Yaşam Hakkı Anıtı önünde 700 haftalık direniş 2022-07-08 09:06:39   DİYARBAKIR - Kayıp yakınlarının başlattığı nöbet eyleminin 700’ncü haftasına ilişkin konuşan kayıp yakını Enzile Özdemir, yakınlarının sadece kemiklerini istediklerini belirterek, “Bizler yakınlarımızın kemiklerini bulana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi.   1990’lı yıllardaki savaş politikalarından kaynaklı “faili meçhul” cinayetlerle ya da gözaltına alınarak binlerce kişi  katledildi, kaybedildi.  Katledilen ya da kaybedilenlerin yakınları da insan hakları savunucuları ile birlikte yakınlarının bulunması faillerin ortaya çıkarılarak yargılanması için mücadele yürütüyor.    27 Mayıs 1995 tarihinde Cumartesi Anneleri öncülüğünde başlatılan ve yıllardır devam eden  mücadele sonrasında kayıp yakınları Diyarbakır ve Batman’da  da eylemlere başladı. Kayıp yakınları tüm engellemelere rağmen kaybedilenlerin akıbetini sormaya ve “faili meçhul” cinayetlerle katledilenlerin sorumlularının ortaya çıkarılarak yargılanması mücadelesini sürdürüyor.    İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi’nin kayıp yakınları ile başlattığı eylem Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde 700’ncü haftasına, Batman’da ise 537’nci haftasına girecek. Kayıp yakınlarının bu hafta yapacakları eylem bayrama denk gelse de, İHD Diyarbakır Şubesi üzerinden yapacakları eyleme dayanışma çağrısı yapıldı.    25 yıldır haber yok   “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” eyleminde yer alan ailelerden biri de 1997 yılında Diyarbakır’da sivil polisler tarafından gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Mehmet Özdemir’in ailesi. Hayvancılıkla uğraşan Mehmet, kaybettirilmeden önce defalarca kez gözaltına alınır, gözaltında bulunduğu süreler içerinde ağır işkencelerden geçirilir. 26 Aralık 1997 yılında hayvan pazarına gitmek için evden ayrılan Mehmet, daha sonra pazarın yanında bulunan kahvehanede otururken, ellerinde telsiz ve bellerinde silah olan iki kişinin zoruyla plakasız beyaz Toros bir arabaya zorla bindirilmeye çalışılır. Mehmet’in direnmesi üzerinde arabada bulunan 3’ncü kişinin de dahil olmasıyla zorla araca bindirilerek götürülür. Ailesi o günden sonra kendisinden haber alamaz.   ‘Eşim zorla araca bindiriliyor’   Kayıp yakınları 700’üncü hafta eylemine hazırlanırken, Mehmet Özdemir’in eşi Enzile Özdemir mücadelelerine ilişkin konuştu.     Eşinin kaybedilmeden önce hayvancılıkla uğraştığını ve defalarca kez gözaltına alındığını belirten Enzile, eşinin her gözaltı sürecinde çok büyük işkencelere maruz kaldığını söyledi. 26 Aralık 1997’da eşinin evden ayrıldığını ve daha sonra kendisinden haber alınamadığını kaydeden Enzile, “Eşim 27 Aralık’ta arkadaşıyla hayvan pazarına gittikten sonra orada bulunan bir kahvehaneye gidiyorlar. Orada otururken sivil iki kişi gelerek onu beyaz bir torosa bindirmeye çalışıyorlar. Ancak eşim arabada oturan bir kişiyi görünce geri çekiliyor ve binmek istemiyor. Onu arabaya zorla bindirmeye çalışıyorlar, daha sonra arabada oturan 3’ncü kişide arabadan inerek onu zorla bindiriyorlar. Tüm bu olanları kahvehanede oturanlar bize sonradan anlattılar. Daha sonra gidip İHD’ye başvurduk.  Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne (DGM) gittik, orada eşimin gözaltında olduğuna dair savcılık dilekçe kaşeleyerek bize verdi. Bizler o dilekçeyi alıp İHD’ye götürdük. O zaman Osman Baydemir İHD Diyarbakır Şube Başkanı idi. O bize gözaltı süresinin bir hafta olduğunu söyledi. Bunun üzerine bizlerde evimize döndük” dedi.   ‘Eşimin gözaltında olmadığını söylediler’   12 gün boyunca DGM’ye gittiklerini ifade eden Enzile, “DGM önünde bulunan bir polis bana, ‘biz onu mahkemeye de çıkarırız, istersek başka bir yere de götürürüz. Sizin ruhunuz bile duymaz’ dedi. Ben bunun üzerine tekrar İHD’ye gittim. Daha önce savcının yazdığı dilekçeyi Osman Baydemir alarak DGM’ye tekrar geldi. Ancak savcılık eşimin gözaltında olmadığını, dilekçede olan Mehmet Özdemir’in farklı biri olduğunu söylediler. Tabi buna inanmıyorum. Eşimin kaybolmasının üzerinden 14 gün geçtikten sonra biri bizi aradı ve partide olduğunu söyledi. Eşim ile beraber gözaltında olduğunu ve eşimin çok ağır işkencelerden geçirildiği için konuşmakta zorluk çektiğini ve eşimin kendisine ‘Aileme söyle eğer kaybolursam ya da başıma bir şey gelirse beni Saray Kapı Karakolu ve çevresinde arasınlar’ demişti. Eşimin kardeşi ve teyzesi doğruca oraya gidiyor; ancak adam korktuğundan kaynaklı partiden çıkıyor. Biz bir daha o adamdan haber alamadık” diye konuştu.   ‘Mezarı açtılar’   Enzile, eşinin kaybolmasının üzerinden 5 ay geçtikten sonra Bismil’e bağlı Kağıtlı Karakolu yakınlarında bir erkek cenazesinin bulduğunun altını çizerek, konuşmasına şu şekilde devam etti: “Biz oraya gidene kadar cenazeyi defnetmişlerdi. Sonra yazdığımız dilekçeler üzerine mezar tekrar açıldı. Ben eşimin sağ ayağının büyük tırnağının olmadığını söyledim. Cenazenin üstünü açınca sağ ayağının tırnağının olmadığını söyledim ve eşimdir dedim. Ancak o zaman 8 aylık hamile olduğum için beni mezardan uzaklaştırdılar. Daha sonra bizimle gelen yetkililer yanıma gelip mezarda olan kişinin eşim olmadığını söylediler. Ancak ben o olduğunu tekrarladım. Çünkü sağ ayağın başparmağında tırnak yoktu. Benim eşim de öyleydi. O yetkililer bana, ‘sağ ayağın tırnağı düşmüş’ ondan kaynaklı sen eşimdir diyorsun. Bana toprağa karışan tırnağı getireceklerini söylediler. Gidip getirdiler. Ama daha sonra bizimle beraber gelen soför, ‘sana getirdikleri o tırnağı sol ayaktan aldılar’ dedi.”   ‘Eşime ait olabilir’   Çocukları büyüdükten sonra Bismil’de bulunan mezarın tekrardan açılması için dilekçeler verdiğini belirten Enzile, “Oğlum verdiği dilekçeler ile mezarın tekrardan açılmasını istedi. Mezarlık açıldı, test yapıldı ama eşim olmadığını söylediler. Biz bu kadar zamandan sonra yakınlarımızın sağ gelmeyeceğini çok iyi biliyoruz. Ancak bize kemiklerimizi versinler. Bizim de dua okuyacak bir mezarımız olsun. Devam etmekte olan bir nöbet var, ancak ben hastalıklarımdan kaynaklı gidemiyorum. Geçtiğimiz ay Saraykapı Cezaevi yakınlarında kemikler bulundu. Bizler de peşine düşeceğiz, çünkü orada bulunan kemikler eşime ait de olabilir” diye ekledi.   ‘Her şey bilinçli yapıldı’   Enzile, ömrünün sonuna kadar eşinin akıbetini sormaya devam edeceğini sözlerine ekleyerek, konuşmasına şu cümleler ile son verdi: “Çocuklarımı tek başıma büyütmek zorunda kaldım. Eşim kaybettirildiği zaman küçük oğluma hamileydim. Ama oğlum büyüdüğü zaman babasına ne olduğunu soruyordu. En son yaşadığı psikolojik rahatsızlıktan kaynaklı intihar ederek yaşamına son verdi. Tüm bunlar bize bilinçli bir şekilde yapıldı.”