30 yıllık arayış: Kayıplar bulunsun, failler cezalandırılsın 2022-08-30 09:05:03     Medya Üren    DİYARBAKIR - Gözaltına alındıktan sonra bir daha haber alamadığı Üzeyir Kurt’un akıbetini soran eşi Saliha Aktar, 1993’ten beri arayışından vazgeçmediğini söylüyor. Saliha, kayıpların bulunarak faillerin cezalandırılmasını istiyor.   Kosta Rika’da Latin Amerika Kayıp Aileleri Dernekleri Federasyonu’nun 30 Ağustos 1981’de ilan ettiği Kayıplar Günü, sonrasında Birleşmiş Milletler (BM) tarafından da kayıplara dikkat çekmek için Dünya Kayıplar Günü olarak kabul edildi. Dünyanın her yerinde bugüne ilişkin yapılan eylem, etkinlik ve açıklamalarla devletlerin muhaliflere yönelik saldırılarında kaybolan insanların akıbetlerine dikkat çekiliyor.   Türkiye’de de iktidarların 1980’lerden bu yana başta Kürtler olmak üzere muhaliflere yönelik uyguladıkları politikalar sonucu, binlerce kişi katledildi, binlercesi kaybedildi. Yakınları ise 30 yıldır kaybedilenlerin akıbetini soruyor.    Kayıp yakınlarının akıbetini yıllardır soran ailelerden biri de Üzeyir Kurt’un ailesi. 24 Kasım 1993’te Yüzbaşı İzzet Cural komutasında askerler Diyarbakır’ın Bismil ilçesine bağlı Birike (Ağılı) köyüne baskın yapar. Baskın esnasında 3 kişi katledilirken, köylüler ise işkenceden geçirilir. Üzeyir Kurt ile birlikte birkaç kişi ise gözaltına alınarak götürülür. Ertesi gün Üzeyir’in annesi Koçer Kurt ve eşi Saliha Aktar,  onu görmeye gider.  Üzeyir’i işkence edilmiş halde gören Koçer ve Saliha, bir daha kendisinden haber alamaz.    Yıllardır arayışları sürüyor   Köyün boşaltılmasıyla Bismil’e yerleşen aile, kendilerine yönelik tüm baskılara rağmen arayışını sürdürür. Yaklaşık 30 yıldır nerede bir kemik, cenaze bulunsa Saliha ve Koçer oraya gider. Başvurularından herhangi bir sonuç alamayan aile, 14 Aralık 1993’te Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na gider. Burada Üzeyir’in gözaltına alındığına dair bir kayıt olmadığını görür. 21 Mart 1994’te Bismil Cumhuriyet Savcılığı “PKK’nin yaptığı” iddiasıyla dosyaya ilişkin takipsizlik kararı verir.    Türkiye mahkum edildi   Aile 11 Mayıs 1994’te dosyayı avukatlar aracılığıyla İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşır. Mahkeme, Türkiye’nin 3,5,13 ve 25’inci maddeleri ihlal ettiğine karar vererek, Türkiye’yi mahkum eder. Bu karar sonrasında olaya ilişkin Türkiye tarafından adım atılmaz, dosya yeniden açılmaz.    Bir yandan eşini arar bir yandan da 7 çocuğunu büyütür   Saliha, eşinin kaybettirilmesinin ardından 7 çocuğunu tek başına büyütür. Bu süre zarfında ise Saliha yaşadıklarını şöyle dile getirir: “Bizi köyden çıkardıktan sonra 5 yıl boyunca gitmemize izin vermediler. Bağ, bahçelerimiz sahipsiz kaldı. Bismil’e yerleştik ama hiçbir şeyimiz yoktu. Bir yandan Üzeyir’i ararken bir yandan da çocuklarıma bakmaya çalışıyordum. Durumumuz iyi değildi. Bizler gibi yüzlerce aile vardı. Hepimizin yüreği yanıyordu. Baskında katledilenlerin yakınları, işkence edilenler ve kaybedilenler. Mahşer gibiydi.”   Son görüş…   Eşini arama sürecini anlatan Saliha, “Onu son kez gördüm. Ben kayınvalidem onu götürdükleri yere gittik. Bir grup askerin arasındaydı. İşkenceden yüzü morarmıştı. Bizden köylüleri sordu. Köyün boşaltılmasından bahsettik ancak katledilenlerden bahsetmedik. Bizden sigara istedi. Son isteği ve son görüşümüz bu oldu. Yıllardır onun akıbetini arıyoruz. Her kapı yüzümüze kapandı. Ne failleri cezalandırıldı ne de cenazesini bize verdiler” diye devam eder.    ‘Annesi onun hasretiyle gitti’   Sağ olarak görme umutlarını kaybettiklerini söyleyen Saliha,  en azından kemiklerini bulma umutlarının olduğunu dile getirir. Yıllardır her yere gittiklerini ifade eden Saliha, “Gitmedik cezaevi bırakmadık. En son sağ olarak görme umudumuz kalmadı. Ancak bazen yine de kulağımıza bazı duyumlar geliyordu ve sağdır diyorduk. Bu bizi umutlandırıyordu, ancak sonuç almadığımızda kırılıyorduk. Kemiklerini bulmak istiyorduk. Annesi o hasretle gitti. Bulup öyle öleyim diyordu. O yüzden her yere gitti, Avrupa’ya gitti” sözlerini kullanır.    ‘Kayıplar bulunsun’   Tüm bu kaybettirmelerin insanlık dışı olduğunu belirten Saliha, son olarak şöyle der: “Cenazeler bulunana kadar evlerdeki yas bitmeyecek. 30 yıl olacak yasımız sürüyor bizim. Annesi onun hasreti ile gitti.  Ancak çocuklarının gidebileceği bir mezarı olsun istiyoruz. Artık kayıplar bulunsun, failler cezalandırılsın. Biz adalet istiyoruz.”