Sincan Cezaevi’nde bir tutsak ihlallere karşı ölüm orucuna başladı 2021-12-30 09:03:37     Dilan Babat   ANKARA - Sincan Cezaevi’nde bulunan tutsak Sibel Balaç, adil yargılanma, hasta tutsakların serbest bırakılması ve cezaevlerinde artan hak ihlallerinin son bulması talebiyle ölüm orucuna başladı. Sibel’in avukatı Ceren Yılmaz, Sibel’in tutuklu bulunduğu dosyada delilin ortada olmadığını belirtirken, müvekkilinin sesinin duyulması çağrısında bulundu.   Kanun Hükmünde Kararname’lerle (KHK) işten atılan kamu emekçilerinin 9 Kasım 2016’da Ankara Yüksel Caddesi'nde başlattığı "İşimizi geri istiyoruz" eylemine destek veren Sibel Balaç'ın da aralarında olduğu 20 kişi, 10 Aralık 2018’de gözaltına alınmış, Sibel ve bir kişi 18 Aralık 2018 tarihinde tutuklanmıştı. Sibel’e yargılandığı davada 8 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası verilmişti. 3 yıldır Sincan Cezaevi’nde tutulan Sibel, adil yargılanma,  artan hak ihlallerinin son bulması ve hasta tutsakların tahliye edilmesi talepleri ile cezaevlerinde 2000 yılında gerçekleştirilen katliamın yıldönümü olan 19 Aralık’ta ölüm orucuna başladığını ailesi ve avukatları aracılığıyla duyurdu.   Halkın Hukuk Bürosu (HHB) avukatlarından Ceren Yılmaz ve annesi Nuray Balaç, Sibel’in durumuna ilişkin konuştu.   Çıplak aramaya maruz bırakıldı   Sibel’in öğretmen olduğunu ve kamuda öğretmenlere dönük mobbinge, baskılara karşı işini bıraktığını ve Yüksel eylemcilerinin “İşimizi geri istiyoruz” eylemlerine destek vermeye başladığını söyleyen Ceren, Ankara’dan Tekirdağ’a ailesinin yanına giderken otogarda, arama kararı olmamasına rağmen gözaltına alındığını ve otogarda çıplak aramaya maruz kaldığını ifade etti. Ceren, “Arama esnasında Sibel’in üzerinden bir kart çıktığı iddia ediliyor. Ancak Sibel başından beri kartın tabletinde takılı olduğunu söylüyor ama tutanağa kıyafetlerinden çıktı diye geçilmiş. Çıplak aramaya ilişkin suç duyurularını yaptık ama kamera kayıtları olmadığı için takipsizlik kararı verildi, ardından AYM’ye başvurduk. Bu gözaltından sonra Sibel adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı” dedi.   ‘Dosyanın asıl delili ortalıkta yok’   Sibel’in 3 ay boyunca düzenli bir şekilde adli kontrol şartlarını yerine getirdiğine dikkat çeken Sibel, 2018 Aralık ayında Yüksel eylemlerine dönük gözaltı operasyonlarında Sibel’in de aralarında olduğu 20 kişinin gözaltına alındığını anımsattı. Gözaltıların ardından Sibel ile birlikte bir kişinin tutuklandığını aktaran Ceren, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sibel’in Yüksel eylemlerine katılma gerekçesi ile tutuklandığı dosya 28’inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından ayrıldı. Dosyanın ayrılmasından sonra Sibel Ankara otogarında gözaltına alındı. Otogarda Sibel’in üzerinden çıktığı iddia edilen kart bu dosyanın ana delili gibi gösterilmeye başlandı. Biz dosyanın her aşamasında kartın aslının getirilmesini istedik, ancak emniyet yazı gönderdi, ‘kartın kendilerinde olmadığını’ belirtti. Sibel’in yargılandığı süre boyunca bu kart hiçbir zaman dosyaya gelmedi ve kartın içerisinde ne olduğu bilinmiyor.  Ancak Sibel bu kart ve Yüksel eylemlerine katıldığı gerekçesiyle çok hızlı bir yargılanma ile 8 yıl 1 ay 15 günlük bir ceza aldı. İstinaf mahkemesi cezayı hızlı bir şekilde onandı ve dosya şu an Yargıtay’da.”   Cezaevi idaresi mektubuna el koymuş!   Ceren, Sincan Cezaevi’nde parmak izi dayatmasının olduğunu ve Sibel’in parmak izi uygulamasını insanlık onuruna aykırı olduğu için kabul etmediğini dile getirirken, müvekkilinin hak ihlallerine tepki gösterdiği için hakkında çok fazla disiplin ve hücre cezaları verildiğini belirtti. Hücre cezalarının bir gün aralıklarla uygulandığını kaydeden Ceren, “Mevzuatta hücre cezalarının 20 gün aralıksız yapılacağı söyleniyor ama cezaevi ara formül olarak bir gün olarak hücre cezasına ara veriyor. Bir gün ara verilmesi, insanın normale dönmesi için yeterli değil tabi ki. Ama ara bir gün boşluk verince 20 gün kesilmiş oluyor ve yeniden başlıyor. Bu durum da insani değil. Sibel tutuklandığından beri hücre cezası çekiyor. Bir yandan da hücre cezaları verilmeye devam edilirken, gardiyanların Sibel hakkında tuttuğu tutanaklar üzerinden Ankara Batı Asliye Ceza Mahkemesi’nde birçok dosyası var” ifadelerini kullandı.    Mektubu gönderilmedi   Cuma günü Sibel’i görmeye gittiğini ve ölüm orucuna başlamadan önce arkadaşına kendisine yönelik ihlalleri belirten bir mektup yazdığını aktaran Ceren, hapishane idaresinin mektubu göndermediği gibi Sibel’e mektup hakkında yasaklanma kararı olduğunun tebliğ edilmediğini ifade etti. Ceren, “Sibel ölüm orucuna başladığına dair hapishane idaresine bir dilekçe yazdıktan sonra hapishane idaresi Sibel’e; ‘Tamam biz senin mektubunu gönderiyoruz’ demiş. Yasaklama kararı neden bugüne kadar tebliğ edilmedi. Sibel ölüm orucuna başladıktan sonra mektubu verileceği belirtilmiş” şeklinde konuştu.   Hasta tutsakların serbest bırakılması ve adil yargılanma talebi   Sibel’in 19 Aralık tarihinde ölüm orucuna başladığını ve ölüm orucuna başlama taleplerinden birinin de hasta tutsakların serbest bırakılması olduğunu vurgulayan Ceren, “Sibel’in kendisi de sağlık sorunları nedeniyle çokça sorun yaşadı. Sibel uzun yıllardır rahatsız ve tedavisinin aksatılması onun duymama güçlüğünün artmasına neden oluyor. Bir kulağı çok az duyuyor. Bu süreçte hastaneye götürülmediği için hasta tutsakların yaşadıklarını biliyor. O da haberleri alıyor, Ali Osman Köse’nin en son Garibe Gezer’in yaşadıklarından haberdar”  sözlerini kaydetti.   ‘Bir şey olmadan sesini duysunlar!’   Kızı Sibel’in hakkını aradığı için tutuklandığını söyleyen Nuray Balaç ise, şunları belirtti: “Sibel sesinin duyurulması için ölüm orucuna başladı.  Ben evladımı ne zorluklarla büyüttüm, bu duruma düşsün diye mi? İnsan artık haklarını arayamayacak mı? Evladımı nasıl kurtarabilirim bilmiyorum. Kızımın davasını sürekli uzatarak en son 8 yıl ceza verdiler. Ben bir evladımı kaybettim bu evladımı kaybetmek istemiyorum. Hak aramak suç mu, Hakkımızı arayamayacak mıyız? Ben evladımı zorluklarla büyüttüm, ben evladımın arkasındayım. Haksız yere bir insan bu kadar içeride tutulmaz. Evladıma bir şey olmadan sesini duysunlar. Görüşe gittiğimde kızımın durumu iyi değil, hücre cezaları var, artık nasıl bir adalet ise. Hücre içerisinde hücre nedir. Benim evladım sadece hakkını aradı, hakkını aramaktan başka bir şey yok.”