‘Şiddete karşı çözüm örgütlenmedir’

  • 09:01 4 Temmuz 2024
  • Güncel
 
Pelşin Çetinkaya
 
AMED – Artan şiddet ve işkence uygulamalarına dair konuşan Rosa Kadın Derneği Başkanı Suzan İşbilen, cezasızlıkla şiddetin arttığına dikkat çekerken, çözümün ise örgütlenme ve dayanışma olduğunu vurguladı.
 
İşkence, tüm dünyada yaygın olarak görülmesi nedeniyle buna karşı verilen mücadele sonucunda çok sayıda ulusal ve uluslararası sözleşme ve yasa ile yasaklanan bir uygulama. Kağıt üzerinde bu yasağı tanıma haline karşın Türkiye’de olduğu gibi birçok ülkede hala işkence ve şiddet olayları gündemde. Özelde iktidarda olduğu süre boyunca faili erkek ya da devletse cezai yaptırım uygulamayan, işkenceyi görmezden gelen, kadını yok sayan AKP, kullandığı dil ile de şiddeti ve ayrımcılığı meşrulaştırıyor.
 
Rosa Kadın Derneği Başkanı Suzan İşbilen, her geçen gün artan işkenceye ve özellikle kadına yönelik şiddete dair konuştu.
 
‘Cezasızlık, işkence uygulayanlara cesaret veriyor’
 
Suzan, yıllardır işkence uygulamalarının olduğuna ve kanıtlara rağmen işkence uygulayanlara karşı hiçbir cezai yaptırım uygulanmadığına dikkat çekerken, “Devletli uygarlıkların oluşmasıyla beraber toplumda baskı ve zor aygıtı oluşturulmuştur. Bu zor aygıtının en temel ayaklarından bir tanesi işkencedir. Yıllardır egemenler, kendi siyasetlerini, anlayışlarını halk kesimine kabul ettirmek için işkence uygulamışlardır. Bu asırlarca devam etmiştir. 90’lı yıllarda Türkiye’de çok yoğun bir işkence vardı. Bu işkenceler sürekli raporlanıyordu. İnsanlar işkence izleriyle dışarı çıkıyordu doktor raporu alıyordu ve bu hiçbir zaman suç unsuru olarak görülmedi ve işkence yapılanlara dair hiçbir cezai yaptırım uygulanmadı. Bu cezasızlık politikası işkence uygulayanlar için büyük cesaret vericidir ve işkence devam ediyor” sözlerine yer verdi.
 
‘Kadınlar şiddeti kabullenmiyor’
 
İktidarın kadınları düşürmek üzerinden bir politika uyguladığını dile getiren Suzan, devamında şunları kaydetti: “Kadınlar gözaltına alındığında 90’lı yıllarda gözaltında taciz ve tecavüz olayları çokça yaşanıyordu. Bunun en temel nedeni tecavüzle kadını teslim alma, onurunu kırma, kendine olan güvenini azaltma yani bir bütün düşürmenin bir aracıydı. Bu son dönemlerde özellikle iktidarın kadın politikalarıyla kadını, toplumsal yaşamdan, ekonomik ve siyasal alandan koparmaya dönük, kadının kendi özgür iradesiyle hareket etme, adım atma boyutuna karşı bir erkek şiddeti var. Bu erkek şiddeti temelinde gerçekten kadını terbiye etme ve makul kadını yaratma çabasıdır ama artık kadınlar erkek şiddetini kabullenmiyor, erkek şiddetini yaşamak istemiyor. Erkeğin ona reva gördüğü yaşama karşı direkt bir ret var ve bu kadına karşı işkencenin temelinde bu kadının insanca yaşam isteğinden kaynaklıdır.”
 
‘Barışçıl bir yaşama ulaşana dek mücadeleye devam’
 
Toplum barışçıl şekilde yaşamını sürdürene kadar işkenceye karşı mücadelenin devam edeceğini belirten Suzan, “1987 yılında işkencenin yapılması yasaklanıyor. Türkiye buna imza atıyor. Buna rağmen Türkiye’de hala işkence devam ediyor. 2017 yılından sonra Türkiye’de bir çözüm süreci başladı. Bu çözüm süreciyle beraber Avrupa uyum yasalarıyla birlikte gözaltında sistematik işkenceler kaldırıldı ama şu anda da gözaltında uygulanabilecek tüm işkence yöntemleri, evden gözaltına götürme sırasında uygulanıyor, buna tanık oluyoruz” ifadelerini kullandı.
 
Sorunlara karşı ‘örgütlenme’
 
“Ne olursa olsun bütün sorunların çözümü örgütlenme ve mücadeledir” diyen Suzan, sözlerinde sorunların çözümü için dayanışmanın gerekliliğine vurgu yaparken, “Sessizlik hiçbir sorunu çözmez. Aksine sorunu daha da büyütür, geliştirir. Ne olursa olsun insanlar ortak bir dayanışma geliştirmeli. Bu ortak dayanışma bir örgütlenmeye gitmeli. Bu örgütlenmeyle birlikte sesler yükseltilmeli. Sesler yükseltilerek işkencenin kötü bir muamele olduğu dünyaya haykırılmalıdır. Özellikle bunu uygulayan kişiye karşı. Her gün televizyonlarda kadının dışarı çıkması, konuşması ayıplanıyor, gülüşü eleştiri konusu oluyor. Evinde erkek olmayan kadının komşusu dahi müdahale etme hakkını kendinde görüyor” dedi.