Cemaatler boşluğu nasıl doldurdu: Tarikatta kalan Zeynep anlatıyor 2022-01-15 09:05:13   Öznur Değer   ANKARA - Bir dönem Nur Cemaati’nde yer alan Zeynep Duygu Bayır, yaşadığı baskı ve psikolojik şiddeti anlattı. Zeynep, “Benim gibi düşünen binlerce kadın var. Enes’in intiharı için biri ‘kaçabilirdi’ demişti. Nereye kaçacaktı, toplumdan, ailesinden nasıl kaçacaktı. Alternatifi neydi ya da var mıydı? Bir kaçımız yaptı bunu ama yetmedi” diyor.   Elazığ’da Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi 2’nci sınıf öğrencisi Enes Kara’nın ailesi tarafından kalmaya zorlandığı Nur Cemaati’ne ait tarikat evinde maruz kaldığı baskı sonucu intihara sürüklenmesi, devlet destekli tarikat ve cemaat gibi dini yapılanmaların toplum ve özelde gençler üzerinde yarattığı baskı iklimini yeniden gündeme getirdi. Enes’in ölümü kamuoyunda büyük öfke yaratırken, geçtiğimiz ay Antalya İlim ve Kültür Derneği'nin işlettiği kaçak cemaat yurdunda üniversite öğrencisi Mehmet Sami Tuğrul yemekhanede aşçı olan İhsan Güney tarafından “Deccali vurdum” denilerek katledilmişti. Aladağ’da, Ensar’da ve devletin desteklediği birçok cemaat ve tarikatın işlettiği yurt ve evlerde taciz, tecavüz, katliam, şiddet vakası karanlıkta bırakılıyor. Açığa çıkan olaylarda ise failler cezasızlıkla ödüllendiriliyor.   Enes’in yaşamına son vermeden önce yayınladığı videoda maruz kaldığı baskıyı, zorlukları ve denetimsizlikleri anlatması geçen seneden bu yana öğrencilerin barınma hakkı için gerçekleştirdiği eylem ve taleplerin haklılığını bir kez daha ortaya koydu. Öte yandan dijital medyada binlerce kişi“#TarikatYurtlarıKapatılsın” hastagıyla başlatılan eylemlere destek verdi.    Çocukluğunda tarikat ve cemaat gibi dini yapılanmalarla tanışan, burada istismara maruz kalan Zeynep Duygu Kırbayır, Nur Cemaati’nde bir dönem Kur’an hocalığı da yaptı. Uzun yıllardır hak savunuculuğu yapan ve kendini Antikapitalist Müslüman olarak tanımlayan Zeynep, yaşadığı süreci ve cemaatlerin içeriğini ajansımıza anlattı.    ‘Toplumsal güveni aileden bahsettiler’   Erzurum’da doğup büyüyen ve 14 yaşında gittiği Kur’an kursunda tarikatla tanışan Zeynep, Enes’in intihara sürüklendiği Risale-i Nur tarikatında bulunduğunu aktardı. “Ben neden bir cemaati tercih ettim” diye soran Zeynep, o sürece dair şunları paylaştı: “O zaman babam yeni vefat ettiği için maaşımız bağlanmamıştı ve durumumuz maddi olarak çok kötüydü. Toplamda beş kardeştik, annemin aklına tek gelen şey Kur’an kursuydu. Aç kalmayacağımız ve hayata devam edebileceğimiz tek yerdi. Daha ‘güvenli’ bir alandı. Yoksul bir ailenin, annenin bundan başka bir alternatif bulamamış olması, sosyal devlet eksikliğinden geliyor. ‘Allah’ diyen ne yapabilir, çocuğuna ne kadar zarar verebilir ki diye düşünüyor. Toplumsal olarak güveni oradan beslediler.”   ‘Ayda bir ‘çarşı izni’ne çıkabiliyordum’   Erzurum’dan İstanbul’a medrese eğitimi için geldiğini ve 12 ay medrese eğitimi aldığını dile getiren Zeynep,  ayda bir “çarşı izni” olduğunu, onun dışında dışarı çıkamadığını söyledi. Söz konusu yerde zamanın kendisi için çok zorlu geçtiğini vurgulayan Zeynep, “Kendim tercih ettiğim için aileme karşı sesimi çok çıkarmıyordum. İçine girdikçe psikolojim bozulmaya başladı. Baskı ile sizi dönüştürmeye çalışıyorlar. Dönüşmüyorsanız, kişiliğinize laf ediyorlar. ‘Sen daha Allah’ı anlayamamışsın, Allah sana hidayet versin’ gibi söylemlerle size baskı kuruyorlar” dedi.   ‘Başımızda ‘vakıfe’ olarak adlandırılan ablalar vardı’   Medrese eğitimi aldığında 12 kadınla birlikte kaldıklarını ve başlarında “abla” diye tarif edilen bir kişinin olduğunu ifade eden Zeynep, sözlerine şöyle devam etti: “Ablalar ‘vakıfe’ olarak isimlendiriyorlar. Psikolojik baskıları oluyordu. 12 ayın sonunda mezun olduğunuzda Türkiye’nin farklı bölgelerine gönderiliyorsunuz. Siz de ‘vakıfe’ oluyorsunuz. Birileri tarafından başarılı, yüce görünüyorsunuz. Ben de öyle olacağımı düşündüm ama o süreçte rahatsız olduğum çok şey vardı ve bu durum onları da rahatsız etmişti. Bir yılda çok şey yaşadım ve buna tanıklık ettim. Ve yaşananlara itiraz ettiğimde ‘Zeynep senin mezhebin, meşrebin oturmamış seninle devam edemeyeceğiz’ dediler. Sabah namazları meselesi ve bütün ritüelleri dini eziyete dönüştürdüler. Bunu yaparken, çocukları ve gençleri kullanıyorlar.”   ‘Antikapitalist Müslümanlığa geçtim’   İnsanların kafasını karıştırdığı gerekçesiyle cemaatten kovulduğunu aktaran Zeynep, sonrasında Erzurum’a gitmek istemediği için İstanbul’da bir öğrenci yurdunda kalmaya başladığını söyledi.  Bir süre sonra Antikapitalist Müslümanlarla tanıştığını kaydeden Zeynep, “Bu mesele yanlarına kar kalmasın istedim, anlattıkları o kurguyu yanlarına bırakmak istemedim. Bunlarla mücadele etmek istedim. Bir hak savunuculuğu sürecim başladı. Sadece cemaatler değil, din hangi alanda tahakküm altına alınmışsa oradaydım. Benim orada gençliğim, çocukluğum geçti. Öyle klasik şekilde bilinçlenelim demiyorum, bu çok kolay olmayacak. Bir yapılaşma meselesi var. Hayatınızda adını hiç duymadığınız birçok yer cemaate, tarikata ait. Hiçbir zaman o yurtlara gelen bağışlar, kıyafetler öğrencilere dağıtılmazdı. Önce hocalara, sonra ne kalırsa yavaş yavaş aşağı doğru gelirdi” sözlerine yer verdi.   ‘Enes nereye kaçacaktı?’   Cemaat yurdundan çıkıp hak savunuculuğuna geçiş sürecinde birçok tepki aldığını, başörtüsünü çıkarma noktasında da baskılara maruz kaldığını dile getiren Zeynep, şöyle devam etti: “Öyle sembolik örtünme biçimim yok. Dinsel örtünen bir kadınım ve öyle bir anlayışa sahibim. Geleneksel din anlayışına sahip olmadığım için bazı kesimler saldırganlaşıyor. Kendi bulunduğum alanda ve çevrede elimden geleni yapıyorum ve tepki de alıyorum. Benim gibi düşünen binlerce kadın var. Enes’in intiharı için biri ‘kaçabilirdi’ demişti. Nereye kaçacaktı, toplumdan, ailesinden nasıl kaçacaktı. Alternatifi neydi ya da var mıydı? Bir kaçımız yaptı bunu ama yetmedi.”   ‘Eğitim ve akademilerde Hakyol cemaati önde’   Cemaat ilişkileri ile rant alanının genişlediğini, tanışıklığın ve çıkar ilişkilerinin arttığını ifade eden Zeynep,  iktidarın bu cemaatlere bağlı olduğuna dikkat çekti. Zeynep, ülkenin birçok yerinde birçok cemaatin varlığına da işaret etti. Eğitim alanı ve akademilerde Hakyol isimli cemaatin önde olduğunu söyleyen Zeynep, Diyanet’in cemaatleri beslediğini vurgularken, “Her gelen cemaatin düşüncesini taşıyor ve bulunduğu alanda uygulamaya çalışıyor. İktidar o kadar İslamcı bir yerden geldiği için cemaatler kendi talepleri noktasında devlet yapılanması talebinde bulunuyorlar. Bu ağın beslenmemesi gerekiyor. Bu cemaatler kültür-dernek adı altında birçok vakıf ve kuruluş açıyor. Cemaat adı altında daha iyi fon aktarılması için vakıflar kurdular” şeklinde konuştu.   ‘Ne yaşadıklarına yabancı değilim çaba gösteriyorum’   Devletin sorumluluğunu yerine getirmek zorunda olduğunu vurgulayan Zeynep, “ Enes gibi gençlerin, çocukların o alandan nasıl çıkarılması gerektiği konuşulmalı. Bunu söylediğim için cemaatçilik ile suçladılar. 16 yaşındaki iken toplum böyleydi, 20 yıl geçti halen aynı. İnsanların ne yaşadığına yabancı değilim ve çaba gösteriyorum. Devletten de bunları talep etmek zorundayız, çocuklar ücretsiz eğitim almak zorunda, o güvenli alanı sağlamak zorunda” sözlerini kaydetti.    ‘Bir nedeni yoksulluk diğeri aile baskısı’   Çocuklar ve gençlerin cemaatlerde kalmalarının bir nedeninin yoksulluk bir nedeninin ise aile baskısı olduğunu belirten Zeynep,  ailelerin cemaatleri “Daha dindar ve güvenilir” yerler olarak tanımladığını vurguladı. Gülen cemaatine yapılan operasyonla cemaatlerin sonlanmadığını ifade eden Zeynep,  “Onlar daha farklı bir örgütlenme biçimi ile devletin bütün hiyerarşik yapısının içindeydiler. Bu tarikat ve cemaatlerin çoğunun cemaatle bağlantısı olduğunu iyi biliyoruz. Bu bir yandan ailelerde çocukları için statü anlamına geliyor. Yer edinme,  ekonomik olarak belli bir ödenek ile çocuğunu ‘güvenli bir alanda’ yetiştirebilme anlamını taşıyor. Bunu kolay elde edemeyen yoksul aileler var. Öte yandan cemaat ve tarikatlar sadece yoksulluğun olduğu yerlerde büyümüyor. Yokluk yaşamayan farklı sınıflardan insanlar da bu yapıların içinde ” dedi.    ‘Alternatif olmaktan çıkarılması gerekiyor’   Cemaat ve tarikatlara ait yurt ve mekânlarda belirli kurallara göre hareket edildiğini dile getiren Zeynep, “Namaz kılmak, teşbih çekmek gibi kurallar var ve kurallara uyma şartı var. Cemaatleri, tarikatları kapatarak bir şeyi çözemezsiniz. Neyi talep ediyoruz? Resmi alanlar mı buralar? Enes bir cemaat evinde öldürüldü. Bir çocuğun o noktaya gelmesinde toplumun birçok kesiminin paydası var. Tarikat ve cemaatleri kapatamazsınız ama gençlere alternatif alan olmaktan çıkarabiliriz. Devlet buna müdahale edebilir ve denetleyebilir” şeklinde konuştu.   ‘Cemaat ve tarikatlar bu boşluğa nasıl sığdı’   Tahmin edilenden daha fazla öğrencinin söz konusu yurtlarda kaldığını söyleyen Zeynep,  devletin ve siyasi erklerin hapishane yapmakla övünmesi yerine yurt yapmakla övünmesi gerektiğine değindi. Zeynep, ailelerin ve muhalefetin bu nokta sorumluluğuna da şu sözlerle dikkat çekti:  “Aileler çocuklarının üstün yararını gözetmiyor. Cemaat ve tarikatlar bu kadar boşluğa nasıl sığıyor.  Sızdıkları boşluklar bir gençlik meselesi haline gelmişse, bu boşluğu muhalefetin neden değerlendirmediğini de tartışmak gerekiyor. Onların yarattığı alanların alternatifini yaratmadığımız ve devlet kendi üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediği müddetçe, tarikat yurtlarında daha çok gencin sıkıntılarını duymuş olacağız.”   ‘Bir cemaatin içinde olmak kendini tanınır kılmayı da getiriyor’   Zeynep, iktidarın zihniyetiyle ilgili problemlerin olduğunu söylerken, gençlerin karamsar ve umutsuz bir şekilde geleceksizliğe itildiğini ifade etti. Ailelerin kapıldığı yanılgılı durumları eleştiren Zeynep, “Çocuğu Kur'an kursunda hafız olmuş, hoca olmuş. Onu göre ‘cennete götürecek elçi olmuş’. Çünkü buna inandıran statükocu din anlayışı var. Buna inandırılan hazır bir topluluk var. O toplumu bir arada tutabilme hali, toplumunda ihtiyacı olan bir şey. Bizim bu alanları alternatifleriyle boşaltabileceğimiz doğru mekanizmaları tartışmamız lazım. Ne yapılmayacağını çok iyi biliyoruz. Türkiye'nin toplumsal muhalefeti siyasi muhalefetten çok daha ileri gibi geliyor.  Ne yapabileceğimize dair birlikte yol bulabiliriz” dedi.    ‘Cemaatler ve tarikatlarla işbirliği’   Enes’in intiharından sonra birçok gencin kendisine ulaştığını kaydeden Zeynep, kendisine ulaşan gençlerin kimliklerinden kaynaklı sahte hesaplardan yazdığını belirtti. Zeynep, “Enes’in yaşadığının on katını yaşadım. Odalara kapatıldım, ıslah edilemeyen bir çocuktum. Enes’in yaşadıkları da çok ağır ve bununla yüzleşmek çok zor. Bazen doğru olup olmadığını düşünüyorsunuz ve bir süre sonra doğruluğun ne olduğunu arıyorsunuz. İstemediği bir üniversite de istemediği bir bölüm ve istemediği ebeveynlere sahip. Kontrol edebildiği, bir söz söylediğinde o söze biat eden bir kitle oluşturmak istiyor. Buna gücü yetmediğinde cemaatler ve tarikatlarla da işbirliği yapıldığını biliyoruz. AKP’den önce de yapılıyordu AKP ise göze soka soka yapıyor” sözlerini kullandı.