'Meclis komisyonunun şiddete çözümü fail odaklı' 2021-11-25 09:05:14   Dilan Babat   ANKARA - Avukat İlayda Doğa Karaman, Kadına Şiddetin Araştırılması Komisyonu’nda, şiddetin sadece aile içinde tanımlanmasını eleştirdi: “Özellikle toplumsal cinsiyet temelli şiddet sadece aile kavramı içerisinde gelişmiyor. Şiddetin başka temelleri olduğunu iddia ederek şiddeti meşrulaştırmaya çalıştıklarını görüyoruz. Kabul etmemiz gereken şey; eşitsizliğin hayatın her noktasında olduğu.”   TBMM Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Tüm Yönleriyle Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu, son toplantısını 14 Kasım’da gerçekleştirdi. Komisyon raporuna dair önerilerin konuşulduğu toplantıda, kadına şiddet “psikolojik rahatsızlıklara”  dayandırılırken, aile içi şiddetin önlenmesi için “psikolojik ehliyet” alınması gerektiği savunuldu. Komisyonda, kadınlar yerine failler dinlenerek, faillerin psikolojik tedavi görmesi gerektiği belirtildi. Komisyonda ayrıca, şiddetin, “merhametsizlik, canilik” nedeniyle gerçekleştiği öne sürüldü.   Avukat İlayda Doğa Karaman, Komisyon’un aile içi şiddete, “ehliyet kılıfı” getirilmesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.   ‘Şiddeti sadece aile içerisinde görüyorlar’   Komisyonda, aile içi şiddete “ehliyet kılıfı” önerisinin konuşulmasının dahi doğru olmadığını söyleyen İlayda, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin “aile” kavramı ile kısıtlanmasının mümkün olmayacağını kaydetti. İlayda, “Temelinde karşılaştığımız problem de, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun çıktığı günden bu yana ‘aile’ kavramına çok fazla takıldı. Kafalarındaki temel nokta da şiddetin sadece aile içerisinde olduğu. Özellikle toplumsal cinsiyet temelli şiddet sadece aile kavramı içerisinde gelişmiyor. Toplumun bütün kesimlerinde vücut bulduğunu görüyoruz. Bunu anlamakta zorlanıyorlar, burada yaşanan şiddetin başka temelleri olduğunu iddia ederek şiddeti meşrulaştırmaya çalıştıklarını görüyoruz. Kabul etmemiz gereken şey; toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin hayatın her noktasında karşımıza çıkacak bir şey olduğu” dedi.    ‘Şiddet failleri kendilerini meşrulaştırdı’   İstanbul Sözleşmesi’nden sonra “Şiddet görünür kılındı” kavramının gerçeği yansıtmadığına dikkat çeken İlayda, Sözleşme’nin kolaylaştırıcı bir tarafı olduğuna vurgu yaparak şöyle devam etti: “ŞÖNİM’ler, AGO’lar (Adli Görüşme Odaları) kuruldu. Kadınların güçlendirilmesine yönelik, toplumsal cinsiyet eşitsizliği sebebiyle ayrımcılığa ve şiddete uğramasından kaynaklı çalışmalar yapılıyordu. Bu sebeple elimizde dayanak olarak bir sözleşme vardı. Buna yönelik çalışmalarımızı yapabileceğimiz kolaylaştırıcı bir mekanizma mevcuttu. Sözleşmeden çekilme ile birlikte mevcut cezasızlık politikası failler üzerinde kendilerini meşrulaştırdıkları ve güçlü kıldıkları noktaya getirdi. Sözleşmeden çekildiği günün sonrası cinayet failleri duruşmalarında, İstanbul Sözleşmesi’nin ne kadar ‘manipülatif’ olduğundan söz etmeye başlandı. Şiddetin görünür kılındığı bir durum değil, tam aksine şiddet faillerinin kendilerini meşrulaştırdığı bir nokta olmaya başladı.”   ‘Fail odaklı çözümler üretiliyor’   Meclis Kadına Şiddetin Araştırılması Komisyonu toplantısında, aile içi şiddete karşı “ehliyet” önerisinin şiddeti durdurabilecek bir çözüm olmadığını kaydeden İlayda,  şiddetin yalnızca aile içinde değil, yaşamın her alanında olduğunu yineledi. İlayda, şiddetin aile içine sıkıştırılmasını, “psikolojik temellere” dayandırılmasını, “şiddete sıkıntılı bir yaklaşım” olarak değerlendirdi. İlayda, “Şiddeti tanımlarken, şiddetin toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklı olduğunu belirtiyoruz. Şiddetin temelinde olan sorun, bu ayrımcı yaklaşım, kadınlara ve LGBTİ’lere eşit sunulmayan yaşam hakkından kaynaklanıyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği temelinde olan şiddet ile karşı karşıya kalınmasına rağmen halen fail odaklı çözümler üretiliyor. Şiddetin azalması için öngörülen çözüm şiddetin önüne geçecekleri anlamına gelmez. Şiddete uğrayan kadınlarsa kadınların güçlendirilmesini istiyorsak, failin önleyici bir tavra bürünmesini öneri olarak sunamayız. Asıl olan, burada kadının güçlendirilmesi ama bunların hepsi arka planda bırakılıyor” ifadelerinde bulundu.   ‘Hakim ve savcıların AGO’dan haberi yok’   İlayda, Komisyon toplantısında kadına yönelik şiddetin konuşulmadığını ifade ederken, “Eğer biz bir farkındalık ve bir değişim yaratmak istiyorsak, bunun dipten geliyor olması lazım. İstedikleri kadar kanunları değiştirebilirler, kendilerinin ifade ettiği gibi mükemmel mevzuatımızı önerebilirler ama bu mevzuat işlenmediği, topluma anlatılmadığı, karakolda polis ciddiye almadığı sürece biz bu problemleri yaşamaya devam edeceğiz. Komisyon toplantısında AGO’lardan, ŞÖNİM, konuk evlerinden söz ediliyor. Hepsini gezip görüldüğü, ne kadar iyi gelişmeler olduğundan söz ediliyor. Aslında istedikleri yerleri gördükleri için iyi bir sonuç olduğunu düşünüyorlar. Biz bugün 6284 sayılı kanunu uygularken bile mahkemelerde sıkıntı yaşıyoruz. Hakim ve savcıların AGO’dan haberi yok. Bizim hali hazırda gördüğümüz aile içi şiddet büroları sadece ilçe bazlı. Kadına yönelik şiddet olaylarında kadın, bir karakola maruz kaldığı şiddeti haber verdiğinde karakol, ‘Aile içi şiddet bürosu var, ben seninle ilgilenemem oraya başvur’ söyleminde bulunuyor” şeklinde konuştu.   ‘Tek taraflı çözüm mümkün değil’   Komisyonda gündeme gelen ŞÖNİM’lere vurgu yapan İlayda, şunları belirtti: “Biz buna ilişkin herhangi bir veri bulamıyoruz. Sorduğumuzda ise yanıt alamıyoruz.  ŞÖNİM’lerin adresi gizli olmalı ama bizim elimde sayısal bir veri olması gerekiyor. Kaç kadın şiddete uğradı? Kimler tarafından şiddete uğradı ve nerede uğradı? Bu soruların hiçbirinin verisi yok. Bunların tutulmasının görevi ŞÖNİM’de olmasına rağmen ulaşamıyoruz ve bu kadar sorun varken, güzel anlatılmasına anlam veremiyoruz. 2 milyon 600 bin KADES uygulaması indirildiği söyleniyor ama 83 milyondan fazla bir ülkede yaşıyoruz. Sadece 2 milyon 600 kişinin KADES’i indirmesi nasıl mümkün olabiliyor? Bu nüfusun yarısı kadınsa bu kadar kişinin KADES uygulamasını indirmesi ne kadar iyi bir sonuç, onu da sormak lazım. Sıkıntılar çok fazla, tek taraftan bakarak çözmemiz mümkün değil.  Kolektif bir çalışma ile çözüm üretilmesi gerekiyor. Ne kadar fazla kadın bakış açısı olursa daha iyi çözümler ve gelişimler olur.”