10 ayda 253 kadın katledildi: Şiddeti mücadele bitirir 2021-11-23 09:02:23   Dilan Babat   ANKARA - Türkiye’de yılın ilk 10 ayında 253 kadın katledildi. Türkiye’nin şiddet çetelesini değerlendiren avukat Sevinç Hocaoğulları, “Şiddetin son bulmasının temel güvencesi kadınların mücadelesi. Sokağın herkese yasaklandığı süreçte de kadınlar dayanışmalarını büyüttü. Sözleşme’nin feshedilmesini kadın kazanımlarına dönük bir saldırı olarak görüyoruz ama sözleşmeden vazgeçmedik, hatta daha ileri adımlar attık” dedi.   Kadına yönelik şiddetin arttığı Türkiye’de iktidar kadın kazanımlarına dönük saldırılarını sürdürüyor. Cezasızlık politikasına karşı kadınların mücadele ettiği yargıda da bu saldırılar faillere verilen “tahrik”, “iyi hal” indirimleri, özsavunma hakkını kullanan kadınlara ise hapis cezaları şeklinde yansıyor. İktidarın kadın düşmanı söylemleri ile de beslenen erkek şiddeti, daha fazla kadının katledilmesine neden oluyor. Açığa çıkan veriler de artan şiddeti doğruluyor.   İnfaz yasasıyla bir kez daha kadınların can güvenliği tehlikeye atıldı   Her yeri kadınlar için güvensiz hale getiren iktidar, pandemi sürecinde de kadınları, infaz yasasıyla serbest bıraktığı faillerle aynı evde yaşamak zorunda bıraktı, şiddet failleri ile kadınları “barıştırma” yoluna gitti.   İstanbul Sözleşmesi kaldırıldı   Kadınlar bu yıl İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasına da tanıklık etti. 20 Mart gece yarısı AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın imzası ile İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının ardından, 1 Temmuz’da Sözleşme yürürlükten kaldırıldı. Kadınların Sözleşme’nin kadınların güvencesi ve kazanımı olduğunu vurgulayarak gerçekleştirdiği eylemlere karşı ise AKP’li isimlerin, “şiddetin azaldığı” yönündeki söylemleri tepki topladı.   10 ayda 253 kadın katledildi   Kadın katliamlarında yaşanan artış ile iktidarın söylemlerinin gerçeği yansıtmadığı, her ay derlediğimiz şiddet verilerinde de açığa çıkıyor. Ajansımızın 2020 verilerine göre 2020’de en az 332 kadın katledildi, 110 kadının şüpheli ölümü aydınlatılmadı.  İstanbul Sözleşmesi’ni yürürlükten kaldırıldığı 20 Mart’tan Haziran ayının sonuna kadar en 81 kadın katledildi. Yine 2021’in Ocak ayından Ekim ayı sonuna kadar olan 10 aylık süreçte 253 kadın katledildi, 150 kadın şüpheli şekilde yaşamını yitirdi.    25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’ne giderken, artan kadın katliamlarını Toplumsal Hukuk avukatlarından Sevinç Hocaoğulları değerlendirdi.   ‘Mücadeleden süzülen bir sözleşmeydi’   İlk olarak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından yürürlükten kaldırılan İstanbul Sözleşmesi’nin önemine değinen Sevinç, Sözleşme’nin kadın mücadelesiyle kazanılan bir hak olduğuna dikkat çekti. Sevinç, “İktidarın kadınlara bahşettiği bir düzenleme değildi. Kadınların şiddete karşı yıllardır verdiği mücadele içerisinde süzülen bir sözleşmeydi. Bu sözleşmeye ruhunu veren o mücadele süreci olurken, aynı zamanda da onu yaşatan da sahiplenmesi oldu. Kadınların Türkiye’de ve dünyada devlete karşı mücadelesi de gittikçe gelişiyor. İstanbul Sözleşmesi’ne dönük fesih kararı da bunu durduracak nitelikte değil. Kadına yönelik şiddet gittikçe artıyor, bu şiddeti önleyecek yasal düzenlemeler var. Bu yasal düzenlemelerden biri İstanbul Sözleşmesi’ydi” dedi.   ‘İstanbul Sözleşmesi’nin yaşamsallığının farkındayız’   Devletin İstanbul Sözleşmesi’nde bulunan maddelerin yükümlülüklerini yerine getirdiğinde yapısal ve toplumsal cinsiyete dayanan şiddetin ortadan kaldıracak adımların da böylelikle atılacağını söyleyen Sevinç, “Yaşatmak istiyorsan Sözleşme’yi uygulamalısınız. Yaşatmak istemiyorsan şiddetin sürekliliğini sağlamak istiyorsanız Sözleşme’den çıkarsınız. Kadınlar olarak mücadele sürecinde bunu hep beraber öğrendik. Alanlarda bunu söyleyerek öğrendik, duruşma salonlarında bunu savunarak öğrendik. Bunun ne kadar yaşamsal olduğunu, her gün bir kadın şiddete maruz kaldığında, bir şiddet davasında sözleşme gözüyle baktığımızda şiddet ve katliamlar önlenebilirdi. Devlet bunu yapmış olsaydı, bu süreç yaşanmazdı ve İstanbul Sözleşmesi’nin yaşamsallığının farkındayız” ifadelerini kullandı.   ‘Kurdukları erkek egemen sistem yıkılıyor’   Sevinç, şiddetin toplumsal cinsiyete dayalı olduğunun İstanbul Sözleşmesi maddelerinde yer aldığına işaret ederken,  yine sözleşmenin şiddetin yapısal eşitsizlik ilişkilerden kaynaklı olduğuna da işaret ettiğini belirtti. Sevinç, “Kadınları bugün denetlemenin en temel araçlarından biri şiddet. Bu şiddet erkek şiddeti, sokağa çıkan kadınlara karşı devlet şiddeti, kadınların eşitlik ve özgürlük taleplerinin bastırmanın en temel mekanizması şiddet. İktidar şunun farkında; kurdukları erkek egemen sistem yıkılıyor. Kadınlar artık şiddet temelli bu ilişki biçimini, düzeni kabul etmiyor. Bugün eşitsizlikten beslenen siyasi iktidarın temellerinin sarsılması anlamına geliyor. Kadınların eşitlik mücadelesini kendilerine yönelik bir tehdit olarak gördükleri için ev içi şiddet, sokakta kadınlara dönük devlet şiddetini kadınları denetim altında tutmanın temel bir aracı olarak görüyorlar. Bu kazanılmış hakların tamamına bir saldırı yönetiyorlar” şeklinde konuştu.   ‘Kadınları nasıl koruyabiliriz’ sorusu sorulmadı   2020 yılında AKP tarafından hazırlanan 4’ncü Yargı Paketi’nde yer alan cezaevlerine dönük infaz düzenlemesine dikkat çeken Sevinç, şöyle devam etti: “Koronavirüs nedeniyle tahliyeler gündeme geldi. Tahliyeler gündeme gelirken, ‘Dışarıya çıkan şiddet faillerinden kadınları nasıl koruyacağız’ sorusu sorulmadı ve buna ilişkin herhangi bir tedbir alınmadı ki alınabilirdi. Bunun unutulduğunu varsayamayız, bu bir tercihti.  HSK o dönem, ‘Tecbir kararlarını açıklarken, pandemi dönemini de düşünün” diye bir karar açıklamıştı.  Neredeyse, ‘pandemi var erkekleri evden uzaklaştırmayın’ kararları alabilecek durumdaydılar. Burada yine, kadınların can güvenliğini değil, şiddeti esas alan bir tavır alındı. Kadınların kazanılmış haklarına yönelik bir saldırı var ama şunun da farkındalar hiçbir şey eskisi olmayacak.  İstanbul Sözleşmesi fesih kararını alsalar bile artık eskisi gibi yönetemeyecekler. Onun için hala İstanbul Sözleşmesi dillerinde. İktidar kadınları ne kadar hedef alırsa alsın bizler, sözleşmeden çok söz edeceğiz kadınları karşımızda değil yanımızda görüyoruz. Karşımızda kadınlar yok karşımızda erkek egemen, gerici şiddet yanlısı bir iktidar var.”   ‘Daha ileri adımlar atıyoruz’   Kamuoyu ile paylaşılan verilerin kadına yönelik şiddetin gün geçtikçe arttığını gösterdiğini dile getiren Sevinç, şiddete karşı mücadelenin de devam ettiğinin altını çizdi. Sevinç, “Şiddetin son bulmasının temel güvencesi kadınların mücadelesi. Kadın dayanışmasının sürekliliğini görüyoruz. Sokağın herkese yasaklandığı süreçte de kadınlar dayanışmalarını büyüttüler. Sokakta verilen mücadelenin önemli olduğunu düşünüyorum. Bu da adliyelere, duruşmalara yansıyor. Sözleşme’nin feshedilmesini kadın kazanımlarına dönük bir saldırı olarak görüyoruz ama sözleşmeden vazgeçmedik, hatta daha ileri adımlar attık. Bugün kadınların her alanda bir mücadele süreci yürüttük. Bugün yeni şeyler tartışıyoruz. Sendikalar, ILO 190’ı tartışıyor. ILO’nun işyerlerinde, kadına yönelik şiddetin önlenmesine dair neler yapılabilir üzerine kanal açılıyor. Avukatlar kendi bulundukları alanlarda, beyaz yakalı görülen meslek grupları şiddete karşı politikalar üretiyor. Bir yandan sokakta kazanılmış haklarımızdan vazgeçmiyoruz,  İstanbul Sözleşmesi’nden taviz vermiyoruz derken, bir yandan farklı farklı alanlarda yaptığımızdan fazla İstanbul Sözleşmesi gerekliliğini yerine getirilmesini, sadece devlete değil, kendi kurumlarımıza da uygulatacağız diyoruz” sözlerini ekledi.