6’ncı Yargı Paketi’nde boşanma, nafaka hedefte: Erkekler korunuyor 2022-02-15 09:02:59     Dilan Babat    ANKARA - 6’ncı Yargı Paketi’nde kadınların haklarının hedef alınmasını değerlendiren avukat İlayda Doğa Karaman, “Paket tam olarak erkeklerin istedikleri zaman boşanabilecekleri, hiçbir yükümlülüğün altına girmeyecekleri ve hayatlarına istedikleri gibi devam edeceği bir paket” dedi.   İktidarın 3 yıldır üzerine çalıştığı ancak kadın hareketinden ve toplumdan gelen tepkiler üzerine rafa kaldırmak zorunda kaldığı yoksulluk nafakasını sınırlandırma çabaları yeniden gündemde. Kulislere yansıyan bilgilere göre Meclise getirilecek 6’ıncı Yargı Paketi’nde “Devlet Destekli Nafaka Modeli”  getirileceği ileri sürüldü. Bu modelle, nafaka süreye bağlanırken, nafakanın sona erdiği tarih itibariyle, kadının gelirden yoksun olması durumunda Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı üzerinden verilmesi planlanıyor. Öte yandan boşanma davalarının hızlı görülmesi adı altında haklardan ayrı ele alınacağı ve aile hukukuna ilişkin davalarda arabuluculuğun getirileceği gibi düzenlemelerin yer alacağı da pakette yer aldığı belirtilen maddeler arasında.     Avukat İlayda Doğa Karaman, 6’ncı Yargı Paketi’ne ilişkin değerlendirmelerde bulundu.    ‘Erkekleri korumak için oluşturulmuş paketler’   İktidarın çıkardığı diğer yargı paketleri ile 6’ncı yargı paketi arasında kadınların lehine değişimlerin olmadığını söyleyen İlayda, infaz rejimindeki değişiklikler ile birlikte pandemi sürecinde kadınların şiddetle karşı karşıya kalındığını kaydetti. İlayda, “Cezaevinden çıkan şiddet failleri kadının haberi olmadan bir anda salıverilmeye başlandı. Bu sebepten dolayı gerçekleşmiş ve devamında olan şiddet olaylarında önlem alınması gerekirken bu mümkün olmadı. Şuana kadar çıkmış yargı paketleri ve 6’ncı yargı paketinin de kadınları korumadığı ortada. Yargı paketlerinin, erkekleri korumak için oluşturulmuş adalet sisteminde, ortalama erkeklere göre hareket eden olgularla düzenlendiğini görüyoruz. Yeni yargı paketlerle de bu tür sorunlar var” dedi.    ‘Neye göre hazırlandı?’   6’ncı Yargı Paketi’nin düzenlemesi içerisinde yer alan nafaka hakkının süreye bağlanmasına dikkat çeken İlayda, “Önümüzde somut bir taslak yok. Yargı paketi hazırlanırken ne kadın hukukçulardan ne de STK’lardan görüş alınmadığı için yargı paketinin içeriğini tam olarak bilmiyoruz. Sadece söylemlerden ve gündemlerden takip edebiliyoruz. Adalet Bakanlığı ve bu kanun tasarısını hazırlayanlara da şunu sormak lazım: Neye göre hazırlandınız,  kime göre hazırlandınız, kimlerle hazırlandınız? Kadınları ve çocukları büyük ölçüde etkileyecek bir değişiklikten söz ediyoruz. İnsanların kafasında büyük bir yanılgı var. Çünkü nafaka denildiğinde, erkeklerin kafasında uyanan şey; kadınların durduk yere aldıkları bir para yardımı. Aksine bizim medeni hukukumuzda üç çeşit nafaka vardır. Bunlar; iştirak, yoksulluk ve yardım nafakasıdır” diye belirtti.   Nafaka çeşitleri    Yoksulluk nafakasının boşanma aşamasında ‘kusuru’ daha fazla olan eşlerden birinin diğer eşe ödemesi olduğunu dile getiren İlayda, sözlerine şöyle devam etti: “ Biriyle bir evlilik birliği içerisinde girdiğinizde hayat koşullarınız değişiyor, birlikte bir refaha ulaşıyorsunuz ve evlilik sona erdiğinde ekonomik, sosyo-kültürel olarak etkileniyorsunuz. Burada yaşanılan değişikliklerden daha az etkilenmek adına kusuru daha az ya da fazla olan eşin diğerine ödediği nafaka çeşididir yoksulluk nafakası. Bu aslında evlilik birlikteliğinin dayanışma sorumluluğunun devamı niteliğinde. İnsanlar bunu konuşmuyor ama yardım nafakası da var. Yardım nafakası da hasımların birbiriyle dayanışması yükümlülüğünden kaynaklı bir nafaka çeşidi. Bu hiç göze batmıyor çünkü çoğu insan yardım nafakası için dava açma gibi bir süreçte bulunmuyor. Bir diğer ise iştirak nafakası. İştirak nafakasının; hiçbir koşulu bulunmamakta. Boşanma sonrasında çocuk için ödenen nafaka türü.”   ‘Nafaka sosyal bir yardım değil’   Nafakanın neyinden rahatsız olunduğunu bir türlü anlayamadıklarını ifade eden İlayda, “Sistem halihazırda kadınları ya da çocukları koruyabilen bir sistem değil. Nafakalar hükmediliyor ama 500-600 TL olan bir nafaka miktarından söz ediyoruz. Bu miktar kimsenin hayatında farklılıklara neden olmuyor. Bugün verilen nafakanın miktarı yetmez ve tahsilinde sıkıntılar yaşanırken nafakanın süreye bağlanması ve nafakanın denetime tabi tutulması fikri hiç açıcı bir şey değil. Nafaka bir sosyal yardım değil, sanki böyleymiş gibi söz ediliyor. Nafaka evlilik birliğinden doğan dayanışmanın gereği, evlilik sonlandığında yerine getirilmesi gereken bir sorumluluk. Bu durumda eğer kişinin bireysel bir sorumluluğu varsa neden devlet vergilerden toplanan bir geliri nafakaya garantör olması için kullansın? Burada aslında nafakanın sorumlusu, nafakanın ödemekle yükümlü kılan kişi” dedi.    ‘Eşitlik sağlanmadığı sürece nafaka ihtiyacı olacak’   “Devletin gözüne batan şey ise, toplumda nafakanın büyük bir çoğunluğunun kadın ve çocuk lehine hükmediyor olması” diyen İlayda, “Biz nafakanın sorun olduğunu düşünmüyoruz, burada temel sorun evlilik birliği sona erdikten sonra kadının nafakaya ihtiyacının doğuyor olması.  Dönüp dolaşıp baktığımız da Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmadığı sürece evlilik sonlandığında kadınların nafaka ihtiyacı olacak. Kadının güçlendirilmesine yönelik, kadının bakış açısında düzenlenen bir tasarı olsaydı, nafakayı kaldırmak ya da süreye bağlamak yerine kadın güçlendirilmesine yönelik çalışmalar olurdu” diye ekledi.    ‘Lanse edildiği gibi değil’   Nafaka hakkının süreye bağlanmasına da değinen İlayda, nafakanın süresiz olmadığını ve belirsiz süreli olduğunu dile getirerek, “Bir kadın boşandığı zaman çalışmıyorsa ya da iyi bir ücret alamıyorsa nafaka devam eder. Ama kadının refah seviyesi yükseldiğinde erkek nafakanın kaldırılması ve düşürülmesi içinde dava açabilir. Erkekler bu yolu tercih etmiyor diye, bunun bir süreye bağlanıyor olması yine erkeklere göre hazırlanan bir tasarı. Erkeklerin işini kolaylaştıran ve erkekler için, ‘nafakayı süreye bağlayalım birde erkekler dava açmak zorunda kalmasınlar’ gibi bir bakış açısı ile hazırlandı. Nafaka lanse edildiği gibi süresiz, ölene kadar ödemek zorunda kalınmıyor.  Ya da başka biri ile evlendiğinde hala ödemeye devam edilmesi gibi bir durum yok ortada” şeklinde konuştu.    ‘Kadınlar ortalama 400-500 TL alabiliyor’   Diyarbakır Barosu’nun kadınların ne kadar nafaka aldığına dair bir çalışma yürüttüğünü ancak kadınların ortalama olarak ne kadar nafaka aldığına dair devletin bir veri tutmadığına işaret eden İlayda, “Devlet veri tutmadığı için biz kendimiz raporlama çalışmaları yaparak bunu gündeme getirmeye çalışıyoruz. Kadın Dayanışma Vakfı’nın hukuk profesörleri ve Diyarbakır Barosunun hazırladığı farklı çalışmalar var. Hepsine baktığımızda kadınlar ortalama 400-500 TL gibi bir rakam alıyorlar. Hükmedilen bu rakamlar tahsil bile edilmiyor, çünkü toplum ‘erkeği mağdur’ gösterecek şekilde lanse ediliyor. Normalde tahsil edilmediği durumda hakkında icra takibi yapılıyordu ama artık bu da yapılmıyor. Miktar yetmediği gibi bu miktarları tahsilde edemiyor kadınlar” sözlerini kullandı.    ‘Yargı sistemimiz yavaşlamış durumda’   6’ncı Yargı Paketi’ndeki düzenlemelerin içeriğinde Medeni Kanun, bölgelerde Sulh Komisyonlarının kurulması ve boşanmanın önüne geçilmek istendiği tartışmalarına da değinen İlayda, Türkiye’de boşanma davalarının uzun soluklu davalar olarak görüldüğünü belirtti. İlayda, “Boşanma davaları uzun soluklu davalar değil, bizim yargı sistemimiz yavaşlamış durumda. Ağır cezalarda da yargı sisteminin yavaşladığını görebiliyoruz, daha önce çıkarılan yargı paketleri ile süreleri kısaltma yönünde ‘basit yargılama ve seri yargılama’ gibi usuller getirdiler. Bunlar sadece dosya yükümlülüğünü azaltmak gibi bir anlama gelmedi, kısa süreli barajları oldu, süreler ve yargılamalar hala uzun devam ediyor. Şimdi yeni yargı paketlerinde boşanma davaları şu şekilde konuşuluyor: Birincisi arabuluculuk getirmeye çalışıyorlar, arabuluculuk kesinlikle boşanma davalarında söz konusu olamaz. Taraflar eşit olmadığı için arabulucuların direk anlaşması mümkün değil. Zaten anlaşmalı boşanma diye bir müessese  hukukumuzda mevcut. Anlaşabiliyorlarsa anlaşmalı boşanıyorlar tek celsede. İkincisi ise boşanmalarda kusurun ortadan kaldırılması. Bu şekilde boşanma davalarının hızlandıracaklarını düşünüyorlar ve kusur bakılmazsa, boşanma davalarının fevrileri olan maddi ve manevi tazminatlar var bunlar Aile mahkemelerinin görev alanında” diye belirtti.   ‘Erkeklerin hayatlarına istediği gibi devam edeceği paket’   Yargı Paketi’nde boşanma davalarının Aile Mahkemeleri’nden Asliye Mahkemeleri’nin görev alanına konulmasından da söz edildiğini ifade eden İlayda, son olarak şunları kaydetti: “Kadınların mağdur edileceğini düşünüyoruz. Aile mahkemelerinde bunun değerlendirilmesi yapılırken daha eşitlikçi yaklaşabiliyorlar, bu konuları daha iyi irdeleyebiliyor. Uzmanlık alanları burası ve aile birliğinden kaynaklı bir tazminat olduğu için bunun temel alınması gerekiyor. Asliye Hukuk Mahkemelerine gittiğinde bu şekilde ilerleyeceğini düşünmüyoruz.  Aslında burada istedikleri şey boşanmanın önüne geçmek değil, boşanmanın hızlandırılması üzerine atılan adımlar var. 6’ncı Yargı paketi tam olarak erkeklerin istedikleri zaman boşanabilecekleri, hiçbir yükümlülüğün altına girmeyecekleri ve hayatlarına istedikleri gibi devam ettirecek bir paket.”