Jineoloji Akademisi’nden Sarah: Abdullah Öcalan mücadelemize ivme kazandırdı 2022-04-02 09:02:38   Derya Ren   DİYARBAKIR - Jineoloji Akademisi çalışanı Sarah Marcha, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın geliştirdiği cinsiyet özgürlükçü ideoloji ile kadın mücadelesine büyük katkı sunduğunu belirterek, “Abdullah Öcalan’ın kadınlara ve topluma ne büyük etkisi, kazanımı Hevaltî (arkadaşlık) oldu. Önderliğin tüm topluma empoze ettiği Hevaltî, şu an kadınlar arasında en büyük bağı oluşturuyor” dedi.   İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevi’nde 23 yıldır tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan 4 Nisan’da 73’ncü yaşına giriyor. Kürt halkı başta olmak üzere halklar bu günü “yeniden doğuş” olarak ele alırken, Abdullah Öcalan’ın fikir ve düşünceleri birçok halkın kurtuluşu için umut oldu.   Abdullah Öcalan’ın fikir ve düşünceleri bir çok ülkede tartışılırken, kadın bilimi olarak Abdullah Öcalan tarafından geliştirilen jineoloji ise kadın hakları alanında çalışma yürüten akademisyen, aktivist, feminist tarafından sahiplenerek atölye, akademi ve dergi çalışmaları ile hayata geçirilmeye devam ediyor.   Rojava Devrimi’nin yaşandığı süreçlerde Kürt özgürlük mücadelesini tanıyan ve daha sonra Paris’te Jineoloji çalışmalarına devam eden kadınlardan biri olan Sarah Marcha ile halklar için "yeniden doğuşu" temsil eden 4 Nisan’ı ve Abdullah Öcalan’ı konuştuk.   * Kürt özgürlük mücadelesi ile nasıl tanıştınız?   2015 yılında Rojava’nın Kobanê kentinde başlayan direniş ile beraber Kürtlerin verdiği mücadele tüm dünya basınında yer aldı. Bununla beraber kadınların öncülük ettiği devrim ile beraber Kürt Özgürlük Mücadelesi’ni ve Kürt Kadın Mücadelesi’ni tanıdım. Orada verilen mücadelenin aslında salt DAİŞ’e karşı verilmediğini gördüm. Bununla beraber orada kurulmak istenen sistemin var olan sisteme karşı bir alternatif olduğunu görmeme sebep oldu.  2016 yılında Paris’te Jineoloji Konferansı gerçekleşti. Bu konferansla beraber Jineolojiyi daha yakından tanıma fırsatı buldum. Jineoloji ile tanışmamla beraber arayışlarıma cevap bulduğumu düşündüm. Tabi bu süreç içerisinde Önderliğin paradigmasını tanıdım. Ardından Brüksel’de açılan Jineoloji atölyesinde çalışmalara başladım.   “İnşa edilmeye çalışılan demokratik modernite sistemi ise kadınların ve insanlık tarihinin sentezi sonucu ortaya çıktı. Bugün görüyoruz ki bu sistem Kürt kadınların mücadelesi ile inşa edilmeye çalışılıyor ve tüm dünya kadınlarının kurtuluşu hedefleniyor.”   * Abdullah Öcalan'ın demokratik, ekolojik, cinsiyet eşitlikçi paradigmasının kapitalist modernitenin yaşattığı derin krizden çıkış olarak görülmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?   Kapitalizme, cinsiyetçiliğe, emperyalizme ve sömürüye karşı verilen birçok mücadele vardı. Tarihe baktığımızda kadınlar, emekçiler ve sömürüye maruz kalanlar halklar direnişe geçmişlerdir. Bununla beraber büyük bir analizler yapıldı. Ancak bu analizler, kapitalist sisteme bir cevap, bir alternatif olamadı. Çünkü kendilerini kapitalist moderniteden koparamadılar. Feminist hareketler, sol-sosyalist hareketler, işgale karşı çıkan hareketler büyük bedeller verdi. Ancak saldırılara ve tasfiyelere karşı radikal bir çıkış yapamadılar. Önderliğin paradigmasını okuduğum zaman anladım ki onun bize önerdiği yol bu kapitalist moderniteden kurtulmak ve yeni bir sistem inşa etmekti. İnşa edilmeye çalışılan demokratik modernite sistemi ise kadınların ve insanlık tarihinin sentezi sonucu ortaya çıktı. Bugün görüyoruz ki bu sistem Kürt kadınların mücadelesi ile inşa edilmeye çalışılıyor ve tüm dünya kadınlarının kurtuluşu hedefleniyor.   “Rojava’da elde edilen kazanımlar ve tecrübeler yeni sistemin oluşmasına umut oldu. Her kadın, her halk kendi gerçekliğini, rengini ve varlığını yeni bir model ile inşa etmeye başladı.”   *Abdullah Öcalan'ın Demokratik ulus düşüncesi Rojava’da hayata geçiriliyor. Rojava’da kurulan ortak yaşam halklara neyi gösterdi?   Kürt özgürlük mücadelesinin verdiği emeklerin sonucunda Rojava Devrimi gerçekleşti. Bu devrim tüm dünyaya ve kadınlara armağan oldu. Çünkü Kürt halkı Önderliğin felsefesi ve ideolojisi ile kendini örgütlemiştir. Rojavalı kadınlar kendi topraklarını işgal eden Suriye Rejimi’ne karşı büyük bir örgütlülük yaratmaya çalıştı. Ve orada yaratılan örgütlenmenin somut örnekleri de ortaya çıktı. Kürt Özgürlük Mücadelesi’nin 40 yıldır verdiği mücadelenin şekil almış halidir. Öte yandan Ortadoğu halklarına da büyük bir umut oldu. Kapitalist sistemin başta Ortadoğu ve tüm dünyada yaşadığı tıkanmaya da büyük bir cevap oldu. Rojava’da yaratılmak istenen sistem çok renkliliği, kadının neolitik dönemden bu yana verdiği mücadelenin sonucu oldu. Bugün Önderliğin düşünceleri ve ideolojisi bu sistem üzerinden tüm dünyaya yayılmaya çalışıyor.   Rojava’da elde edilen kazanımlar ve tecrübeler yeni sistemin oluşmasına umut oldu. Her kadın, her halk kendi gerçekliğini, rengini ve varlığını yeni bir model ile inşa etmeye başladı. Rojava’da inşa aşamasında olan devrim tüm dünyaya yayıldı. Şuan Ortadoğu halkları başta olmak üzere dünyada bulunan tüm halklar Rojava devriminden sonra büyük bir arayışa girdi.   “Önderliğin tüm topluma empoze ettiği Hevaltî, şuan kadınlar arasında en büyük bağı oluşturuyor.”   *Kadın kurtuluş ideolojisinden Jineolojiye Abdullah Öcalan’ın kadın mücadelesine nasıl bir katkısı oldu?   Abdullah Öcalan’ın kadınlara ve topluma ne büyük etkisi, kazanımı Hevaltî (arkadaşlık) oldu. Eğer yeniden bir şeyi inşa etmek istiyorsak, bunun gerekliliklerini yapmak zorundayız. Önderliğin tüm topluma empoze ettiği Hevaltî, şuan kadınlar arasında en büyük bağı oluşturuyor. Kadınların tarihi, mücadelesi ve fikirlerinin hayat bulduğu yer Jineoloji akademileri oldu. Şuan kadınların kendisini var ettiği yerlerin en başında bu akademiler yer alıyor.   *Kürt kadınlarının kadın mücadelesi içinde teorik ve pratik olarak geldiği düzeyi nasıl görüyorsunuz?   Kadınlara eğitim dersi verdiğimiz zaman en büyük örneğimiz Kürt Kadın Mücadelesi oluyor. Mücadelede edindikleri tecrübeler üzerinden çalışmalarımızı yapmaya çalışıyoruz. Kadınların verdiği mücadele tüm dünya kamuoyunda görülüyor. Kürt kadınların mücadele mirası ile Jineoloji akademileri inşa edildi. Bu akademilerde kadınların örgütlenmesi başta olmak üzere birçok konuda tartışmalar yaratılıyor. Yaşanan tartışmalarda ara ara tıkanmalar meydana geliyor. Ancak bu tıkanmalar sonucunda kadınların mücadelesi her geçen gün daha da güçlenerek büyümeye çalışıyor. Yaptığımız her çalışma ve tartışmada Kürt kadınlarından örnekler veriyoruz.   “Önder Apo, 90’lı yıllarda ‘Kürdistan’ın özgürleşmesi dünya kadınların özgürleşmesinin yolunu açacaktır’ söylemi çok önemlidir. Bu söylem biz Enternasyonal kadınlara, bir görev, bir misyon yükledi.”   * Abdullah Öcalan 1999 yılından bu yana tecrit altında tutuluyor. Türkiye'nin uyguladığı bu hukuksuzluğu nasıl yorumluyorsunuz? Birçok uluslararası kurumda bu konuda adım atmıyor. Demokrasiden bahseden özellikle Avrupa’nın bu iyi yüzlü tutumunu neye bağlamak gerekiyor?   Sovyet Rusya’nın yıkılmasından sonra Hegemonik güçlere karşı çıkan tek güç PKK ve Kürt kadınların verdiği mücadeleydi. Bugün Önderlik üzerinde yürütülen tecrit, en çok düşüncesine ve fikirlerine uygulanmaya çalışılıyor. Öte yandan Önderliğin kadınlar için sunduğu özgürlük modeli de hedef alınmaya ve yok edilmeye çalışılıyor. Kürt halkı köleliği kabul etmediği içinde Önderliğe tecrit dayatılıyor. Önder Apo, 21’inci yüzyılda kadınların özgürlüğüne bir kıvılcım oldu. Bununla beraber dünya kadınlarının devrimi içinde bir kıvılcım oldu. Önder Apo, 90’lı yıllarda ‘Kürdistan’ın özgürleşmesi dünya kadınların özgürleşmesinin yolunu açacaktır’ söylemi çok önemlidir. Bu söylem biz Enternasyonal kadınlara, bir görev, bir misyon yükledi. Önder Apo’nun sunduğu kadın perspektifi ile Kürt, Ortadoğu kadınları başta olmak üzere tüm dünya kadınlarının öncü rolü üstelenmesine vesile oldu.   Aslında devletler tecride sessiz kalmıyorlar. Çünkü bu onların gerçekliğidir, tecridi uygulatan da onlardır. Bizim içinde esas olan devletlerin bu yaklaşımını ve sistemi değiştirmektir. Önderliğin fiziki olarak özgürleşmesi demek dünya devrimine atılan ilk adım olacaktır. Eğer biz kadınlar başta olmak üzere diğer halklar birleşirsek, başarırız. Bu durum Kürdistan ve Kürt halkı içinde geçerlidir. Kürtler geçmişten bu yana hep direndiler ve şuan tüm dünya hakları için büyük bir örnektir. Bizler var olan cinsiyetçi, milliyetçi, ırkçı sisteme karşı nasıl bir yaşam istiyoruz. Bunu kendimize sormamız gerekiyor. Bunun içinde önderliğin fiziki özgürlüğünü sağlamamız gerekiyor. Nasıl ki Önderlik kadınların özgürlüğü için kendisine büyük bir misyon yüklediyse, bizlerde Uluslararası kadın kurumları ve kadınlar olarak, Kürt kadınların öncülüğünde mücadele etmeye devam edeceğiz. Tabi bu süreç içerisinde birçok zorluk yaşanıyor, kadınlar üzerinde psikolojik, ekonomik ve özel savaş politikaları yürütülmeye çalışılıyor. Ancak bunun yanında kadınlar olarak büyük bir coşku ve heyecan ile mücadelemize devam ediyoruz.   Evet, Kürt özgülük mücadelesi birçok kesime büyük bir güç ve moral oldu. Ancak bunun artık bir gerçekliğe kavuşması gerekiyor. Bu da büyük bir emek istiyor. Ondan kaynaklı şehit düşen Kürt kadınların hayalini, bizlerde kendi hayalimiz olarak görüyor ve görev biliyoruz. Kürt kadınların hayali olan kadınların, insanlığın ve Kürt halkının önderi Abdullah Öcalan’ı özgürleştireceğiz. Önder Apo ile tartışmalar, toplantılar düzenleyeceğiz ve Kürdistan dağlarında Newroz’ları kutlayacağız. Önder Apo ile yakacağımız Newroz ateşi ile şehit düşen özgürlük savaşçılarının hayallerini yerine getireceğiz. Bundan kaynaklı dünya halkları ve kadınları olarak 5 bin yıllık kurulu olan düzeni yıkarak, 21’nci yüzyılı kadınların özgürlük ve coşku yılı yapacağız.   *4 Nisan Abdullah Öcalan'ın doğum günü. Kendisi de bunu birinci doğuş olarak tanımlıyor. Bu vesile ile siz ne söylemek istersiniz?   4 Nisan sadece Kürt halkı için değil hepimiz için çok önemli bir gündür. Çünkü Önderliğin doğduğu gün yeni fikir ve düşüncelerinde doğuşudur. Önderliğin yayınladığı manifestolar ile dünya halklarının yeniden doğuşuna vesile olmuştur. Önderlik, kadınların ve halkların kendi tarihlerini analiz etmesinin öncülüğünü çocukluğundan bu yana yapıyor.   Abdullah Öcalan’ın doğduğu tarihte, Transatlantik Antlaşması imzalanmıştır. Ancak bu antlaşma daha sonra NATO olarak değişmiştir. Tabi bu sembolik bir olaydır ama önemlidir. Oluşturulan bu antlaşma ve plan ile toplumu bir bütünen yok etmek ve kapitalist modernitenin neo-liberalizm düşüncesi ile sömürünün önünü açmaktı. Ancak aynı tarihte de Kürdistan’da doğan Abdullah Öcalan toplumu yok etme planına karşı, kadınları başta olmak üzere toplumsallığı yeniden yaratma düşüncesi de ortaya çıkmıştır.   Benim için 4 Nisan çok anlamlı bir gündür. Evet, belki bu gün sembolik bir gündür ancak metafizik açıdan düşündüğümüz zaman bizim gücümüzü de ortaya çıkarıyor. Şuan dünyada her geçen gün kriz ve kaos her geçen gün derinleşiyor. Kadınlar başta olmak üzere herkesin buna karşı örgütlenmesi ve cevap olması gerekiyor. Hegemonik güçlerin oyunlarını görerek, buna karşı birleşmeliyiz. Abdullah Öcalan’ın paradigmasını iyi değerlendirmek, bilinçlenmek ve aile içerisinde bunu kavratmak gerekiyor. Her gün yaşama yeni bir adım atmalıyız. İşte bu şekilde Önder Abdullah Öcalan’ı özgürleştirebiliriz. Kadınlara ve topluma ancak böyle cevap olabiliriz.