Ayşe Bingöl: Bakanlar Komitesi ‘Gurban grubu’ kararları konusunda ısrarcı olacak 2021-12-05 09:09:27   Nişmiye Güler   İSTANBUL - Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin “Öcalan-2” kararının da aralarında olduğu “Gurban grubu” kararları için başlattığı sürecin bir ilk ve önemli olduğunu belirten TOHAV Yönetim Kurulu Üyesi Ayşe Bingöl, Türkiye’nin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası infazında yasal değişikliği yapmak zorunda olduğunun açık ve net biçimde ifade edildiğini kaydetti.   Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını denetlemekle yükümlü olan ve üç ayda bir periyodik toplantılar gerçekleştiren Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi (AK BK) bu yılki son toplantılarını 30 Kasım-2 Aralık tarihleri arasında gerçekleştirdi. Fransa’nın Strasbourg kentinde yapılan toplantıda Türkiye, Ermenistan, Azerbaycan, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Hırvatistan, Finlandiya, Fransa, Gürcistan, Macaristan, İtalya, Litvanya, Kuzey Makedonya, Polonya, Moldova Cumhuriyeti, Romanya, Rusya Federasyonu, Ukrayna ve Birleşik Krallık’tan başvurular ele alındı.   ‘Gurban grubu’ kararlarının uygulanması için Komiteye başvuru   Toplantıda sonucu merak edilen ve kamuoyu tarafından da yakından takip edilen, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının infaz rejimine dair AİHM’in PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın başvurusu sonucu 2014 yılında karara bağladığı “Öcalan-2” kararının da içinde bulunduğu “Gurban grubu” kararları için hukuk ve sivil toplum örgütlerinin yaptığı başvuru idi. AİHM, Abdullah Öcalan’a verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası kararının infaz edilme rejimi itibariyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) işkence ve kötü muameleyi yasaklayan 3’üncü maddesine aykırı olduğu yönünde karar vermişti. AİHM bu kararı tutsaklar Hayati Kaytan, Emin Gurban ve Civan Boltan için yapılan başvurular için de vermişti. Türkiye’de yetkililerin AİHM’in bu kararlarını uygulamaması üzerine 26 Temmuz’da Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV), İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) tarafından Bakanlar Komitesi’ne bir bildirimde bulunuldu. Komite bu bildirim üzerine konuyu gündemine aldı. Kurumlar, Türkiye hükümetinin sunduğu beyan üzerine Ekim 2021’de Komite’ye bu konuda bir bildirim daha sundu.   İmralı tecrit sistemi   3 gün süren toplantıda kararların uygulanması surecini değerlendiren Komite, görüşme sonuçlarını yaptığı açıklama ile kamuoyuna duyurdu. Komite’nin, hukuk ve sivil toplum örgütlerinin başvurularında İmralı tecrit sisteminin ayrıntılarına yer verdiği kısım için Abdullah Öcalan’ın tutulma koşullarının AİHM önünde başka bir başvuru olarak gündemde olduğu ve İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) tarafından da sürecin takip edildiği gerekçesiyle Türkiye’ye bir tavsiye vermekten kaçınması dikkat çekti.   Türkiye’ye tavsiyeler   Komite, “umut hakkı”na dair ise Türkiye’nin bugüne kadar kararın gereklerini hiçbir şekilde yerine getirmediği tespitinde bulunularak, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının asgari süre infazından sonra gözden geçirilmesine dair bir inceleme mekanizması kurulması için yasal düzenleme yapılması ve diğer gerekli tedbirlerin gecikmeksizin alınması tavsiyesinde bulundu. Komite ayrıca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmış olup hükümlü bulunan kişilerin sayısı hakkında Türkiye’den bilgi istedi ve yetkilileri de “genel tedbirlerin uygulanmasında kaydedilen ilerleme hakkında” en geç 2022 Eylül ayı sonuna kadar bilgi sunmaya davet etti.    Başvurucu kurumlar içinde yer alan TOHAV Yönetim Kurulu Üyesi Ayşe Bingöl ile Komite’nin kararını ve sonuçları üzerinde konuştuk.   Karar 2014’ten bu yana Komite gündeminde   AİHM’in Türkiye’de ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarının infaz rejimi ile ilgili bazı kilit önemde kararlar aldığını hatırlatan Ayşe, bu kararlar içinde de 2014’te Abdullah Öcalan için, yine Hayati Kaytan, Emin Gurban ve Civan Boltan için verilen kararın olduğunun altını çizdi. Ayşe, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin AİHM’in, aleyhine karar verdiği ülkelerin kararı yerine getirmesi sürecini denetleyen mekanizma olduğuna işaret ederek, Abdullah Öcalan için verilen kararın da 2014’ten bu yana Komite’nin gündeminde olduğunu söyledi. Ayşe, “Ancak kararların değindiği konuların Türkiye’deki çok politik ve hassas meselelere değiyor olmasından büyük ihtimalle Bakanlar Komitesi şu ana kadar aktif toplantı gündemine almamıştı, buna ilişkin denetim sürecini. Ancak denetimini sürdürüyordu aktif toplantı gündeminde olmaksızın” dedi.   ‘Başvurular sürerse Komite İmralı tecridini gündemine alabilir’   Sivil toplum örgütleri olarak bu kararların Komite’nin gündemine girmesi için Temmuz ayında yaptıkları sunumu anımsatan Ayşe, iki defa Komite’ye önemli değerlendirmelerin içinde yer aldığı bildirimlerde bulunduklarını belirtti. Ayşe, Komite’nin bildirimi gündemine almasıyla denetim sürecini daha aktif ve etkili bir şekilde ele almaya başladığını ifade ederek, Komite’nin toplantı sonrası aldığı kararlara da dikkat çekti. Komite’nin İmralı’daki tecrit sistemine dair yaptığı değerlendirmeye değinen Ayşe, ilgili bölüme dair şu yorumda bulundu: “Komite bu toplantıda verdiği karar çerçevesinde, bu aşamada Komite tarafından bu konuda bir denetimin yapılmasına gerek duyulmadığını belirtiyor. Bu konuda AİHM’in önünde devam etmekte olan bir başvuru olduğunu söylüyor. Bunun mahkeme tarafından bir değerlendirmeye tabi olmasını bir gerekçe olarak sunuyor. Aynı zamanda CPT’nin yaptığı denetimin de altını çiziyor. Bu nedenle Komite şu aşamada bir karar vermeyeceğini dile getirmiş. Bunun kati bir karar olarak değerlendirilmeyebileceği, bu konuda yine STK’lerin çalışmalarını sürdürmeleri halinde ya da avukatların bu konudaki taleplerine Komite önünde devam edebilecekleri, bunun ikna edici bir noktaya vardığı zaman da bunun Komite tarafından dikkate alınabileceğini değerlendiriyorum. Ama bu aşamada İmralı’da devam etmekte olan tecride dair Komite bu kararların yerine getirilmesi denetiminde aktif bir rol üstlenmeyeceğinin işaretini vermiş oldu.”   ‘Türkiye yasal değişiklik yapmak zorunda’   Komite’nin “umut hakkı”na dair yaptığı tespitlerin önemli olduğunun altını çizen Ayşe, AİHM’in kararında, genel olarak o kararın yerine getirilmesi için atılması gereken adımlarla ilgili değerlendirmeyi devletin ve Bakanlar Komitesi’nin denetim sürecinin akışına bıraktığını belirtti. Komite’nin verdiği karar ile denetim mekanizması olarak mahkeme kararının yerine getirilmesi için atılması gereken adımları net bir şekilde belirlediğini ifade eden Ayşe, “Yasal değişiklik yapmalısın diyor Türkiye’ye. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının infazı rejimini, yasal değişiklikle değiştirmelisin diyor. Bu çok önemli. Ve bunun etkili bir şekilde gözden geçirilmesini sağlayıcı mekanizmalar oluşturmalısın, bu mekanizmaların oluşması için diğer gerekli önlemleri almalısın. Bu çok net bir yol haritası herhangi bir kuşkuya yer bırakmıyor. Dolayısıyla Türkiye, Konsey tarafından yasal değişiklik ve uygulama değişikliği yapmak zorunda olduğu ile ilgili net bir tanımla karşı karşıya” ifadelerini kullandı.   ‘Türkiye’ye somut olarak nelerin değişmesi gerektiği gösterildi’   Ayşe, yine Komite’nin 2014’den bu yana Türkiye’nin herhangi somut bir adım atmaması, herhangi bir yol planı oluşturmaması ve bu uygulamaların halen sürmesini de eleştirdiğini dile getirirken, “Türkiye’ye çizdiği yolun bir ayağı da bu konuda Konsey üyesi diğer ülkelerin iyi örneklerini dikkate alarak gerekli değişiklikleri yap denmesi. Dolayısıyla Türkiye’ye somut olarak neler nasıl değişmeli konusunda nerelere bakması gerektiğini de gösteriyor” diye ekledi.   ‘Rakamların istenmesi önemli adım’   Şu an Türkiye’de ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası infaz rejimine tabi olan hükümlülerin sayısını sivil toplum örgütlerinin de bilmediğini, devletin bu konuda şeffaf olarak bilgi paylaşmadığını belirten Ayşe, bu konuya Komite’ye yapılan bildirimde yer verildiğini ve Komite tarafından bu doğrultuda Türkiye’den kesin bir rakam istendiğini ifade ederek, “Türkiye’ye bir yol haritası oluşturması, atacağı, atabileceği adımları ya da atmayı planladığı adımları bir araya getirmesi, bu konuda Komite’ye bir sunumla bildirimde bulunması için Eylül 2022’ye kadar süre veriyor. Bütün bunlar gerek STK’lerin yaptığı ortak bildirimlerde gerekse de başvurucuların avukatlarının Komite’ye yaptıkları bilgilendirmelerde yer verilen önemli adımlar. Komite’nin de bunları netleştirmesi, somutlaştırması ve karar formu halinde Türkiye’nin önüne koymasının önemli olduğunu düşünüyorum” değerlendirmesinde bulundu.   ‘Komite önemli bir adım attı’   Ayşe, Komite kararının, Türkiye’nin Avrupa Konseyi’ne bağlı ülkelerden Sözleşme standartlarına uygun olanların yasalarına ve uygulamalarına bakarak, ulaşılabilir ve göstermelik olmayan mekanizmaları hayata geçirmesi gerektiği noktasında da uyaran nitelikte olduğunu kaydetti. Türkiye’nin mahkemenin kararlarında çizdiği çerçevede gerekli değişiklikleri yapması gerektiğinin altını çizen Ayşe, Türkiye’nin bir yol haritası, eylem planı hazırlaması halinde bunun Komite’de hemen kabul edileceği anlamına gelmediğini, Komite’nin öngörülen değişikliklerin sözleşmeye uyup uymadığını değerlendireceğini vurguladı. Ayşe, “Türkiye Komite’ye bir yol haritası sunsa dahi bu Komite’nin işinin bittiği anlamına gelmiyor. Komite bu planlanan değişikliklerin sözleşmeye ve AİHM kararlarına uyup uymadığına ilişkin inceleme sürecini devam ettirecek. Ancak tam olarak tatmin olduğu noktada bu dosyaların denetim sürecini kapatacak. Şöyle görmek lazım bu devam eden bir süreç olacak. Tabi Türkiye’deki politik atmosfer ve mevcut koşullar altında bu dava grubunun politik hassasiyetleri de dikkate alınarak denetimi sürecek. Ama bu süreç içerisinde önemli bir adım atılmış oldu 2 Aralık tarihli Komite kararı ile ” sözleri ile atılan adımın önemine işaret etti.   ‘Sürecin takipçisiyiz’   STK’ler olarak sürecin takipçisi olacaklarını belirten Ayşe, Komite kararlarının yerine getirilip getirilmediğini de yakından takip edeceklerini, bu noktada sürece katkı sunmak adına Türkiye’nin olası Eylem Planı sunması halinde öneri ve eleştirilerini sunacaklarını aktardı.   ‘Komite bazı hassasiyetleri göz önünde bulundurmuş olabilir’   Türkiye ile Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi arasında son dönemlerde hak savunucusu Osman Kavala ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş kararları dolayısıyla zorlayıcı bir sürecin olduğunu anımsatan Ayşe, Türkiye’nin AİHM kararlarını ısrarcı ve kesin bir şekilde yerine getirmemesinden dolayı Komite’nin bugüne kadar Türkiye’ye karşı atmadığı adımları atmaya başladığını dile getirdi. Abdullah Öcalan ve diğer üç tutsağın dosyalarının oldukça hassas olduğunu ve Türkiye’yi zorladığını ifade eden Ayşe, Komite’nin verdiği kararlarda bazı hassasiyetleri göz önünde bulundurmuş olma olasılığı olduğu değerlendirmesinde bulundu.   ‘Komite gerekli adımların atılması için ısrarcı olacak’   Türkiye’nin AİHM kararlarını uygulama karnesinin oldukça kötü olduğunun altını çizen Ayşe, Türkiye’nin bunda diretmesi durumunda Komite’nin denetim sürecinde alabileceği birçok önlemin ve yolun olduğunu fakat bunun her başvuru için aynı olmadığı bilgisini verdi. Ayşe, şu ifadeleri kullandı: “Gurban grubu kararlarının Komite tarafından çok istisnai durumlarda başvurulan ihlal prosedürünün, işletilmesi gereken istisnai durumlar içerisinde olduğu yorumunu şu aşamada yapamayız. Ama Komite bu konuda ısrarcı olacaktır, Türkiye tarafından gerekli adımların atılması için. Elindeki zorlayıcı bütün mekanizmaları kullanacaktır. Ama bu dosya grubuna uygun bulduğu mekanizmaları kullanacaktır. Her bir karar için atacağı adımlar bir olmayabilir. Komite Türkiye’den etkili bir mekanizma oluşturmasını istiyor. Umut hakkı kişilerin otomatik olarak serbest bırakılması anlamına gelmiyor. Komite bunun vurgusunu da özellikle yapmış. Türkiye’de politik atmosfer daha farklı bir rotaya girdiğinde, bu atmosferle beraber Komite’nin bu kararlarının değişikliğe gidilmesi için zorlayıcı bir etken olacağını düşünüyorum.”