Marmara Cezaevlerini İzleme Heyeti'nden 'inceleme ve denetleme' çağrısı 2022-04-15 12:12:28     İSTANBUL - Marmara Cezaevlerini İzleme Heyeti, Silivri 5 No'lu L Tipi Cezaevi'ne ilişkin açıkladığı gözlem raporunda, "İnfaz koruma memurlarının ve hapishane yönetiminin soruşturma süresince açığa alınması her aşamada kamuoyunun bilgilendirilmesi, hapishanelerin sivil izleme heyetlerinin inceleme ve denetimine açık hale getirilmesi için yetkililere açık çağrıda bulunuyoruz” denildi.    Marmara Cezaevlerini İzleme Heyeti, Silivri 5 No'lu L Tipi Cezaevi'nde son günlerde yaşanan işkence ve baskılardan sonra adli tutuklu Ferhan Yılmaz’ın yaşamını yitirmesinden sonra gerçekleştirdiği ziyaret sonrası hazırladığı gözlem raporunu İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi'nde açıkladı. Açıklamaya İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) İstanbul Eşbaşkanı Esra Erin, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Temsilcisi Ümit Efe, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Şube yöneticisi Meral Hanbayat, Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) avukatı Ruken Altun katıldı.   ‘Rapordaki ölüm nedeni şüpheyi arttırdı’   Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini takip eden ve bu ihlallerin önlenmesi için çalışmalar yürüten heyetin, Silivri 5 No’lu L Tipi Ceza İnfaz Kurumu’nda 6 Nisan’dan bu yana yaşanan işkence, kötü muamele ve toplu intihar iddialarını araştırmak üzere, 14 Nisan günü cezaevini ziyaret  ettiklerini söyleyen Gülseren, “Kamuoyuna da yansıyan iddialar, mahpusların telefon görüşmesi sırasında ailelerine verdikleri bilgiler ve bir mahpusun olaylara dair anlatımını içeren, işkence ve kötü muamelenin devam etmesi durumunda bu baskıdan kurtulabilmek için intihar edeceklerini ifade eden ses kaydına dayandırılmıştır. Devamında, mahpusların toplu intihar ettikleri ve Silivri Devlet Hastanesi’ne kaldırıldığı yönlü bilgilerin kamuoyuna yansıması sonrasında Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü 9 Nisan günü yaptığı açıklamada olayı ve iddiaları yalanlamıştır. Ancak 11 Nisan günü adı geçen mahpuslardan Ferhan Yılmaz’ın vefat etmesi ve ertesi gün ailenin yokluğunda tüm işlemler tamamlanarak cenazesinin teslim edilmesi, ölüm nedeni olarak aileye kalp krizi denmesine rağmen, ölüm belgesinde ‘bulaşıcı hastalık’ yazması, sağlık görevlilerinin aileye bilgi vermekten kaçınması olaydaki şüpheleri artırmıştır” dedi.   10 tutuklu farklı cezaevlerine gönderildi   Tutuklu Ferhan Yılmaz’ın yoğun bakım görüntülerinin basına yansıması sonrasında Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü’nün yaptığı yeni bir açıklama ile ölüm nedenini “kalp durması” olarak ifade ettiğini hatırlatan Gülseren, Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın da yaptığı açıklama ile işkence iddialarını yalanladığını belirtti. Gülseren, “Heyetimiz 14 Nisan günü Silivri 5 No’lu Ceza İnfaz Kurumu’na giderek olayda adı geçen 10 mahpus ve hapishane idaresi ile görüşme talep etmiştir. Henüz kayıt aşamasında, görevli memur ‘sosyal medyada ismi geçen mahkumları soruyorsanız onların hepsi başka hapishaneye sevk edildi’ demiş, hangi hapishanelere sevk edildiklerini öğrenmek istediğimizde Karabük T Tipi, Akhisar T Tipi, Bolu T Tipi, Düzce T Tipi, İzmir 1 Nolu F Tipi, Manisa T Tipi, İzmir 2 Nolu F Tipi, Eskişehir H Tipi, Manisa Salihli T Tipi, Kütahya Tavşanlı T Tipi hapishanelerine  sevk edildikleri öğrenilmiştir”  ifadelerini kullandı.    ‘Yarın nasıl olacak bilemiyoruz’   Olaya tanıklık eden tutukluyla yaptıkları görüşmede işkencenin detaylarını kendilerine aktardığı söyleyen Gülseren, 20 infaz koruma memurunun elleri arkadan kelepçeli şekilde bulunan iki tutukluya kötü muamelede bulunduğunu dile getirdi. Gülseren, “Yapığımız görüşmede mahpus, tüm mahpuslara yönelik bilinçli olarak kötü muamele ve yoğun baskı uygulandığını, baskı nedeniyle büyük bir gerginlik yaşandığını, her an yeni bir gerginlikle karşı karşıya bırakıldıklarını, bugün böyle ama yarın nasıl olacak bilemediklerini, patlama noktasında olduklarını ama sabretmeye çalıştıklarını belirtti” diye devam etti.    Gülseren, cezaevi idaresi ile de görüşme talep ettiklerini ancak idarenin iş yoğunluğu iddiasıyla kendileriyle görüşmeyeceğini aktardığını ekledi.    ‘Olayın üzeri kapatılmaya çalışılıyor’   Kamuoyuna yansıyan bilgilere, ses kayıtlarına, fotoğraflara, tutuklu yakınlarının açıklamalarına, heyetlerin raporlarına ve Cumhuriyet Savcılığı'nın soruşturma başlattığına dair açıklamasına rağmen olaya karışan görevlilerin halen açığa alınmadığını vurgulayan Gülseren, olayın üzerinin kapatılmaya çalışıldığını ifade etti. Gülseren, “Sevk edilen mahpusların,  ailelerine 'burada da risk altındayız, basına daha fazla açıklama yapmayın' dedikleri öğrenilmiştir. Ayrıca, görüşme yapılan mahpusun hapishane koşullarına dair verdiği bilgiler, hapishanede infaz koşullarından kaynaklı gerginliklerin artarak devam edeceğine dair kaygılarımızı artırmıştır. Olaya ilişkin etkin soruşturma yürütülmesi, söz konusu olaya karışan infaz koruma memurlarının ve hapishane yönetiminin soruşturma süresince açığa alınması her aşamada kamuoyunun bilgilendirilmesi, hapishanelerin sivil izleme heyetlerinin inceleme ve denetimine açık hale getirilmesi için yetkililere açık çağrıda bulunuyoruz” diyerek sürecin takipçisi olacaklarını kaydetti.    ‘Zulümden dolayı intiharı düşünüyoruz’   Tutukların aileleri ile  yaptıkları telefon görüşmelerine de değinen Gülseren, “Tutuklu 'yumuşak oda' ya atıldığını, sürekli işkenceye maruz bırakıldıklarını ve intihara zorlandıklarını, hiçbir şekilde görevlilere fiziki müdahalede bulunmadıkları halde haklarında gerçeğe aykırı tutanak tutularak suçlanmaya çalışıldıklarını, 'kendini assana, öldürsene' denildiğini, kendisini asmaya çalışırken gelip 'yalandan' kurtardıklarını, bu zulüm nedeni ile kendilerini öldürmeye karar verdiklerini, intihar edeceklerini, C.Ağca, T.Okçu, O.Hacıoğlu, H.Kasal, Ali ve A. M. Çetin’in de aralarında olduğu 5-6 kişinin daha aynı durumda olduğunu, pisliğin içinde yatırıldıklarını, yatak olmadığını, 50 kişilik yerde 70 kişi olduklarını ifade etmiştir” diye konuştu.     Yoğun bakımda denilen tutsak hücrede   Ardından söz alan ÖHD İstanbul Eşbaşkanı Esra Erin, yoğun bakımda olduğu söylenen Halil Kasalı’nın ailesi ile telefon görüşmesi gerçekleştirdiğini ve kendisinin İzmir’de cezaevinde tek kişilik hücrede tutulduğunu, işkenceye ilişkin kimsenin kendisi ile iletişime geçmediğini kendi ısrarı sonucunda telefon görüşmesi yapabildiğini söyledi.   ‘Kamuoyunun direnci ölçülüyor’   Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Şube yöneticisi Meral Hanbayat ise, içerinin ve dışarının ayırt edilemez bir duruma geldiğine dikkat çekti. Meral, “Bütün cezaevlerinde işkence yapılmakta. Mahpusların direncini ölçüyorlar. Garibe Gezer, Vedat Erkmen’den sonra her gün şüpheli ölümle, intiharla güne başlar olduk. Mahpusun intihar edeceğini kamuoyuna duyurmasına izin verilmesi kamuoyunun direncini ölçmek için yapılan bir şey. Kamuoyunun suskunluğu ölümlerin artmasına neden olacak. Siyasi mahpuslar kamuoyu oluşturmak da daha iyi ama adli mahpuslar çok dayak yeriz diye korkuyor. Gidişat çok korkunç. Bu tablo cezasızlık politikasının yarattığı bir tablo. Gelecek günler açısından kaygı verici” dedi.   ‘Kürtçe şarkı değil marşımızı söyleyin’   Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) avukatı Ruken Altun, Silivri Cezaevi’nde mahpuslarla yaptıkları görüşmede işkence ve kötü muamelenin tüm  cezaevinde uygulandığının kendileri ile paylaşıldığını ifade etti. Ruken, “En küçük tavırda dahi infazlarının yakılmasıyla tehdit edildiklerini söyledi. Kürtçe şarkı ile halay çektikleri için disiplin cezası aldıklarını cezaevi yönetiminin kendilerine 'marşımızı söyleyin o zaman size ceza vermeyelim' dediğini söyledi" şeklinde konuştu.    ‘Duvarların arkasındaki sesi duyuralım’   Son olarak konuşan Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Temsilcisi Ümit Efe, işkencenin devlet politikası olarak uygulanmaya devam  edildiğini dile getirdi. Ümit,  işkence ve kötü muamelenin takipçisi olacaklarının altını çizerek, “Türkiye insan Hakları Vakfı bu şiddet fotoğrafının gerçekliğine ulaşana kadar çalışacak. Gidişata dur demek ve duvarların arkasındaki sesi dışarıya duyurmak için bütün görevlileri göreve çağırıyorum” diye konuştu.