Göçmen kadınlar görünmez kılınmış!

  • 09:02 20 Ağustos 2024
  • Güncel
 
Rozerin Gültekin
 
İSTANBUL - Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nın, göçmen kadınların yaşadıklarına dair BM'ye sunduğu rapora ilişkin konuşan Mor Çatı gönüllüsü Elif Ege, göçmen kadınların görünmez kılınmış durumda olduğunu belirterek, “Kayıtsız kadınlar ne ŞÖNİM’lere bağlı sığınaklara ne de belediyelere bağlı sığınaklara kabul ediliyor. Göçmen kadınlarla kurduğumuz dayanışma ile şiddetle mücadele ederken haklarına eşit olarak ulaşabilmeleri için komitenin tavsiyelerini kullanarak devlete baskı yapmaya devam edeceğiz” dedi.
 
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, göçmen kadınların yaşadıklarına dair Birleşmiş Milletler (BM) Tüm Göçmen İşçilerin ve Aile Fertlerinin Haklarının Korunması Komitesi’ne "Türkiye’de Göçmen Kadınlar ve Kadına Yönelik Şiddet" başlıklı bir rapor sundu. 
 
Mor Çatı gönüllüsü Elif Ege, hazırlanan rapora dair bilgilendirmelerde bulundu.
 
Raporun amacı
 
“Türkiye’de Göçmen Kadınlar ve Kadına Yönelik Şiddet” raporunu neden hazırladıklarına değinen Elif, “Bu raporu BM Tüm Göçmen İşçilerin ve Aile Fertlerinin Haklarının Korunması Komitesi tarafından gerçekleştirilen Türkiye İkinci Periyodik İncelemesi 38’nci Genel Oturumu için hazırladık. Türkiye BM Tüm Göçmen İşçilerin ve Aile Fertlerinin Haklarının Korunması Sözleşmesi’ni imzaladığı için Sözleşme’nin uygulanması komite tarafından izleniyor. Biz de bu izleme sürecine katkı sunmak amacıyla bu raporu hazırladık” dedi.
 
Göçmen kadınlar İl Göç İdarelerine yönlendiriliyor
 
Raporu hazırlarken kadın göçmenlerin neler yaşadığı konusunda birçok örnek ile karşılaştıklarını ifade eden Elif, göçmen kadınların şiddetten uzaklaşmak istemeleri durumunda çok çeşitli ayrımcılık ve önyargılarla karşılaştığına dikkat çekti. Elif, “Kadınlara hizmet vermesi gerekenlerin kadınları eksik bilgilendirmesi ya da hiç bilgilendirmemesi, dilini bilmediği için zaten hizmet veremeyeceğini varsayması, ayrımcı sözler kullanması ve davranması en yaygın görülen ayrımcılık biçimleri arasında. Şiddetle mücadele mekanizmalarında arabuluculukla karşılaşabiliyorlar, erkek şiddetinin zaten onların kültürünün bir parçası olduğu varsayılarak şiddet uygulayanla bir araya getirilmeye çalışılıyorlar. Göçmen kadınlar ana dillerinde desteğe ulaşamadıkları için akut durumlarda ve uzun vadede sosyal hizmete erişimlerinin önünde engeller var. Arapça da destek verdiği ifade edilen Alo 183 Sosyal Destek Hattı, kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda özellikli destek sunan bir acil yardım hattı hizmeti değil o nedenle uzmanlar destek sağlamıyor. Göçmen kadınlar bilgiye erişimde güçlükler yaşıyorlar; özellikle hukuki ve ekonomik desteklere erişemiyorlar. Şiddete maruz kalan göçmen ve mülteci kadınlar ŞÖNİM’e sığınak desteği almak üzere ulaştıklarında önce kimlik edinmeleri gerektiği söylenerek İl Göç İdarelerine yönlendirilmektedirler. İl Göç İdareleri ise kadınları Geri Gönderme Merkezleri’ne göndermektedir ve kadınlar şiddet sonrası ihtiyaç duydukları hiçbir desteğe erişemeden tecrit edilmekte hatta hayati risk barındıran ülkelerine gönderilmek üzere sınır dışı edilebilmektedirler. Kayıtsız kadınlar ne ŞÖNİM’lere bağlı sığınaklara ne de belediyelere bağlı sığınaklara kabul ediliyorlar” sözlerine yer verdi. 
 
‘Kadına yönelik şiddet alanında somut bir adım atılmadı’
 
Raporda yer alan göç alanında oluşturulan mevzuat ve yönergelerde kadınlarla ilgili herhangi bir düzenlemenin olmadığına verisini değerlendiren Elif, şunları belirtti: “Göçmen kadınlar görünmez kılınmış durumda. Kadınların ihtiyaçlarına yönelik yasalar çok kısıtlı var olan yasaların da nasıl uygulanacağına dair bir uygulama planı yok. Örneğin, uygulamada görevli olan Göç İdaresi’nin yasada var olan şiddet durumunda aile ikamet izninin en az 3 yıl kuralının kaldırılması ya da şiddet durumunda sınır dışı etme uygulamasının kaldırılması gibi durumda olan kadınlara yönelik danışmanlık veren ayrıca bir birimi yok. Aslında beş yıllık ‘Uyum Strateji Belgesi ve Ulusal Eylem Planı: 2018-2023’te sosyal destek programlarının göçmenleri, özellikle de şiddet gören ya da şiddete uğrama riski olan kadın ve çocukları içerecek şekilde geliştirilmesi ve ilgili tüm kurum ve kuruluşlar arasında eşgüdüm ve koordinasyonun güçlendirilmesi öngörülmüş. Ancak bu konuda, özellikle de kadına yönelik şiddet alanında somut bir adım atılmadı.”
 
İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilmenin yansımaları
 
Göçmen kadınlar için bir düzenleme yapılmazken İstanbul Sözleşmesi’nden de geri çekinilmesinin tehlikeyi daha da artırdığına işaret eden Elif,  “İstanbul Sözleşmesi göçmen kadınların da yasal olarak destek mekanizmalarından faydalanma haklarına dair çok önemli bir dayanaktı ve bu elimizden alınmış oldu. Yalnızca göçmen kadınlara yönelik değil Türkiye’de hali hazırda haklarımıza ve toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik saldırılar mevcut. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararı da bu bakışın ürünüydü. Hem BM Tüm Göçmen İşçilerin ve Aile Fertlerinin Haklarının Korunması Komitesi hem BM Kadına Yönelik Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Komitesi tavsiyelerinde buna değiniyorlar ve Türkiye’yi sözleşmeyi yeniden imzalamaya çağırıyorlar. Biz de aynı şekilde her alanda bunun için mücadele etmeye devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.  
 
Gücümüz komitede değil esas olarak birbirimizde
 
Elif, son olarak şunları dile getirdi: “Komiteden beklentimiz izleme sürecinin sonunda Türkiye devletine verdiği tavsiyelerde raporumuzda değindiğimiz sorunlara değinmesi ve bu sorunlara çözüm oluşturabilecek nitelikte tavsiyeler vermesiydi. Yayınlanan tavsiyelere baktığımızda bu beklentimizin karşılandığını görüyoruz. Ancak feministler olarak biliyoruz ki gücümüz komitede değil esas olarak birbirimizde. Yani yine biz göçmen kadınlarla kurduğumuz dayanışma ile şiddetle mücadele ederken haklarına eşit olarak ulaşabilmeleri için komitenin tavsiyelerini kullanarak devlete baskı yapmaya devam edeceğiz.”