Sokağın sesi: Şiddetin kaynağı devlet 2021-11-22 09:02:14   İSTANBUL- 25 Kasım’a doğru giderken mikrofon uzattığımız kadınların birçoğu hayatlarının çeşitli dönemlerinde şiddete maruz kaldıklarını belirtirken, birçoğu da şiddete uğradıklarında başvuracakları mekanizmaları bilmiyor. Şiddetin kaynağının devlet ve yargı olduğuna işaret eden kadınlar, buna karşı sinmeyerek cevap verilebileceğini söyledi.    Kadına yönelik şiddet her geçen gün artarak devam ediyor. Bir tarafta yargı, bir tarafta devlet erkek egemen zihniyetle tahakküm kurarak kadın kimliğini yok sayıyor ve kadını “makul” bir kalıba büründürmeye çalışıyor. Kadınlar ise tüm bu saldırı ve yok sayılmaya karşı büründükleri isyanı sokak sokak örüyor, alanlarda seslerini yükseltiyor ve kendilerine çizilen sınırların dışına çıkarak itaat etmediklerini dillendiriyor.   25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne giderken biz de mikrofonlarımızı kadınlara uzattık. Kadınlara devletin uyguladığı cezasızlık politikası başta olmak üzere sahip oldukları hakları bilip bilmediklerini, hayatın her alanında farklı şekillerde kadınların karşısına çıkan şiddeti ne boyutta yaşadıklarını sorduk.   ‘İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması erkeklere cesaret verdi’   *İstanbul Sözleşmesi'ni biliyor musunuz? Kaldırılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?   Sağlık bölümü öğrencisi Eda Karaca: İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırıldığını biliyorum. Bu sözleşmenin kaldırılması erkeklere cesaret verdi.   Ev işçisi Marziye Şahin: İstanbul Sözleşmesi’ni bilmiyorum ama kadın haklarını koruyan bir sözleşme ise kaldırılmasını doğru bulmuyorum. Sözleşmenin tam olarak içeriğini bilmediğim için bir şey diyemiyorum.   Emekli olan ama iş arayan Fatma Yılmaz: İstanbul Sözleşmesi işlerine gelmediği için kaldırıldı. Kadın önüne bakacak, erkeğin arkasından yürüyecek diyorlar. Kanunlar işlemiyor.   İşsiz Fatma Altuntaş: İstanbul Sözleşmesini biliyorum.   Ev işçisi Gülcan Aslan Şentepe: İstanbul Sözleşmesini biliyorum neden kaldırıldığı hakkında bir bilgim yok ama birilerini rahatsız ettiği için kaldırılmıştır. Yoksa böyle güzel bir sözleşme neden kaldırılsın ki.   Kasiyer Tuğba Topçuoğlu: İstanbul Sözleşmesini bilmiyorum.   Marka sunumunda çalışan Cennet Düzerdiç: İstanbul Sözleşmesini bilmiyorum.   ‘Her alanda şiddet var’   *Sizce şiddetin tanımı nedir? Daha önce şiddete maruz kaldınız mı?   Eda Karaca: Artık herkes şiddet görüyor. Hem psikolojik hem de sözlü birçok konuda şiddet görüyoruz. Şiddetin vurarak, sözlü birçok çeşidi var. Şiddetin tanımı sınırsız. Kadının her zaman bir adım geride durması isteniyor. Bu durum kadının cesaretini, özgüvenini kırıyor. Psikolojik şiddet herkesin hayatında olduğu gibi benim hayatımda da oldu.   Marziye Şahin: Hakaret, saygısızlık her şey şiddettir, ille dövmek değildir şiddet. Ben de dayak olarak değil baskı olarak şiddete maruz kalmışımdır herhalde bu yaşıma kadar bilmiyorum.   Fatma Yılmaz: Şiddet sadece dayak ve dövmek değildir. Kadın her yerde büyüklerin, anne-babasının yanında korkması da şiddettir. Ne kadar zehir zihinler var ama önleri açılmıyor. “Kızsın otur” deniliyor. Şiddet genellikle çocuk ve kadına uygulanıyor. Allah kadınların yardımcısı olsun. Birileri “dur” demezse daha neler olur bilmiyorum. Zaman zaman şiddete maruz kaldım.   Fatma Altuntaş: Ben aşçıydım çalıştığım parayı eşime sormadan harcayamıyordum. Bu da bir şiddet. Bu durumu birçok kadın için geçerli. Şiddet sadece vurdu kırdı değildir. Ona sormadan kazandığım parayı harcamayı çok isterim. Aile baskısı, eşinden gördüğü baskı da var.   Gülcan Aslan Şentepe: Sözlü, psikolojik gibi birçok şey şiddettir. Toplum baskısı en büyük şiddetlerden biri. “Aman el alem ne der” şiddet aileden başlıyor aslında. Fiziksel olarak şiddete hiç maruz kalmadım ama özgür düşüncelere sahip olduğum için çok fazla şiddete maruz kaldım.   Tuğba Topçuoğlu: Şiddet sadece vurmak değil, psikolojik baskı da bir şiddettir. Şiddet her alanda. Toplumsal baskı anlamında hepimiz şiddete maruz kalıyoruz.   Cennet Düzerdiç: İnsan söylemleri ile de psikolojik şiddet uygulayabilir, özgürlüğünü elinden alabilir bunların hepsi şiddet. Bana iş yerimde psikolojik şiddet uygulandı.   Ayşe Akyol: Şiddet sadece fiziksel değildir psikolojik baskı da şiddettir.   ‘Şiddete uğrayan kadın korunmuyor’   *Şiddete maruz kalan kadınlar ne yapacaklarını, nereye başvuracaklarını biliyorlar mı?   Eda Karaca: Kadın başına bir şey geldiğinde ilk sığınması gereken yer aile sonra devlettir. Ama bu ikisine de sığınsak  ne kadar güçleniyoruz. Polise gideriz ifade veririz, şikayetçi oluruz bu kadar. Karşı tarafta gider ifadesini verir kendisini savunur hiçbir şey olmamış gibi çıkar hayatına devam eder. Birçok dövülen kadın sığınma evine yönlendiriyorlar ama bu ne kadar koruyor ki.   Marziye Şahin: Kadınlar nereye başvuracaklarını bilmiyor. Kadınların cesaretlendirilmesi ve şiddete maruz kaldıklarında nereye başvuracaklarını öğrenmeleri gerekiyor.   Fatma Yılmaz: Şiddet gördükten sonra kurumlara başvurdum ama bir şey yapmadılar.   Fatma Altuntaş: Devlet ben destek olurum diyor ama kurumlara gidildiği zaman hiçbir destek görüldüğüne inanmıyorum. Evden kaçıp kadın sığınma evine gidiyor insanlar ama kadın sığınma evinde de baskı oluyor, oradan da kaçıyor, evine mecbur dönüyor, tekrar şiddete maruz kalıyor.   Gülcan Aslan Şentepe: Kadınlar polise gittiği zaman “evindir” diyor geri gönderiyor. Kadın sığınma evlerine de kadınlar ne kadar doğru yönlendiriliyor ya da kadınlar sığınma evlerini ne kadar biliyor onu da bilmiyorum ama kadınlar bu konuda bilinçsiz. Birçok kurumda görevini yapmıyor. Bir kadın eşi tarafından şiddet görüyor koruma altına alınmak istiyor ama sesleri duyulmuyor.   ‘Adalet işliyor mu?’   *Devletin kadına yönelik şiddeti önleme politikaları yeterli mi? Cezasızlık politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?   Eda Karaca: Eğer bu olayların önü kesilseydi devlet bir şey yapabilseydi biz her haber kanalında kadın cinayeti haberi görmezdik. Demek ki bir şeyler eksik.  Kurallarda, cezalarda bir eksiklik var ki bu kadın katliamları günden güne artıyor. Artık herkes şiddet görüyor. Yasalar yeterince sert olabilseydi erkeklerin önü kesilirdi.   Marziye Şahin: Yeterli önlemler yok her gün bir kadın cinayeti işleniyor. Kadına yönelik şiddet için yeterli önlem alınmıyor. Kadınlar neden bu kadar öldürülüyor onlara sormak gerekiyor. Demek ki bir menfaatleri var.   Fatma Yılmaz: Nerede kim bilir ne çığlıklar var. Bunu yapanlarda korku yok aksine cesaret var sanki prim veriliyor. “Yürü be koçum” denilip eli öpülüyor sanki bunu yapanların. Birileri birilerinden destek almasa bunu yapamaz. Bir kişi suç işliyor ifadesi alınıyor ertesi gün başka yerde görüyorsunuz. Bu olmamalı. Adalet işliyor mu? Nerede işliyor?    Fatma Altuntaş: İnsanlar denize girdiği için ceza alabiliyor ama kadını katlediyorlar bir ceza vermiyorlar. Kadın baskı görüyor,  çığlık atıyor bu zulmü görmelerine rağmen 1 hafta içeride yatıyor sonra geri çıkıyor. Kadına tekrardan baskı uyguluyor ve kadın mecbur gidip şikayetini geri almak zorunda kalıyor. Bu durum erkeğin cezasız kalmasına neden oluyor. Kadın şikayetini geri alsa bile o kişi cezasını çekmeli. Kadınların güvencesi yok.   Gülcan Aslan Şentepe: Herhangi bir erkeğe ceza verilmiş olsaydı bu suçlar azalırdı ama  erkeklere ceza verilmiyor. Kravat takıp “namusumu temizledim” demeleri hakim için çok basit bir şey. Hemen namus davası adı altında davayı kapatabiliyor. Oysaki kadınların namusu erkeklerin iki dudağı arasında olmamalı. Kadınlar istediği saatte gezebilir. 2 gün önce Başak Cengiz öldürüldü nedeni yok. Ne Allahtan korkuyorlar ne de kuldan utanıyorlar. Tecavüz eden bir suçlu en fazla kaç yıl hapis aldı? Almıyor. Suçluların isimleri gizli tutuluyor M.T. neden böyle gizleme, resmini gösterin Mehmet Tunç deyin, zor mu? Ben bu suçlulara hakaret ettiğim zaman bana hakaret davası açılıyor neden? Benim hakkımı kim savunacak. Bir kadın baskı altında ise bunu korkmadan söyleyebilmeli.   Tuğba Topçuoğlu: Kadın cinayetlerine bakacak olursak alınan önlemler yeterli değil. Devlet yeterli önlemleri almıyor. Kesin, katı kurallar koyulmadığı sürece kadın katliamları devam eder.   Cennet Düzerdiç: Şiddet uygulayan erkekler çok az ceza alıyorlar. Müebbet hapis cezaları almaları gerekiyor. Bir hafta ya da bir yıl içeride kalmakla çözülecek bir sorun değil bu. Kadınlara devlet şiddet uyguluyor.   Ayşe Akyol: Kadınları katletmenin cezasının olmaması ya da para cezası verilmemesi adaletsiz bir durum. Bu diğer kişilerin cesaretlenmesine neden oluyor. “Nasıl olsa yaptıklarımın karşılığında bir şey olmuyor” diyor. Birini katlettiğinde o kişi cezaevinden çıkmamalıdır. Ciddi bir ceza verilmediği için insanlar korkmuyor. Kadına, insana, hayvana şiddet devam ediyor. Uzaklaştırma kararı verilen erkek kadının evine gelip kapıyı zorlayabiliyor uzaklaştırılma kararı ihlal edildiği için cezaevine konulmalı.   ‘Şiddete en güzel cevap kadının başarısı’   *Kadına yönelik şiddetin son bulması için çözüm önerileriniz nelerdir?   Eda Karaca: Devletin bizim arkamızda olduğunu düşünmüyorum. Kadınların bu ülkede özgür olduğunu düşünmüyorum. Bu şiddete karşı en güzel karşılık kadının başarılı olmasıdır.   Fatma Altuntaş: Kadınlara biraz daha güç verilmeli.   Cennet Düzerdiç:  Hiçbir zaman kendi ayakları üzerinde durmaktan vazgeçmesinler. Haklarını yedirmesinler.   Fatma Yılmaz: Kadın ve erkek eşittir. Çevremizde ne olursa olsun biz kadınlar dayanışma içinde olmalıyız. Kadınlar katlediliyor kimse bir şey yapmıyor. Bir kadın katledilmek üzereyken bir kahveye sığındı kimse bir şey yapmadı, yapabilirlerdi. Üzülmekle olmuyor hepimiz duyarlı olmalıyız. Kimse başkası tarafından öldürülmeyi hak etmiyor. Asla sinmiyoruz, dik duruyoruz.   Gülcan Aslan Şentepe: Kadınların içindeki güçten korkuyorlar. Türkiye’de nasıl çocuk yetiştireceğim diye düşünüyorum. Benim kız çocuğum var eve gelene kadar kalbim küt küt atıyor ne oldu diye. Bu kadar duyarsız kalınmaması gerekiyor. Mesela Kadir Şeker kadına yönelik şiddete karşı duyarsız kalmamaya çalıştı ama başına gelenler belli.   Tuğba Topçuoğlu: Kimse kimseye hakkını yeterince vermiyor. Genel olarak bir haksızlık var bu kadınlara da yansıyor. Kesin katı kurallar koyulmadığı sürece kadın katliamları devam eder.