Pervin Buldan: Zulümle kimse abad olmadı siz de olmayacaksınız 2022-04-12 13:04:51     ANKARA - HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Türkiye’yi yoksulluk cehennemine çevirenlerin, cezaevlerini de eş zamanlı olarak tecridin, işkencenin ve ölümlerin “kol gezdiği” bir yer haline dönüştürdüğüne dikkat çekti. Pervin iktidara ise “Zulümle kimse abad olmadı. Siz de olmayacaksınız” diye seslendi.    Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, haftalık Meclis Grup Toplantısında gündeme dair gelişmeleri değerlendirdi.   ‘Şenyaşar ailesi ile birlikteyiz’   8 Nisan’da kadın il eşbaşkanları, 9 Nisan’da ise tüm eşbaşkanlar ile toplantı gerçekleştirdiklerini anımsatan  Pervin, 10 Nisan’da Ankara İl Örgütü’nün 4’ncü Olağan Kongresi’nde seçilen yeni yönetime başarılar dilerek konuşmasına başladı. Dün Urfa’da Şenyar ailesini ziyaretlerine de değinen Pervin, “Adalet nöbetine, adalet haykırışına birlikte eşlik ettik. Adalet sağlanana kadar, bu mücadelemiz ve birlikteliğimiz devam edecek. Emine Şenyaşar annemizin yaşadığı zulmün tüm Türkiye kamuoyu tarafından yakından takip edilmesini ve mücadele vermesini bekliyoruz. Şenyaşar ailesi ile birlikteyiz ve birlikte olmaya da devam edeceğiz” dedi.   ‘HDP alternatif olmaya devam edecek’   HDP’nin yoğun bir çalışma takvimiyle siyasetteki etkisini ve gücünü günden güne arttırdığını, toplumsal umutları her gün daha fazla büyüttüğünü vurgulayan Pervin,  gerçekleştirdikleri toplantıda yerellerde halkın yaşadığı temel sorunları gündeme aldıklarını kaydetti. Pervin, “Mücadelemizi daha fazla büyütme noktasındaki hedef ve planlarımızı geniş bir biçimde ele aldık, tartıştık ve bunu müzakere etme fırsatı bulduk. Yol haritamızı belirlemeye çalıştık. Önümüzdeki hafta da hem kadın meclisimi hem de parti meclisimizi toplayarak detaylı bir şekilde bu gelişmeleri tartışmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.    ‘AKP-MHP iktidarda kaldığı sürece çöküş kalıcıdır’   Ekonominin adeta yangın yerine dönüştüğünü dile getiren Pervin, “Halkımızın sofrasındaki yangın her geçen gün daha da büyüyor. Yaşam mücadelesinin geçim mücadelesinin önüne geçtiği bir dönemi hep birlikte yaşıyoruz.  Ekonomide yaşanan felaket öyle iktidarın iddia ettiği gibi geçici bir durum değildir. AKP-MHP kriz ittifakı, iktidarda kaldığı sürece çöküş de ne yazık ki kalıcıdır. Yaptıkları siyasete bakıyoruz, halkı çöküşe, hayat pahalılığına, yüksek zamlara, çürük sisteme, çürük domatese, ezik bibere, bayat ekmek kuyruklarına yurttaşı alıştırmaya çalışıyorlar. AKP Genel Başkanının ‘Hayat pahalılığının farkındayız. Milleti enflasyona ezdirmeyeceğiz’ dediği Ocak ayından bu yana her şeye yüzde yüz zam yapıldı” dedi.    ‘2023’ü göremeyeceksiniz’   “Bunların enflasyonla bir mücadelesi yok olmaz da” diyen Pervin, “Kendileriyle mücadele etmeyeceklerine göre, söyledikleri tüm laflar boştur. Bunların mücadelesi, hak arayanlara karşıdır yani bize karşıdır. Bir Maliye Bakanları var. İktidarın durumunu çok iyi özetlemektedir. 2021 Aralık ayında ‘Enflasyon Şubat’ta düşecek’ dedi. Şubat geldi dayandı, bu kez ‘Mart-Nisan’da düşecek’ dedi. Nisan geldi, düşmedi, bırakın düşmeyi daha artan bir enflasyon yaşanıyor. Baktı olmuyor, şimdi de Aralık ayını telaffuz etmeye başladı. Sanki kendisi Aralık ayına kadar kalacakmış gibi konuşan bu maliye bakanına şunu ifade etmek isteriz; 2022 yılından bir şey beklemeyin diyenlere şunu ifade etmek isterim siz gidicisiniz kalıcı değilsiniz. 2023’ü bile göremeyeceksiniz. Bu halk yaşadığı kriz karşısında sizleri erken seçime zorlayacak ve yeni bir yönetimi de belirleyecek” şeklinde konuştu.      Pervin’in konuşmasından satırbaşları şöyle:   19 yıldır neyin hazırlığını yapıyorsunuz?   Halk, Saray’ın enflasyon zulmünü iliklerine kadar yaşarken,  yeni Tarım Bakanlarına göre ise ‘Aç ve açıkta kimse yok’, sokağa değil, kendi etrafına bakınca tabi aç insanları değil, tok olanları görür ve yapacağı açıklama da ancak bu olur.  Başka bir AKP yöneticisi çıkıyor, ‘19 yıldır hazırlık yapıyoruz’ diyor. Peki buradan sormak isteriz neyin hazırlığıdır bu? 19 yıldır bu ülkeyi batırmaktan başka bir iş yapmadınız. Bu halklara zulümden başka bir şey vermediniz, acıdan ve krizden başka bu ülkeye hiç bir katkınız olmadı. Daha fazla batırmak için mi hazırlık yapıyorsunuz diye sormak bizim görevimizdir.  Biliyorsunuz, Genel Başkanları çıktı, çözüm üretmek yerine  ‘Sabırla koruk helva olur. Sabredeceğiz’ diyerek, halka yine acı reçeteyi gösterdi.  Her kafadan bir sesin çıktığı bu ekonomi yönetimi, ekonomiyi değil, yalanlarla algıyı yönetmeye çalışmaktadır.    Halka sabır eş dosta ihale   Halka sabır tavsiye edenlerin bir gün çıkıp da, ‘5’li çeteye garanti ödemelerini durduruyoruz’ dediğini hiç görmedik buna tanık olmadık. Hatta tam tersine her gün çıkıyor, 5’li çetenin çıkarlarını savunmaya, onların avukatlığını yapmaya devam ediyorlar. Halka sabredin diyen zihniyetin, eş dost ve akrabalara adrese teslim ihale dağıtmayı durdurduğuna dair hiç bir şey görmedik buna tanık olmadık. Her gün gazete haberlerinde bir yandaşa verdikleri akçeli ihaleyi öğreniyoruz. Sabredin diyen zihniyetin yönettiği ve zarar ettiğini söyledikleri Et Süt Kurumundaki yöneticileri çifter maaş aldığı da ortaya çıktı. Vatandaşın sofrasında bir gram etin olmadığını bilmiyorlar mı elbette biliyorlar. Et alacak parası olmadığını bilmiyorlar bunu da biliyorlar. 80 yaşındaki emekliler ekmek parası için çalışırken, bu beyefendiler çöreklendikleri kurumun etinden de sütünden de çifter maaşlarla bol bol faydalanmaya devam ediyorlar.    Bunlarda utanma yok   Durmak yok israfa devam diyorlar. Geçenlerde yine çalgılı, şenlikli şatafatlı sahurları kamuoyuna yansıdı. Sonra bir telaşla üzerini kapatmaya çalıştılar. İnsanların çöpten sebze meyve artıkları topladığı bir ülkede yaşanan bu tabloyu kınıyoruz. Son bir yılda 4,5 milyon elektrik ve doğalgaz abonesi faturasını ödeyemedi bu ülkede. Elektrik ve gazları kesildiği bir ülke hale geldik. Sebep; sarayın ışıklarının kesintisiz yanıyor olmasıdır. İsrafın kesintisiz sürüyor olmasıdır.  Değerli arkadaşlarım bunlarda utanma yok, bunlarda sıkılma hiç yok, çünkü bunlarda kızaracak yüz yok! Helvayı kendileri yiyor, koruğu ise halka tavsiye ediyorlar. Biz bu durumu her yerde afişe etmeye, teşhir etmeye devam edeceğiz. İşte bu denge bozulmadan Türkiye kesinlikle düze çıkmaz. Bunu herkes biliyor ve bunun farkında.     Planlı bir soygun peşindeler   ‘Halkı Enflasyona ezdirmeyeceğiz’ diyen bir iktidar, çıkar bunun adımlarını atar. Meclisi bunun için çalıştırır. Asgari ücreti yeniden belirler. Bunlar ne yapıyor? Torba yasalarla rant alanını büyütmeye her gün devam ediyorlar. İktidarlarını kaybedeceklerini bildikleri için, giderayak kasalarını daha fazla doldurmanın telaşı içerisindeler. Planlı bir soygun peşindeler. ‘Siyasi iktidarı kaybetsek de ekonomik iktidarımız devam etsin’ anlayışıyla, Türkiye’nin gelecek on yıllarına ipotek koyuyorlar. Biz bunun farkındayız.  Enflasyonla mücadelenin yolu bellidir. Üretim maliyetlerini düşürmek, üretimi arttırmaktır.    Halk sizden bıktı   Çünkü halk sizden de, sizin yalanlarınızdan da bıktı artık. Halkın kâbusu oldunuz. Halkı canından bezdirdiniz. Esnafı, işçiyi emekçiyi kadını genci canından bezdirdiniz. İnsanlarda yaşama sevinci ve umudu bırakmadınız. Hal böyleyken AKP Genel Başkanı çıkmış ‘2023’te yeni bir dönem başlayacak’ diyor. Vallahi buna Allah söyletiyor ki gideceklerini kendileri de biliyor. Ben de buradan aynen tekrar ediyorum: Evet 2023’te yeni bir dönem kesinlikle başlayacaktır. Hatta şimdiden başlamıştır da. AKP-MHP iktidarının talan düzeninin sona ereceği, halkın huzura ereceği yeni bir dönem, demokrasi ve adalet dönemi mutlaka başlayacaktır. Bu iktidarın tüm hukuksuzluklarıyla hesaplaşma dönemi kesinlikle başlayacaktır.  Parayı pul edenlerin pul olacağı, verimli toprakları çölleştirenlerin siyasi çöle döneceği, halkın alın terini sömürenlerin söneceği yeni bir dönem kesinlikle başlayacaktır.   HDP’yle yeni dönemi birlikte başlatacağız   İşçisiyle, emekçisiyle, üreticisiyle, çiftçisiyle, emeklisiyle, kadını ve genciyle, ezilen bütün kesimlerle yeni bir dönemi birlikte başlatacağız. Toplumun tüm kesimleriyle birlikte hareket eden, ekmek ve demokrasi mücadelesini birlikte yürüten, umudu büyüten HDP’yle bu yeni dönemi hep birlikte başlatacağız.  Ve seçimler geldiğinde asıl koruğu iktidarınız sandıkta tadacaktır! Bunu da şimdiden bilin.    Savaş konseptiyle asıl yıkım başladı   Bugün konuştuğumuz çöküş ve yıkım sadece bugünün bir meselesi değildir.  Ekonomik ve toplumsal çöküş, ülkedeki hukuk ve adalet sisteminin, demokrasinin çökertilmesiyle başladı.  Çöküşe giden sürecin adımları birkaç gün sonra 5’inci yılını geride bırakacağımız 16 Nisan 2017 referandumuyla atıldı. Çözüm sürecinin bitirilerek, yerine savaş konseptinin devreye konulmasıyla asıl yıkım başladı. Bu sistemle önce yargıyı ele geçirdiler ve iktidarın tahakkümü altına soktular. Denge denetleme sistemini ortadan kaldırdılar. Parlamentonun iradesini ve denetim yetkisini gasp ettiler. Gensoru mekanizması ortadan kaldırılmamış olsaydı, bugüne değin onlarca bakan gensoruyla meclise hesap verecekti, güvensizlik oyuyla düşürülecekti. Hileleriyle oyunlarıyla bunun da önünü kestiler! Halk gerçekleri öğrenmesin diye medyayı ele geçirdiler, muhalif medyayı susturdular.  Halkın sandığa yansıyan iradesini kayyım darbesiyle gasp ettiler.  Demokratik siyasete operasyonlarla, kumpaslarla, darbe sistemini sürekli hale getirdiler.    Kurdukları düzen özünde darbe sistemi   Kurdukları tekçi sistemi ayakta tutmak için içeride ve dışarıda düşmana ihtiyaçları vardı. Sürekli düşman yaratarak, beka yalanlarıyla savaş ve çatışmalı sürecin önünü açtılar. Kürt sorununu terörize eden bir anlayışla karşı karşıyız, bu anlayış Türkiye’yi ne hale getirdiğini bildiğimiz için Kürt sorunu başta olmak toplumsal sorunlarla çözmek iktidarın sorunudur. Ancak bunlar diğer sorunlara yaklaştıkları gibi Kürt sorununa yaklaştılar. Tutuklamalarla yasaklamalarla gasplarla sorununun çözülmeyeceğini herkes gördü. Tüm bu adımları, bugünkü yolsuzluk, talan, rant ve yağma düzeninin rahat işlemesi için attıklarını biliyoruz. Kurdukları düzen özünde bir darbe sistemidir, aynı zamanda bir kumpas sistemidir. Yolsuzluk sistemidir. 5’li çete sistemidir. Demokratik siyasetin önünü kesme, farklılıkları, katılımcı demokrasiyi tasfiye etme sistemidir.  Tüm yurttaşlarımız iyi bilmelidir ki bugün her alanda yaşanan çöküşün nedeni bu savaş ve talan sistemidir, hukuksuzluk sistemidir. Çöküşün, nedeni; herkese yetecek ülke kaynaklarını, sanki babalarından miras kalmış gibi kullanan iktidar hoyratlığıdır.   Ciğeri kediye teslim eden bir sistem   Hukukun, insan haklarının, demokratik standartların diplerde olduğu bir ülkede ekonomik, siyasi istikrar olmaz. Hukukun üstünlüğünü ve demokrasiyi sıfırladığınızda enflasyon 3 hanelere çıkar, ekonomi batar, sefalet endeksinde Türkiye 156 ülke içinde 21’inci sırada yer alır. Hukuk neden önemlidir? Bir sistemden hukuku çıkartırsanız geriye sadece çete düzeni kalır, hukuksuzluk düzeni kalır. İşte Kobani kumpas davası bunun en somut örneğidir. Türkiye’nin durumunu, iktidarın ne yapmak istediğini anlamak istiyorsanız, Kobani Davası bir turnusol kâğıdıdır ve bu davaya bakmak gerekir. Kamuoyuna da yansıdı. Önceki mahkeme başkanının ismi ‘Atadedeler’ adlı bir çeteyle anılmaktadır. Hatta gözaltına da alındı, daha sonra ev hapishane alındı. Bu tablo, Türkiye’de hukukun, yargının kimlere teslim edildiğinin en somut örneklerinden sadece biridir. Ciğeri kediye teslim eden bir sistemden söz ediyoruz.   KCK operasyonları    Biraz daha geriye gidelim. İki gün sonra 14 Nisan 2009 KCK operasyonlarının 13’üncü yıl dönümüdür.  O dönem yine benzer kumpaslarla binlerce siyasetçi, seçilmiş tutuklanmıştı. O dönem bu operasyonun planlayıcıları kimlerdi? Yine AKP ve can ciğer oldukları cemaat yargısıydı. Peki, bugünkü durum nedir? Cemaatten boşalan yeri başka yapılarla, çetelerle doldurdular. Amaç, demokratik siyaset ve toplumsal muhalefete karşı aynı kumpasları sürdürmektir.  Kumpasları cemaatten kopyaladılar, Kobani dosyasında aynen yapıştırdılar. Ortada herhangi bir delil yok, belge yok. Buldukları tanıkların çoğu geri çekildi. Siyasetçiler yargılanan değil yargılayan durumdalar. Dik duruyorlar. Bu ülkenin bütün hukuksuzluklarını Kobanê Kumpas Davası üzerinden ortaya çıkarmaya çalışıyorlar. Hatta bir emniyet müdürleri, ‘Biz o süreçte olayların durdurulması için HDP’yle görüşmeler yürüttük’ diye ifade verdi. Uydurdukları iki tane gizli tanık ifadeleriyle Kobanê kumpas davasını sürdürmeye çalışıyorlar.   Kobanê soruşturması   İşte bu sabah yeni bir gözaltı dalgası yaşandı. Aralarında eski belediye eş başkanlarımızın, meclis üyelerimizin ve eski parti yöneticilerimizin de bulunduğu 91 kişi hakkında gözaltı kararı verildiği, 46 kişinin gözaltına alındığı kamuoyuna yansıdı.  Bu kumpası da basına ‘Kobanê’de 2. dalga operasyonu’ diye servis etmeye başladılar. Bugünkü operasyon, Kobanê’ye yönelik o süreçte insani yardımda bulunanları hedef almaktadır. Çökmekte olan Kobani kumpas davasına yeni algı operasyonlarıyla, yeni kumpas operasyonlarıyla itibar kazandırmaya çalıştıklarını biliyor ve görüyoruz. Operasyonun kararını verenler bugün bir kez daha suçüstü yakalanmıştır. Bir çeteciyi mahkeme başkanı yapan zihniyetin bu son operasyonu IŞİD adına yaptığı su götürmez bir gerçektir. IŞİD katliamlarına arka çıkıp, tüm dünyanın sahiplendiği insani yardımı ise suç haline getirmeye çalışan karanlık zihniyeti, tüm Türkiye kamuoyu ve bütün dünya iyi görmeli ve tanımalıdır. Amaçlarını iyi biliyoruz. Kobanê düşmediği için IŞİD’le yaptıkları ticaret sekteye uğradı. Rant muslukları kapandı. Sıkıntıları büyük olduğunu biliyoruz. Bir başka neden; 7 Haziran’dır. AKP, 7 Haziran’da kaybetmeseydi, bugünkü 5’li çeteleriyle kurdukları rant sistemini ta o tarihte hayata geçireceklerdi. Yani bu talan düzenlerinin kuruluş süreci 7 Haziran nedeniyle 3 yıl gecikti. Bunun intikamını alıyorlar. Hukuku ve yargıyı, intikamlarının aracı haline getirdiler.    Kobanê davasındaki gerekçeli karar   Bakın Mahkeme heyeti geçen gün, Sevgili Demirtaş’a ilişkin gerekçesinde şöyle bir yorumda bulunmuş: ‘Serbest bırakıldıktan sonra adaletin iyi idaresine zarar verecek tarzda önlemler alabilecek olma tehlikesi mevcuttur’ demiş.  Bu yorum, kurdukları kumpasın çok net bir özetidir, bir itirafıdır. Yani diyorlar ki, ‘Serbest bırakırsak, bizim sahte delillerle, sahte gizli tanık ifadeleriyle kurduğumuz kumpası ortaya çıkartırlar. Bu çürük davanın temelsizliğini kanıtlarlar. Foyamız ortaya çıkar.’ İşte korktukları gerçek budur. Yani kendilerinden korkuyorlar. Suçüstü olacaklarından korkuyorlar. Ama nafile, siz kesinlikle bu davanın baş mimarısınız bu davanın kimler tarafından ve nasıl yazıldığını biliyoruz. Sonuna kadar bunun takipçisi olacağız. Korksunlar,hakikatler karşısında yalanlar yenilmeye ve çökmeye mahkûmdur. Kobanê kumpasında sadece dava çökmeyecek, aynı zamanda bu davanın asıl mahkeme heyeti olan AKP ve MHP’nin kumpas siyaseti de çökecektir. Ne yaparlarsa yapsınlar, amaçlarına ulaşamayacaklar! Başaramayacaklar! Bu davanın altında kalacaklar ve demokratik siyaseti bu kumpas ve komplolarla engelleyemeyecekler.   Ortaya çıkan resim Ukrayna’dan farksızdır    Dün sabah da biliyorsunuz partimizin Cizre ilçe binasına aynı kin ve düşmanlık hırsıyla baskın yaptılar. 8 arkadaşımızı gözaltına aldılar. Türkiye’nin 3’üncü büyük partisinin ilçe binasını darma dağın ettiler, kapısını kırdılar. Ortaya çıkan resim Ukrayna’dan farksızdır. Yerlere atılan resimler, kitaplar, belediye eşbaşkanlarımızın siyasetçilerimizin Selahattin Demirtaş’ın fotoğraflarının yerlere atılması kapıların kırılması dağın edilmesinin görüntüleri Ukrayna’da yaşananlardan farksızdır. Hatta öyle ileri gittiler ki; soba borusundaki isi bile elleriyle alıp duvarlara sürdüler. Çünkü bunların elleri de, yüzleri de, siyasetleri de kirlidir, karanlıktır. Bunların besin kaynağının karanlık olduğunu herkesin bilmesini gerekiyor. Bunu yapanları buradan şiddetle kınıyorum.   Cizre Newrozu’nun kitleselliği rahatsız etti   Bu kinin, bu öfkenin, bu nefretin, bu düşmanlığın sebebini çok iyi biliyoruz. Bu kinin, nefretin ve düşmanlığın sebebinin Kürt düşmanlığı olduğunu çok iyi biliyoruz. Cizre Newroz’undaki tarihi kitlesellik halk düşmanlarını, barış düşmanlarını çok rahatsız etti. Evet, Newroz’ın ortaya çıkardığı halk iradesinden, çözümden ve barıştan rahatsız olan odakların, çetelerin varlığından da haberdarız.İktidarın her gün güç kaybetmesi, bu odakları korkutmaktadır. Bunun farkındayız. Korkmaya devam edin. Bu iktidar gittiğinde adalet önünde hesap vereceğiniz günlerin yakın olduğunu da bilmelerini istiyoruz. Onlara diyorum ki; ne yaparsanız yapın, bir halka diz çöktüremeyeceksiniz, bir halka boyun eğdiremezsiniz, bir halkı biat ettiremeyeceksiniz. Halkımızın onurlu direnişini ve mücadelesini durduramayacaksınız. Cizre sizin karanlığınıza teslim olmayacaktır.    Kayyımların yolsuzluğu   Baştan aşağı kokuşmuş, çürümüş bir sistemle karşı karşıyayız. Atadıkları mahkeme başkanı çete üyesi çıkan iktidarın, belediyelerimize atadığı kayyımlar da bir başka yolsuzluk çetelerinin üssü haline geldi. Bakın kayyım atadıkları 48 belediyeden 20’sinin kayyımı yolsuzluk veya cemaat üyesi oldukları nedeniyle ya görevden alındılar ya da görev yerleri değiştirildi. Bazı ilçelerde ise 6 ay içerisinde 3 defa kayyım değiştirmek zorunda kaldılar. En son Mardin Büyükşehir Belediyesi kayyımı merkeze çekildi, yürütülen yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasında onlarca kişi bu kapsamda gözaltına alınıp tutuklandı. İşte bu çürümüş sistemi ayakta tutmak için her türlü hukuksuzluğu yapmaya devam ediyorlar.    Aysel Tuğluk ve hasta tutsaklar vurgusu   Bu ceberrut sistemin kendisini en fazla gösterdiği yerlerden biri de son dönemlerde gündem olan ve içimizde kanayan bir yara olan cezaevleridir. Dışarısını yoksulluk cehennemine çevirenler, cezaevlerini de eş zamanlı olarak tecridin, işkencenin ve ölümlerin kol gezdiği bir yer haline dönüştürdüler.  Cezaevlerinden her hafta birden fazla ölüm haberi gelmektedir. En son Manisa Akhisar Cezaevi’nde tutulan 63 yaşındaki tansiyon hastası Mehmet Sevinç hayatını kaybetti. Bu ölümler ne ilktir ne de sondur. Çünkü hasta tutsaklara karşı açıkça düşmanlık hukuku uygulandığını biliyoruz. En son arkadaşlarımız ziyaretine gitti. Aysel Tuğluk arkadaşımızın sağlık durumu kötüye gidiyor. Buna rağmen tahliyesi engelleniyor.  Aysel’in ve diğer arkadaşlarımızın tek suçu barış için siyaset yürütmektir. Onları içeride tutanlar barış düşmanlarıdır. Barış gelirse, rant biter korkusunu yaşayanlardır onları tahliye ettirmeyenler.  Hukuku ve insan haklarını ayaklar altına alan bu iktidara sesleniyorum. Kaybettikçe, çöktükçe zulme ve kötülüğe sarıldığınızı çok iyi görüyor ve biliyoruz. Ama unutmayın. Zulümle kimse abad olmadı. Siz de olmayacaksınız.   İttifakımızı 3’üncü yol mücadelesine dönüştüreceğiz   En başta da vurguladığım gibi, ülkenin içinden geçtiği bu zor dönemde, tüm sorunların ve sıkıntıların üstesinden gelebileceğimize olan büyük inanç ve kararlılıkla yolumuza devam ediyoruz. Newroz meydanlarının coşkusu ve renkliliği, nasıl bir ülke, nasıl bir gelecek hayal ettiğimizin göstergesidir. 8 Mart’ın ve Newroz’un ruhu, 1 Mayıs’ın direniş ruhuyla mutlaka birleşecek, halklarımızın ortak yoluna mutlaka dönüşecektir. Bu yolda daha fazla çoğalarak, daha fazla büyüyerek zafere doğru ilerleyeceğimizden hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Emek ve demokrasi ittifakımızı, barış ve adalet ittifakımızı, halklar ittifakımızı daha da büyüteceğiz, Türkiye’nin üçüncü yol mücadelesine dönüştüreceğiz. Her gün baskıyla, şiddetle, inkârla, işkenceyle, açlık ve yoksullukla, sömürüyle halklarımıza dayattığınız iradesiz ve onursuz yaşamı, kirli siyasetinizi kabul etmeyen, boyun eğmeyen milyonlar, ortak mücadeleyle kendi özgür ve eşit geleceğini, onurlu yaşamını mutlaka kuracaktır. Size rağmen kuracaktır. Ne Ukrayna savaşı üzerinden sahte barış havariliğiyle fırsat ve meşruiyet oluşturma çabalarınız, ne de Macaristan hayalleriniz Türkiye gerçekliğinde size iktidar sunmayacaktır.   Halkların gelecek hayali sizin rüyanızdan daha büyük   Bu iktidar biliyorsunuz, içeriden umudu kesince şimdi hayali dışarıdan kurmaya başladı. Ama nafile. Çünkü gerçekler Türkiye’dedir. Türkiye halklarının gelecek hayali, sizin rüyanızdan daha büyüktür. Bu ülkenin gelecekte nasıl yönetileceğini, demokratik ilkelerde, ortak gelecekte, barışta, adalette ve emeğin hakkında sözleşen, ortak mücadeleyi büyük toplumsal sözleşmeye dönüştüren, 8 Mart, Newroz ve 1 Mayıs alanlarını dolduranlar, yani halklar belirleyecektir.    Birlikte yürümenin adresi HDP olsun   Değişim isteyenlerin gerçek alternatifi görmek isteyenlerin, başka fotoğraflara bakmasına gerek yoktur. Meydanlardan yükselen seslere ve halkların birleşen iradesine bakmaları yeterlidir. Kurtuluş buradadır. Kurtuluş, Martların, Mayısların, Haziranların halkçı ruhundadır ve bu ruh yeniden dirilmiştir. O yüzden diyoruz ki; herkesin yüzü HDP’ye dönük olsun. Birlikte yürümenin adresi HDP olsun. Mücadelelerin ortaklaşacağı zemin HDP olsun. HDP’nin üçüncü yol mücadelesi ayrımsız herkesin bu ceberut düzenden kurtuluşu için en önemli yoldur. Bu yolda birleşelim, birlikte büyüyelim,  birlikte mesafe alalım ve demokrasi limanına hep birlikte varalım.”