‘Yok etme stratejisine karşı ortak mücadele yükseltelim’ 2022-05-23 09:05:38     Öznur Değer   ANKARA - Bölgedeki üniformalı şiddete ilişkin değerlendirme yapan SKM Genel Sözcüsü Çiçek Otlu, “AKP, 2023’te Kürt’ün, Kürt kadının olmadığı bir iktidarı hedefliyor. O nedenle bu inkarcı ve yok etme stratejisine karşı Türkiye ve Kürdistan’daki kadın hareketi olarak ortak mücadeleyi yükseltmemiz gerekiyor” mesajını verdi.   Şiddet faillerine yönelik uygulanan cezasızlık politikası, özelde bölgede üniformalı şiddetin artmasını beraberinde getiriyor. Batman’ın Beşiri ilçesinde İpek Er’e tecavüz ederek 18 Ağustos 2020’de intihara sürükleyen Uzman Çavuş Musa Orhan’ın erkek-yargı tarafından cezasızlıkla ödüllendirilmesinin verdiği cesaret ile 15 Mayıs’ta Şırnak’ın Silopi ilçesine bağlı Başverimli beldesinde, Özel Harekat Ocakları Şırnak İl Başkanı İbrahim Barkın tarafından işkence edilerek katledilen Sakine Kültür’ün cenazesine ulaşıldı.     Sakine’yi katleden İbrahim Barkın’ın, 2018 yılında boşandığı kadına da sistematik şiddet uyguladığı ve katletme girişiminde bulunduğu, ilçede taciz ve dolandırıcılık olaylarıyla anıldığı öğrenildi. Daha önce beyaz eşya tamir işleriyle uğraşan failin, birçok kez kadınlara cinsel tacizde bulunduğu belirtildi. AKP’ye yakınlığıyla tanınan ailesine şikayet edilen İbrahim Barkın hakkında, birçok soruşturma dosyası da olduğu öğrenildi.   Konuya ilişkin Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM) Genel Sözcüsü Çiçek Otlu ile Devrimci Parti Genel Başkanı Elif Torun Öneren değerlendirmelerde bulundu.   ‘Silopi’de yaşanan tam bir devlet politikasıydı’   Bu politikaların, devletin yüzyıllardır oluşturduğu bir savaş politikası olduğuna işaret eden SKM Genel Sözcüsü Çiçek Otlu bununla, savaş politikasının kadın bedeni ve cinsi üzerinden sürdürüldüğünü ifade etti. Kürt halkını yok etme stratejisine dayalı olan politikada, kadının savaş ganimeti olarak görüldüğünü kaydeden Çiçek, “Biz bunu Rovaja’da da gördük. Efrîn’e işgal yapıldığında kadının nasıl köleleştiğini veya Êzidî kadının nasıl esir edilerek bedenlerinin satıldığını görmüş olduk. Savaşta en acımasız şeyi yaşayan kadınlar oluyor. Silopi’de yaşanan da buydu, tam bir devlet politikasıydı. Sadece gelip topraklarımızı, değerlerimizi, kültürümüzü işgal etmiyorlar, aynı zamanda kadın bedenini de işgal ederek tam bir yok etme ve teslim alma politikası uygulamaya çalışıyorlar” şeklinde konuştu.   ‘Kayyımlarla kadın özgürlükçü çizgi yok edilmek istendi’   Çiçek, yerel yönetimlere atanan kayyımlarla birlikte kadın kurumlarının kapatılmasıyla, kadın özgürlükçü çizginin yok edilmek istendiğini ve kadınların örgütsüzleştirilmeye çalışıldığını vurguladı. Çiçek, “Özellikle Kürdistan’daki Kürt kadınlarını örgütsüzleştirerek, inkarcı, sömürgeci politikayı sürdürmek istediler. Kendilerinin saldırıları karşısında nasıl tutuk kaldıklarını görüyoruz. 4 yıl boyunca yaşanmış bir cinsel istismar var. İpek Er’de de aynı şey olmuştu. Burada Kürt kadınlarımız ya intihara sürükleniyor, ya katlediliyor ya da Hakkari’deki gibi kadın bedenleri ticaret konusu yapılıyor. Bunları, bir halkı silahlarla, tanklarla yok etme değil değerleriyle de yok etme politikası olarak görmek lazım” diye belirtti.   ‘AKP Kürt’ün olmadığı bir iktidarı hedefliyor’   Kadınların maruz kaldıkları istismarı, tecavüzü anlatamadıklarını sözlerine ekleyen Çiçek, bunun bir yok etme ve imha politikası olduğuna dikkat çekti. Çiçek, “AKP, 2023’te Kürt’ün, Kürt kadının olmadığı bir iktidarı hedefliyor. Ancak bu şekilde hayalini kurduğu politik İslamcı rejimini kurabileceğini düşünüyor. O nedenle bu dönem bakımından da nasıl ki İpek Er’e Türkiye ve Kürdistan’daki kadın hareketi sahip çıktıysa şimdi Silopi’deki Sakine ve Elazığ Karakoçan’da Remziye için de mücadele etmek gerekiyor. Etmediğimiz her koşulda sömürgeci zihniyet tarafından kadın arkadaşlarımız tecavüze uğrayacak, intihar edecek ya da bedenini satmak zorunda kalacak. Bunlara izin vermemek gerekiyor. Bu inkarcı ve yok etme stratejisine karşı Türkiye ve Kürdistan’daki kadın hareketi olarak ortak mücadeleyi yükseltmek ve erkek egemenliğinden hesap sormamız gerekiyor” mesajını verdi.   ‘AKP kadın mücadelelerinin buluşmasını istemiyor’   Çiçek, Türkiye’deki kadınların Kürdistan’daki kadın mücadelesiyle buluşmasını ve Kürt kadınlara sahip çıkılmasını istemeyen bir AKP-erkek rejimi ile karşı karşıya olunduğunu dile getirdi. İpek Er’de bu politikanın kırıldığını söyleyen Çiçek, “Kadın bedenine yapılan herhangi bir saldırının meşru bir yanının olmayacağını gösterdi. Nasıl ki hapishanede bulunan Aysel Tuğluk’u Türkiye kadın hareketi sahipleniyor ve özgürlüğüne kavuşmasını istiyorsa İpek Er’de de ortak mücadeleyi yükseltmeye çalıştı. Bunu sadece Kürt kadınlarına yapılan bir politika olarak düşünmemek gerekiyor. Orada net bir şekilde kadın bedenine yönelik Kürt kadını üzerinden bir politika işliyor. İstanbul’da emekli bir polis sokak ortasında bir kadını rahat bir şekilde vurabiliyorsa, bu sadece Kürt kadınlarına yapılacak bir şey olmadığını gösteriyor. Asker, polis, korucunun yaşadığı her yerde kadın bedenine yönelik bir tehlike olacağını görmek gerekiyor” ifadelerini kullandı.   ‘Kürdistan’daki savaş, sömürgeci politikanın yansıması’   “Kürdistan’daki savaşı, sömürgeci politikanın bir yansıması olarak görmek gerekiyor” diyen Çiçek, şunları ekledi: “Rejimin politikası Türkiye’de kadınlara yönelik şiddet ve katliamların artmasıyla yaşanırken, Kürdistan’da kadınlara cinsel istismar, tecavüz, kadın bedeninin satılmasıyla yaşanıyor. Bunu bir esir alma politikası olarak görmek gerekiyor. O nedenle Kürt, Arap, Ermeni, Êzidî diye ayırmadan ortak mücadeleyi yükseltmek ve erkek egemen rejime karşı da kadınların birlikte güçlü olduğunu, bu anlayışları bertaraf ederek gösterebiliriz. Direnişin olmadığı yerde kadın özgürleşemez ve onurlu bir barış sağlanamaz. O yüzden de kadınların bu savaşı durdurması en acil görevlerimizden bir tanesidir.”     ‘Tüm cinayetler savaş ve cezasızlık politikalarının sonucudur’   Devrimci Parti Genel Başkanı Elif Torun Öneren ise, Kürt kadını başta olmak üzere tüm kadınlar üzerinde sürdürülen baskının her geçen gün katmerleştiğini belirtti. Elif, bölgedeki işgal ve savaş politikalarının yanında Kürt kadınların tacize, tecavüze maruz kaldığını, intihara sürüklendiğini, katledildiğini, kaçırıldığını veya göçe maruz kaldığını kaydetti. Şırnak’ta katledilen Sakine’ye işaret eden Elif, “Çok yakında Şırnak'ta sömürgeci erkek devletin üniformalı kadın düşmanları, Sakine Kültür'ü hedef aldı. Sömürgeci erkek devletin cezasızlık politikası İbrahim Barkın gibi erkeklerin elini güçlendiriyor. Kadın katliamı yapan bu erkekler, iktidarın onları koruyacağını, kollayacağını biliyor. İktidar tarafından yönetilen yargının elinden, bağımsız karar verme yetkisi alınmış durumda. Yargıya taşınan her kadın katliamı sonrası, yargının erkeği nasıl koruduğunu görüyoruz. İbrahim Barkın'ın Sakine Kültür'ü, uzman çavuş Musa Orhan'ın İpek Er'i katletmesi, Van'da askeri karakola 300 metre uzakta katledilmiş olarak bulunan kadın... Buna benzer birçok örnek verebiliriz. Tüm bu cinayetler dayatılan savaş ve cezasızlık politikalarının sonucudur” değerlendirmesinde bulundu.   ‘Kurtuluşumuz faşizmle mücadelemizden geçer’   Tüm saldırı ve katliamlara rağmen asla geri adım atmadıklarının altını çizen Elif, “Kürt kadınları özelinde tüm kadınlar, LGBTİ+’lar, artan bu saldırı ve baskılara karşı, patriyarkal kapitalizmin çıkardığı savaş ve zorunlu göç politikalarına, sistematik cinayetlere ‘Vardık, varız, var olacağız’ diyerek mücadele bayrağını yükseltiyorlar. İsyanlarımızın bizi özgürleştireceğini biliyoruz. Kadınlar susmadılar, susmayacaklar. Yine kadınlar olarak bedenimizin, yaşamımızın bizim olduğunu biliyoruz. İstanbul Sözleşmesi'nin feshini tanımıyoruz. İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmiyoruz. Biz kadınlar biliyoruz ki; İstanbul Sözleşmesi'nin tüm kararları uygulansaydı, bugün katledilen binlerce kadın yaşıyor olacaktı. Bunun için İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz. Biz birbirimizin yurduyuz. Bir kadının daha katledilmesine izin vermemeliyiz. Örgütlülüğümüzle, dayanışmamızla alanlarda olmalıyız. Kurtuluşumuz, patriyarkal kapitalizmle, faşizmle mücadelemizden geçer. Dayanışma gücümüzü Kürt kadınlarından, enternasyonalist dayanışma ile mücadeleyi yürütürken ölümsüzleşen kadınlardan, zindanlarda direnen tüm kadın yoldaşlarımızdan alıyoruz. Son sözü mücadele edilen eden kadınlar söyleyecek, biz söyleyeceğiz” sözlerine yer verdi.