Herkesin gözü iktidarın atacağı adımlarda 2025-05-16 09:03:00   Neslihan Kardaş    WAN – Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısının ardından başlayan sürece ilişkin kadınlar, sivil toplum temsilcileri ve insan hakları savunucuları iktidara seslendi: “Barış için atılan tarihi adımlara karşılık verilmeli, hasta mahpuslar amasız, fakatsız tahliye edilmeli, demokrasi için somut adımlar atılmalı."   Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) heyeti, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile 27 Şubat’ta gerçekleştirdiği üçüncü görüşmenin ardından, “asrın çağrısı” olarak tanımlanan “barış ve demokratik toplum çağrısı” yaptı. Yapılan çağrı, dünyanın pek çok yerinde yankı uyandırırken birçok kesimden de destek aldı. Yapılan çağrı doğrultusunda PKK ise 12’nci Olağanüstü Kongresi’ni 5-7 Mayıs tarihleri arasında, eşzamanlı olarak iki farklı bölgede gerçekleştirdi. PKK’nin ideolojik, politik ve örgütsel hattına dair önemli kararların alındığı kongreye farklı alanlardan çok sayıda delege katıldı. Yapılan çağrının üzerinden 76 gün geçmesine ve dünyanın pek çok yerinde yankı uyandırıp farklı kesimler tarafından destek almasına rağmen, iktidar tarafından barışın inşası için bir adım dahi atılmış değil.   “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısı kapsamında atılan adımlar ve iktidardan beklentilere ilişkin Wan’da bulunan Sivil Toplum Kuruluşlarına (STK) mikrofon uzattık.   ‘Herkes, iktidarın atacağı adımları bekliyor’   Demokratik Birlik İnisiyatifi üyesi Diba Keskin, Türkiye’de neredeyse her evde aynı konunun konuşulduğuna işaret ederek, herkesin aklında “Şu an iktidar ne yapmalı?” sorusunun olduğunu söyledi. Halk gözüyle bakıldığında halkın önünün açılması gerektiğini ifade eden Diba Keskin şunları kaydetti: “Türkiye’de demokrasinin önü açılmalı. Türkiye’de ortak bir yaşamla barış inşa edilmeli. Şu an Türkiye bir kriz döneminden geçiyor. Bu kriz, insani ve ekonomik bir kriz. Hem Kürt hem de Türk halkı için gelecek hayalleri bitmiş durumda. Gençlerden ailelere kadar hiç kimse bu ülkede bir yıl sonranın hayalini bile kuramıyor. Siyaset ve iktidar, halkın inancını kırmış durumda.   Bugün PKK’nin feshi ve Kürt siyaseti, Türkiye’nin önüne yeni bir şey koydu. Türkiye’ye, ‘Eğer siz bu ülkenin geleceği için yürekten barış, birlik ve beraberlik içerisinde bir yaşama varsanız, biz de varız’ dendi. Bu çok büyük bir söylemdir. 50 yıldır hem siyasi hem de askeri anlamda devam eden bir mücadele var. Ve PKK, ‘Bizim mücadelemiz buraya kadar geldi. Bugünden sonra mücadelemizi başka bir seviyeye taşıyacağız’ dedi. Bu söylemle silahlar bir yana, demokrasi, hak, hukuk ile devam edilmek istendiği mesajı verildi. Şimdi ise herkes iktidarın atacağı adımları bekliyor. Eğer önemsenen şey halksa, demokrasinin önü açılmalı. İktidar tarafından herkesin hakları tanınmalı, inançları, dinleri, dilleri kabul edilmelidir.”   ‘Atılan adımlar, tüm Ortadoğu için umut oldu’   Diba Keskin, asıl meselenin bu iktidarın “Demokrasiye var mı, yok mu?” sorusu olduğuna dikkat çekerek şöyle konuştu: “Demokrasi, onların şartları ve gelecekteki menfaatleri için yol mu açacak, yoksa onlara yanlışlarını, eksikliklerini mi gösterecek meselesidir. Ben inanıyorum ki onlar da yanlışlarını, eksikliklerini iyi bildikleri için bugün hâlâ sesleri çıkmıyor. Ama ben de bir müjde vereyim: Ortadoğu’da şimdiye kadar ezilen Kürt halkı, uzun bir süredir insanlık için, iyiliğin olduğu bir yaşam için umut ve onur oldu. Bunun için siyasetini oluşturdu, kendini kabullendirdi ve tanıttı. Bugün uluslararası bütün devletlerin yönü Kürtlere dönük. İktidar, Kürtlerin gelecek için umut olduğunu biliyor. Bütün halklar da bu sürece destek veriyor.   Kürt siyaseti kararıyla, iktidarda Türkiye’nin önünün açılması için bir etki yaratıyor. İktidar ne kadar direnirse, susarsa ve istemese bile, olumlu bir adım atmak zorundadır. Çünkü bir taraf çok büyük adımlar attı. Bu adımlar da tüm Ortadoğu için umut oldu. Bu sebepten iktidar ne kadar oyalansa da, ne kadar istemese de adım atmak durumunda kalacaktır. Ortadoğu’da özellikle Kürt halkı ve demokrasi isteyen kesimler, Kürtlerin kararına destek veriyor. Güzel günlerin bizim olacağına inanıyorum. Belki hemen olmayacak ama Kürt halkı mutlaka kazanacaktır.”   ‘Tutsaklara yönelik atılan bir adım bile yok’   Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (TUHAY-DER) Yöneticisi Halime Albay, başlayan sürecin inşasının Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan tarafından gerçekleştiğini belirterek, “Sayın Abdullah Öcalan, üzerine düşen her sorumluluğu yerine getirdi. Şimdi biz artık devleti ve nasıl bir adım atacağını bekliyoruz. 27 Şubat’tan bu yana Sayın Abdullah Öcalan bir süreç başlatmış durumda fakat devletten yana atılan tek bir adım dahi yok. Zindanlara baktığımızda tutsaklara yönelik saldırılar daha da artmış durumda. Başka cezaevine sürgün etme durumu çok arttı. Cezası biten arkadaşların tahliyeleri erteleniyor. Tutsaklara yönelik atılan bir adım bile yok. Başta Adalet Bakanlığı’ndan talebimiz; cezaevlerindeki binlerce hasta tutsağın özgürlüğüne kavuşması lazım. Sayın Abdullah Öcalan özgür olmadan devlete inanmayız. Cezaevlerine yönelik saldırılar son bulsun. PKK da üstüne düşeni yaptı. PKK dağları boşaltıyor, devlet de cezaevlerini boşaltsın. Arkadaşlarımızın hepsi özgürlüklerine kavuşsun” dedi.    ‘Hasta mahpuslar amasız,  fakatsız tahliye edilmeli’   İnsan Hakları Derneği (İHD) Yöneticisi Ayten Kıran, 40 yılı aşkın süredir çatışmalı bir sürecin olduğunu ve bu çatışmalı sürecin etkilerinin Kürt coğrafyasında çok yoğun hissedildiğini vurguladı.  Ayten Kıran şu ifadeleri kullandı: “Çatışmaların en yoğun olduğu süreçte bile İHD olarak biz, sorunların müzakere ve demokratik yollarla çözülebileceği görüşündeydik. Bugün gelinen noktada bunun doğru olduğunu gördük. 12 Mayıs’ta PKK’nin almış olduğu fesih kararıyla birlikte yeni bir süreç doğdu. Bu çok umut verici bir süreçtir ve çok değerli buluyoruz. Bu sebeple siyasi iradenin artık gerekli, ciddi ve somut adımlar atması gerekiyor.   İHD olarak bizim ilk gündemimiz hasta mahpuslar ve siyasi tutsaklardır. Bu tutsaklar için infaz yasasının eşit şekilde uygulanmasından yanayız. Hasta mahpusların sorgusuz, amasız, fakatsız tahliye edilmeleri gerekiyor. Çünkü cezaevlerinde birçok kayıp verdik. Bunlar kabul edilebilir şeyler değil. Ama bütün bu yaşananlara rağmen süreci çok değerli bulduğumuzu ve bu noktadan sonra insan hakları savunucuları olarak sürecin takipçisi olacağımızı belirtiyoruz.   Başta umut hakkı olmak üzere adımlar atılmalı. Sürecin mimarlarından biri de Sayın Abdullah Öcalan’dır. Onun çağrısı ile ‘ihtiyaçtan doğan’ bir oluşum olan PKK kendini feshetti. Bunun çok iyi bilinmesi gerekiyor. Bu sürecin sağlıklı yürütülebilmesi için Sayın Öcalan’ın üzerinde umut hakkının uygulanması gerekiyor. Buna paralel olarak tüm siyasi mahpuslar için de bu umut hakkının uygulanması gerektiği görüşündeyiz. Yani umut hakkının uygulanması ve bu noktada çalışmaların yürütülmesi gerekiyor.”