Rojin Kabaiş'e dair ek rapor: Kaybolduğu gün yaşamını yitirmiş
- 16:09 17 Aralık 2024
- Güncel
WAN - Rojin Kabaiş’e dair ek otopsi raporu 13 Aralık’ta Van Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildi. Ek otopsi raporunda, Rojin Kabaiş’in kaybolduğu gün yaşamını yitirdiği ve bulunduğu güne kadarda suda kaldığı belirtildi.
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Çocuk Gelişimi bölümü birinci sınıf öğrencisi 21 yaşındaki Rojin Kabaiş 27 Eylül’de üniversite sahilinde kaybolmuş ve 18 gün sonra 15 Ekim’de Mollakasım köyü sahilinde Rojin Kabaiş’in cenazesine ulaşılmıştı.
Ek otopsi raporu 13 Aralık’ta gönderildi
Rojin Kabaiş’in 14 Kasım’da İstanbul ATK’den gelen otopsi raporunda ölüm nedeninin “suda boğulma” olduğu, darp veya cinsel saldırıya ilişkin bir bulgu olmadığı belirtilmiş ancak Rojin Kabaiş’in yaşamını yitirdiği gün ve suda kalma süresi raporda yer almamıştı. Wan Baro Başkanlığı ve Wan Barosu Kadın Hakları Merkezi’nin talebiyle Van Cumhuriyet Başsavcılığı’nın İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndan (ATK), Rojin Kabaiş’in ölüm günü ve suda kalma süresine dair istediği ek otopsi raporu, 13 Aralık’ta Van Cumhuriyet başsavcılığına ulaştı. Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen ek raporda, önceki rapordan elde edilen bilgilere değinildi.
Raporda Rojin Kabaiş’ten alınan “5 adet tırnak örneği ile 79 adet eküvyon” örneğinin yapılan incelemesi şu şekilde sıralandı:
"*46 adet eküvyon DNA çalışmalarına cevap vermedi
*10 adet eküvyondan mükayese elverişli DNA profili elde edilmedi.
*5 adet tırnak örneği ile 21 adet eküvyondan maktulün DNA'sı ile uyumlu kadın cinsiyetli DNA profili tespit edildi.
*2 adet eküvyondan maktulün DNA'sı ile bir arada erkek cinsiyetinde farklı DNA tiplemeleri elde edilmiştir. Elde edilen bu farklı DNA tiplemeleri ile ilgili ön inceleme çalışmaları sonucu örneklerde şüpheli bir bulgu tespit edilmemiştir. Dolayısıyla öncelikle bulaş (kontaminasyon) olma ihtimalinin bertaraf edilmesi gerektiği düşünülmüş olup bu kapsamda;
* Kurumumuz tarafından maktulün otopsi mahalline sevkinden itibaren bulaş riskine yönelik iş basamakları taranmış. DNA mukayeseleri gerçekleştirilmiş ve Adli Tıp Kurumu yönünden bulaş riski bertaraf edilmiştir.
* Maktulün bulunduğu yerden otopsi mahalline sevki sırasında meydana gelmiş olabilecek bulaş riski elimizde ilgili şahıslara ait biyolojik örnek ve kayıtlar olmadığından bertaraf edilememiştir.
* b fıkrasındaki kontaminasyon ihtimali bertaraf edildikten sonra elde edilen farklı DNA tiplemelerinin şüpheli veya şüphelilere ait olabilme ihtimali bulunmaktadır. Bu doğrultuda şüpheli şahıs veya şahıslara ait biyolojik örneklerin gönderilmesi halinde mukayese yapılabilecektir.”
Raporun sonuç kısmında ise şu bilgilere yer verildi:
“Otopsisinde dış muayenede çürüme nedeniyle ayrıntılı travmatik değişim analizi yapılamamakla birlikte cilt bütünlüğünün korunmuş olduğu, kafa göğüs ve batın boşluğuna nafiz olacak herhangi bir yaralanma tespit edilmediği, iç muayenede kafatasında kırık, kafa içi kanama, beyin doku harabiyeti, beyin kanaması, iç organ ve büyük damar lezyonu tespit edilmediğine göre;
Suda boğulma tespiti
Mevcut verilerle kişinin travmatik bir tesirle öldüğünün tıbbi delilleri bulunmadığı, otopsisinde alınan doku örneklerinin Kimya İhtisas Dairesi'nde yapılan tetkikinde tespit edilen alkol düzeyinin tek başına ölüm meydana getirebilecek düzeyde olmadığı çürüme nedeniyle oluştuğu, tespit edilen Ornidazol'ün enfeksiyon tedavisinde kullanılan ilaç etken maddesi olduğu, tespit edilen Roküronyum'un kişiye 11/09/2024 tarihinde yapılan ameliyat esnasında verilen anestezik madde olduğu ve 2 (iki) ay süreyle vücutta tespit edilebileceğinin tıbben bilindiği, aranan toksik maddelerin bulunmadığı dikkate alındığında; mevcut verilerle kişinin zehirlenerek öldüğünün tıbbi delillerinin bulunmadığı,
Elde edilen bulgular dikkate alındığında, cinsel dokunulmazlığının ihlal edildiğine dair tıbbi delil bulunmadığı, adli dosyada kayıtlı bilgilerde; kişinin 27/09/2024 tarihinde kaybolduğu, 15/10/2024 tarihinde Van Gölü sahilinde ölü olarak bulunduğu, ölümüne neden olabilecek travmatik değişim ve toksik madde bulunmadığı, iç organlarda tespit edilen makroskopik bulgular ile iç organların histopatolojik tetkikinden elde edilen bulgular, bulunduğu ortam, bulunuş şekli, olay yeri inceleme bulguları dikkate alındığında; kişinin ölümünün suda boğulma sonucu meydana gelmiş olduğunun kabulü gerektiği ancak suda boğulma olayının intihar mı, kazara mı veya bir başkası ya da başkalarının etkisiyle mi gerçekleştirildiği hususunda tıbben değerlendirme yapılamadığı, bu hususların adli tahkikatla aydınlatılması gerektiği oy birliği ile mütalaa olunur.”