Aysel Tuğluk’un arkadaşları: Mücadele sırası bizde 2022-01-15 09:01:53   Dilan Babat   ANKARA - Aysel Tuğluk’un mücadele arkadaşları devletin Aysel’e bir özür borçlu olduğunu belirterek,  ATK’nin AKP’nin cezaevlerinde devreye soktuğu fili idam cezasına ortak olduğunu söyledi. Kadınlar, Aysel’in milyonlar için mücadele ettiğini hatırlatarak şimdide milyonların Aysel için mücadele etmesi gerektiğinin çağrısında bulundu.   Kürt siyasetinin önemli ismi ve simalarından olan, bütün kadınlar için mücadele eden ve Türkiye’nin ilk Eşbaşkanı olan Aysel Tuğluk, 5 yılı aşkın süredir Kocaeli Kandıra F Tipi Cezaevi’nde tutuluyor. Cezaevi’nde tutulduğu süreçte sağlık sorunları yaşamaya başlayan ve “demans” teşhisi konan Aysel’in sağlık durumu her geçen gün daha da ağırlaşıyor. Kocaeli Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) Aysel hakkında verdiği “cezaevinde kalamaz” raporuna karşı İstanbul ATK’nin “cezaevinde kalabilir” yönünde rapor oluşturulması dünyanın dört bir yanında tepki ile karşılanırken, Adalet Bakanlığı sessizliğini korumaya devam ediyor.    Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Milletvekilleri Tuğba Hezer ve Besime Konca, Aysel Tuğluk’un yaşadığı sağlık sorunları, ATK’nin raporu, Adalet Bakanlığı’nın sessizliği ve yürütülen politikalara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.    ‘Aysel her birimizde bir iz bıraktı’   Aysel Tuğluk’un Türkiye siyaset tarihinin ilk kadın eşbaşkanı olduğunu ve bunun başlı başına sadece Kürtlerin değil, Türkiye’deki milyonlarca kadın açısından sembolik bir anlam taşıdığını belirten Tuğba, “Kürt kadın mücadelesinde verdiği bedellerle eşbaşkanlık sisteminin ilk temsiliyeti ve vücut bulmuş halidir. Aysel Türkiye hapishanesinde sağlık sorunları ile birlikte rehine olarak tutuluyor. Aysel mücadelesi boyunca kararlığı, duruşu ile kadınların Türkiye toplumundaki sorunlarına yaklaşımı, naifliği ile birlikte her birimizde bir iz bıraktı” dedi.    ‘Aysel Tuğluk’un yaşamına kast ediliyor’   Aysel Tuğluk’un “hapishanede kalamaz” raporuna rağmen devletin Aysel’i dört duvar arasında bırakma ısrarını “Aysel şahsında kadınlara bir mesaj verilmek isteniyor” sözleriyle yorumlayan Tuğba, “Kürt kadınları olarak Türkiye, Kürdistan ve Ortadoğu’da bir toplum değişimin kadın özgürlüğü ile başarabileceğinin inancını ortaya koyduk. Kadını özgürleştirmek için mücadele verdiği toplumlarda faşist rejimler ilk olarak kadınları seçiyor. Değişim ve dönüşüm gücüne sahip olan kadınlar onların karşısına bir tehdit olarak çıkıyor. Bu tehdidi bertaraf etmenin kendince yollarını arıyor. Aysel Tuğluk’u rehin tutarak ve onun yaşamını kast ederek yapmaya çalışıyor.  Bu rejimin Kürtlerin demokratik mücadelesine bir saldırısı var. Ama bu saldırıyı en dirençli kadınlara yönlendiriyor. Aysel Tuğluk hapishanede sağlığını kaybetti. Sağlıklı bir birey olarak o hapishaneye girdi. Devletin saldırı politikalarının sonucu Aysel’in sağlığı bu hale geldi” diye belirtti.   ‘Aysel şahsında Kürt halkına ve kadınlara mesaj verildi’   Aysel Tuğluk’un annesi Hatun Tuğluk’un cenazesinde yaşanılan ırkçı saldırıyı hatırlatan Tuğba şöyle devam etti: “O süreçte Aysel Tuğluk annesinin ölüm haberi ile annesinin cenazesine eşlik etmek için oradaydı. Hiçbirimizin yaşamak istemediği bir saldırı yaşadı ve bu acıyla kimse baş edemez. Annesi Dersim'de defnedildi ve ona da eşlik edemedi. Aysel annesinin cenazesine yapılanlardan kaynaklı kendisini de suçluyor. Pek çok yönüyle Aysel şahsında direnen, mücadeleci kimliği şahsında hepimize bir mesaj verildi. Bu iktidar Hatun anne ve Aysel şahsında Kürtlere yapabileceği saldırının üst aşamalarının olduğunu gösterdi.”   ‘ATK fili idam cezasına ortak oluyor’   İktidarın tutuklamalarla Kürt mücadelesinin önünü kesmek istediğini ancak tutuklamalar ve baskılara rağmen istediğini elde edemediğini kaydeden Tuğba, “Bunun başka bir yöntemi olarak hapishanelerde fili idam uygulamasını ortaya koyarak gerçekleştirmek istiyor. ATK’nin verdiği raporlar  ‘cezaevinde kalabilir’ raporları değil, ‘cezaevinde ölebilir’ raporlarıdır. Saldırı bir parçası olarak ATK, ‘Hipokrat’ yeminine göre değil rejime bağlı olarak bu kararı veriyor. İnsanların hayatlarını kurtarmaya yeminli olan hekimler cinayete teşebbüs ediyorlar. Bunun en somut hali budur. ATK’nin aldığı kararlar ölüm getiriyor. Bu ölümlerin sebebi salt sadece rejimin suçu değil, rejimin kararlarına biat eden ve eksiksiz yerine getiren ATK’de suçlu. Aysel Tuğluk hakkında Kocaeli Hastanesi tarafından verilen bir karar var ama ATK yaptığı beş dakikalık görüşmede ‘cezaevinde kalabilir’ kararı verebiliyor.  ATK’nin yaptığı fili idam cezasına ortak olmaktır. Hasta tutsakların durumu her geçen gün ağırlaştıkça ATK bunun hesabını veremez” şeklinde konuştu.   ‘Aysel’e ses olma zamanı’   “Aysel sadece kendisi için değil, milyonlarca kadın için mücadele etti ve bu yüzden şuan tutsak” diyen Tuğba, bu tutsaklık süresince devletin kendi kanunlarını uygulamadığına değindi. Tuğba, “Onlara, bizler için verdikleri mücadelenin sonucu olarak bu bedel ödetiliyor. Aysel Tuğluk ve diğer tutsaklar için adalet dilenmiyoruz. Olması gereken şeyi istiyoruz.  Aysel ve diğer tutsaklar bizler için o dört duvar arasındalar ve onları çıkarmak boynumuzun borcudur. Aysel milyonlar için mücadele verdi ve milyonlarca kadın Aysel’i hapishaneden çıkarmak için yan yana gelmeliyiz. Milyonlar isterse devletin dört duvar arasında tutsaklara dayattığı fili idam cezasını durdurabiliriz” çağrısında bulundu.    ‘Erkek egemen siyaseti yıkmak için mücadele etti’   Aysel’in bir kadın, hukukçu ve Dersim’li olarak mücadele ettiği süreç boyunca arkadaşlarında izler bıraktığını söyleyen Besime Konca ise, Dersim Katliamı’nda sağ kalan Aysel’in ve ailesinin kimliğini, Kürtlüğünü, özgürlüğünü esas alarak mücadele etmesinin çok değerli olduğunu dile getirdi. Besime, “Bunun travması ile mücadele eden bir kadın arkadaş olarak Aysel bugünlere geldi. Örnek bir süreç olan eşbaşkanlık sisteminde ilk eşbaşkan olarak bu mücadelede yer alması, kadın iradesini, demokratik çoğulcu siyasetti, erkek egemenlikçi siyaseti yıkmak konusunda mücadele etmiş bir arkadaşımızdır. Eşbaşkanlık döneminde gülümseten anıları vardır. Aysel bu sistemi oturtmak, erkek egemen zihniyetine karşı mücadele ederek siyaseti özgürleştirmenin zorlukları içerisinde olan ve direngen olmayı, ısrar etmeyi gerektiren bir süreçte yer aldı” şeklinde konuştu.   ‘Nerede bir hukuksuzluk varsa oradaydı’   Besime, Aysel’in devletin zulmünden yeterince nasibini alan bir kadın olduğunu, Aysel’in abisinin 1980 tarihinde cezaevinde işkenceler sonucu katledildiğini belirtti. Besime, “Bunun ardından annesi ile birlikte metropole göç etmesi kimlik bilincini daha da geliştirdi. Buna rağmen adım atmayan,  DTK, DBP, HDP’de siyaset yapmak, Diyarbakır ve Van Milletvekili süreci geçirmek kolay bir şey değil. Bedel gerektiren, zorlukları göğüslemeyi gerektiren bir süreçti ve bunları bilen bir arkadaş olarak siyasete atıldı.  Asrın hukuk bürosunda görev almış ve Sayın Öcalan’ın avukatlığı konusunda doğrudan, insan hakları ve hukuku savunan bir arkadaşımızdır. Kadın olarak, politik olarak da siyasetten bütün alanlarda çalışmalarını yürüttü. Kobanê sürecinde DAİŞ’in saldırıları karşısında politik bir kişilik olarak çabaları çok fazlaydı. Nerede hukuksuzluk, trajedi, zorluk varsa bunun mücadelesini ve sorumluluğunu alan bir arkadaşımızdır” ifadelerini kullandı.    ‘ATK’nin AKP’den farkı kalmadı’   ATK’nin son yıllarda aşındığını, tıbbın ve genel politikanın dışında AKP’nin beklentilerine cevap olan bir kurum haline geldiğini belirten Besime, şöyle devam etti: “Yargı süreçlerinden tutalım, yerel mahkemelerine kadar hukuksuz süreçleri söz konusu.  Aysel politik bir rehinedir.  Kısmen adalet beklediğimiz ve bağımsız karar verebileceğini düşündüğümüz ATK’nin de mahkeme ya da AKP’nin politikaları gibi karar alması kabul edilecek bir durum değil. Oysa ATK’ye ‘Hipokrat’ yemini hatırlatmak isteriz. Yerel sağlık örgütleri, ‘cezaevinden kalamaz’  kararları alınmasına rağmen ATK’nin tam tersi karar vermesi politik bir yaklaşım olduğu açık bir durum. Bu kurumu teşhir etmek lazım.  Geçmiş yıllarda da çok acil tahliye edilmesi gereken hastalar varken, hastanelerde öldüler ve öldükleri gün tahliye kararları verdiler.  Mehmet Emin Özkan yaşı ve hastane hastane dolaşmasına rağmen tahliye edilmiyor. 80’cilerin işkencecilerinden farklı değiller. AKP’nin açık bir şekilde düşman hukuku uygulamasından farklı değil ATK’nin kararları.”   ‘Devlet Aysel’e bir özür borçlu’   Aysel şahsında çok açık ve adil olmayan bir süreç yaşandığını ve bu zincirlemenin yıllardır yaşandığını vurgulayan Besime, “Parlamentoda da çoğu kere politik kadınlar olarak, teşhir edildik, sözlü olarak tacizlere uğradık. Aysel arkadaşımız da çoğu kez hedef gösterildi. Fakat tutuklayıp rehin almak durumu daha da ağırlaştırıyor. Binlerce hasta tutsak bu riski yaşıyor. Ölümler gittikçe sıklaştı. Açık bir idam uygulamasıdır bunu yapmak. Hasta tutsaklar ve Aysel özelinde kampanyalar yürütmek önemlidir ama bunu toplumsallaştırmak lazım. Bütün hukuki kurumlar birlikte hareket ederek, bundan ısrarcı olması lazım. Hukuki gerekçeleri deşifre ederek mücadele yürütmek lazım. Aysel’in yaşadığı sağlık sorunu hükümetin doğrudan payı var.  Annesi’nin cenazesine yapılanlar insanlık suçu. Devlet Aysel’e bir özür borçlu. Birlikte kaldık ve travmasını çok yaşadı.  Doğrudan kendisine bir mesaj olduğunu, geçmişte yaşananlarla bağlantılı olduğunu her defasında bizlere söyledi.  Devlet de bunu bilerek yaptı.  Aysel’i sahiplenmek ve bir an önce çıkarılması gerektiğini başta mücadele arkadaşları olarak çok şey yapmamız lazım.  Sadece bizim sorumluluğumuz değil, herkesin sorumluluğudur” çağrısında bulundu.