‘Özgürlük yürüyüşü' deklarasyonu: Meclis tarihsel misyonunu yerine getirmeli

  • 11:59 15 Aralık 2024
  • Güncel
 
 
AMED- Demokratik Kurumlar Platformu öncülüğünde yarın İstanbul ve Amed’den Ankara’ya “Demokratik Çözüm ve Özgürlük Yürüyüşü” gerçekleşmesine dair açıklanan deklarasyonda, yürüyüşe katılım çağrısı yapılırken, Meclis’in ise tarihsel misyonun yerine getirilmesi gerektiği belirtildi. 
 
Demokratik Kurumlar Platformu öncülüğünde, “Abdullah Öcalan’a özgürlük Kürt sorununa demokratik çözüm” kampanyası kapsamında yarın Ankara’ya “Demokratik Çözüm ve Özgürlük Yürüyüşü” başlatılacak. Yürüyüş deklarasyonu, Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’nde açıklandı. Açıklamaya, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) il örgütü, Tevgerê Jinen Azad (TJA), Barış Anneleri ve birçok Sivil Toplum Örgütü (STÖ) katıldı.
 
 Deklarasyon metninin Kürtçesini Keskin Bayındır, Türkçesini ise TJA aktivisti Gülistan Sarılı okudu.
 
 ‘Ulus-devletçi zihniyetin savaşın bu ağır bedelinde rolü başattır’
 
Tarihi ve kritik önemde olan bir süreçten geçtiklerini belirten TJA Aktivisti Gülistan Sarılı  “Merkezinde bölgemiz yer alsa da küresel düzeyde etki ve yansımaları olacağı muhakkaktır. Adına 3. Dünya Savaşı denilmesi de bu ölçek itibarıyladır. Üç büyük savaşın temel aktörü olan hegemonik güçlerin sınır tanımayan acımasızlığı, yıkıcılığı ve yok ediciliğini tüm insanlık görüyor ve yaşıyor. Ulus-devletçi zihniyetin savaşın bu ağır bedelinde rolü başattır. Bu zihniyet, birer halklar, kültürler, diller, dinler ve inançlar bahçesi olan Mezopotamya ve Anadolu’yu boydan boya kuşatmış, yüz yıldır bu cennet topraklarını cehenneme çevirmiştir. İlk iki büyük savaşta bu toprakların kadim halkları nasıl soykırımlardan geçirilmişse, içinden geçtiğimiz ve yeni bir aşamaya getirilen Üçüncü Dünya Savaşı’nın bilançosu bunu katbekat aşmıştır” dedi.  
 
‘Savaşlara doymuş bu toprakların barışa ihtiyacı var’
 
Gülistan Sarılı, bu süreçte emperyalizmin değişmez karakteri olan böl-parçala-yönet politikasının her yönüyle devrede olduğunu ifade ederken, “Birbirini koşullayan küresel sermaye ile merkezi hegemonik düzen, yeni enerji koridorları uğruna savaşı Orta Doğu’da derinleştirmek; zengin toplumsal ve manevi kültürü ile direnen toplum gerçekliği hedeflenmektedir. Emperyalizmin değişmez karakteri olan böl-parçala-yönet politikası her yönüyle devrededir. Yüzyıl önce homojen ulus devletçikler yaratma üzerinden bölgeyi cetvelle bölen hegemon güçlerin masasında bugün de yeni dizayn haritası bulunmaktadır. Sorunların çözümü ulus devletçiliğin palazlanmasında değil, tam aksine ulus-devlet zihniyetinin yarattığı tahribatları görerek, bu toprakların köklerinde olan demokratik ulusu geliştirmektir. Orta Doğu halklarının ortak geleceği ancak bununla sağlanabilir. Aksine savaşın Irak, Suriye, Lübnan, Filistin’den sonra tüm bölgeyi içine çekmesidir. Savaşlara doymuş bu toprakların barışa ihtiyacı var ve günümüzün en yaşamsal aciliyetidir. Barışın yolu da demokrasi ve özgürlük adımlarının atılmasından geçer” diye belirtti.  
 
‘Kürt sorununun kaynağı ret ve inkardır’
 
Çözümsüzlük politikalarının sonucu olarak uluslararası bir karaktere ulaşan Kürt Sorunu’nun her geçen gün çözümünü daha fazla dayattığını kaydeden Gülistan Sarılı, “İzleyeceği yolla Türkiye’yi cennete de cehenneme de dönüştürmek, devlet ve siyaset aklının elindedir. Ret ve inkar politikalarının Türkiye Cumhuriyeti’ni getirdiği nokta kuyu bir karanlıktır. Karanlığı aydınlatmanın vakti gelmiştir, geçmiştir. İşe, ikinci yüzyılına giren cumhuriyeti demokratikleşmeyle başlayabiliriz. Cumhuriyeti, 1921 Anayasası’nda olduğu gibi halkların, inançların, tüm kesimlerin Cumhuriyeti yapabiliriz. Türk-Kürt ilişkilerini tarihsel gerçekliği üzerinden yeniden güçlendirebiliriz. Kürt sorununun kaynağı ret ve inkardır. Türklere Anadolu’nun kapılarını açanlara, ülkenin kurtuluşunda canını siper edenlere kardeşlik kapısının kapatılmasıdır. Sıra gelen isyanlar neden değil sonuçtur; inkara karşı var olma mücadelesidir. Sorunun çözümsüzlüğü ülkeyi yangın yerine çevirdi; nice iktidarlar, hükümetler çürüttü. Dokunan yanar misali, çözüme niyet edenler hep tasfiye edildi. Kürt sorunu kartopu gibi her geçen an daha da büyüdü, bölgesel ve küresel bir hal aldı. Türkiye’nin açık yarasına dönüşen soruna tuz basanlar kuşkusuz çok olur. Kanayan bu yarayı iyileştirme fırsatları, süreçleri 1993’ten bu yana heba edilmiştir. Ve bunun acı sonuçları olmuştur, binlerce gencecik insan toprağa düşmüştür. Gelinen aşamada her yönüyle kan kaybeden bir ülke gerçekliğidir” sözlerini kullandı.  
 
‘Temel muhatap Sayın Abdullah Öcalan’dır’
 
Kürt sorunu var oldukça herkesin kaybetmeye mahkum olduğunu dikkat çeken Gülistan Sarılı, tek bir çıkışın olduğunu onun da Kürtlerin varlığını kabul etme ve onurlu bir barışı sağlamak olduğunu kaydetti.  Gülistan Sarılı, “Orta Doğu bunalımına da dünya krizine de en doğru çözümü öneren Sayın Abdullah Öcalan, Türk-Kürt tarihsel ilişkisine en doğru projeksiyonu tutan ve sorunun çözümünde temel muhatabıdır. Nitekim 43 ay sonra yaptığı aile görüşmesinde ‘Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim’ sözleriyle çözüm iradesini göstermiştir. Kürt halkı ve siyaseti de bu iradenin arkasında durmuş ve kararlılığını ifade etmiştir. Bu mesajın üzerinden 37 gün geçmiştir, hiçbir koşul oluşturulmamıştır. Aksine tecrit sürdürülmüş, hukuka aykırı disiplin cezaları peş peşe verilmiştir. Halk iradesine darbe olan kayyım politikaları yeniden devreye konulmuştur. Tokalaşmanın, Meclis’e çağırmanın samimiyetine gölge düşürülmüştür. Söz başka pratik başka olmuştur” ifadelerini kullandı.  
 
‘Rojava’nın hedef alınması çözümsüzlüğü derinleştirmektedir’
 
Türkiye’nin dış siyasette de Kürtlere karşı izlediği politikanın barışçıl olmaktan çok uzak kaldığını belirten Gülistan Sarılı, “Orta Doğu’da yaşanan savaş Filistin ve Lübnan sahasından 27 Kasım itibari ile Suriye topraklarına taşınmıştır. Türkiye ve kendisine bağlı gruplar tarafından Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin hedef alınması başta Kürt halkı olmak üzere Türkiye’de yaşayan ve barıştan yana olan tüm kesimlerde büyük bir tepkiye neden olmuştur. Kadınlar öncülüğünde DAİŞ barbarlığına karşı dünya tarihine daha şimdiden geçmiş olan Rojava Devrimi, hem Kürtler için hem de dünyadaki devrimci demokrat tüm halklar için Demokratik Ulus Paradigmasının yaşam bulduğu halklar devrimine dönüşmüştür. Kürt halkı için bu kadar önemli olup duygusal bağın kurulduğu Rojava’nın savaş alanına dönüştürülüp hedeflenmesinin daha büyük gerilimlere neden olacağı aşikardır. Gidişat tehlikeli ve çözümsüzlüğü derinleştirmektedir” dedi.
 
Amed ve İstanbul’da eş zamanlı start verilecek 
 
Gülistan Sarılı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ülkenin kaderinin masada olduğu şu süreçte bu yanlıştan derhal dönülmelidir. Kürt düşmanlığı üzerine kurulan sömürü çarkına su taşımaktan vazgeçilmelidir. ‘Kürtler ne istiyor’ diye soranlara yanıtımız nettir: Kürt demokratik, özgürlükçü, onurlu bir barış istiyor. Bunun ilk adımı da tüm ömrünü Kürt sorununun demokratik çözümüne ve onurlu bir barışa adayan Sayın Öcalan üzerindeki tecridi kaldırmaktır. Sağlık, güvenlik ve özgürlük koşulları sağlanarak, ‘teorik ve pratik gücünü’ kullanmasına zemin hazırlanmalıdır. Çözüm için Meclis de rolünü oynamalıdır. Sayın Öcalan da Kürt siyaseti de Meclis’i sıklıkla işaret etmekte ve bu çatı altında çözümde ısrar etmektedir. Çünkü ilk inkar Meclis’te başlamıştır; Meclis’in çıkardığı anayasa ve yasalarla günümüze kadar sürdürülmüştür. Dolayısıyla düzeltmeyi de buradan başlatmalıyız. Meclis’in rolünü oynaması için Türkiyeli dostlarımızın 16 Aralık’ta İstanbul’dan Ankara’ya doğru başlatacakları yürüyüşü önemsiyoruz. Kürt siyaseti olarak bizde Diyarbakır’dan Ankara’ya aynı gün ve zamanda yürüyeceğiz. 16 Aralık’ta Diyarbakır’da start alacak olan ‘Demokratik Çözüm ve Özgürlük Yürüyüşü’, Urfa, Antep, Adana ve Mersin’le devam edecek, son durak 20 Aralık’ta Ankara olacaktır. İki koldan Ankara’ya yapılacak yürüyüşe çözüm ve barış isteyen herkesi katılmaya çağırıyoruz. Meclis’i de tarihsel misyonunu oynamaya davet ediyoruz”.” 
 
Son olarak konuşan Barış Annesi Meryeme Tura, 7’den 70'e herkesi  yarın yapılacak yürüyüşe davet ederek, “Bu yürüyüşümüz barışa vesile olacağını ümit ediyorum" dedi.