Faillere ‘haksız tahrik’ indirimi veren erkek yargı 22 kadını yargılıyor 2022-06-24 13:45:27   İSTANBUL - 2018 yılında 25 Kasım dolayısıyla yapılan yürüyüşe katıldıkları için haklarında dava açılan 22 kadının ilk duruşması görüldü. Kadınlar konuşmalarında erkek-devlet şiddetini teşhir ederken, mahkeme başkanının tavırları ise erkek yargıyı bir kez daha gözler önüne serdi.   İstanbul’da 2018 yılında 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında Beyoğlu’nda bulunan Taksim Tünel’de yapılan Feminist Gece Yürüyüşü’ne katılan ve  içinde Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüsü Esengül Demir ile bir gazetecinin de olduğu 22 kadın hakkında “Polise mukavemet” ve 2911 sayılı “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu muhalefet” suçlamasıyla açılan davanın ilk duruşması Çağlayan’da bulunan İstanbul 36’ncı Asliye Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Duruşmaya yargılanan HDK Eşsözcüsü Esengül Demir, Birsen Özge Gökçe, Duygu Kozak, Feride Eralp, Melda Karaoğlu ve Nevruz Tuğçe Özçelik katıldı. Duruşmayı çok sayıda kadın da dayanışma göstererek takip etti.   Mahkeme başkanından keyfi tutum   Mahkeme heyeti duruşma salonunda boş yer olmasına rağmen salonun fiziki koşullarının uygun olmadığını iddia ederek gazeteciler ve duruşmayı takip etmeye gelen kadınları salona almadı. Bu karara tepki gösteren avukatlar, bunun keyfi bir karar olduğunu dile getirdi. Bunun üzerine mahkeme başkanı, “Evet keyfi karar veriyorum, salona almıyorum” dedi.   ‘İstatistikler katledilen kadınları görmüyor’   Duruşmada söz alan HDK Eşsözcüsü Esengül Demir, 4 yıl önce 25 Kasım’da kadınları güçlendiren sosyal politikaların eksikliğini ve bütçenin kadınlara değil Diyanet’e ayrılmasının erkek şiddetini yaygınlaştırdığını hatırlattı. Esengül, “Pompalanan savaş hali ve dili bu şiddeti yaygınlaştırıyor, vahşileştiriyor. O zaman İçişleri Bakanlığı'nın 2017 yılında yüz binin üzerinde kadın, 2018’in ise sadece ve sadece ilk 7 ayında yüz bine yakın kadın şiddete maruz kaldı. Bu kadınlardan dört yüze yakını hayatını kaybetti. Bu istatistikler sınır dışı edilme korkusuyla şikâyette dahi bulunamayan kayıtsız göçmen kadınları görmüyor demiştik” dedi.   'Hakkını savunmak suç'   Bugün hala kadınların katledilmeye devam edildiğini belirten Esengül, tekrardan 2018 yılında engellenerek söylemelerine izin verilmeyen sözleri dile getirdi. Esengül, “Katillerin, şiddet uygulayan saldırganların ‘iyi hal’li olduğuna, ‘ağır tahrik edildiğine’, her türlü delile rağmen öldürülen kadınların ‘intihar ettiğine’ kanaat getirebilen mahkemeler, bugün 70 binin üzerinde öğrenciyi, kadınların kendilerini temsil etmek için seçtikleri milletvekillerini, kadına yönelik şiddete dair birim, merkez, sığınak kurmuş belediye başkanlarını, gazetecileri, hak savunucularını cezaevinde tutuyor. Çünkü bir kadını öldüresiye dövmek değil, hakkına sahip çıkmak suç haline getirildi” diye konuştu.   'Sokaklarda olacağız'   Esengül, son olarak üzerine atılı suçlamaları kabul etmeyerek Anayasal hakkını kullandığının altını çizdi ve ekledi: ”Beraatımı talep ediyorum. Ve son olarak bu sene de 25 Kasım’da yine erkek-devlet şiddetine karşı sokaktayız.”   ‘Bizim sokakta eylem yapmamız mı hukuka aykırı?’   Ardından söz alan feminist aktivist Feride Eralp, 25 Kasım’ın kadınlar için olan önemine değindi. Feride, erkek şiddetinin sürekli gerekçelendirilmeye ve aklanmaya çalışıldığını söyleyerek, “Para istedi, karıma söylemekle tehdit etti’ gibi cümlelerle Cemal Metin Avcı adlı katil, Pınar Gültekin’i yakarak ve beton dökerek öldürmesine rağmen haksız tahrik indirimi almadı mı? Pervin Hamak’ı öldüren eski kocası ve oğlu, kadın yıllarca şiddet altında yaşadığı evden kaçıp başka biriyle beraber olduğu için indirim almadı mı? Orhan Munis’in Hatice Kaçmaz’a evlilik teklifi etmeye ya reddederse diye 20 cm’lik bıçakla gitmesi tasarlama değil ‘anlık hiddet’ sayılmadı mı? Kadınların hayatlarının bu bahaneler kadar kıymeti olmadığı bir ülkede, erkeklerin istemediği bir şey yaptığımız anda öldürülmemizin meşru sayıldığı bir ülkede, bizim sokakta eylem yapmamız mı ‘hukuka aykırı’? Bunu kabul etmemiz mümkün değil” sözleri ile tepkisini dile getirdi.   '2006’dan beri eylem yapıyoruz'   Ardından Nevruz Tuğçe Özçelik, 25 Kasım’ın tarihçesini anlatarak konuşmasına başladı. Nevruz’un konuşmasına müdahale eden mahkeme başkanı, tarihçenin davayla ilgisi olmadığını iddia ederek, hızlı bir şekilde bu kısmı geçmesini söyledi. Bu duruma tepki gösteren Nevruz, “Savunma hakkım var dinlemek zorundasınız” dedi. Ardından savunmasına devam eden Nevruz, yıllardır “Kadın cinayetleri politiktir” diyerek mücadele ettiklerini söyledi. Nevruz, “2000’lerden beri İstanbul’da her yıl 25 Kasım Kadın Platformu kuruluyor. Bu platform kadın örgütleri, feministler, siyasi parti, sendika ve derneklerden oluşuyor ve 25 Kasım 2006 tarihinden beri her yıl İstiklal Caddesinde, erkek-devlet şiddetine karşı eylem düzenliyor. Polis müdahalesiyle eylem 17 yıl boyunca gerçekleştirildiği caddede engellendi ve neredeyse 4 yıl sonra orada bulunan kadınlara bu dava açıldı” diyerek kadınlara katıldıkları yürüyüşten dolayı dava açılmasının hukuksuz olduğunu belirtti.   ‘Eylemimiz suç değil, hakkımız’   Nevruz, konuşmasının devamında hukuksuz olanın o gün kadınlara, translara karşı kurulan polis barikatı olduğunu dile getirerek, “Erkek şiddetine, kadın cinayetlerine, trans cinayetlerine, devlet eliyle kadın bedenine yönelen şiddete karşı dünyanın neredeyse her yanında aynı günde gerçekleştirilen, o sokakta da yıllardır gerçekleşen eylemimiz suç değil, hakkımızdır. Ben de Anayasal hakkımı kullanmak üzere 25 Kasım 2018 günü Taksim Tünel meydanındaydım. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum ve beraatımı talep ediyorum” dedi.   Duruşma ertelendi   Duruşmada söz alan avukatlar derhal beraat talep etti.   Ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, ifadesi alınmayan diğer kişilerin ifadesinin alınmasına karar vererek duruşmayı 21 Ekim tarihine erteledi.   Adliye önünde açıklama   Duruşmanın ardından avukatlar ve kadınlar adliye önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada “25 Kasım yargılanıyor, kadınları değil katilleri yargıla” pankartı açıldı. Kadınlar açıklamada feminen bayrakları taşıyarak sık sık “Erkek devlet şiddetine son”, “Yaşasın kadın dayanışması” sloganları attı. Açıklamayı kadınlar adına Nevruz Tuğçe Özçelik okudu.   ‘Hukuktan üstün olan hakimlerin ülkesindeyiz’   Açıklamada ilk olarak söz alan Feride Eralp, 2018 yılında yaptıkları eylemden dolayı kendilerine dava açıldığını dile getirdi. Feride, mahkeme salonunda hakimin sergilediği tutumun aslında ne ile mücadele ettiklerini açık bir şekilde gösterdiğini ifade ederek, “Hakim aleniyet ilkesine aykırı olarak duruşmayı izlemeye gelen arkadaşlarımızı içeri almayı keyfi bir biçimde reddetti. Daha sonra arkadaşımız 25 Kasım’ın tarihini anlatırken sözünü kesti. Öyle bir dönemdeyiz ki hukuku uygulayan hakimlerin değil hukuktan üstün olan hakimlerin ülkesindeyiz. Bu hakimler erkek- devlet şiddetine ilişkin anlattıklarımızı dinlemeye dahi tahammülleri yok iken erkeklere her türlü tahammülü gösteriyorlar. Erkek yargının bir yüzünü daha gördük ama devam edeceğiz. Her gün hayatlarımızı savunmak için sokaklarda olacağız” diyerek mücadele etmeye devam edeceklerini vurguladı.   'Vazgeçme ihtimalimiz yok'   Son olarak açıklamayı okuyan Nevruz Tuğçe Özçelik, erkek egemen düzene isyan ettikleri için yargılandıklarını belirtti. Nevruz, “Bu dava bugün, 30’uncu Onur Haftası’nın ve iki gün sonra gerçekleşecek olan 20’nci Onur Yürüyüşü’nün yasaklandığı,  her türlü kadın düşmanlığı, homofobi ve transfobinin devlet eliyle körüklendiği bir ortamda gerçekleşiyor. Davanın amacının bizi yıldırmak, mücadeleden caydırmak olduğunu iyi biliyoruz. Ama bizim mücadelemiz hayatlarımız için, eşit ve özgür nefes almak için, bizi sömüren, baskılayan, ikincil kılan bu düzeni değiştirmek için vazgeçme ihtimalimiz yok” ifadelerini kullandı.   'Devlet şiddetine karşı sokaktayız'   İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı verildiğinden beri yargının erkek şiddetini meşrulaştırmaya çalışmasının vahim bir hal aldığını dile getiren Nevruz,  “2018’deki yürüyüşe ilişkin bugün dava açan devletin belli ki katilleri engellemekle, erkek şiddetini önlemekle uğraşmadığı için epeyce boş vakti var. Bugün öyle bir koşulda yaşıyoruz ki Onur Yürüyüşü, 8 Mart, 25 Kasım, haber yapmak, teweet atmak yasak ama kadınları öldürmenin bahanesi olabilir, erkek adalet tarafından mazur görülebilir. Yani bir kadını öldüresiye dövmek değil, hakkına sahip çıkmak suç haline getirildi. Bunun karşısında susmaya da itaat etmeye de niyetimiz yok. Bu sene de hem 25 Kasım’da hem diğer günlerde erkek-devlet şiddetine karşı sokaktayız” diye konuştu.   Açıklama sloganlar ile sona erdi.