‘Artan şiddet devlet politikalarıyla bağlantılı’

  • 09:02 16 Eylül 2024
  • Güncel
 
Pelşin Çetinkaya
 
AMED – Artan şiddete dair değerlendirmesinde kadını koruyan yasalarda geriye gidiş olduğunu belirten Avukat Müzeyyen Nergiz, kadınların yine de mücadelesini büyüttüğünü kaydederken, Rosa Kadın Derneği Başkanı Suzan İşbilen ise şiddetin devlet politikalarıyla bağlantılı olduğunu vurguladı.
 
Her geçen gün sokakta, evde, işyerinde ve yaşamın bütün alanlarında kadınlar, sistemin toplumda yarattığı şiddete maruz kalıyor. Küresel bir sorun haline gelen şiddete karşı getirilen hukuki düzenlemeler de yetersiz kalıyor. Kadın yaşamının her an tehdit edildiği Türkiye ve Kurdistan’da iktidar, kadını koruyacak yeni düzenlemeler getirmek yerine mevcut olanı da yıkıyor. Artan şiddete dair Rosa Kadın Derneği Başkanı Suzan İşbilen ve Avukat Müzeyyen Nergiz değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Devletin yasalarda geriye dönüşü var’
 
Kadına yönelik şiddetin, ayrımcılığın toplumsal cinsiyet kökenli ayrımcılığın bir sonucu ve çeşidi olduğunu söyleyen Müzeyyen, “Cinsiyet temelli ayrımcılıkla mücadeledeki bütüncül bakış açısı ortaya konulmadığı ve bu yönlü mücadele edilmediği sürece bu konuda yol almak oldukça zor. Toplumsal cinsiyet kökenli şiddet ve ayrımcılıkla mücadele etmek her yönüyle bu ayrımcılığın, şiddetin farkında olmak ve yaşamın her alanında bununla mücadele edecek politikalar üretmekle mümkün” dedi. Yasaların, bu mücadelenin sadece bir kolu olduğuna değinen Müzeyyen, “Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) sürecinde birçok iyi diyebileceğimiz yasal düzenlemesi oldu. Ancak bunların yetersiz kalmasının sebebi sadece kağıt üstünde yasalarla bu sorunun çözülmeyeceğinin görülmemiş olması ya da yeterince fark edilmemiş olması. Bu yasaları uygulayanlar bu yasalardan habersizdi. Hakimler bile 5 sene sonra bir yasanın farkına varabiliyordu. Ancak Avrupa Birliği sürecinde aslında devletin bir şekilde çıkarmak zorunda olduğu o yasalardan bir geriye dönüş de söz konusu” sözlerine yer verdi.
 
‘Şiddet normalleştiriliyor!’
 
Türkiye’nin de taraf olduğu Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi’ndeki (CEDAW) yükümlülüklerin yerine getirilmeye çalışılmasının bile olumlu kazanımlar getireceğini dile getiren Müzeyyen, şiddeti sadece yasalarla, adliye saraylarında bitebilecek bir konu olarak görmemek gerektiğinin altını çizdi. Müzeyyen, “Kadına yönelik istihdam politikaları, dil, televizyon ve her gün kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık yeniden üretiliyor ve bu yeniden üretilen şiddet dili bile bir sürü şiddete yol açıyor, normalleştiriyor. Bu diğer şiddet türleri açısından da böyle. Yakın bir örnek vermek gerekirse, Kürtçeye yönelik ayrımcı diliniz, ayrımcı dilin yaygınlaştırılması, devlet politikası haline getirilmiş olması, devlet görevlileri tarafından onanıyor, olumlanıyor olması bir cinayete sebep olabiliyor. Bu şiddete karşı bütün kamu kurumlarında ve toplumun her kesiminde ciddi bir bütüncül bakış açısı politikalar geliştirmek lazım” dedi.  
 
‘İktidar kadını kendisine göre dizayn etmek istiyor’
 
“Hepimiz birey olarak da şiddeti, şiddet dilini aslında farkında olmadan yeniden üretebiliyoruz” diyen Müzeyyen, devamında şunları söyledi: “Toplumsal cinsiyet rollerinin toplum için aslında istenen muhafakazar, devletin üstlenmesi gereken rolleri kadına yükleyen, kadına ikincil bir rol biçen, o toplumsal düzenin aslında değişmesini istemeyen bir iktidar var. Aslında sadece siyasal iktidar olarak değil toplumsal da bir iktidar var. İktidar bugün kendi bakış açısına göre bir kadın dizayn etmek istiyor. Makro politikalarla bu dizayndaki kadının değişmesine engel oluyor. Zaman zaman kadının lehineymiş gibi gösterilen politikalar uygulanıyor. Mesela esnek çalışma saatleri gibi. Sanki iyi politikalarmış gibi sunulan politikalar dahi aslında o bakış açısına hizmet ediyor. Bir ileri iki geri politikalar sürdürülürken bunun yanında kadınlar her geçen gün o mücadeleyi yükseltiyor.”
 
‘Şiddetin gelişmesinin bir sebebi cezasızlık’
 
Türkiye’nin bir bütünen bir şiddet sarmalının içinde olduğunu söyleyen Rosa Kadın Derneği Başkanı Suzan İşbilen de “Şiddet olgusunun bu kadar gelişmesinin, toplumda yer edinmesinin temel sebepleri arasında devletin şiddet uygulayanlara karşı cezasızlık politikası olduğunu söylemek mümkün. İktidarın bu politikaları uygulamasının temel sebebi kadınların bilinçlenmiş, o eski zihniyeti ve kadının baskısını kabul etmiyor ve erkeğin istediği bir kadın tipini reddediyor olmasıdır” şeklinde konuştu.
 
Kadını koruyan yasalar kaldırılıyor
 
Suzan, mevcut toplumsal cinsiyet algısı kırılmadan şiddet algısının da kırılmayacağına dikkat çekerken, “Bu da devletin politikalarıyla ilgilidir. Kadınlar bunun mücadelesini veriyor. Buna dair yasa yapıcılara ve hükümete öneri olarak sunuyor. Mesela İstanbul Sözleşmesi kadına karşı şiddeti koruyan bir yasaydı ama yine erkek algısından kaynaklı, özellikle de muhafazakar partilerin yaptığı ittifaklar sonucu İstanbul Sözleşmesi kaldırıldı. Yine 6284 sayılı yasa da kadını koruyan bir yasadır. Tartışmaya açıldı. İktidarların, yerel yönetimlerin bir bütünen kadına şiddete karşı mücadele etmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.