Gazeteci Beritan Sarya: İşgalin hedefi Kürt soykırımını tamamlamak 2022-04-25 09:01:15     Dilan Babat   ANKARA - Türk devleti ve KDP işbirliğiyle Federe Kürdistan Bölgesi’ne dönük sürdürülen saldırıları ve direnişi değerlendiren Gazeteci Beritan Sarya, “Türkiye devleti PKK’yi tasfiye etmek ve Kürt soykırım planını tamamlamak istiyor. Türkiye halklarının bu direnişi görmesi gerekiyor. HPG’liler, Türkiye’nin planlarının başarıya ulaşmasını engelliyor ama bu yetmiyor. Halkın direnişi de önemli” dedi.    Türkiye ve KDP işbirliğiyle Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik 14 Nisan’da gerçekleştirdiği bombardıman sonrasında 17 Nisan akşamı ise karadan Zap, Metîna ve Avaşîn alanlarına geniş saldırı harekatı başlatıldı. Şengal ile Kuzey ve Doğu Suriye’ye de saldırılar sürerken, bölgelerdeki güçler ve halklar, buna karşı direnmekte kararlı.   Gazeteci Beritan Sarya, AKP-KDP’nin saldırılarına ilişkin ajansımıza değerlendirmelerde bulundu.    ‘Türkiye Garê ve Kandil’e yürümek istiyor’   Medya Savunma Alanları’na dönük yoğun bir saldırı ve direniş olduğunu söyleyen Beritan, bir yıl boyunca bu alanlara dönük operasyonlar yapıldığını ve Türkiye’nin o bölgelerde hayata geçirmek istediği planları hayata geçiremediğini kaydetti. Beritan, “Türkiye 3 ay içerisinde planlamasını gerçekleştirip Garê ve Kandil’e yürümek istiyordu. Gerçekleştirememesine rağmen ısrarla operasyonlarına devam etti ve HPG’liler ağır darbeler vurdu, bedeller verdi. Bazı alanlarda çekildiler ama operasyonlar devam etti. 14 Nisan’da hava saldırıları çok fazla yoğunlaştı. Helikopterlerle, sınır bölgelerinde tank ve toplarla alanları vurdular. 17 Nisan gecesi Zap’ın önemli alanlarından olan Kurojahro, Şikeftêbrindara, Çiyayê reş yine Avaşin bölgesine birer kez indirmeler yaptılar. HPG’liler indirimleri geri püskürttü. Bugüne kadar yoğun bir savaş devam ediyor. Türkiye 5 gün boyunca bu alanlara indirmeler yapamadı, hatta indirdiği askerler zor durumda olmasına rağmen çekmedi ve erzaklarını da indirmedi” dedi.   ‘KDP HPG’lilerin etrafını kuşatmaya çalışıyor’   Saldırılardaki TSK-KDP işbirliğine de dikkat çeken Beritan, geçtiğimiz yılki saldırılarda da aynı tablonun yaşandığını hatırlattı. Beritan, “Kurojahro’ya yakın olan Şêladizê bölgesine KDP’ye bağlı zerevan güçleri gönderildi ve hala oradalar. Bu defa askerler Türkiye’den değil, Türk devletinin Güney Kürdistan’daki üslerinden Zap bölgesine sevk edilmeye çalışıldı. Türk devletinin Bamernê’deki askeri üssünden helikopterlerle Amediyê üzerinden Şêladizê hattına getirildi. Şêladizê’deki bir üssü aslında Türk devleti açısından savaş koordinesi rolünü oynadı. Tüm bunlara rağmen HPG’liler büyük bir direniş sergiledi. Askerlerin Güney Kürdistan’daki Türk devleti üslerinden getirilmesi, KDP’nin işgal harekatına daha fazla dahil olduğunu gösteriyor. Peşmerge açıktan bir savaşa girmiş değil ama HPG’lilerin etrafını kuşatıyorlar hem de Güney Kürdistan hükümetinin KDP ayağı olan Barzaniler bu işgal hareketinin merkezinde yer aldıklarını gösteriyor” şeklinde konuştu.   Kurojahro hattının önemi   Beritan, saldırılara karşı direnişin olduğunu vurgulayarak, Türkiye’nin ciddi kayıplar verdiğini dile getirdi. Avaşîn, Metîna ve Zap’ın Irak’ın bir parçası olduğunu, Zap ve Avaşîn’in 40 yıldır HPG’lilerin kullandığı bölgeler olduğunu kaydeden Beritan, şöyle devam etti: “Bu bölgelerdeki gerilla gücünü darbeleme ve Garê ve Kandil’e yürüme hedefleri vardı. Bu hem Kürtler açısından hem de Irak açısından çok önemli.  Türk devletinin yüzyıllık bir soykırım politikası var. İnkar, imha siyaseti var. Bunu gerçekleştirmek için fiziki ve kültürel soykırımlar yaptı ama son 50 yıldır Kürt özgürlük hareketi bunun karşısında ve Kürt soykırımını gerçekleştiremedi. Türkiye devleti PKK’nin ana üs alanlarını vurarak, PKK’yi tasfiye etmek ve Kürt halkını savunmasız bırakmak ve Kürt soykırım planını tamamlamak istiyor. Bunun beraberinde Lozan Antlaşması’nın 100’üncü yıldönümü geliyor. Türk devletinin misak-ı milli planı biliniyor. Musul ve Kerkük’e kadar yeniden işgal etmek istiyor. Paramiliter Arap ve Türkmen güçleri ile birlikte bunu çok gerçekleştiremedi ama belirli işgal harekatları gerçekleştiriyordu. 2017 tarihinden bu yana Medya Savunma Alanları’na operasyonlar yapıyordu ama geri çekiliyordu. Bu sefer işgal harekatları gerçekleştiriyor, Xakurkê, Zap, Avaşîn, Metîna, Heftanîn bölgelerine parça parça işgal harekatları gerçekleştirdi. 2021’den bu yana da birden işgal harekatları geliştiriyor. Özellikle Zap bölgesi ve bu bölge içerisinde bulunan Kurojahro çok önemli rol oynuyor. O yüzden Türk devleti bu operasyonu ‘Pençe-kilit’ olarak adlandırılıyor. Güney’de Garê, Metîna, Zap bunları birbirine bağlayan yollar Kurjahro hattından geçiyor. Eğer bu bölgedeki işgali istediği gibi geliştirebilirse Garê ve Kandil’e dönük işgal hareketleri gerçekleştirecek.”   Türkiye’nin misak-ı milli planları   Türkiye’nin Garê’yi işgal etmesi durumunda Musul’u baskılayacağına ve Kerkük üzerinde birçok oyun çevireceğine işaret eden Beritan, bu planın tüm Federe Kürdistan’ı, Kuzey ve Doğu Suriye’yi, Irak’ı etkilediğini belirtti. Türk devletinin Irak’ta çözümsüzlüğü derinleştirdiğine değinen Beritan, “Ekim ayında referandum seçimleri yapıldı ve Türk devletinin müdahalesi oldu. YNK’nin cumhurbaşkanı adayı çıkarması beklenirken, aralarında Kürdistan ittifakı anlaşması olmasına rağmen iki dönem de kendi adayını çıkarıyor. Şu an İçişleri Bakanı olan Rêber Ahmet eski bir Parastin üyesi ve kirli bir kişilik. NATO ve Türk devleti ile Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterildi. Erdoğan seçimlerden sonra ‘İyi şeyler olacak’ dedi. Tüm bunlar başarıya ulaşmadı ama bir krize dönüştü. Öyle olsaydı Irak’taki mekanizmayı işgal harekatına dahil edecekti. Bu krizden dolayı Kazımi hükümeti geçici işbaşında ama o da ABD’nin biraz uydusu haline gelen bir hükümet. Türk devleti tam olarak Irak’ı bu konsepte dahil edemedi. Irak’ta itirazlar var, gerek YNK’den, gerek Kürt cephesinden, siyasilerden ve halktan tepkiler geliyor ama şu ana kadar KDP’nin bir tepkisi yok, hatta diplomatik görüşmeleri var”  ifadelerini kullandı.   ‘Bu savaşın startı İmralı tecridinin ağırlaştırılmasıyla verildi’   Federe Kürdistan Bölgesi’ne dönük saldırıların AKP’nin kendi içerisinde yaşadığı çöküşten kurtulmak ve kendi iktidarını devam ettirmeyi de amaçladığını söyleyen Beritan, “HDP dışında Türkiye’de bulunan partilerin yaklaşımı biliniyor. Kürt soykırımını tamamlamak için yapılan saldırıya karşı çok ciddi bir ses yükselmiyor. Her şey AKP’nin planladığı gibi yürümüyor ve görülüyor. HPG’liler çok ciddi bir direniş sergiliyor ama bu da yeterli değil. Sadece HPG alanlarına saldırı yok, Türkiye’de çok ciddi bir faşizm ortamı var. HDP hedefte, cezaevlerinde katliamlar gerçekleştiriliyor. Bırakın HDP’li olmayı demokrat olan herkes tasfiye edilmeye çalışılıyor. Kuzey ve Doğu Suriye demokratik özerk alanlarına dönük işgal harekatları geliştiriliyor. Tüm bu saldırıların startı İmralı işkence sisteminde olan Önder Öcalan üzerindeki tecridin ağırlaştırılmasıyla başlatıldı.  Bir yıldan fazladır Öcalan’dan haber alınamıyor. Soykırım amaçlı topyekun bir saldırı var. Şu anda dünyanın gözlerinin döndüğü Ukrayna-Rusya savaşında bile böyle bir savaş yok. Rusya Ukrayna’ya saldırdı. Biz doğru bulmuyoruz bunu ama Rusya Ukrayna’da kimyasal silah kullanmıyor. Kürtlerde Ukrayna gibi NATO’yu arkasına alarak direnen bir gücü yok ve kendi öz gücü ile direniyor. Kürt halkının, emekçilerin, Türkiye halklarının bu direnişi görmesi gerekiyor. HPG’liler, Türkiye’nin planlarının başarıya ulaşmasını engelliyor ama bu yetmiyor. Uzun süreli bir savaş olacak, çok yoğun bir direniş var. Halkın direnişi de önemli. AKP ve MHP’nin belini kırmak gerekiyor, Kürt inkarına dayalı Türk devletini değiştirecek bir zafere ulaşmak gerekiyor ve bu da tek ayak üzerinden geliştirilmez halk desteğini gerektiriyor” değerlendirmesinde bulundu.   ‘KDP de AKP gibi Kürt karşıtı’   KDP’nin Türkiye ile işbirliği içerisinde olmasını eleştiren Beritan, KDP’nin tarihini anımsatarak, KDP’nin uzun süredir PKK’ye karşı bir saldırı konumunda olduğunun altını çizdi. Beritan, KDP’nin Maxmur ve Şengal’e dönük yaklaşımlarını örnek göstererek, şöyle konuştu: “KDP Kürtlere karşı tüm soykırım planlarının içerisinde oldu. KDP içerisinde bazılarının rahatsızlıkları olabilir ama KDP yönetimi bu saldırıların hep içerisinde oldu. 2013’te Önder Öcalan ulusal birliği geliştirmek için kongreyi toplamak istedi. Bu konuda Mesut Barzani’ye eşbaşkanlık rolünü verdi ama eşbaşkanlık sistemi ve Kuzey Kürdistan’ın kotası gerekçe yapılarak Mesut Barzani tarafından reddedildi. Asıl neden ulusal birliğe gelmek istememeleri. Rolleri ve misyonları AKP gibi Kürt karşıtı. Bugüne kadar hemen hemen Kürt devrimci hareketini tasfiye etmeyi başarmışlar, YNK bir devrimci hareket olmamasına rağmen küçültmeyi başarmışlar ve bunların tasfiyesinden kurtulmayı başaran tek örgüt PKK. Tüm işbirlikçi saldırılarına rağmen PKK’de bunu başaramadılar. PKK öncülüğünde Kürt özgürlük mücadelesi hep büyüdü. Rojava Devrimi’ni hedef aldılar ve başaramadılar. KDP ulusal birliğe gelmez, rolü ve misyonu belli. Bizlerin de ulusal birliğin gelişmesi için KDP’ye bağlanmamamız gerekiyor. Varlık ve yokluk sorunu yaşayan bir halkız, ulusal çıkarlar ekseninde bir araya gelmeliyiz. Şu anda çok acil bir durum var. Ülkemiz zaten işgal altında. Bu işgallerle boğulmak isteniyoruz. Kürtlerin kendi ulusal birliğini oluşturması gerekiyor.”