‘Sığınma evine gönderdiğimiz kadınlar bize geri geliyor’ 2022-09-20 09:01:40   Zelal Tunç   VAN - Özel savaş politikaları kapsamında kadına yönelik şiddetin farklı boyutlarıyla devam ettiğini söyleyen STAR Kadın Derneği üyesi Sevgi Özdinç, “Sığınma evine gönderdiğimiz başvurucularımız iki, üç gün sonra tekrar geri dönüyor. Kadınlar, şiddete karşı devlet mekanizmalarına güvenmiyor” dedi.    İktidarın, yaşamın her alanına dair yürüttüğü politikalar sonucunda yaşanan çoklu krizlerden en fazla kadınlar etkileniyor.  Özellikle bölge kentlerinde yürütülen savaş politikaları ile kadının hem bedeni hem de kimliğini hedef alarak, bir yandan korucu, uzman çavuş, asker ya da polis şiddeti ile bir yandan da “makul kadın” profili yaratılmak isteniyor.    Tüm bu kadını hedef alan politikalara karşı çalışmalar yürüten STAR Kadın Derneği’nden Sevgi Özdinç, ajansımıza değerlendirmelerde bulundu.    Başvurucuların faillerinin yüzde 60’ı evli olduğu erkek    Derneğin kuruluşunun pandemi sürecine denk geldiğini anımsatan Sevgi, bu süreçte yaşananları şu sözlerle dile getirdi: “Olumsuz koşullara rağmen başvurularımızı telefon üzerinden de olsa alabildik. Bu taleplere cevap olmaya çalıştık. 2020’den bu yana şiddete dair ciddi başvurular aldık. Bu, istediğimiz bir şey değildi, keşke olmasaydı. Ancak bu süreçte 100’ü aşkın bir başvuru mevcuttu. Başvurucularımızın yüzde 60’ı evli oldukları erkekler tarafından şiddete maruz kalıyor. Başvuran birçok kadın, kendisine yönelik şiddeti tanımlayamıyor. Özellikle cinsel şiddetin varlığından dahi habersiz. Başvurucularımızın yüzde yüzü fiziksel şiddete maruz kalmakta. Maruz kalınan psikolojik şiddet, fiziksel şiddetten daha ağır bir şekilde yaşanıyor. Birçok kadın, kendisine yönelik cinsel şiddetin dahi farkında değil.”    ‘Sığınma evinde de kadınlar şiddete maruz kalıyor’   Derneğe gelen başvurulara dair izledikleri çözüm yöntemlerinden söz eden Sevgi, genelde taleplerin sığınma evi öncelikli olduğu ve bu talepler karşısında Şiddeti Önleme ve izleme Merkezi’ne (ŞÖNİM) yönlendirdiklerini söyledi. Ancak sığınma evine giden her kadının kısa bir süre sonra tekrar kendilerine başvurduğuna dikkat çeken Sevgi, “Kentte bir kayyım gerçeği var. Kayyımlar, önceki belediyelere ait sığınakları kapattı. Kadın politikaları yok. Tamamen yabancı ve erkek tarafından yönetilen bir mekanizma. Öte yandan büyükşehir ve bir milyona varan bir nüfus karşısında sadece belli bir kapasiteye sahip tek bir sığınma evi var. Sadece kentte değil kent dışı sığınma evlerine giden kadınlar yine görevliler tarafından yargılanarak şiddete maruz kalıyor. Dolayısıyla sığınma evlerine giden her bir başvurucumuz kısa bir süre sonra tekrar derneğimiz başvuruyor” diyerek kadınların sistematik bir şekilde maruz kaldığı şiddete işaret ediyor.    ‘Devlet mekanizmalarına güvenmiyorlar’   Sevgi, pandemi süreciyle beraber savaş politikalarının da yürütüldüğü bölge kentlerinde kadınların yaşadıklarına değinirken, bu süreçte kadınların eve kapatılması, ekonomik kriz ve bunların sonucunda artan şiddete işaret etti. Sevgi, “Her şeyin dışında Kürdistan’da yürütülen özel bir savaş politikası var. Ciddi bir şiddet ortamı oluştu. Yargı mekanizması, kadına yönelik şiddet karşısında hiçbir şey yapmaması ve tamamen faili koruyan yasaların devreye konulması ile yine İstanbul Sözleşmesi gibi kadınların yaşamını koruyan, güvence anlamına gelen bu sözleşmenin iptali ile kadınlar devlet mekanizmasına karşı ciddi bir ‘güven’ sorunu yaşıyor. Kadınlar, artık devletin şiddet önleme konusunda hiçbir şekilde güvenmiyor. Başvurularımızın temel nedeni, devlete olan güvensizlik nedeni ile derneğimize yoğun bir başvuru olmakta” sözlerine yer verdi.    ‘Tüm kurumlar birlikte hareket etmeli’   Kadınlara hukuki ve psikolojik destekte bulunduklarını kaydeden Sevgi, şu ifadeleri kullandı: “Avukat arkadaşlarımız ile psikolog arkadaşlarımızla mağdur kadınlarla birlikte hareket etmeye çalışıyoruz. Psikolojik olarak onları güçlendirmeye çalışıyoruz. Yaşadıkları şiddetin karşısında durabilmeleri için destek vermeye çalışıyoruz. Fakat bu tek başına yeterli olmuyor. Bu anlamda kamu kuruluşları STÖ’lerin, yerel yönetimlerin, medyanın tamamı birlikte hareket etmek, ortak mücadele etmeleri gerekir. İstanbul Sözleşmesi de tam da bu noktada tüm mekanizmaların birlikte hareket etmesi gerektiğini vurguluyordu. Ancak İstanbul Sözleşmesi, tek bir gecede iptal edildi. Şu anda biz bize kaldık. Tabi buradan güçlü bir kadın dayanışması ortaya çıktı. Birlikte daha fazla güçlenerek dayanışmayla mücadele ediyoruz.”    ‘Mülteci kadınlar şiddetin birçok boyutuyla karşı karşıya’    Yaptıkları projeler sonucunda yüzlerce kadına ulaştıklarını söyleyen Sevgi, savaş ve ekonomik nedenlerden dolayı komşu ülkelerden de mülteci olarak gelen kadınların kendilerine ulaştığı bilgisini verdi. Mülteci kadınların, sınırı geçtikten sonra dil bilmediği için yaşadığı mağduriyet başta olmak üzere tecavüz, taciz ve şiddetin birçok boyutuyla karşı karşıya kaldığını ifade eden Sevgi, “Fransa Büyükelçiliği ile birlikte yaptığımız projeyle 100’ü aşkın mülteci kadınlara yönelik başta dil kursları, psikolojik ve hukuki destek kapsamlı atölyeler düzenledik. Yine Mor Salkım ile birlikte ‘Şiddeti Frenliyoruz’ projemizle birlikte ticari araç ve toplu taşıma araçlarına yönelik seminerler, atölyeler düzenledik. Bur projelerle yüzlerce kadına ulaştık. Yanı sıra zaten sürekli mahallelerde kadınlara sağlık seminerleri, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dair ve hukuki süreçleri, kadınların haklarını öğrenmeleri amacıyla faaliyet yürüttük” diye belirtti.    ‘Ortak etkinliklere katılıyoruz’   Demokrasi Platformu, Van Kadın Platformu ve sivil toplum örgütleri (STÖ) ile birlikte ortak etkinliklerde yer aldıklarını dile getiren Sevgi, şöyle konuştu: “Özelde cezaevlerinde kadınların yaşadığı mağduriyetleri gündemleştiriyoruz. Ağır hasta tutsak Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk başta olmak üzere bütün kadınların serbest bırakılması için ortak etkinliklere katılıyoruz. Ayrıca takip ettiğimiz ve hukuki destek sunduğumuz birçok kadın davası var. Bunların biri de, Muş’un Varto ilçesinde Kürtçe kendini ifade ettiği için katledilen Fatma Altınmakas’ın Patnos Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden duruşmasını takip ediyoruz. Fatma’nın 6 Ekim tarihinde görülecek duruşmasında yine mahkemede olacağız.”