'Eğitim alanları evrensel ilkeler esas alınarak düzenlenmeli' 2022-09-09 13:04:37   ANKARA - Yeni eğitim ve öğretim yılında engelli öğrencilerin sorunlara ilişkin açıklama yapan HDP Engelliler Komisyonu, “Tüm eğitim alanlarının evrensel dizayn ilkesi esas alınarak makul bir düzenlemeden geçirilmesi için kapsamlı bir politika uygulanmalıdır” dedi.   Halkların Demokratik Partisi (HDP) Engelliler Komisyonu Eşsözcüsü Hatice Betül Çelebi ve Komisyon üyesi HDP Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz, yeni eğitim ve öğretim yılında engelli öğrencilerin sorunlarına ilişkin partilerinin genel merkez binasında basın toplantısı gerçekleştirdi.   BM Engelli Hakları Sözleşmesi hatırlatıldı   Türkiye genelinde açılacak okullara ve eğitimdeki mevcut duruma dair kapsamlı değerlendirmeler yapıldığını ama engellilerin eğitim hizmetlerine erişiminin yeterince tartışılmadığını belirten Hüseyin, bu durumun iktidarın “sağlamcı politikalarından” bağımsız olmadığını ifade etti. Hüseyin, “Türkiye’de engellilerin Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi'nin 24'üncü maddesinden ve Anayasanın 10'uncu ve 42'nci maddesinden kaynaklanan ‘eğitim hakları’ henüz tam anlamıyla yaşama geçirilmemiştir. İnsan potansiyelinin, onur ve değer duygusunun tam gelişimi ve insan haklarına, temel özgürlükler, insan çeşitliliğine saygı duyulmasının güçlendirilmesi gerekmektedir. Yine engellilerin kişiliklerinin, yeteneklerinin, yaratıcılıklarının, zihinsel ve fiziksel becerilerinin ve dahi potansiyellerinin gelişiminin sağlanması, engellilerin özgür bir topluma etkin bir şekilde katılımlarının güçlendirilmesi amacıyla eğitim hakkının tanınması ve yaşama geçirilmesi gereklidir” dedi.    ‘Kamu hizmetleri bütçesinden ayrılan pay yüzde 1,6’   Türkiye’de işitme, görme, zihinsel, ortopedik ve nörotipik engellilerin eğitim hakkının ihlalinin sistematik bir şekilde yaşandığına vurgu yapan Hüseyin, “Kamu kurum ve kuruluşları engellilerin eğitim hakkını tanımakta eksiklik içindedir. Eğitim hakkının fırsat eşitliği temelinde ve ayrımcılık yapılmaksızın sağlanması için eğitim sisteminin bütünleştirici bir şekilde her düzeyde engellileri kapsaması gerektirmektedir. Türkiye nüfusunun yüzde 8 ila 10’nu oluşturan engelli yurttaşlara sunulan kamu hizmetleri için bütçeden ayrılan pay sadece ve sadece yüzde 1,6’dır. Bu durum iktidarın engelliler konusundaki politikasızlığını göstermektedir. Milli Eğitim Bakanlığı ve bağlı okulların bütçesi içerisinde engellilerin eğitimi için yeterli düzeyde bir bütçe, kadro, müfredat düzenlemesi yapılmamıştır” şeklinde konuştu.   ‘Bin öğrenciden sadece 3’ü özel eğitim kapsamında’   Okulların sadece yüzde 2,4’ünün “özel eğitim kurumu” olduğuna dikkat çeken Hüseyin, dersliklerde ise bu oranın yüzde 1,4 olduğuna işaret ederek, şunları söyledi: “Okul öncesi eğitimde derslik, öğrenci ve öğretmenlerin ‘özel eğitim oranı’ kamuoyuna açıklanmamakta ve adeta gizlenmektedir. İlkokul, ortaokul ve ilköğretim düzeyindeki öğrenciler içerisinde ‘özel eğitim’ kapsamındakilerin oranı yüzde 0,3 olup bu oran erkek öğrencilerde yüzde 0,4, kız öğrencilerde ise yüzde 0,2’dir. Yani bin öğrenciden sadece 3’ü özel eğitim kapsamındadır. Engelliler de herkes gibi her eğitim kurumunda eğitim hakkını kullanabilmelidir. Ancak Türkiye’deki kaynaştırma eğitimi koşulları bunun için yeterli değildir. Engelli bireylerin ve ailelerinin okullara kayıt, uygun sınıf ve öğretmen bulma sorunu tam olarak çözülememiştir. Engelsiz bir yaşam amacıyla hem eğitim de hem de günlük yaşamda yardımcı ve destek teknolojilerinin kullanımı, engellilerin eğitim hakkının yaşama geçirilmesi için gereklidir. Tüm engellilerin eğitimi için nitelikli, anadilinde, erişilebilir, yaşadıkları çevre ile bütünleştirici, kaliteli ve parasız eğitim imkanları sağlanmalıdır. Tüm eğitim alanlarının ‘evrensel dizayn ilkesi’ esas alınarak ‘makul bir düzenlemeden’ geçirilmesi için kapsamlı bir politika uygulanmalıdır.”   ‘En doğru eğitim yönetimi sınıflarda uygun destekler eğitimin olması’   Ardından Engelliler Komisyonu Eşsözcüsü Betül Çelebi söz aldı. Betül, “Milyonlarca aile engelli çocuk ve ebeveynleri için bu anlar unutulmayacak. Okullara erişemedikleri, alınmadıkları ‘Biz böyle çocukları almıyoruz’ diyen müdürler, veliler ve onlara zorbalık uygulayan toplumun engelli kültürünü körpecik zihinlerine empoze eden çocukların bakışlarını unutmayacaklar. Toplumun bütün farklılıkları için en doğru eğitim yönetimi bir arada aynı sınıflarda uygun destekler ve materyallerle birlikte bir eğitimin olması. Burada amaç aslında toplumsal doğanın çeşitliliğine vurgu yapan insanlık ailesinin aynen bir çiçek bahçesi gibi bütün renkleriyle güzel olabileceğini bize tarif eden bir yaşam biçimini bu şekilde bir eğitim sistemiyle inşa edebileceğimiz gerçekliğini göstermesidir” sözlerini kullandı.   Rousseau'nun Emile kitabını hatırlattı   Engelliler Sözleşmesi’nin raflarda durduğunu ifade eden Betül, 18’inci yüzyılda Rousseau'nun “Emile” kitabında, yazarın hayali bir çocuğu yetiştirme sürecinde kullandığı “Sakat ve hastalıklı bir çocuğun mürebbilik görevini üstlenmek benim için hasta bakıcılık gibidir” sözlerini anımsattı. Betül, “İşte artık yaşama değer olmayan böyle bir hizmete böyle bir yaşama özen göstermek aslında zaman kaybının heba olması demektir. Engelli çocuklar kendi engel durumlarına ve farklı yeti gruplarına göre farklı eğitim sıkıntılarına maruz kalıyor. Körler, kendi evlerinden uzak ve genellikle yatılı okullarda bir arada eğitim alıyorlar. Sağır olan çocuklar da okullardan uzakta çok küçük yaşlarda yaşamın içerisinden koparılarak, kendi gibi olan çocuklarla bir arada eğitim alıyorlar. Tamamen toplumda izole olmuş şekilde yetişkin olarak geri dönüyorlar. Ortopedik engellilere gelince rampası bulunmayan caddeler, onları almayan taşıtlar, ‘senin ne işin var dışarıda’ diyen çevredeki sosyal baskı, okullarda olmayan asansörler gibi sorunlarla okullara gitmeye çalışıyorlar. Şimdi zaman zaman haberlerde görüyoruz, muhtemel bu eğitim döneminde de göreceğiz, çocuğunu sırtlamış bir ebeveyn ya da sınava yetişemeyen bir genci sırtlamış kahraman insanlar. İşte bizim engelli kültürümüz bu” dedi.    Nöro çeşitli engellilerin sorunları   “Bizim engelli kültürümüz engelliliği muhtaç aciz ve yük gören bir engelli kültürü” diyen Betül, “ Oysaki bu manzaralarda bizim sorgulamamız gereken orada kahramanlık destanları yapmak değil. İyilik ve dayanışma elbette olmalı. Ama bizim burada yapmamız gereken sorgulamaktır. Neden o insanların toplumda yaşama ve erişilebilir haklarının olmadığını sorgulamalıyız. Down sendromu otistikler ve bir çok genç ve çocuk. Burada da çok farklı sıkıntılar yaşıyoruz. Özellikle kaynaştırma eğitimi adı altında yapılan eğitimler ve yasal olan haklar müdürlerin öğretmenlerin ve ebeveynlerin insafına kalmış durumda. Aileler kreşlerden itibaren okul okul dolaşıyorlar. Her okuldan aldıkları cevap ‘biz böyle çocukları almıyoruz.’ Hangi hakla almıyorsunuz” diye sorarak sistemin değişmesi gerektiğini belirtti.    ‘Doğal hak gasplarına karşı söz olmaya devam edeceğiz’   Özellikle otistik çocukların kendi öznel koşulları da göz önüne alındığında raporların alınmasının da bir işkence olduğuna vurgu yapan Betül, alınan raporlara rağmen çocukların sadece 12 saat destek alabildiklerini kaydetti. Betül, “Bu kritik dönemlerinde, desteklerin hayat önem yaşadığı dönemde verilen ödemeler haftalık gideri dahi karşılayamayacak komik düzeylerde kalıyor bugün otistik bir çocuğun hak ettiği desteği alabilmesi 15-20 bin, bazı özel merkezlerde çok daha yüksek rakamlara çıkıyor. Eğitim engelliler için günümüzde tam anlamıyla bir hak gaspı. Biz bu noktada hedefi HDP, olarak özellikle tam da şu günlerde milyonlarca engelli çocuğun, gencin ve ailesinin ruhuna çöken hayal kırıklığının ve yalnızlıklarının hissedildiği kalp. Onların gözündeki hüznü gören göz, eşit yurttaş olarak en doğal haklarının gaspına karşı dur diyen söz olmayan devam edeceğiz” ifadelerinde bulundu.