Yıllardır kesintisiz İstanbul Newrozlarındalar: Zulme karşı ayaklandık 2022-03-18 09:02:18     Gülistan Dursun    İSTANBUL - Yıllardır tüm baskı ve yasaklamalara rağmen İstanbul’daki Newroz kutlamalarına katılan Emine Şener ve Barış Annesi olan kızı Bedia Gökkuz, o günleri anlatıyor: “Zulme karşı ayaklandık, gözlerimizi açtık ve her şeyin farkına vardık. Neresi olursa olsun o Newroz ateşini yakardık. Onlar ne kadar yasaklasalar yasaklasınlar da heyecanımız daha bir coşkuluydu.”   Newroz kimi halklar için baharın gelişi olarak kutlansa da Kürt halkı için yeniden dirilişin adı oldu. Özellikle Kürt özgürlük mücadelesinin açığa çıktığı 50 yıl önce Newroz, Kürt halkı için asıl anlamına ulaştı. Kürt özgürlük mücadelesinin yeniden anlamlandırdığı Newroz’da Kürtler yaktıkları ateşin etrafında kenetleniyor ve direnişe bir adım daha atıyor. Kadınıyla, genciyle, çocuğuyla, yaşlısıyla Kürtler bulundukları her yerde 21 Mart günü Newroz alanlarına koşuyor ve kimliğini yok sayanlara inat ulusal kıyafetleri, renkleri, davul, zurna ve erbane eşliğinde çektikleri halayları, ön önemlisi de ateşin üzerinden atlamaları ile “buradayız, varız, özgürlüğe yürüyoruz” diyor.  Özellikle PKK Lideri Abdullah Öcalan ise Newrozların bir sembolü olmuş durumda.   Yıllardır en ön saftalar   Yasaklamalara inat Türkiye’nin en büyük metropolü İstanbul’da da Kürtler 43 yıldır kesintisiz bir şekilde alanlara çıkarak Newrozu kutluyor. Bu yıl “Dem dema serkeftinê ye” (Şimdi kazanma zamanı) şiarıyla Newroza gidecek olan Kürt halkı ve dostlarının İstanbul’daki adresi bir kez daha Yenikapı Meydanı olacak. 20 Mart’ta kutlanacak olan Newroz öncesi yıllardır İstanbul Newrozlarına katılan ve en ön saflardan bir an olsun ayrılmayan Emine Şener ve kızı Barış Annesi olan Bedia Gökkuz ile Newroz ruhunu konuştuk.   ‘Devlet Kürt halkına hep bir saldırı halindeydi’   Kürtlere karşı var olan saldırıların en şiddetli halinin yaşandığı 12 Eylül 1980 darbesinin tanıklarından olan Emine Şener, yaşanan baskıdan ve zulümden ötürü Diyarbakır’dan İstanbul’a göç etmek zorunda kalır. Emine Diyarbakır’da sürekli baskı, zulüm ve zorbalığa maruz kaldıklarını şu sözlerle anlatıyor: Bir gün kucağımda  kızım ile kargaşanın içinde kaldık. Bir genci sen teröristsin, çocuklara ders veriyorsun gerekçesiyle gözlerimizin önünde öldürdüler. Devlet Kürt halkına hep bir saldırı halindeydi, hala da öyle. Biz bu zulümden kaçtık.” Baskı, şiddet ve zorbalığa göç etikleri İstanbul’da da maruz kalmaya devam eden Emine ve ailesi, “Taşındığımız şehirde de kültürümüzden vazgeçmedik ve burada da kolay bir hayat yaşamdık.  Çeşme başına gittiğimizde bize ‘terörist’, ‘kuyruklu Kürt’ gibi sözler söylerlerdi. Bizim gençlerimiz her şeyin farkındaydı. Ben de oğlum ile mücadeleyi tanıdım. Bir gün eşime bizim çocuklar ne yapıyor diye sorduğumda bana ‘farkında değil misiniz? Zulüm altındayız’ cevabını verdi. Yaşananlardan dolayı gençlerimiz ayağa kalktı” sözleri ile Newrozlara gitme amacına işaret ediyor.   Renk düşmanlığı   “Bizim, gençlerimizin, halkımızın gecesi gündüzü yoktu, devlet bize zulüm yapıyordu”  diye konuşan Emine, devamla şu şekilde anlatıyor yaşadıklarını: “Bir gün sarı, kırmızı, yeşil renkleri olan bir fistan giydim. Daha ne anlama geldiğini de bilmiyordum. Biri fistanıma sarılarak bu renklere kurban olayım dedi. Şaşırdım, ne olduğunu anlayamadım, tam o esnada başka biri bize saldırdı. Yok neymiş siz iki rengi yan yana getirmişsiniz. Biz de bu zulme karşı ayaklandık. Gözlerimizi açtık ve her şeyin farkına vardık. Evet kendi topraklarımızda da esirdik. Partiye kurban olalım,  parti onları zulümden kurtardı, onlara, dillerine sahip çıktı.”    Emine, yürütülen mücadelede çok yol kat edildiğini ve bu yolda mücadele etmekten asla pişman olmadığını da sözlerine ekliyor.    Yasaklara  rağmen Newroz için yürüdüler      12 Eylül 1980 darbesinden bir yıl sonra ailesiyle İstanbul’a göç eden ve mücadele bayrağını annesinden alan Barış Annesi Bedia Gökkuz ise İstanbul’a göç ettikten sonra da hep bir baskı ve zülüm gördüklerini kaydediyor. Bedia, “Bizler doğru düzgün bir hastaneye bile gidemiyorduk. Hep bir zulüm vardı. Onların zulmü ile biz kendimizi tanıdık, Kürt olduğumuz için bunların yaşandığını o zaman anladık” şeklinde konuşuyor. Bu yaşananlara karşı alanlarda, sokaklarda, Newroz meydanlarında direniş ile karşılık verdiklerini vurgulayan Bedia, İstanbul’da 1992 yılında katıldığı ilk kitlesel Newroz’a dair şunları anlatıyor: “1992 yılına kadar içerde salonlarda kutladığımız Newrozları bu yıl dışarda yapılmasına karar verildi. Elbette ki yapılan bu baskılardan dolayı biraz korku vardı. Ama başımıza sarı, kırmızı, yeşil yazmalar bağlayıp bayraklar ile ‘Biji newroz piroz be’ ve ‘ Biji Serok Apo’ sloganları atarak Kartal Meydanı’na doğru yürüyüşe geçtik. Newroz ateşi yakılmıştı. Ona ulaşmaya çalışıyorduk.  Meydana yakın bir kiliseye kadar yürüyebildik. 50- 100 kişilik bir guruptuk, orada polis önümüzü kesip eşim ve kayınımı darp ederek gözaltına aldı.”      1 yaşındaki kızını sırtına bağlayıp Newroza gitti   “Newroz’un olduğu gün her seferinde mücadele yeniden doğmuş gibi büyük bir heyecan ve coşku ile kutluyoruz, çocuklarımız ile günleri sayıp dört gözle bekliyoruz”  sözleri ile Newrozun yarattığı heyecan ve coşkuyu dile getiren Bedia, yıllardır kesintisiz bir şekilde İstanbul Newroz’una katıldığını aktarıyor. 2012’de PKK’ye katılan ve yaşamını yitiren kızı Evin (Hebun Ageş) daha 1 yaşındayken kötü hava şartlarına rağmen 1995’teki Newroz’a sırtına bağlayıp giden Bedia, “Newroz’ları hiçbir zaman aksatmadık, hiçbir şey Newroz’dan güzel değil. 8 Mart ve Newroz’ları çok seviyorum” diye ekliyor.   ‘Yasaklanan Newroza daha çok sahipleniyorduk’     Dönemin Newroz’larının daha çok coşkulu geçtiğini kaydeden Bedia, “Devlet insanlara Newroz’u yapamazsınız, yasak dediğinde halk daha büyük bir coşku ile karşılık veriyordu. Keza bu bizim aile için de öyleydi. Çoluk çocuğu toplayıp giderdik. Bir gün Bakırköy’de bize yasak olduğu söylenildi. Kızım da üzerlerine yürüyerek ‘bir Newroz’umuz var onu da yasaklıyorsunuz, buna ne hakkınız var?’ diye tepki gösterdi. Onlar ne kadar yasaklasalar yasaklasınlar da heyecanımız daha bir coşkuluydu. Yasaklanıyor diye daha çok sahipleniyorduk. Bu coşkuya heyecanla bu günlere kadar getirdik” diye konuşuyor.   ‘Benliğimizi Önderlikle tanıdık’     “Bizler kendimizi Newroz’un, şehitlerin, Mazlum’ların ruhları ile tanıdık” diyen Bedia, mücadelenin çok zor aşamalar kat ettiğini ve bu mücadele ile benliklerini kazandığını bunun da PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın gösterdiği yol ile olduğuna işaret ediyor. Bedia, “Bizler ölüm uykusundaydık. O mezardan uyandık ve silkelendik. Bizi tanınmamıza sebep olan, bizi uyandıran, bize bu yolu gösteren Önderlik oldu. Ama biz onun kıymetini bilmiyoruz” sözlerine yer veriyor. Bedia, bütün yasaklamalara rağmen nerede olursa olsun Newroz ateşini yaktıklarını aktararak, “Bir gün Kazlıçeşme’ye gittik. İzin vermediler, Kartal Adliye’sine kadar yürüdük ve Newroz ateşimizi orada yaktık. Oradan da geldik ve bahçede yeni bir ateş daha yaktık. Yani ne olura olsun, neresi olursa olsun o Newroz ateşini yakardık. Yaşadığımız sürece de devam edeceğiz. Bizler verdiğimiz bedellerden pişman değiliz” diyor.   ‘Özgürlük için alanlarda olalım’   Bu yıl Newroz alanlarında öncelikle  PKK Lideri Abdullah Öcalan, bütün tutsaklar ve Kürt halkına özgürlük talebiyle olacaklarını dile getiren Bedia, “Newroz ile birlikte bu kötü savaş bitsin ve yerine barış gelsin. ‘Dem dema serkeftinê ye’ (Şimdi kazanma zamanı) şiarıyla gidiliyor. Ve serkeftin gelirse özgür olacağız. Artık uyanma zamanı, özgürlük ve kazanma zamanı” diye konuşuyor.  Bedia, Newroz’un sadece Kürt halkının bayramı olmadığını vurgulayarak sözlerini şu ifadeler ile sonlandırıyor: “Hangi halk baskı altındaysa, hangi halk özgürlüğünü istiyorsa Newroz’a gelsin. Newroz ateşi ile el ele verin ve mücadelenizi gösterip özgürlüğünüze, barışınıza sahip çıkın.”