DFG Eşbaşkanı Dicle: Kürt gazetecilere yönelimin temelinde Kürt sorunu var 2022-02-28 09:05:05     Derya Ren   DİYARBAKIR - Bölgede gazetecilere yönelik artan baskıların kaynağında Kürt sorununun olduğunu söyleyen DFG Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu, “Kürt gazetecilerin Apê Musa, Gurbetelli Ersöz ve Deniz Fıratlara kadar uzanan bir gelenekleri var. Kürt gazeteciler ölümü göze alarak hakikatin peşinden giderek, hakikat arayışçılığı yürütüyorlar” dedi.   Türkiye’de ve bölge kentlerinde gazetecilere yönelik baskılara her geçen gün yenileri ekleniyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler’in (RSF) 2021 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ne göre Türkiye 180 ülke arasında 153’üncü sırada bulunuyor. Gazetecilere yönelik hak ihlalleri sürerken, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’nin yalnızca “2022 Yılı Ocak Ayı Gazetecilere Yönelik Hak İhlalleri raporuna göre bir ayda 3 yayın organına toplam 5 defa RTÜK tarafından ceza verildi, 7 yayın yasağı kararı alındı, 13 internet sitesi kapatıldı, 50 habere ve 2 sanal medya içeriğine erişim engeli getirildi. Yine raporda 6 gazeteci hakkında soruşturma açıldığı, 1 gazeteci hakkında dava açıldığı, 3 gazetecinin toplam 1 müebbet ve 4 yıl 2 ay 4 gün hapis cezasına çarptırıldığı, 48 gazeteci hakkında 33 yargılamanın sürdüğü, 65 gazetecinin hala cezaevinde olduğu vurgulandı. Bu tabloya rağmen iktidar, Türkiye’de basın özgürlüğünün olduğu konusunda ısrarcı.   Gazetecilere yönelik gözaltı, baskı ve tutuklamalara ilişkin Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu, ajansımıza değerlendirmelerde bulundu.     ‘Türkiye’de ifade özgürlüğü yok’   Türkiye’de ifade özgürlüğü ve demokrasinin birbirine paralel olduğunu kaydeden Dicle, bununla beraber Türkiye’nin demokratik bir ülke olmadığını söyledi. Dicle, “Türkiye’de ifade özgürlüğü olmadığından kaynaklı gazeteciler gözaltına alınarak, tutuklanıyor. DFG verilerine göre şu an 65 gazeteci dört duvar arasında tutuluyor. Demokratik olmayan bir ülkede hak ihlalleri, yolsuzluklar, cinayetler işleniyor. Bunları devlet, toplum duysun istemiyor. Eğer gazeteciler bu durumları yazmasa hiçbir sorun olmamış gibi davranılacak. Bu durumdan kaynaklı devlet gazetecilerin yazmasından korkuyor, çekiniyor. Örneğin geçtiğimiz günlerde Zeynep Durgut Cizre’de gözaltına alındı. Cizre de hak ihlallerin çoğunlukta yaşandığı yerlerden biri” ifadelerini kullandı.   ‘Zeynep hedef alındı’    Zeynep’in tanık olduğu ve yaptığı haberlerin basit şeyler olmadığına dikkat çeken Dicle, Zeynep’in ilk defa gözaltına alınmadığına işaret ederek, “Geçtiğimiz günlerde zırhlı araç çarpması sonucunda yaşamını yitiren Abdulgaffar Dayan’a ilişkin o süreci tüm boyutları ile açığa çıkaran ve işleyen haberler yaptı. Bu mesele yankı bulduğunda emniyet müdürünün bizzat gidip aileye, ‘Olayı abartmayın’ dediğini biliyoruz. Aslında Zeynep bu tür haberleri yaptığından kaynaklı hedef alındı” diye ekledi.   ‘Gazeteciler ölümü göze alarak işlerini yapıyor’   “Türkiye kuruluşundan bu yana gazeteciler için bir cezaevi” diyen Dicle, konuşmasını şu sözler ile sürdürdü: “Türkiye’de gazetecilik yapmak ölüme karşı savaşmak demektir. Birçok gazeteci gözaltına alınacağını, tutuklanacağını hatta öldürüleceğini göze alarak gazetecilik yapıyor. Bizim yaptığımız gazetecilik aslında hak ihlallerinin, devletin yaptığı yolsuzlukların sıralandığı ve açığa çıkarıldığı bir tabloya dönüşmüş durumda. Bu yüzden gazetecilik hedef alınıyor. Tabi iktidar çıkardığımız bu tablodan rahatsız.”   ‘İktidarın çerçevesinden Kürt gazetecilere bakılıyor’   Dicle, Kürt gazetecilerin yaklaşık 40 yıldır yürüttükleri bir mücadele olduğunu belirterek, bunun da kendisiyle bir “özgür basın geleneği” oluşturduğunun altını çizdi. Dicle, “Bu gelenek Apê Musa, Gurbetelli Ersöz ve Deniz Fıratlara kadar uzanan bir gelenektir. Özellikle Kürt gazeteciler ölümü göze alarak hakikatin peşinden giderek, hakikat arayışçılığı yürütüyorlar. Bunu yaparken, var olan ihlale, saldırıya normal gözüyle bakıyorlar. Ne yazık ki Kürt gazeteciler de ‘gözaltına alınabilirim, hakkımda soruşturma açılabilir’ gözüyle bakıyorlar. Ancak genel kamuoyunun da Kürt gazetecilere karşı bir önyargısı var. Son yıllarda bu durum kırılmaya çalışılsa da iktidarların sunduğu çerçeveden bakıyorlar. Türkiye’nin en büyük sorunu Kürt sorunudur. Yaşanan bu çözümsüzlük durumu beraberinde ırkçılığı da ortaya çıkarıyor. Bu durum da basına ve genel kamuoyuna yansıyor” dedi.     ‘Dayanışmayı tüm gazeteciler için yapmak gerekir’   2015 yılından sonra Kürt gazetecilere yönelik önyargıların bir nebze de olsa yıkıldığına işaret eden Dicle, Türkiye’deki birçok gazetecinin Kürt gazetecilerin çalışma koşullarına tanıklık ettiğini ekledi. Dicle, “O süreçte gelişen bir ağ oldu, ancak bu yeterli değil” dedi. Geçtiğimiz günlerde gazeteci Barış Pehlivan ve Murat Ağırel’in tutuklanması ve saatler sonra denetimli serbestlik uygulanarak tahliye edilmesini hatırlatan Dicle, “Her iki gazetecinin tahliye edilmesi, aslında var olan hukukun işlenmesidir. Ancak söz konusu Kürtler olunca var olan hukuk işlemiyor. Bu duruma hukukun ‘çifte standardı’ diyebiliriz. Söz konusu Kürtler olunca kaldığı koğuş, yaptığı haberin tarzı bahane edilerek denetimli serbestlik ilkesi uygulanmıyor. Bu durum hem Kürt gazeteciler hem de siyasi tutsaklar için söz konusu oluyor. Gazetecilere yönelik hak ihlallerine dur demek gerekir. Barış Pehlivan ve Murat Ağırel ile dayanışma içerisinde olan gazeteciler doğru şeyi yaptılar. Ancak bu dayanışmayı büyütmek ve bütün gazeteciler için yapmak gerekir” sözlerine yer verdi.   ‘Kürt gazetecilerin nasıl hedef alındığını biliyoruz’   Dicle, DFG olarak kuruluş misyonuna göre hareket etmeye çalıştıklarını belirterek, konuşmasını şu sözler ile sonlandırdı: “Gazetecilere yönelik hak ihlallerini gündemleştirmeye çalışıyoruz. Bunu hem sanal medya hesaplarımızdan hem de aylık olarak açıkladığımız raporlarla kamuoyuna duyurmaya çalışıyoruz. Diğer meslek örgüleri ile bilgi alışverişimiz oluyor. Ancak diğer bazı meslek örgütlerinin söz konusu Kürtler olunca tepki vermeme hali, Kürt sorununun turnusol kağıdı işlevini bir kez daha ortaya çıkarıyor. Önceki yıllarda Kürt gazetecilerin nasıl hedef alındığını biliyoruz. İktidardan yana iliştirilmiş gazetecilik yapmak, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana var olan bir şey. Her yerde ‘gazetecilik suç değil’ diye haykırmaya ihtiyaç var. DFG olarak bu mücadelemizi daha da büyütmeyi amaçlıyoruz. Verdiğimiz mücadeleyi herkes için yapmadığımız zaman bunun bir yere ulaşmayacağını biliyoruz. Bir gazeteci eğer gazetecilik faaliyetlerinden kaynaklı yargılanıyorsa, tehdit ediliyorsa, tutuklanıyorsa amansız fakatsız mücadele yolları aranmalıdır.”