12 Eylül açıklaması: Darbe zihniyeti ile yüzleşilmeli

  • 13:22 12 Eylül 2024
  • Güncel
HABER MERKEZİ - Askeri Darbe’nin yıldönümüne ilişkin açıklama yapan Diyarbakır Kent ve Koruma Dayanışma Platformu, darbenin günümüzde etkisinin sürdürüldüğünü ve güvenlikçi politikalarda ısrar yöntemi tercih edilmiştir" denildi.
 
12 Eylül Askeri Darbesi'nin 44'üncü yıldönümü dolayısıyla birçok kentte basın açıklaması gerçekleştirilerek, bu süreçte neler yaşandığına dikkat çekildi.  
 
Amed 
 
Diyarbakır Kent Koruma ve Dayanışma Platformu,  Diyarbakır 5 No'lu cezaevinde yaşanan 12 Eylül Askeri Darbesi'nin 44'üncü yılına ilişkin basın açıklaması gerçekleştirdi. "Em salvegera 44'a darbeya 12'ê Îlonê de hemmu darbeyan şermezar dikin" (12 Eylül darbesinin 44'üncü yıldönümünde bütün darbeleri kınıyoruz), " 12 Eylül Askeri Darbesi ile yüzleşme talep ediyoruz", " 5 No'lu Askeri Cezaevi İnsan hakları müzesi olsun" pankartlarının açıldığı açıklamaya, Kent Koruma ve Dayanışma Platformu ve bileşenleri, İnsan Hakları Derneği (İHD), Özgürlük için Hukukçular Derneği( ÖHD), Rosa Kadın Derneği, Barış Anneleri katıldı, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Diyarbakır Barosu, ve 12 Eylül Darbesi'nde cezaevinde olanlar da katılım sağladı. Açıklama, Diyarbakır 5 No'lu Cezaevi önünde gerçekleşti. Açıklama metnini platform adına İHD başkanı Ercan Yılmaz okudu.
 
'Onarılması güç derin yaralar açıldı'
 
12 Eylül askeri darbesinin, dönemin siyasi düzenini, toplumun bütün katmanlarını derinden etkileyen, demokrasi ve insan haklarını tamamen ortadan kaldıran bir süreç meydana getirildiği vurgulandı. 12 Eylül Askeri Darbe ile yüzleşme talep edilen açıklamada, "Darbenin ilanı ile birlikte yaşanan hukuksuz yargılamalar, idamlar, işkence uygulamaları, sürgün edilmeler ve siyasi parti ile sendika kapatmaları gibi antidemokratik uygulamalar; toplum üzerinde onarılması güç derin yaralar açmıştır. Yaşanan darbe sonrasında ortaya çıkan ağır insan hakları ihlalleri; demokrasinin, insan haklarının ve hukukun üstünlüğünün ne denli hayati olduğunu herkese göstermiştir. Geçmişin karanlık günlerinden ders alarak, demokrasiyi güçlendirmek, hukukun üstünlüğünü sağlamak ve insan haklarını korumak bir bütün olarak Türkiye’de demokrasiye inanan her birey ve kurumun sorumluluğudur. Bu sorumluluğun gereklerinden biri olarak gelişen toplumsal taleple 12 Eylül darbesinde aktif olarak yer alanlar hakkında yargılama süreci başlatıldıysa da gerçek adaleti tesis etme çabasından uzak bu yargılama sonucunda herhangi bir neticeye ulaşılamadı" ifadelerine yer verildi.
 
'12 Eylül sorunları daha da derinleştirdi'
 
Aradan uzun yıllara geçmesine rağmen 12 Eylül rejiminin tüm kurumlarıyla kendini var etmeye devam ettiği vurgulanan açıklamada, darbe ürünü olan YÖK ve RTÜK’ün günümüzde hala varlıklarını sürdürdüğüne işaret edildi. Açıklamada, “Yine darbe ürünü olarak Kürtlerin sivil siyasete girmelerini engellemeyi amaçlayan seçim barajı uygulaması işlevsiz kalınca Kürt Siyasi Partilerine dönük kapatma davaları ile politikacılarına yönelik siyaset yasakları birer tehdit unsuru olarak gündemde tutulmaktadır. Cumhuriyet’in kurucu zihniyeti farklılıkları kabul etmeyen nitelik ve pratiğe sahipken, 12 Eylül darbesi var olan sorunları daha da derinleştirmiş ve günümüzdeki birçok sorun ve ağır insan hakları ihlallerinin devam etmesine nedeni olmuştur" sözleri kullanıldı.
 
'Eşitlikçi bir anlayışla darbe ile yüzleşebilecektir'
 
12 Eylül Anayasası anlayışıyla yönetilen ülkede son yıllarda hukukun evrensel ilkelerinden tamamen uzaklaşıldığına işaret edilen açıklamada, “Kürtlerin sivil siyaset yapma hakları baskılanmış,  kayyım politikaları kalıcılaştırılarak seçme ve seçilme hakkı ihlal edilmiş, adil yargılanma hakkı rafa kaldırılmış, ifade ve örgütlenme özgürlüğü gibi temel haklar baskı altına alınmıştır. Tüm bunlarla bağlantılı olarak Kürt meselesinin demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözümünden uzaklaşılarak mevcut sorunları daha da derinleştiren 'güvenlikçi politikalar ‘da ısrar yöntemi tercih edilmiştir. Bu ısrar, her geçen gün yeni ağır insan hakları ihlallerine yol açmakta ve ülkeyi arzulanan toplumsal barıştan gittikçe uzaklaştırmaktadır. Ülkenin bu baskıcı ve antidemokratik yöntemlerle yönetilme ısrarının tüm alanlarda refah seviyesini gerileteceği açıktır. Bu nedenle ancak hukukun evrensel ilkelerine bağlı, demokratik, eşitlikçi ve çoğulcu bir yönetim anlayışının benimsenmesiyle darbe zihniyetinin tüm kurumlarıyla bir bütün olarak yüzleşilmesi sağlanabilecektir" ifadelerine yer verildi.  
 
Müze talebine sivil toplum örgütleri dahil edilmedi
 
12 Eylül Askeri Darbesi ile yüzleşmenin Kürt meselesinin demokratik yollarla çözümüne ve toplumsal barışa katkı sunulacağının ifade edildiği açıklamanın devamında şöyle denildi:  "Bu nedenle yüzleşmenin ilk adımı olarak şu an önünde bulunduğumuz ve darbe döneminin en önemli sembol mekanlarından olan Diyarbakır 5 Nolu Askeri Cezaevi ile ilgili başlatılan müze çalışmalarına dönemin tanıkları ve sivil toplum örgütlerinin aktif katılımı sağlanması istiyoruz. Bu talebimize ilişkin geçtiğimiz yıl oluşturduğumuz bir heyet ile siyasi partileri, meslek odalarını, sivil toplum örgütlerini ve sendikaları ziyaret ederek bir dizi görüşmeler gerçekleştirmiştik. Ancak gelinen aşamada yapılan müze çalışmasının salt Kültür ve Turizm Bakanlığı eliyle sivil toplum örgütleri dahil edilmeden devam ettiğini ve bu durumun 12 Eylül Askeri Darbesi sonrasında Diyarbakır 5 Nolu Askeri Cezaevinde yaşatılan vahşetin gelecek nesillere aktarılmasını eksik bıraktığını belirtmek isteriz."
 
Colemêrg
 
İHD Colemêrg Şubesi de, Gever’de (Yüksekova) bulunan şubelerinde 12 Eylül askeri darbeye karşı basın açıklaması düzenledi. Açıklamaya DEM Parti Gever İlçe yönetimi, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Gever Şube üyeleri ve İHD üyeleri katıldı. 
 
Açıklama metnini İHD Colemêrg Şube Eşbaşkanı Sibel Çapraz okudu.
 
Kürt sorununun politik olarak gündeme geldiği dönemde 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi gerçekleştiğini hatırlatan Sibel, “Başta Diyarbakır Hapishanesi olmak üzere, siyasi mahpusların tutulduğu pek çok hapishanede insanlık dışı işkenceler ve idam tehditleriyle Türkiye’nin en temel meselesi olan Kürt Meselesi şiddet ve güvenlik sorunu haline getirmiştir. Darbeden sonra 67 kez kurulan hükümetler döneminde de ne yazık ki bu politikada ısrar edilmiş ve halen Kürt Meselesi bu coğrafyanın en temel demokrasi ve insan hakları sorunu olarak gündemdeki yerini korumaktadır. 12 Eylül darbesine karşı olmakla övünen AKP hükümeti, uzun iktidar dönemi boyunca; sadece kısmi anayasa değişikliklerine imza attı ve darbelerle hesaplaşmayı göstermelik bir 12 Eylül yargılaması ile sınırlandırdı. Otoriterleşme yolundaki ısrarına rağmen, darbe karşıtı olduğunu söylemekten vazgeçmeyen hükümeti, 12 Eylül’e ve darbelere karşı olduğunu ispata çağırıyoruz” dedi.