CFWIJ Direktörü: Katliamın araştırılması için BM'ye mektup gönderildi

  • 09:01 29 Ağustos 2024
  • Güncel
 
Melek Avcı
 
ANKARA - CFWIJ Direktörü Kiran Nazish katledilen kadın gazetecilerin Türkiye tarafından kasıtlı hedef alındığını ve inceleme yapılması için BM’ye mektup gönderdiklerini belirterek, “Gazetecilere zarar verilmesi bir savaş suçudur” dedi. 
 
Türkiye'nin, Güney Kurdistan Bölgesi’nin Silêmanî kentine bağlı Seyîdsadik ilçesinde 23 Ağustos'ta gerçekleştirdiği SİHA saldırısında gazeteciler Gülistan Dara ve Hêro Bahadîn katledilirken, 6 gazeteci de yaralandı. Gazetecilerin katledilmesine birçok alandan tepkiler yükselirken bu saldırının KDP ile olan işbirliğine de dikkat çekilmişti. CFWIJ Women Press Freedom (Kadın Gazeteciler Koalisyonu) Direktörü Kiran Nazish, gazetecilere yönelik saldırıları değerlendirdi. 
 
‘Bu kasıtlı saldırılar ilk kez gerçekleşmiyor’
 
Kadın gazetecilerin katledilmesinin Türkiye’nin Kurdistan’daki saldırılarla birebir ilişkisi olduğunu belirten Kiran, bunu ilk kez yapmadıklarını söyledi. Kiran, “Bunun, Türkiye'nin Kürdistan'da olup bitenlerle ilgili, Kürt topluluklarına karşı devam eden militarize saldırganlığı sonucunda haber alma sistemini çökertmek için yaptığı kasıtlı bir saldırı olduğunu düşünüyoruz. Gazeteciler sahadaki gerçeklerin tek objektif gözlemcileridir ve CFWIJ, Gülistan Tara ve Hêro Bahadîn’in öldürüldüğünü duyduğunda kesinlikle yıkılmıştır. Tüm ekibimiz tekrar ailelerine ve meslektaşlarına başsağlığı diliyor. Elbette bu saldırı ilk kez gerçekleşmiyor. Türkiye'deki Kürt Gazeteciler uzun süredir haber yaptıkları için zulüm görüyorlar. Siyasi çalkantıların yaşandığı dönemlerde, ister seçim dönemi olsun ister darbe girişimi, hatta deprem gibi doğal afetler de dahi Kürt basınının ve gazetecilerin organize bir şekilde susturulduğunu görüyoruz. Onlarca kadın gazeteci basın özgürlüğüne yönelik saldırıları belgelememizin bir parçası oldu ve bu da Türkiye'yi verilerimize göre basın özgürlüğünü en çok ihlal eden ülkelerden biri haline getirdi” diye konuştu. 
 
‘Uydurma terörizm suçlamasıyla hedef alınıyorlar’
 
Kürt kadın gazetecilerin uydurma gerekçelerle bu saldırılara maruz kaldığının defalarca belgelendiğini belirten Kiran, “Türkiye'de, Kadın Basın Özgürlüğü'nün beş yıldır belgelediği Kürt medya kuruluşlarına ve gazetecilere yönelik toplu baskınlar, gözaltılar ve tutuklamalar, yetkililerin Kürt seslerini susturmak için kasıtlı bir çaba gösterdiğini ortaya koyuyor. 2019 yılından bu yana, basına yönelik baskıların ve kadın gazetecilere yönelik devlet tacizi davalarının çoğu, genellikle uydurma terörizm suçlamalarıyla Kürt yayın organlarında çalışanları hedef aldı. Kürt gazeteci Dicle Müftüoğlu 2020'den bu yana çok sayıda düzmece suçlama ve defalarca gözaltıyla karşı karşıya kaldı. Yakın zamanda Berivan Altan, Öznur Değer, Diren Yurtsever ve Zemo Ağgöz'e verilen altı yıllık hapis cezaları da bu haksız hedef göstermeyi örneklemektedir” sözlerini kullandı.
 
‘Ayrımcılık temelli şiddet’
 
Yaratılan baskı ve şiddet ortamında gazetecilerin Türkiye tarafından kasıtlı olarak hedef alındığını görmek için birçok neden olduğunu kaydeden Kiran şöyle konuştu: “Women Press Freedom bu mahkumiyet kararlarını kınıyor ve Türkiye'nin muhalefeti bastırmaya yönelik geniş çaplı kampanyasının bir parçası olarak görüyor bunu. Türkiye'deki deprem sırasında da güneyde haber yapan Kürt gazetecilerin çeşitli ihlallerle karşılaştığını gördük. Evleri basıldı, ekipmanlarına el konuldu, birçoğu sorgulandı ve masum sivilleri etkileyen bir doğal afeti haberleştirmeleri engellendi. Bazı gazeteciler bize deprem görüntülerinin yetkililer tarafından alındığını ve kameralarından silindiğini iletmişti. Tüm bunlar, Türk devletinin gazetecilere karşı baskı uyguladığını açıkça ortaya koyan bir topluluğa yönelik ayrımcılık temelli şiddettir. Böyle bir ortamda, gazeteciler istihbarata dayalı olarak uzaktan gerçekleştirilen bir insansız hava aracı saldırısında öldürülürse, elbette bunun kasıtlı olabileceğini düşünmek için bir nedenimiz olacak.
 
Gazetecilere karşı suçlar hesap verilebilir olmalıdır: Katletmek savaş suçudur
 
Özellikle Kürt toplumunun ön cephelerinde olan gazetecilerin rolünün hayati olduğunu düşünüyorum. Türkiye'nin güneyindeki ve Kuzey Irak'taki pek çok Kürt bölgesinde çatışma ve yabancı devlet baskısı var ve bu bölgelerde objektif olduğu kadar anlayışlı gazetecilerin gözlerine ihtiyaç var. Uluslararası toplumun bu kadın gazetecilerin güvenli bir şekilde çalışabilmeleri ve haklarının ihlal edilmesi durumunda hesap verebilirliklerinin sağlanması için daha fazla müdahil olması gerektiğini düşünüyoruz.  Gazetecileri incitmek, engellemek ve özellikle katletmek her toplumda ve demokraside suçtur. Ama çatışma ortamında ki zaten güvenli olmayan bir alan ve gazetecilerin rolü daha da önemli, onlara zarar verilirse bu bir savaş suçudur.”
 
BM’ye saldırının araştırılması için mektup
 
Ne yazık ki bu katliam sonucunda Türkiye’ye herhangi bir yaptırım uygulanacağına dair umutları olmadığını söyleyen Kiran, hesap verilebilirlik noktasında uluslararası alanın adım atmadığını söyledi. Kiran, “Güçlü ülkelerin Türkiye'nin hesap vermesini sağlamak için pek bir şey yaptığına dair bir işaret yok. İdeal olan Türkiye'nin en azından sorgulanmasıdır. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'ne bir mektup göndererek iki gazetecinin ölümüne neden olan insansız hava aracı saldırısının soruşturulmasını talep ettik” dedi.