DİSK Şube Sekreteri Zeynep Demir: ILO 190 onaylansın! 2021-12-06 09:02:02     DİYARBAKIR - DİSK’in ILO 190 Sayılı Sözleşmesi’nin onaylanması için başlattığı kampanyaya ilişkin konuşan DİSK Diyarbakır 1 Nolu Şube Sekreteri Zeynep Demir Akçer, Sözleşme’nin Türkiye tarafından da bir an önce onaylanması gerektiğini vurguladı.   Uluslararası Çalışma Örgütü (IL0), ilk kez Haziran 2019 tarihinde toplanan Uluslararası Çalışma Konferansı’nda çalışma yaşamının en yakıcı sorunlarından biri olan şiddet ve tacizin önlenmesine yönelik uluslararası standartları içeren 190 Sayılı “Şiddet ve Taciz Sözleşmesi”ni onayladı. Konferans ayrıca, 190 Sayılı Sözleşme’ye eşlik eden 206 Nolu Tavsiye Kararı’nı da kabul etti. Bu belgelerde ortaya konulan çerçeve çalışma yaşamında şiddet ve tacizin ele alınması ve önlenmesi için açık bir yol haritasını ortaya koyuyor. Sözleşmenin kabulünden sonra ülkelerin onayına açılan 190 Sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi Ekvador, Fiji, Namibya, Somali ve Uruguay’ın onaylamasından sonra 25 Haziran 2021’de yürürlüğe girdi. Türkiye ise henüz bu sözleşmeyi onaylayan ülkeler arasında yer almıyor.   Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Diyarbakır 1 Nolu Şube Sekreteri Zeynep Demir Akçer, ILO 190 Sayılı Sözleşme’nin Türkiye’de onaylanması için yürütülen kampanyaya ilişkin değerlendirmede bulundu.   ‘Kadınlar açısından önemli bir sözleşme’   ILO 190 Sayılı Sözleşmesi’nin özellikle işyerlerinde şiddet ve tacize uğrayan kadınlar açısından önem taşıdığına dikkat çeken Zeynep, “İstanbul Sözleşmesi ve ILO 190 Sayılı Sözleşme birbirini kapsayan sözleşmelerdir. Özellikle işyerinde çalışan kadınların yaşadığı şiddet, taciz ve mobbinglerin önüne geçebilmek adına önem taşıyor. Bu açıdan ILO 190 Sayılı Sözleşme’nin ve İstanbul Sözleşmesi’nin Türkiye tarafından kabul edilmesi için 25 Kasım’da kampanyamızın startını vermiş olduk. Kampanyamızı 25 Kasım’da başlatmış olmamız bizim için çok anlamlı” dedi.   ‘Kampanyamızı büyüterek devam edeceğiz’   Zeynep, birçok ülkede yürürlükte olan Sözleşme’yi Türkiye’nin de bir an önce imzalayarak uygulaması gerektiğini belirtti. İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükte olmasına rağmen kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda eksik bir yaklaşım söz konusu olduğunu kaydeden Zeynep, “Bu kapsamda eksik kalınan kısımların doldurulması için hem toplumsal hem de siyasal alanların bir bütün olarak ortak çalışıp bu sorunların giderilmesi için mücadele etmesi gerekiyor. Bizler de DİSK’li kadınlar olarak İstanbul Sözleşmesi ve ILO 190 Sayılı Sözleşme için diplomasi çalışanlarıyla, siyasi partilerle ve sivil toplum örgütleriyle bir araya gelip kampanyamızı büyütmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.   ‘İlk işten çıkarılanlar kadınlar oldu’   Pandemi döneminin çalışan kadınlar açısından dezavantajlı bir dönem olduğuna dikkat çeken Zeynep, işyerlerinde yaşanan eşitsizliklerin bu dönemde zirveye ulaştığını vurguladı. Zeynep, “Pandemi döneminde işyerlerinin yeterli oranda çalıştırılmaması ilk olarak kadın çalışanların işten çıkarılmasına neden oldu. Çalışan kadınların ise hem iş yükü arttı hem de emeği yok sayıldı. İşyerlerinde esnek çalışma sistemi düzenine geçildi ve evde de kadının yükü artırılmış oldu. Kadınların yükünün artırılması, fiziksel ve psikolojik olarak hasta olmalarına da neden oldu. Bu çerçevede DİSK olarak işyerlerinde ve kamusal alanda çalışan bütün arkadaşlarımıza çağrımız oldu. Bu çağrımızda işyerlerinde yaşanan eşitsizliklerin düzeltilmesi gerektiği ifade ettik” şeklinde konuştu.   Cinsiyet eşitsizliği derinleşti   İşyerlerinde ve kamusal alanda artan iş yükünün şiddetten farksız olduğunu vurgulayan Zeynep, şunları söyledi: “Türkiye’de kadın çalışan sayısı resmi olarak neredeyse erkek çalışan sayısının üçte biri oranında. Bu açıdan bile baktığımızda zaten var olan toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin görünen yüzünün, pandemi süreciyle daha da derinleştiğini görüyoruz. Özellikle çalışan kadının emeğinin sömürülmesi, hükümet ve toplum tarafından normalleştirilmeye çalışılıyor. Biz DİSK’li kadınlar için toplumsal ön kabuller, hiçbir zaman kabul etmeyeceğimiz bir şeydir.”   ‘Hizmet sadece kadının rolü değildir’   Zeynep, resmiyette var olan işyerlerinde kreş ve gündüz bakım evlerinin açılmasının kadın çalışan sayısına göre belirlendiğine değinerek, bu sorunun en çok yerel yönetimlerde ortaya çıktığına işaret etti. Zeynep, “Kreşlerin ve bakım evlerinin açılması ve bütün insanların cinsiyeti gözetmeksizin faydalanması gerekiyor. Fakat hükümet çalışan kadınların çocukları kreşe bırakmak yerine evde sürekli çocuklara bakması gerektiği gibi bir algı oluşturmaya çalışıyor. Ama bütün bunlara karşı bizler varız ve toplumun bütün kesimlerinde yer alıyoruz diyoruz. Hizmet ve bakım hizmetlerinin ise sadece kadının rolüymüş gibi algılanmasına da karşı çıkıyoruz. O yüzden var olan bütün hizmetlerin ve işyerlerinin cinsiyet ayrımcılığı yapmadan çalışanların eşit olması gerektiğini savunuyoruz. Bunun için kampanyamızı toplumsal cinsiyet eşitliği çerçevesinde uyguluyoruz” diye konuştu.