İran’ın idam kararlarına karşı ortak mücadele çağrısı
- 09:04 21 Ocak 2025
- Güncel
ANKARA - İran rejiminin Kürt kadın siyasetçilere yönelik idam politikalarına tepkiler giderek artıyor. Siyasi tutsaklar Pexşan Ezîzî ve Werîşe Muradî’nin idam cezalarına karşı ortak mücadelenin gerekliliğini vurgulayan DEM Parti Ankara Kadın Meclisi Sözcüsü Nebahat Çalpan, “Jin Jiyan Azadî felsefemiz, tüm dünyaya egemen zihniyete karşı isyanımızdır” diyerek kadın dayanışmasının önemine dikkat çekti.
İran rejimi tarafından siyasi tutsaklar Pexşan Ezîzî ve Werîşe Muradî’ye verilen idam cezalarına yönelik tepkiler giderek artıyor. Rojhilat’ta, idam cezalarına karşı yarın 6 siyasi parti ve örgütün öncülüğünde genel grev yapılması kararlaştırıldı. Uluslararası insan hakları örgütlerinin bu cezaları durdurmaya yönelik çağrıları sonuçsuz kalırken, tepkiler büyümeye devam ediyor. Konuya ilişkin bir tepki de Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nden (DEM Parti) geldi.
DEM Parti Ankara Kadın Meclisi Sözcüsü Nebahat Çalpan, Kürt kadın siyasetçilere yönelik İran’ın idam politikalarını değerlendirdi.
Devletlerarası hukukun kadın düşmanı ortaklığı
Rejimin, başta gençler olmak üzere Kürtlere yönelik şiddet, yok etme ve idam yöntemine başvurarak, bunu bir yönetim şekline dönüştürdüğünü söyleyen Nebahat Çalpan, ülkede neredeyse her gün 5-10 Kürdin idam edilerek cenazelerinin ailelerine teslim edildiğini hatırlattı. Nebahat Çalpan, “İran devleti tarafından gözaltına alınan, ölüme mahkum edilen Kürt kadınların hikayelerini görüyoruz. Jina Amini’den bu yana rejimin kadınlar üzerindeki baskısı ve yok etme politikası gün geçtikçe artmaktadır. Sistematik hale gelen kadına yönelik şiddet, ölüme mahkum etme hali, Zeynep Celaliyan, Werişe Muradiye, Pexşan Ezîzî gibi Kürt aktivistlerle kadar yayılan bir süreç halini aldı. Bu, İran’ın insanlık ve hukuk dışı uygulamalarına karşı devletlerarası hukuksal bir işleyişin olmadığını gösteriyor. Ne Orta Doğu ne Avrupa ne de Türkiye medyası, İran’ın bu hukuk dışı sürecine ilişkin duyarsız kalmakta ve hiçbir şekilde müdahale etmemektedir.
Yerkürenin sınırlarıyla oynanıyor
Ama baktığımızda, Orta Doğu’da sınırlar yeniden çiziliyor, yerkürenin sınırlarıyla oynanıyor. Emperyalist devletler, sınırlarla ilgili bir durum söz konusu olduğunda anında bir müdahale gereği duyuyor. Ama söz konusu Orta Doğu yaşanan kadın cinayetleri, Kürt kadınlara yönelik idama mahkum edilme olaylarına ilişkin devletler arası bir müdahale söz konusu bile değil. Kör, sağır ve dilsizi oynuyorlarmış gibi. Anladığımız şey, devletlerarası hukukun da kadın düşmanı bir politikanın resmedildiğinin kanıtıdır” dedi.
‘Kadın mücadelesine karşı geliştirilen bir suç’
İran hükümetinin devlet eliyle katliamlar gerçekleştirdiğini ve kadınların hak mücadelesini hedef alarak, bu katliamları meşru göstermeye çalıştığını belirten Nebahat Çalpan, “Bütün medya organlarının bu kadar duyarsız ve sessiz kalması, ulusal hukukun da kadını çok dar bir çerçevede görme halini ortaya koyuyor. Özellikle 2024 yılında, çok sayıda Kürt aktivist kadına idam cezası verildi. Burada insani bir durumdan bahsediyoruz. Bu suça karşı ses çıkarmama hali, suça ortak olma eğilimini açıkça gösteriyor. Kadın mücadelesine karşı geliştirilen bu suç, aynı zamanda bir egemenlik saldırısı olarak değerlendirilmelidir. Bu kadın arkadaşların hepsi, verilen mücadelenin neferleri olarak görülüyor ve bu, toplumsal çalkantıya sebep olacak bir felsefeyi temsil ediyor. Doğal olarak, en kolay yöntem cinayet oluyor ve İran rejimi, bu suçları idam kararlarıyla tescilliyor” diye konuştu.
‘Jin Jiyan Azadi’ye karşı idam kararları’
Jin Jiyan Azadî felsefesinin Orta Doğu’daki önemine değinen Nebahat Çalpan, şunları aktardı: “Jin Jiyan Azadî felsefesi, dünya kadın mücadelesine yön veren, yol ve yöntem gösteren bir şiarın kendisine dönüşmeye başladı. İran hükümetinin acımasız baskısına rağmen, insanlar bu şiarın felsefesinde bütünleşerek aslında bir direnç hali gösteriyor. Hiç kuşkusuz, bir tabu sayılan başörtüsünün kaldırılması, uluslararası düzeyde ve İran hükümetinin egemenlik yapısına doğrudan bir darbe olarak görülmelidir. Öyle bir darbe indirildi ki, gelişen Jin Jiyan Azadî felsefesinin etrafında bütünleşen kadın mücadelesi ve yükselen kadın şiarına karşı erkek egemen zihniyet, radikal bir çıkışla onun önünü kesme sürecine girmeye başladı.
Orta Doğu başta olmak üzere, tüm dünyayı dizayn etmeyi hedefleyen ve derinleşen krizlerden çıkış arayan erkek egemen zihniyet, kadın isyanlarıyla çarpışmaya başladı. Yani aslında, Jin Jiyan Azadî felsefesiyle bir isyanın doğuşu karşısında erkek egemen zihniyetin yeniden yükselişe geçme çabasını görüyoruz. İran’da yükselen bu isyan ve felsefenin içinde gelişen şiar, tüm dünyada direnişin ve mücadelenin sesi oldu. Kadınlara yönelik erkek devlet şiddetinin yoğunlaşması, bu sesten ve bu isyandan ne kadar rahatsız olunduğunu gösteriyor. Erkek egemen zihniyet de doğal olarak bu mücadele karşısında yeni bir zihniyeti inşa etmeye başladı.
Pexşan Ezîzî: Özgür bir yaşamın inşası için bedel ödüyoruz
Türkiye'de bile ‘Jin Jiyan Azadî’ felsefesinin kendisi terör propagandası olarak lanse edildi. Diyarbakır Valiliği tarafından yasaklanması, bu saldırılarla güçlenen enternasyonalist kadın mücadelesinden koptuğunun aslında bir göstergesidir. Bu mücadele karşısında, erkek egemen zihniyetin mutlaka yıkılacağını ve kırılacağını net bir şekilde ortaya koymaktadır. Cezaevlerine de yansımasını görüyoruz. Pexşan Ezîzî’nin, mektupları aracılığıyla ifade ettiği bir cümlesi vardı: 'Şerife Muhammed’i, ben ve idam sırasını bekleyen diğer kadınlar, özgür bir yaşamın inşası için burada bedel ödüyoruz. Biz kadınlar olarak, ne ilk ne de son olacağız. Özgürlük, kolay kazanılan bir şey değildir elbette; bir bedel ödenmesi gerekiyordu ve biz bu bedeli Jin Jiyan Azadî felsefesini bütünleştirerek belirliyoruz.'
Tam da bu cümle, inanç ve kararlı bir duruşu anlamak için muazzam bir özeti temsil ediyor. Bütün kadınlar, dayanışmayı ve birlikte olma iradesini bu kararla ortaya koyuyor. Kadın yoldaşlarımız, hemcinslerinden aldıkları güçle bu mücadeleyi sürdürüyor.”
‘Mücadelemizi büyütmekten asla vazgeçmeyeceğiz’
Nebahat Çalpan, bir toplumda kadın özgürleşmeden o toplumun inşasının mümkün olmadığını belirterek, bu mücadeleyi her daim sürdürdüklerini ve sürdüreceklerini ifade etti. Nebahat Çalpan, “Kadının özgürleşmesi ile yaratılacak olan özgürlük anlayışında, kadın anaerkil düzeyine ulaştığı zaman bu savaşların hedefi olmaktan vazgeçilecektir. Çünkü kadın, doğası gereği başkaldırıyor. Beş bin yıl öncesinde kimliğiyle oynanmış bir ırk, yeniden elindeki gücü geri almak istiyor. Güç dengesi, eşitsizlik yaratan bir şey değildir. Bir kadınla birlikte dünya, doğa ve yine bir kadınla birlikte yaşam inşa edilir.
Ne zaman ki karşı cins bunu görüp anlar, işte o zaman müdahale mücadelemiz daha geniş bir çerçevede gelişecektir. Bugün illa ki Pexşan Ezîzî’nin idam kararının onaylanması mı gerekiyordu ki uluslararası hukuk devreye girsin? Bu, çok acı verici bir durumdur. Bu, Orta Doğulu olmakla mı alakalıdır? Orta Doğulu ya da Kürt olmanın yarattığı bir kader midir? Mücadele açısından bakıldığında, Kürtler yüzyıllardır direniyor. Kürt kadın hareketi de bu mücadeleden güç alıyor ve bu mücadele devam edecek. Jin Jiyan Azadî felsefemiz, tüm dünyaya egemen zihniyete karşı isyanımızdır. Bu mücadeleyi büyütmekten asla vazgeçmeyeceğiz” diye belirtti.
İdamlara karşı ortak ses olma çağrısı
Pexşan Ezîzî’nin, DAİŞ vahşetine karşı kadınları savunmasının ve toplumsal alanda bir kadın gücü yaratmasının anlamını hatırlatan Nebahat Çalpan, şu ifadeleri kullandı: “Bu durum, böylesine fedai bir çıkışın karşısında uluslararası hukuka ve İran İslam Cumhuriyeti’ne buradan sesleniyoruz: Bu idamları artık durdurun. Bu, devlet işleyişinin bir cinayetidir. Devlet eliyle işlenen bir cinayet meşru kılınamaz. Burada açıkça bir cinayet işleniyor. Uluslararası hukuka ve Türkiye’deki kadın örgütlerine buradan sesleniyoruz: Gelin, kadınlara, özellikle Kürt kadınlarına yönelik idamlara karşı ortak bir ses yükseltelim.”