‘Birliğimizle tecridi ve komployu kıralım’ 2022-02-09 09:01:14   Sema Çağlak   MARDİN - Yıldönümünde, uluslararası komployu ve tecridi kınayan kadınlar, tecridin de komplonun bir parçası olduğuna işaret ederek, “Saldırı, baskı ve katliamlara karşı birlik olunmalı” diye vurguladı.   PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik 9 Ekim 1998’de başlayan ve 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilmesiyle devam eden uluslararası komplonun üzerinden 23 yıl geçti. Komplonun ardından Türkiye, bölge ve dünya kentlerinde binlerce insan sokağa çıkarak, eylemler gerçekleştirdi. Eylemler, komplonun her yıldönümünde sürdürülüyor.   Mardin’de komplo sürecine tanıklık eden kadınlar, komplonun etkilerini ve yapılan eylemleri anlattı.   ‘Komployu asla kabul etmeyeceğiz’ Kızıltepe ilçesinde yaşayan Cemile Akbay, Abdullah Öcalan’ın tutuklanmasıyla beraber bölgede büyük tepkilerin yükseldiğini ifade etti. Bu tepkilerle beraber halkın direniş ve mücadelesinin de ön plana çıktığını söyleyen Cemile, ses çıkaran herkesin devletin hedefine girdiğini ve saldırılara maruz kaldığını belirtti. Abdullah Öcalan’ın komplo ile Türkiye’ye getirilişini duyduğu anı anlatan Cemile, “O sırada bahçede sulama yapıyordum. Akşamüstü eve gittim ve eşim televizyon karşısında haberlere bakıyordu. Çok öfkeliydi. Ne olduğunu anlamaya çalıştım, sonra sordum ‘Ne oldu’ diye. Abdullah Öcalan’ın tutuklandığını söyledi. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Elim ayağıma dolandı. Canımız çok yandı, kendimizi sokaklara attık. Zaten aynı saatlerde her yerde eylemler başladı. Herkes sokaklara döküldü. İki üç gün sonrası birçok kadınla beraber açlık grevi eylemine girdik. Kızıltepe Meydanı’na çadır kurduk ve o çadırda günlerce grevde kaldık. Komployu kabul etmedik ve etmeyeceğiz” dedi.   ‘Hiçbir yasak bizi durduramaz’   Tüm saldırı ve baskılara rağmen o süreçte eylemleri sürdürdüklerini ve grevi bırakmadıklarını dile getiren Cemile, “Etrafımızı sarıyorlardı. Konuşmamıza dahi izin vermiyorlardı. Konuştuğumuz an biber gazı atıyorlardı. Yine de tüm saldırı ve baskılara rağmen nöbeti bırakmadık. Bizi nöbet yerimizden uzaklaştırmaya çalışıyorlardı ama biz her seferinde yine orada bir araya geliyorduk ve eylemimizi yapıyorduk. Devletin zulmü hep vardı, bugün de var. Hiçbir engelleme ve yasak bizi durduramaz. Haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Mücadelemize her koşulda devam ediyoruz. Halk olarak çok fazla bedel ödedik. O süreçte eşim ve erkek kardeşleri de gözaltına alındı. Günlerce gözaltında kaldılar. Köyümüzden zorla göç ettirildik. Erkek kardeşim ve eşimin iki erkek kardeşi şehit düştü. Oğlum da Kobanê’de şehit düştü. Oğlumun cenazesini dahi alamadım, göremedim. Annelerin yüreği de kafası da acı ve özlemle dolu” sözleriyle maruz kaldıkları haksızlıkları, baskıları anlattı.   ‘Tecride karşı sessiz kalınmamalı’   Abdullah Öcalan üzerinde ağırlaştırılarak devam ettirilen tecride dikkat çeken Cemile, tecridin komplonun devamı olarak sürdüğünü belirtti. Cemile, tecridi kabul etmediğinin ve Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünü istediğinin altını çizerken, tecrit politikalarının tüm cezaevlerine de yansıdığını ifade etti. Cemile, cezaevlerinde artan hak ihlallerine dair şunları söyledi: “Tecride karşı kimse sessiz kalmamalı. Siyasi tutsaklar serbest bırakılsın. Kimse düşüncesi, fikri, dili nedeniyle tutsak edilemez. Biz hiçbir annenin ağlamasını istemiyoruz. Kimse zulüm ve acı yaşamasın. Biz annelerin tek isteği kalıcı bir barış ve adalettir. Katliam, işkence, tutsaklık istemiyoruz.”   ‘Ne komplo ne de tecrit kabul edilebilir’   Hefsadi Aslan da komplo süreci ile beraber her yerde Kürt halkının ayaklandığını hatırlatarak, hiçbir Kürt’ün baskı, zulüm, işkence karşısında boyun eğmediğini vurguladı. Hefsadi, binlerce Kürt’ün dili, kimliği için, boyun eğmediği için tutuklu olduğunu ve zulme maruz kaldığını belirtirken, “90’lı yıllarda zulmün olmadığı tek bir gün geçirmedik. Binlerce kişi tutuklandı, gözaltına alındı, kaybedildi, katledildi. Kürtlerin başına gelenler hiçbir halkın başına gelmemiştir. Abdullah Öcalan tutuklandığında Kürtlerin yüreği yandı. Büyük bir zulümdü. Bu zulüm hala da sürüyor. Ne komplo ne de tecrit kabul edilebilir. Cezaevlerinde binlerce tutsak zulüm ve tecrit altında. Tahliye edilmesi gereken yüzlerce tutsak var. İnsanlık, vicdan kalmamış” sözlerine yer verdi.   Hefsadi, ulusal birliğe de işaret ederek, “Tecrit ve zulme karşı Kürt halkı birliğini ilan etmelidir. Birliğimizle saldırı ve baskıları boşa çıkarmalıyız. Birliğimiz olsaydı bu kadar zulüm, işkence, katliam ve tutuklama yaşamazdık. Önceliğimiz birliğimizi kurmak ve tecridi kırmaktır” dedi.