‘Sonunda toplumsal cinsiyet eşitliğini kazanacağız’ 2022-08-30 09:06:46     İSTANBUL - İstanbul Sözleşmesi’nin halen yürürlükte olan mevzuatları olduğunun altını çizen Eskişehir Barosu Kadın Hakları Merkezi avukatlarından Pınar Çelik Arpacı, siyasi makamların kadınları hedef aldığını ve bu yüzden erkek şiddetinin arttığını vurguladı. Pınar, Danıştay’daki davayı kaybetseler de kenara çekilmediklerini sonunda toplumsal cinsiyet eşitliğinin kazanacaklarının altını çizdi.    Türkiye’de AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 20 Mart 2021’de yayımladığı kararname ile İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi ile erkek devlet yargı şiddeti her geçen gün artmaya devam ediyor. İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilmenin iptali için kadınlar bireysel ve kurumsal olarak Danıştay’a başvuruda bulunurken, 19 Temmuz’da kararını açıklayan Danıştay 10’uncu Dairesi, sözleşmeden geri çekilme kararının iptali istemini reddetti. Danıştay’ın da aldığı kararla şiddete ortak olduğu değerlendirmeleri yapıldı. Geçtiğimiz günlerde Birleşmiş Milletler’in (BM) kadın ve kız çocuklarına yönelik önde gelen üç kurumunun raportörleri, Danıştay’a konuya dair görüş ileterek, Türkiye’nin sözleşmeye geri dönmesi çağrısı yaptı.   Devlet korumuyor, koruyan sözleşmeleri hedefine alıyor   Danıştay’ın geri çekilme kararının iptali istemini reddettiği Temmuz ayında ajansımızın verilerine göre 31 kadın katledildi, 12 kadın da şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Temmuz ayında 4 çocuk katledildi, 5 çocuk da şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Kadın ve çocukların yaşamını korumayan devlet, şimdi de “Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” olan Lanzarote Sözleşmesi’ni hedefine almış durumda. Kadınlar ise tüm saldırılara karşı ortak mücadeleyi büyüterek kazanımlarına sahip çıkacaklarını ifade ediyor.   Eskişehir Barosu Kadın Hakları Merkezi avukatlarından Pınar Çelik Arpacı, Danıştay'ın verdiği karar, iktidarın politikaları ve son günlerde artan kadın katliamlarına dair değerlendirmelerde bulundu.   'Çok kapsamlı şiddetle mücadele aracı'   İstanbul Sözleşmesi’nin şiddetin ortaya çıkmadan önce önlenmesi konusunda adımlar oluşturduğunu vurgulayan Pınar, Sözleşme’nin kadına yönelik şiddeti önlemek isteyenler için ön açıcı nitelikte olduğunu hatırlattı. Şiddet ortaya çıktıktan sonra cezalandırma yöntemiyle çözülmeye çalışıldığını belirten Pınar, Sözleşme’nin “eğitim, medya, toplumsal kaideler, taammümleri ve atasözlerini değiştirmeyi” hedeflediğini ifade etti. Pınar, Sözleşme’nin çok kapsamlı şiddetle mücadele aracı olduğunun da altını çizerek, “Hukuka aykırı bir şekilde çekinildi ama bizim için hala yürürlükte.  Yaşamsal değerde olduğu için biz mücadeleyi büyüttük” dedi.   'Sözleşmenin yürürlükte olan mevzuatları var'   Savcıların çekilme kararının hukuki olmadığı yönündeki görüşüne rağmen Danıştay’ın böylesi bir karar vermesinin iktidara bağlı olmasından kaynaklandığını ifade eden Pınar, fakat duruşma salonlarını dolduran kadınların mücadeleyi sürdüreceğini ve diğer hukuk yollarına da başvuracaklarını kaydetti. Kadına yönelik şiddeti önleyen tek sözleşmenin İstanbul Sözleşmesi olmadığını dile getiren Pınar, “CEDAW, 6284 gibi yürürlükte olan mevzuatlar var. Onlarla kadına yönelik şiddeti engellemeye çalışıyoruz. ‘İstanbul Sözleşmesi’nden çıktık, öldük, bittik’ hali değil. 6284, İstanbul Sözleşmesi atfı ile başlar ve onun çizmiş olduğu haritadan yol alır. Yani etkisi iç hukukumuzda olan sözleşme. Sözleşme imzalandığı günden beri sumen altı edilen bir sözleşmeydi. Kadın hareketi İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasını istiyor. Kuru bir imza istemiyoruz” diye konuştu.   ‘Siyasi makamlar kadınları açık olarak hedef alıyor’   Pınar Gültekin’in faili Cemal Metin Avcı’nın İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekinilmesini olumlu karşıladığı yönündeki beyanını hatırlatan Pınar, sözleşmenin geri çekilmesinin failler tarafından sevinçle karşılandığını söyledi. Kadın katliamlarının artmasına neden olan diğer faktörlere de değinen Pınar, kadınların yaşamına ve bedenine yönelik her alanda yapılan müdahalenin katliamları arttırdığını belirterek şunları söyledi: “Kaç çocuk doğuracağına, nerede güleceğine, hamile olduğunda sokakta yürüyüp yürüyemeyeceğine dair söylemlerle kadının yaşamına yönelik bir saldırı var. Saldırı sadece sokaktan gelmiyor. Siyasi makamların en üstlerinden geliyor. ‘Kadın mıdır? Kız mıdır? Sürtük’ kelimesi gibi şeyler kadının şiddete açık hale gelmesine sebep oluyor. Siyaset kadınları açık olarak hedef almış durumda. Kadınlar evlerine çekilsin diye düşünülüyor. Siyasi iktidarın kadınların hedef alan söylemleri şiddetin dozunu arttırıyor.”   'Çocuklar korunmuyor'   35 defa şikayette bulunmasına rağmen katledilen 16 yaşındaki Beyza Doğan’ı da örnek gösteren Pınar, Beyza’nın ilk olmadığını, geçtiğimiz yıllarda Ayşe Tuğba’nın cebinde de “Ben öleceğim” diye yazdığı dilekçeyle beraber katledildiğini hatırlattı. Pınar, “Bu ülkede kadınlar mekanizmalardan adalet bulamıyorlar. Beyza bir çocuk. Çocuklara yönelik ikiyüzlü politikaları var. Çocuk bizim için kutsaldır diyorlar ama şiddet gördüğü zaman koruyamıyorsun, Ensar Vakfı'nda tecavüze uğrayan çocukları korumuyorsunuz. Mekanizmalara başvuru yapıldığında etkin bir çözüm bulunmuyor. AİHM ve AYM şiddetin karşısında devlete yeterli şekilde korumadığından mahkumiyet kararı veriyor” diyerek ülkede çocukların korunmadığına işaret etti.   ‘Yaratıcı değil standart tedbirler alınıyor’   Erkek şiddetinin ancak toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ile durdurulabileceğini kaydeden Pınar, “Şiddetin temeli eşitsizlik. Uzaklaştırma ve koruma kararları çoğu zaman caydırıcı oluyor ama alınan tedbirin etkili olması lazım. Mahkemeler sürekli telefonla rahatsız etmeme, eve yaklaşmama yönünde aynı kararı veriyor. Aslında hakim uygun gördüğü tedbirlere başvurabilir yönünde maddeler var. Yaratıcı değil standart tedbirler alınıyor” diye ekledi.   ‘Ya öleceksiniz ya da mücadele edeceksiniz’   Kadınlar olarak İstanbul Sözleşmesi’ni savunmak için aktif şekilde alanlarda ve mahkeme salonlarında yer aldıklarını dile getiren Pınar, mücadelelerinin süreceğini ifade etti. “Ülke çapında uluslararası sözleşmelerin tekrardan yürürlüğü girmesi için ya da belli kanun maddelerinin değişmesi için mücadele ediyoruz” diyen Pınar, son olarak da şöyle konuştu: “Davayı kaybettik diye köşeye çekilmedik, mücadele öyle bir şey değil. Hayatımız söz konusu. Kadın mücadelesi başka bir mücadeleye benzemiyor. Ya öleceksiniz ya da mücadele edeceksiniz. Başka yolu olmadığı için küsüp kenarı çekilemiyoruz. Kadınlara güveniyorum sonunda toplumsal cinsiyet eşitliğini kazanacağız.”