifadesidir. Bundan kaynaklı Türkiye’de gerçekleşen faşizme göz yummak, sessiz kalarak destek sunması, beslenmesinin kaynağıdır. Bizler de TJA olarak önümüzdeki süreçlerde mücadele hatlarımızdan en önemlisi tecride karşı mücadele etmek olacaktır. Çünkü tecrit bir insanlık suçudur. İmralı’da yaşananları ne hukukla, vicdanla, ahlakla izah edemeyiz. Bizleri yaşanan suça karşı susturarak ortak etmeye çalışıyorlar. Ancak bizler asla ve asla müsaade etmeyeceğiz.   Sayın Öcalan’ın kadın özgürlük mücadelesindeki emeklerini, paradigmasıyla, perspektifi ile vermiş olduğu güç ve destekle mücadele hattımızı yürütürken, bu emekleri gören yerden de Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için kadınlar olarak kendi özgürlüğümüz olarak ele alıyoruz. Bu noktada Sayın Öcalan’ın fiziki özgürleşmesi ile kadınlar ve toplumlar olarak bir bütünen özgürleşeceğimize inanıyoruz. Biz biliyoruz ki İmralı işkence sistemi, devlet tarafından özel savaş politikalarının laboratuvarı konumundadır. Buradaki her uygulama daha sonra genelleşmesi anlamındadır. İmralı işkence sistemi sürdüğü sürece biliyoruz ki Türkiye’de hiçbir sorun çözülmediği gibi sorunlar daha da kriz ve kaos durumuna evrileceğini görmemiz gerekiyor. Bugün Sayın Öcalan sadece kendisi için direnmiyor. İnsanlığın onuru için direniyor. Sayın Öcalan’ın demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigma ile tüm insanlığa yapmış olduğu bir katkı vardır. Sayın Öcalan, Kürt Halk Önderi konumunu aşmış ve Halkların Önderi konumuna gelmiştir. Dünya kadınlarının, gençlerinin, emekçilerinin Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için çağrıları ve eylemleri vardır.   “Mevcut durumda yürüyen bir savaş gerçekliği vardır. Bu savaş gerçekliği ile özellikle kadınlar üzerinde geliştirilmeye çalışılan özel savaşa karşı örgütlü bir mücadele hattını öreceğiz.”   * TJA, kadınlar için nasıl bir adres olacak?   Örgütsüz tek bir kadın kalmaması gerektiği gerçeği ile yol haritamızı belirliyoruz. Çünkü biliyoruz ki sistem örgütlü güçten korktuğu için böylesi sistematik saldırı gerçekleştiriyor. Bu sisteme karşı eğer en büyük gücümüz örgütlülükse bu noktada örgütsüz tek bir kadın kalmayacak şekilde mahallelerden, sokaklara kadar kadınlarla bir araya gelmek ve kadın iradesini ortaya çıkarmaktır. Bu noktada örgütlülüğü zayıf olan bir hareketin ya da bir mücadele hattının sonuç alması zor olacaktır. Mevcut durumda yürüyen bir savaş gerçekliği vardır. Bu savaş gerçekliği ile özellikle kadınlar üzerinde geliştirilmeye çalışılan özel savaşa karşı örgütlü bir mücadele hattını öreceğiz. Çünkü biz biliyoruz ki kadın şahsında toplumu düşürme olayı vardır. Yine kadın şahsında direnişi etkisizleştirme durumu söz konusudur. Bu bağlamda özellikle genç kadınlar üzerinde uygulanmaya çalışılan fuhuş, uyuşturucu ve ajanlaştırma politikaları vardır. Bununla beraber kadın mücadelesine öncülük eden kişilerin hedef alındığını gören bir noktada önümüzdeki süreçte yılmayacağımızı ve mücadele hattımız öreceğimizi belirtebiliriz.