Latin Amerika’daki Topraksız Köylüler Hareketi (MST)

  • 09:05 7 Şubat 2025
  • Jıneolojî Tartışmaları
 
 
“Otonom oluşumlar, demokratik konfederalizm ilkeleri etrafında şekillenen, toplumsal adalet, komün ekonomisi, ekolojik, kadın özgürlükçü yeni yaşam hedefine ulaşmayı amaçlayan dinamik yapılar olarak öne çıkmaktadır.”
 
Gurbet Aydoğan
 
Latin Amerika'daki Topraksız Köylüler Hareketi, özellikle Brezilya'daki MST (Movimento dos Trabalhadores Rurais Sem Terra) üzerinden somut bir örnek oluşturur. MST, 1984 yılında Brezilya'da, toprak reformu ve sosyal adalet talepleriyle kuruldu. 
 
Hareket, köylülerin toprak sahibi olabilmesi için işgal ve yerleşim gibi stratejiler kullanarak dikkat çekmiştir. MST, toprak işgali sonrası kurulan yerleşimlerde kooperatifler oluşturarak, kolektif tarımı teşvik eder. Bu kooperatifler, tarımsal üretimi artırırken aynı zamanda üyelerine kolektif dayanışma sunar.  MST, tarımsal üretimde çevre dostu yöntemleri benimsemiştir.
 
Kolektif Yerleşimler
 
MST, 2000'li yıllarda São Paulo yakınlarındaki Annoni yerleşiminde, yaklaşık 200 aileyi barındıran bir topluluk oluşturdu. Bu yerleşim, kooperatif yapılar ve ortak tarımsal üretimle ekonomik dayanışmayı arttırmayı başardı. Birçok MST yerleşiminde agroekolojik yöntemler uygulanmakta, bu da kimyasal gübre ve pestisit kullanımını azaltmaktadır. Örneğin, Rio Grande do Sul eyaletindeki MST kooperatifleri, organik pirinç üretimiyle bilinir ve bu ürünler ulusal pazarlara sunulmaktadır. MST, kendi eğitim ağını kurarak "Escola Nacional Florestan Fernandes" gibi kurumları faaliyete geçirmiş olup Latin Amerika'dan birçok aktivisti eğitim programlarına dahil etmiştir.
 
Zapatistalar
 
Meksika’nın Chiapas bölgesinde, Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu (EZLN) 1994 yılında silahlı bir ayaklanma ile sesini duyurmuştur. Zapatistalar, yerli halkların haklarını savunarak, merkezi hükümetin baskıcı politikalarına karşı çıkar. Demokratik konfederalizm anlayışına uygun olarak, Zapatistalar, yerel toplulukların özerk yönetimlerini ve doğrudan demokrasiyi teşvik eder. Zapatista toplulukları, kararlarda doğrudan katılımı esas alan yerel meclisler aracılığıyla yönetilmektedir. Toprak reformu, eğitim ve sağlık alanında kendi kendine yeten projeler geliştirerek, toplulukların ihtiyaçlarını karşılamaktadırlar. 
 
Arjantin'deki kadın kooperatifleri
 
Arjantin’de ekonomik kriz sonrası ortaya çıkan kadın kooperatifleri, demokratik konfederalizm perspektifinden incelendiğinde önemli bir örnek teşkil eder. Bu kooperatifler, kadınların ekonomik bağımsızlıklarını kazanmalarını ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamalarını hedefler. Arjantin'deki Kadın kooperatifleri, merkeziyetçi olmayan, katılımcı bir yönetim yapısına sahiptir. Kolektif üretim ve karar alma süreçleriyle, kadınlar arasında dayanışmayı teşvik eder.
 
Hindistan’daki yerel örgütlenme deneyimleri
 
Hindistan’da yerel örgütlenme deneyimleri, özellikle kadınların öncülüğünde gelişen hareketler, demokratik konfederalizm anlayışına önemli katkılar sunmaktadır. Hindistan’ın çeşitli bölgelerinde, kadınların öncülük ettiği yerel örgütler, ekonomik ve sosyal adaleti sağlamak için mücadele etmektedir. Özellikle SEWA (Self Employed Women's Association), kadınların ekonomik bağımsızlıklarını kazanmalarını ve kendi kendilerini yönetmelerini amaçlayan bir örgüttür. SEWA, kadınların topluluk içinde öncülüğünü teşvik eder ve kolektif karar alma süreçlerini destekler.
 
Demokratik Konfederalizm ve bu deneyimlerin kesişimi
 
Yukarıda bahsedilen deneyimler, demokratik konfederalizm anlayışının farklı coğrafyalardaki yansımalarını gözler önüne sermektedir. Her biri, merkezi otoritelerin baskılarından bağımsız olarak, yerel toplulukların kendi kendilerini yönetme yeteneklerini geliştirmeye odaklanmaktadır. Bu deneyimlerin ortak noktası, yerel halkın katılımını esas alan, demokratik ve katılımcı bir yönetim modeli oluşturma çabasıdır. Demokratik konfederalizm, bu tür örnekler üzerinden, yalnızca bir yönetim biçimi değil, aynı zamanda bir toplumsal dönüşüm aracı olarak da değerlendirilebilir. Toplumların kendi iç dinamikleriyle şekillenen bu örgütlenme biçimleri, merkeziyetçi devlet yapılarının ötesinde, eşitlikçi ve adil bir toplum inşa etme hedefini taşımaktadır.
 
Türkiye, Kuzey Kürdistan, Rojava, Latin Amerika, Zapatistler, Arjantin kadın kooperatifleri ve Hindistan’daki yerel örgütlenmeler gibi örnekler, demokratik konfederalizm fikrinin pratikte nasıl hayata geçirilebileceğine dair önemli dersler sunmaktadır. Bu deneyimler, merkeziyetçi yapıların ötesinde, yerel toplulukların özerkliğini, katılımcılığını ve dayanışmasını güçlendirerek, toplumsal adaletin sağlanmasında birer model oluşturmaktadır. Otonom yapılar, sadece kendi iç dinamikleriyle değil, aynı zamanda uluslararası dayanışma ile de zenginleşir; bu durum, farklı toplulukların deneyimlerini paylaşarak, ortak stratejiler geliştirmelerine olanak tanır.
 
Son tahlilde otonom oluşumlar, demokratik konfederalizm ilkeleri etrafında şekillenen, toplumsal adalet, komün ekonomisi, ekolojik, kadın özgürlükçü yeni yaşam hedefine ulaşmayı amaçlayan dinamik yapılar olarak öne çıkmaktadır. Bu topluluklar, yerel düzeydeki mücadelelerini küresel bir perspektifle birleştirerek, daha adil ve eşitlikçi bir dünya yaratma yolunda önemli bir adım atmaktadır. Enternasyonal dayanışma ruhu, bu mücadelelerin güçlenmesine ve yaygınlaşmasına katkıda bulunmakta, otonom toplulukların deneyimleri, diğer topluluklar için birer ilham kaynağı oluşturmaktadır. Yeni yaşam, bu dayanışma ve kolektif mücadeleler üzerinden şekillenecek hem yerel hem de küresel düzeyde, toplumsal adalet arayışında öncü bir rol oynamaya devam edecektir.