Avukat Aslı Arıhan: Sesimizi çıkardıkça var olacağız 2022-01-25 09:03:19     Öznur Değer   ANKARA - Kadınların maruz kaldıkları şiddet karşısında gerekli mercilere başvurmasının önemine işaret eden Ankara Barosu Gelincik Merkezi Başkanı Aslı Arıhan, "Bizler sesimizi çıkardıkça var olacağız" mesajı verdi.   İstanbul Sözleşmesi’nin 20 Mart 2021’de Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle feshedilmesinin ardından şiddet vakaları artış gösterdi. Neredeyse her gün en az bir kadının katledildiği Türkiye’de, ajansımızın derlediği verilere göre 2021 yılı içinde en az 311 kadın katledildi, 181 kadın ise şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Yargının cezasızlık politikaları erkekleri cesaretlendirirken, iktidarın kadın düşmanı söylemleri ise şiddete adeta davetiye çıkarıyor.   Ankara Barosu tarafından 2 Nisan 2011’de kurulan Gelincik Merkezi, 10 yılı aşkın süredir kadına yönelik şiddet alanında çalışmalarını sürdürüyor. Çok sayıda şiddet başvurusu alan ve bu anlamda kadınlara hukuki destek sunan Gelincik Merkezi Başkanı avukat Aslı Arıhan, çalışmaları hakkında değerlendirmelerde bulundu.   ‘Uluslararası sözleşmeler kanunların üstündedir’   Gelincik Merkezi’nin kurulduğu günden beri tüm dezavantajlı kesimlere yönelik şiddete karşı hukuki destek verdiğinin altını çizen Aslı, bu konuda talepler aldıklarını söyledi. Aldıkları şiddet başvuruları karşısında şiddetin toplumdaki vahim durumunu görebildiklerine değinen Aslı, “İstanbul Sözleşmesi’nin etkisi ne oldu? Öncelikle toplumda zaten var olan ‘Devlet kadının yanında değil, gitsem de bir şey olmaz, gittiğimde ne olacak ki’ gibi cezasızlık boyutu da dahil olmak üzere mevcut olan algı daha çok pekişti ya da daha acısı, erkekler şiddet uygulayanlar ise ‘İstanbul Sözleşmesi kaldırıldı, ben artık kadına istediğim gibi davranabilirim’ gibi bir algıya sahip oldu. Aslında uluslararası sözleşmeler toplumda çok daha hukuki niteliktedir ve kanunların da üstündedir. İstanbul Sözleşmesi’nin bizim için anlamı şuydu, kadına yönelik, dezavantajlı gruba yönelik, şiddetin devlet eliyle kaldırılması yönüyle olumlu yapılacak işlerin devamlı olarak ileriye dönük girişimlerde bulunmasını talep edebilme hakkıydı. 6284 sayılı yasa bu kapsamda hayatımıza girmiştir” sözlerine yer verdi.   ‘6284’ten önce 4320 vardı’   İstanbul Sözleşmesi’nden önce de kadına yönelik şiddetle ilgili yasa çalışmalarının olduğunu dile getiren Aslı, İstanbul Sözleşmesi’nin bu yönlü çabaları daha görünür hale getirdiğine işaret etti. Aslı, “6284’ün devam ettiğini, özellikle kadınların ‘Artık bu yok, bu konuda karar verilmiyor’ düşüncesinden vazgeçmelerini istiyorum. 6284 kaldırılmadı ve bu bağlamda bütün başvurular alınmaya devam ediliyor. Bazen uygulama hataları göz önüne alınabiliyor, belki de onlar daha çok görünür oluyor ama bu diğer kararların verilmediği ve hukuki koruma olmadığı anlamına gelmiyor. Lütfen adli mekanizmalara başvurmaktan vazgeçmeyin. Özellikle barolar, STK’lar, örgütler bu anlamda kadın başvurularını alıyor. Karakola gittiğinizde özellikle Aile İçi Şiddet Büro Amirlikleri var. Her karakol 6284’ü vermiyor, Büro Amirlikleri veriyor. Bununla amaçlanan uzman personelin 6284 vermesi ve uygulamada farklı farklı kararların çıkmaması yönündeydi” şeklinde konuştu.   ‘O gücü bulmuşken çaresiz düşünmeyin’   Kamuoyunda oluşan yanlış algılara dikkat çeken Aslı, bu algının insanların kendini daha güvensiz hissetmelerine neden olduğunu belirtti. Bu anlamda şiddet uygulayanın da kendini güvende hissettiğini vurgulayan Aslı, “Bunu aşmanın bir yolu, doğru bilgiye ulaşmak. Biz kadın alanında olan hukukçuların, STK’ların doğru bilgiyi vermeleri lazım. Ankara’da bölge büro amirlikleri var ama olmayan her ilde karakollar başvuru alıyor. Gittiğiniz karakol size ‘veremiyorum’ diyorsa onun anlamı yetkisi olmadığındandır. Orada zaten hukuken veremeyecek durumdalar, bu size verilmeyeceği anlamına gelmez. Orada diyeceğiniz şu, ‘Benim buradan dediğiniz karakola güvenli bir şekilde gitme imkanım yok.’ Paranız olmayabilir, güvenlik sorununuz olabilir. ‘Beni buradan siz götürün’ diyeceksiniz. Büro amirliğine ulaşabilmeniz için karakolun size araç tahsis etmesi gerekiyor. O an araç olmayabilir, o zaman ‘Ben bekliyorum’ diyeceksiniz. ‘Ama bana vermediler’ deyip dönerseniz o zaman hiçbir şey yapılamadığı düşüncesi, göreceğiniz şiddetin temelini de artırıyor. Eve döndüğünüz için kendinizi daha kötü hissediyorsunuz. Psikolojik olarak şiddet döngüsü içinde yaşamak zor bir şey. Çıkmışken, o gücü bulmuşken çaresiz düşünmeyin” ifadelerini kullandı.     ‘Gerekirse kamuoyu oluşturun’   Şiddet karşısında kadınların baroya ulaşabileceğini kaydeden Aslı, Gelincik Merkezi’nin “444 43 06” numaralı telefonunu paylaştı. Kadınların bu numarayı istediği her saatte arayabileceğinin altını çizen Aslı, “Türkiye’nin herhangi bir yerinde karakollarda işlemle ilgili sıkıntı yaşıyorsanız biz o karakolu arıyoruz. Bütün baroların Kadın Hakları Merkezleri, Adli Yardım Merkezleri, STK’lar, kadın örgütleri var. Lütfen bunlara ulaşın. O eve döndüğünüz sürece şiddet bitmeyecek. Erkeklerde ‘Nasıl olsa cezasızlık var’ algısı oluştu. Karakola gittikten sonraki süreçte bir ceza davanız açılır, ikincisi de 6284 ile ilgili koruma talebiniz verilir. Ceza davaları özellikle Covid nedeniyle bu dönemde uzadı. Her ne olursa olsun bir şikayetiniz olduğunu bilin. Belki 6 ay sonra bile bir ceza davası açılıyor. Bunu mutlaka takip edin. Takip etmediğiniz dava yargı sistemi içinde görünmez oluyor. Gittiğinizde mutlaka destek alın, gerekirse kamuoyu oluşturun. Davalara gönüllü gelen avukat arkadaşlarımız var” dedi.   ‘Olumlu kararlar da paylaşılmalı’   Olumsuz kararlar kadar alınan olumlu kararların da paylaşılması gerektiğine işaret eden Aslı, “Eğer şiddetin engellenmesini istiyorsak aldığımız olumlu kararları da bildirelim. Şiddetin devam etmesinin bir nedeni algımızdaki ‘Nasıl olsa ceza almaz. Aldıysa hemen çıkacak’ görüşü. Oysa çok ciddi ceza alanlar var. Bunların da bilinmesini istiyorum. Hem doğru hem de yanlış uygulamayı verirsek bizler de yeni şiddet göstereceklere ‘dur’ deriz. Bu alanda çok ciddi kadın kazanımlarının ürünleri de var. 6284 bunlardan biridir. Elimizdekilerin de uygulanabilirliğini sağlamak zorundayız. Sanık vekillerinin mağdurla ilgili savunma adı altında iftiraya varan boyutları var. Bunları ancak yan yana gelerek engelleyebiliriz. Eskiden bunlar çok kolaydı, görünür değildi. Şu an daha görünür ve insanlar buna ‘dur’ diyor” sözlerine yer verdi.   ‘Tutuklama yetkisi karakolda değil, Aile Mahkemesi’nde’   Şiddete dair kadını “suçlu gören” anlayış ve kalıpların son bulması gerektiğini aktaran Aslı, “mağdur suçlayıcılığından” kurtulmanın gerektiğinin altını çizdi. Aslı, doğru hakların talep edilmesinin önemine işaret ederken, karakol ve aile mahkemelerinin yetkilerine dair şunları kaydetti: “Evin tahsisini, adamın evden uzaklaştırılmasını, iletişim araçlarıyla aramamasını, size, eşyalara zarar vermemesini, çocuğunun okuluna yaklaşmaması kararlarını karakollar verir ama adamın silahı varsa, siz işyeri değişikliği istiyorsanız, adres ve kimlik bilgilerinin gizliliğini istiyorsanız hatta tamamen kimliğinizin değişmesini istiyorsanız bunlarla ilgili taleplerinizi Aile Mahkemesi’ne yapın. Beni arayan bir kadın, ‘Ben tedbir kararımı aldım ama adam hala evimin önüne geliyor. Karakol da bir şey yapmıyor, geliyor adamın ifadesini alıp gidiyor’ dedi. Burada zaten karakolun bir şey yapma yetkisi yok. Biz bunu bilmiyor ve adamın orada tutuklanacağını zannediyoruz. Karakolun tutuklama yetkisi yok öyle olsa sistem hukuk devleti olmaz. Adamın zorlama hapsini istiyorsanız, tedbir kararını ihlal ettiğini düşünüyorsanız Aile Mahkemesi’ne başvurun. Savcının da bu kanun kapsamında tutuklama yetkisi yok.”   ‘Danıştay’daki karşı oylar önemli’   İstanbul Sözleşmesi’nin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle feshedilmesinin ardından Danıştay’a yürütmenin iptali yönünde dava açanlardan biri olduğunu hatırlatan Aslı, Cumhurbaşkanının tek başına sözleşmeyi feshetme yetkisinin olmadığını belirtti. Bu kararın hukuk devleti anlayışına uymadığını kaydeden Aslı, “Danıştay’da 5 üye var. 5 üyeden 3’ü ‘Hayır yürütmenin durdurulması kararına yer yok’ dedi. Ama geri kalan 2 üye ise tez gibi bir karar yazdılar ve karşı oy verdiler, ‘Burada yürütmeyi durdurma kararı verilmeli’ dedi. Orada hukukun ölmediğini anladık. Biz o karara da itiraz ettik. Yürütmeyi durdurma verilmeden sonra dosya hakkında esas karar verilmek üzere Danıştay dairesinde işlem görecek” diye konuştu.   ‘Sesimizi çıkardıkça var olacağız’   Gelincik Merkezi olarak yürüttükleri çalışmalara dikkat çeken Aslı, günün her an ve saatinde işlem aldıklarını belirtti. Aslı, şöyle konuştu: “Şiddet gören, durumu acil, o an belki de ölüm tehlikesi altında olan kadınlara ulaşabilmemiz için açılan bir hattır. Türkiye’nin her yerinden başvuru alıyoruz. Bazen boşanmayla ilgili ne yapacağını bilmeyenler arıyor. Hukuki destek veriyoruz. Ama asıl özelliği acil bir hat olması. KADES’i (Kadın Destek Uygulaması) mutlaka indirin. Sokakta yürürken ısrarlı takip mağduru olabilirsiniz, evinizde şiddet mağduru olabilirsiniz. O KADES hayat kurtarıyor. Bastığınızda en yakın polis ekibi geliyor. Ve şikayetlerde bulunun. Siz şikayette bulunmadığınız sürece, kayıtlara bile girmeyen bir sürü şiddet vakası görünür olmuyor. Bizler 200 avukat Gelincik Merkezi olarak çalışıyoruz. Ankara Barosu Eğitim Merkezi’nde nöbet tutuyoruz. Görüşmeleri yüz yüze alıyoruz. Telefonla bilgi veriyoruz ama avukat atanmasını istiyorsanız mutlaka gelmeniz lazım. Ankara’daki bütün sığınma evlerindeki hukuki destekleri de biz veriyoruz. Kadınlara destek olmaya, onların yanında olmaya çalışıyoruz. Bizler sesimizi çıkardıkça var olacağız.”