Feminist Kadın Grubu: Dayanışmayı büyütmek hepimizin sorumluluğu

  • 20:02 18 Haziran 2024
  • Güncel
 
 
İSTANBUL- Kayyıma karşı Kürt kadınlarla buluşmak için Amed ve Êlih’e ziyaret gerçekleştiren kadınlar, izlenimlerine ilişkin hazırladıkları raporda “Bir gün sonrası bile belirsizken beş yıl kentleri yöneteceklerinden emin bir şekilde çalışan, eşit ve özgür bir yaşamı kuracağına inanan kadınları hiçbir şey yıldıramaz, biz onu gördük. Dayanışmayı büyütmek ise hepimizin sorumluluğu” dedi.
 
Feminist Kadın Grubu, Amed ve Êlih’te (Batman) Tevgera Jinên Azad (TJA) öncülüğünde 8-9 Haziran’da gerçekleştirdikleri buluşmaya dair izlenim raporunu Beyoğlu’nda bulunan Feminist Mekan’da basın toplantısı ile paylaştı. Basın toplantısına çok sayıda kadın katılım gösterirken, raporu kadınlar adına Evrim Gürenin ve Feride Eralp okudu.
 
Yakın bir zamanda tahliye olan siyasetçiler Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel ve Ayla Akat Ata’nın da aralarında olduğu TJA ile bir araya geldiklerine işaret eden Feride, 31 Mart yerel seçimlerine ve eşbaşkanlık sistemine dikkat çekti. Colemêrg Belediyesi’ne atanan kayyıma işaret eden Feride, Belediye Eşbaşkanı Mehmet Sıddık Akış’ın tutuklanmasını irade gaspı olarak ele aldıklarını dile getirdi. Feride, “Hakkari halkıyla ve benzer gasp tehdidi altında olan diğer belediyelerle dayanışmak, buradaki kadınlara güç vermek ve onlardan güç almak, kayyım politikalarına karşı birlikte ses çıkardık. Aslında bu biz feministlerin böylesi ziyareti ilk değil. Roboskî’de 34 kişinin üzerine bombalar yağdığında da, insanların yaşam alanlarını militarize eden kalekol inşaatları sırasında da, şehirler savaş alanına döndüğünde de köprüler kurmayı, savaşın patriyarkayı nasıl beslediğini anlatmayı hiç bırakmadık” şeklinde konuştu.
 
Seçim süreci ve sonrası neler oldu?
 
“2009 yılında kurulan Barış için Kadın Girişimi bu politikanın taşıyıcısı oldu, ama özellikle OHAL dönemi sonrasında, her alanda kadınların haklarının gaspının hızlanmasıyla ve hem bu gaspın hem her türlü baskının kanıksanması, savaşın adeta gündelik hayata sirayet eden bir norm haline gelip görünmezleşmesiyle birlikte bu temas azaldı” sözlerine yer veren Feride, gerçekleştirdikleri temasın kadınlar için önemli olduğunu kaydetti. Kayyım belediyelerinde kadınlara dair bir şeyin olmadığını paylaşan Feride, “Ziyaretlerimizin ilk durağı Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi oldu. Birçoğumuz 8 yıldır ilk defa Diyarbakır’daki belediye binasının içine girmenin duygusunu yaşadık. Yani kayyımla beraber belediyeler gerçekten halktan, bizlerden, kadınlardan, hepimizden alınmış, demir bariyerler ardında, erişilmez küçük saraylara çevrilmişti. Şimdi ise yeniden kapısından girilebilen, halka ait yerler olmuşlardı. Burada eşbaşkan Serra Bucak ve belediye meclisindeki, çeşitli daire başkanlıklarındaki kadınlarla bir araya gelip kayyım yönetimi ve sonrası kadın mücadelesi üzerine sohbet ettik.” dedi
 
‘Kayyımlar en çok kadınların kazanımlarını gasp ediyor ‘
 
2014 yılında Gültan Kışanak ile beraber Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nde çalışmış, yerel yönetim alanında yıllardır deneyime sahip bir belediye başkanı olduğunu aktaran Feride, şunları dile getirdi: “Bize 2009’da Bağlar’da, 2014’te Diyarbakır Büyükşehir’de hayata geçirilen uygulamalardan, mahalle çamaşırhanelerinden, kadın otobüs şoförlerinden, sığınak ve dayanışma merkezlerinden ve daha pek çok şeyden bahsederken araya bu 8 yıllık kayyım dönemi girmese kadınlar açısından nasıl bir yerel yönetim modeli oluşmuş ve oturmuş olurdu diye hayal etmeden edemedik. Yani kayyım bizim elimizden bir kadın dostu kent modeli imkanını, böyle bir ufku da almış aslında. Bunun sadece kayyım atanan belediyelerde değil, Türkiye’nin batısında kendi şehrimiz İstanbul’da da bizlere örnek olmak açısından ne kadar büyük bir kayıp olduğunu iliklerimize kadar hissettik. Kayyımlar en çok kadınların kazanımlarını gasp ediyor. Peki, kayyım politikası ne demek gerçekten kadınlar için? Kadınların gidecek bir belediyesi olmaması, o belediye binasında varlığının dahi istenmemesi demek en başta. Yönetimde bir kadının da olmasını sağlayan eşbaşkanlık sisteminin yok olması, hayatın yarısını oluşturan bizlerin varlığının yok sayılması, yaşadığımız kentlerle ilgili söz hakkımızın elimizden alınması demek.”
 
‘Yeni yönetimler eşitlikçi ortam yapma mücadelesi veriyor’
 
“Yönetimde eşitsizliği sürdürmek, siyasetten sokağa, sokaktan evin içine kadar eşitsizliği perçinlemek demek” diyen Feride devamla, şunları aktardı:  “Kayyım döneminde kadınlar için kurulan yaşam evleri, kooperatifler, ortak alanlar kapatılırken belediyenin kadın birimlerine erkeklerin atandığını konuştuk bir kez daha. Hem Diyarbakır’da hem Batman’da neredeyse belediyede çalışan kadın kalmamış. Batman’da Kadın Politikaları Daire Başkanlığı’na dahi bir erkek daire başkanı atanmış, tepkiler üzerine değiştirilmiş. Ama yine de burada istihdam edilen iki psikolog erkek. Dalga geçer gibi erkeklerin atandığı bu birimler, kadınların şiddete maruz kaldığında başvurduğu yerler. Yani kadınlar yine erkeklere, patriyarkal yapılara başvurmak durumunda bırakılıyorlar. Yeni gelen yönetimler ilk olarak belediyeleri yeniden eşitlikçi çalışma ortamları haline getirmek için mücadele veriyor. Diyarbakır Büyükşehir’de 7-8 daire başkanının kadın olduğunu, ama bu sayının da kendileri için yetersiz olduğunu söyledi Serra Bucak ve Kadın Politikaları Daire Başkanı.
 
Kadın kenti için verilen mücadele
 
Burada en sevindirici olan, kadınların kimi alanlarla sınırlandırılmayıp imar ve mali işler dahil teknik konulardan sorumlu dairelerde de başkan olması. Yine DİSKİ’de de 4 kadın daire başkanı olduğunu aktardılar. Belediyenin regl izni uygulaması başlattığını, çalışan kadınların dilekçe vermesini kolaylaştırmak ve bu konuda toplum baskısıyla yaşanan utanç duygusuyla baş etmek için önce yönetici kadınların dilekçe vereceğini anlattılar. Batman Belediyesi’nde de en büyük sorunlardan biri oradaki kadrolaşmayı aşıp yeniden kadın çalışan istihdam etmek. Tam da bu perspektifle, Batman’da 32’si DEM Parti üyesi olan 35 belediye meclisi üyesinden 22’sinin kadın olduğunu görmek, bu kadınların bir kısmının 90’lı yıllarda Hizbullah’ın kadınlara saldırdığı dönemlerden beri burayı kadın kenti haline getirmek için verdiği mücadeleyi dinlemek umut veriyor.”
 
‘Kadınları eve hapsetmek istiyorlar’
 
Ardından söz alan Evrim Gürenin, kayyım döneminde sadece belediyede çalışan kadınları değil, kadın kurumlarının tasfiye edildiğine değindi. Evrim, “Kurumlar kadınsızlaştırıldığı gibi, kadınlar kurumsuzlaştırılmış durumda. Kadınların ortak mutfak, çamaşırhane gibi ev dışına çıkarak ilişkilendikleri alanlar kapatılarak veya devredilerek kuran kursuna veya evlendirme dairesine çevrilmiş. Bağlar Belediye Eşbaşkanı Leyla Ayaz kendi bünyelerindeki kadın birimlerinin kayyım tarafından kuran kursuna dönüştürüldüğünü anlattı örneğin. Veya kadınların evden uzaklaşabildiği, birbirinden güç alabildiği, nefes alabildiği ortak alanlar, erkekler için kıraathaneye dönüştürülmüş. Batman’da belediyenin kadınlar için açmış olduğu spor salonu kayyımdan sonra erkeklere özel salona çevrilmiş. Bunlar kadınlar evden çıkmasın, eve, aileye hapsolsun, yaşadığı kentte söz sahibi olmasın diye atılmış bilinçli adımlar”  ifadelerine yer verdi.
 
Kayyım tahribatı
 
Kadınlardan hem Amed’de, hem ilçelerinde, hem Batman’da kayyımların halka, halkın kaynaklarına bilinçli verdiği zararları da dinlediklerini söyleyen Evrim, kayyım yönetiminin halkın yararına tek bir çivi dahi çakmadığı, elektrik, yol, su gibi altyapı hizmetlerini sağlamadığına işaret eden Evrim, ayrıca kayyımların belediyelere bıraktığı borçları da konuşup tartıştıklarını kaydetti.  Evrim, şöyle devam ediyor: “Taşınmazları var. Hem Diyarbakır’da hem Batman’da kayyım döneminde birçok taşınmazın 20-30 yıllığına bakanlıklara kiralandığı anlatıldı bize. Bunların arasında Batman’da gülünç bir miktara kiraya verilen Selis Kadın Merkezi binası da var. Batman Belediyesi geçtiğimiz günlerde kayyımın belediyeyi uğrattığı zararın raporunu paylaştı. Bize yaptıkları aktarımlarda da öyle zarar verme odaklı borçların alındığını ki kimi borçların faizinin anaparayı dahi geçtiğini belirttiler.”
 
Jin Kart örneği
 
Evrim, DEM Parti Amed Büyükşehir Belediyesi’nin kadınlar için çıkardığı Jin Kart örneğine dikkat çekerek şöyle dedi: “Hem Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nde, hem Batman Belediyesi’nde kadınların önlerine koydukları pek çok projeyi dinledik. Bunların arasında örneğin Diyarbakır’da pilot mahalle seçerek aylık ücretsiz ped dağıtımı, bunun için fon bulunabilirse Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi tarafından HPV aşılarının karşılanması, gittikçe derinleşen kadın yoksulluğuna karşı istihdam destek politikaları gibi planlar var. Batman’da belediye başkanı Gülistan Sönük kendisini ziyarete gelen işitme engelli bir vatandaşla iletişim kuramayınca hemen işaret dili eğitimi almaya başladığını ve engelsiz bir kent için sağlamcı politikalara karşı adım atarak hızlıca otobüs şoförlerine işaret dili eğitimi verilmeye başlandığını anlattı. Yani henüz seçimin ardından iki ay geçmesine ve sürekli kayyım tehdidine rağmen hızlıca işe koyulmuş belediyeler var. Bir örnek olarak da bize Jin Kart’ı anlattılar. Jin, Kürtçe kadın demek.
 
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği
 
2014 sonrası Kürt belediyelerinde hayata geçirilmişti. Yani bugün İstanbul’da kadınlar arasında önemli karşılık bulan Anne Kart uygulamasından çok önce, belki bir öncülü olarak Jin Kart vardı. Hem Anne Kart’tan farklı olarak Jin Kart uygulaması kadınlar arasında anne olan-olmayan, 4 yaşından küçük çocuğu olan-olmayan ayrımı yapmıyor, kadınları bir annelik rolüne kısıtlamadan, yani ‘kadın her şeyden önce annedir’ algısını pekiştirmeden, yalnızca ekonomik durum. Ücretli, güvenceli bir işte çalışmama koşulu üzerinden bu desteği sunmayı başarıyor. Kadınların annelik haricinde de, toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle eğitimden ve çalışma hayatından mahrum edilebileceği, çocuğu olduğunda da çocuk 4 yaşını geçince yine toplumsal koşullar nedeniyle sigortalı iş bulamayabileceği, ayrıca kadınların bakım yükünün yalnızca çocuk sahibi olmakla da sınırlı olmayabileceği gibi durumları göz önüne alıyor.
 
Eşitlik için mücadele
 
Jin Kart ile kültürel etkinliklere de ücretsiz giriş imkanı sunmak için çalıştıklarını söylediler. Bir yandan da Batman Belediye meclisindeki iki kadın geçmiş dönemdeki Jin Kart uygulamasından ötürü belediye meclisindekilere dava açıldığını, yani kadınlara ücretsiz ulaşım sağladıkları için bugün hala yargılanıyor olduklarını aktardılar. Kadın belediye eş başkanlarının bir önemli tarafı da kadın örgütleriyle, feministlerle birlikte çalışmaya çok açık olmaları, hatta bunu kendileri talep ediyor olmaları. Genellikle belediyelere ulaşmaya çalışırken bürokratik engellere takılmaya alışık olan bizler için bu bile oldukça farklı bir durum. Stratejik Planlama, toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme gibi konularda kapıları eşitlik için mücadele eden biz kadınlara sonuna kadar açık ve bu çok önemli bir imkan.
 
Batman bir kadın kenti
 
Batman’da Hizbullah zihniyetinin bunu sürdürmek için hazırda beklediğini görüyoruz. Kadın belediye başkanını yıpratmak için ‘Jin jiyan azadî diyerek haşereler ölmüyor’ şeklinde propaganda yapmaları, kanalizasyona teker atarak tıkamaya çalışmaları, sitenin vanasını kapatarak günlerce su kesildi izlenimi yaratmaları - yani bu tür ayak oyunları tam da kadınların özgürlüğünü esas alan mevcut yönetimi yerinden etmek için sabırsızlandıklarını gösteriyor. Bir kadın kenti Batman. Ama Diyarbakır’da da Batman’da da bu Hizbullah zihniyetinin gerçek bir karşılığı olmadığını da çok net gördük. Ama belediye meclisindeki kadınlar ve yüzde 66’yla seçimi kazanan önceki dönem belediye eş başkanı Songül Korkmaz bir an olsun mücadeleyi bırakmadıklarını anlattılar bize. Bu son seçimde kadınların başarısının tam da bu kolektif mücadele mirasından nasıl beslendiğini iyice anladık.
 
Hepimize güç verdi
 
Belediye meclisindeki kadınlar bize 90’lı yıllarda nasıl zor koşullarda örgütlendiklerini, Hizbullah’ın kadınlara kezzap ve jilet attığı o zaman bile evlere hapsolmayı reddettiklerini anlattı. ‘Ben kocamı faili meçhul cinayetinde kaybettim, ama bir gün olsun mücadeleyi bırakmadım. Onu o zaman öldürenler keşke seni de öldürseydik diyorlardır şimdi’ diyen oldu. Batman’ın intiharla değil, kadın şehri olarak anılmasını sağladılar. Bunu da ne kayyımın ne Hüda Par’ın değiştirmesine izin vermeye niyetleri var, bunu gördük. Bugüne kadar mevsimlik işçilikten ev işçiliğine, bugün belediye başkanlığına her türlü işi yapan Gülistan Sönük kadın emeğini de, kadın yoksulluğuyla mücadeleyi de, bir kadın olarak kendisine dayatılan sınırlara boyun eğmemeyi de bizzat kendi deneyiminden nasıl bildiğini anlattı bizlere. Bunu orada pek çok kadından duyduk. Biliyoruz, biz kadınlar için mücadele sadece iktidara karşı değil, toplumdaki, en yakınımızdaki erkek egemenliğine de karşı. Bunu verirken de bir arada olmak hepimizi güçlendiriyor.
 
Kayyıma karşı nöbet eylemi
 
Kayyıma karşı belediye önünde tutulan nöbet sırasında sohbet ettiğimiz bir kadın, tam da bu birlikteliğin güç verdiğini, hepimize özgür hissettirdiğini, istediğimiz kadar ve yüksek sesle kahkaha atmanın, giydiğimiz bluza, elbiseye her yerde karışan erkeklere birlikte cevap olmanın ne kadar güzel olduğunu söyledi mesela. Gülistan Sönük bu dayanışmanın kayyımı önlemek açısından da önemli olduğunu bir kez daha hatırlattı. Yani Batman’a atanacak bir kayyımın karşısında kadınları, dünyanın her yerinden feministleri bulacak olmasının ne kadar güven verdiğini belirtti. Biz hem Diyarbakır’da hem Batman’da belediyeler önünde kayyıma karşı tutulan nöbetlere katıldık. İki kentte de kayyımlara dair basın açıklamaları yaptık. Nöbetlerde birlikte kayyım politikalarına karşı çıkarken bir yandan sohbet ettik; bir yandan müzik dinledik, şarkı söyledik, halay çektik.
 
Kobanê Davası
 
Ortak feminist mücadele için Diyarbakır’dayken ziyaretimizin ana amaçlarından biri olarak Kobanê Kumpas Davası’nda yargılanan ve tahliye eden Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel ve Ayla Akat Ata’yla da yıllar sonra buluşma fırsatı bulduk. Bu buluşmada Gültan, Sebahat ve Ayla’nın yanı sıra yine cezaevinden çıkan Hülya, Sudan, Fatma ve Sara’yla, TJA’lı arkadaşlarımızla da hem cezaevlerindeki durumu hem ortak feminist mücadelemiz üzerine konuştuk. Yıllarca hapishanede rehin tutulmanın, erkek devlet şiddetinin, hapishanede sürdürülen direnişin, hala içeride olanların durumu, çıplak aramanın ‘rutin uygulama’ olarak dayatılması üzerine sohbet ederken bir yandan da beraber mücadeleyi büyütmenin yol ve yöntemleri üzerine kafa yorduk.
 
Dayanışmayı büyütecekler!
 
Özetle, ziyaretimiz sırasında, kayyımın yaşattığı tüm zararın, tasfiyelerin ardından yeniden bir sistem kurma sorumluluğuyla karşı karşıya ve bu sorumluluğa da son derece hazır belediye eş başkanları, onların kazanmalarını sağlayan güçlü bir kadın sistemi, cezaevinden yeni çıkmış olsalar da Kürtlerin, kadınların özgürlük mücadelesi için, feminist mücadele için heyecanları hiç azalmamış yol arkadaşları gördük. Ama karşı karşıya oldukları imkansızlıklar yalnızca maddi değil, tüm bunlarla baş ederken yeniden hepsinin ellerinden alınma, kayyımla yeniden başa dönme, her an tutuklanma ihtimali var aynı zamanda. Buna rağmen mücadele azimlerini de, umutlarını da bir an bile kaybetmediklerini görmek oradaki iradenin gücünü anlamamızı sağladı. Yani bir gün sonrası bile belirsizken beş yıl kentleri yöneteceklerinden emin bir şekilde çalışan, eşit ve özgür bir yaşamı kuracağına inanan bu kadınları hiçbir şey yıldıramaz, biz onu gördük. Dayanışmayı büyütmek ise hepimizin sorumluluğu.”