Gülistan Kılıç Koçyiğit: Türkiye SMO’yu aklamaya mı çalışıyor? 2025-03-11 10:28:40   ANKARA - Suriye’deki Arap Alevi’lere yönelik katliama dair açıklama yapan DEM Parti Grupbaşkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit ve milletvekilleri, AKP’nin açıklamalarına karşı, “Türkiye SMO’yu aklamaya mı çalışıyor?” diye sorarken, SGD ve Suriye geçici hükümetinin arasında anlaşma imzalarının önemli olduğunu vurguladı.    Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit ile milletvekilleri, Suriye’de Arap Alevi’lerine yönelik katliama dair Meclis Basın Kapısı’nda basın toplantısı düzenledi.    Suriye’de özellikle Lazkiye ve Tartus kentlerinde Arap Alevi toplumuna yönelik katliamlara dikkat çeken Gülistan Kılıç Koçyiğit, 8 Aralık tarihinde Suriye’de yönetimin el değiştirdiğini, Esad rejiminin yıkılarak yerine HTŞ ile beraber geçici bir yönetim kurulduğunu hatırlattı. Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Suriye’de yaşayan Dürziler, Ermeniler, Arap Alevileri, Kürtler, Türkmenler, Çerkezler, yani orada yaşayan bütün halklar ve inançlar, gerçekten de bu yeni yönetimin Suriye’ye istikrarı ve barışı getirip getirmeyeceğini, Suriye’deki tüm halkları ve inançları kapsayan demokratik bir yönetim mi kuracağını, yoksa Esad rejiminin bir başka biçimde devamı olarak mı süreceğini merakla bekliyordu. Bizler de bu konuda, ilk günden itibaren nasıl bir Suriye beklentimiz olduğunu, Suriye’nin demokratikleşmesinin önemini, Suriye’de yaşayan bütün halklar ve inançların bu sürece dahil edilmesi gerektiğine dair görüş ve düşüncelerimizi kamuoyu ile paylaştık. Fakat ne yazık ki 6 Mart’tan beri devam eden katliamlar, aslında geçmişteki uygulamaların süreceğine dair çok önemli işaretler içeriyor. Özellikle Tartus ve Lazkiye’de sivil, masum insanların, kadınların, çocukların ve yaşlıların evlerinden çıkarılması, kurşuna dizilmesi, işkence edilmesi ve üstelik bütün bu görüntülerin servis edilerek tüm Suriye halklarına korku salınmaya çalışılması, hep birlikte izlediğimiz vahim bir tabloyu ortaya koyuyor” dedi.   ‘IŞİDvari yöntemlerle katliam yapılıyor’   Tartus ve Lazkiye’de insanların katledilmesine dair görüntülerin paylaşılmasının, Suriye halklarına korku salınmaya çalışıldığına vurgu yapan Gülistan Kılıç Koçyiğit, dünyanın gözü önünde katliamlar yapıldığını kaydetti. Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Nasıl ki İsrail, Filistin’de katliam yapıyorsa ve bütün dünya bunu canlı yayında izliyorsa, bugün de IŞİDvari yöntemlerle oradaki cihatçı, selefi gruplar Arap Alevilerine yönelik bir katliam gerçekleştiriyor ve bu katliama dönük tepkiler gelmesine rağmen, ilk saatlerden itibaren bunu durdurmaya yönelik çaba yetersiz kaldı.   Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin ilk 24 saate ilişkin verisi, 148 Alevi yurttaşın katledildiğini gösteriyor. Yine 8 Mart’tan itibaren tüm çatışmalar sonucunda, katledilen Alevi sayısının 3 bini geçtiği, 6 bin Alevinin kendi yaşam alanlarını terk ederek Lübnan’a sığındığı ve birçok Alevinin can korkusu nedeniyle Rus üslerine sığındığına dair çok sayıda veri var. Bunlar, bize katliamın büyüklüğünü gösteriyor.   Türkiye, birçok Alevi katliamına tanıklık etmiş bir coğrafya. Hafızalarımız çok canlı. 12 Mart ve Gazi Katliamı’nın da yıldönümü. Bütün bu katliamların ne anlama geldiğini en iyi bilen yerden bunu söylüyoruz. Bu acıyı paylaşıyoruz ve asla kabul etmiyoruz. Bu şiddeti, bu vahşeti, 21. yüzyılda dünyanın kameralar ve canlı yayınlar aracılığıyla izlediği bu katliamı lanetliyor ve kınıyoruz” sözlerini kullandı.   Gülistan Kılıç Koçyiğit şöyle devam etti:   “İlk günden itibaren, özellikle Kuzey ve Doğu Suriye yönetiminin mevcut Alevi katliamını engellemeye yönelik hem kamuoyuna yaptıkları açıklamaları hem de Suriye Geçici Yönetimi ile kurdukları diyalog ve bu katliamın önlenmesi konusundaki çabalarını takdir ediyor ve teşekkür ediyoruz.   Aynı zamanda ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, AB Sözcüsü’nün, Almanya ve Fransa başta olmak üzere birçok AB üyesi ülkenin ve bölge ülkelerinin mevcut katliamı kınayan, durdurulmasına yönelik çağrıları da önemlidir. Hâlihazırda bu katliam durmuş değil. Fakat ilk günden bu katliamı reddeden HTŞ yönetimi, sadece ‘katliamın videolarını yayınlamayın’ şeklinde telkinlerde bulunmuştu. Ancak ülke içindeki tepkiler, uluslararası toplum ve bölge ülkelerinin baskıları sonucunda, HTŞ yönetimi bu katliamı kabul ettiğini, bu konuda bir komisyon kuracağını ve özellikle bu katliamı gerçekleştirenlerin dost ve müttefik güçler dahi olsa hesap vereceğini açıkladı.   Bu açıklamalar yetersizdir. Suriye Geçici Yönetimi, en baştan bu katliamı engellemekle sorumludur ve Suriye’de yaşayan her yurttaşın can ve mal güvenliğinden sorumludur. Bu konuda hızla sorumluların yakalanması, adil bir yargılama yapılması ve cezalandırılmaları yönünde çağrımızı yineliyoruz.   Alevilerin, Kürtlerin, Dürzilerin ve bölgede yaşayan diğer halkların yaşam hakları başta olmak üzere, siyasi katılım haklarının güvence altına alınması ve Suriye’nin geleceğinde söz sahibi olmaları gerektiği gerçeğini, bu katliam bir kez daha ortaya koymuştur.   AKP’nin açıklamalarını kabul etmiyoruz    Türkiye’de de bazı medya çevrelerinin bu katliamı sivil, masum Alevilerinin katledilmesini Esad destekçileri diye meşrulaştırmaya çalışmasını, bunu görünmez kılmaya çalışmasını da kabul etmiyoruz. AKP Sözcüsü Ömer Çelik’in meseleyi terörle mücadeleye Dışişleri Bakanlığının ise meseleyi dış destekli bir provokasyona indirgemiş olması ve orada yaşanan katliamı görmezden gelmesini asla ama asla kabul etmiyoruz. DEM Parti olarak ilk günden itibaren hem MYK’mız hem Eş Genel Başkanlarımızın kamuoyuna yaptığı açıklamalarda hem de Alevi örgütleri ile beraber yürüttüğümüz çalışmalar sonucunda alanlarda ve meydanlarda da bu katliamı lanetledik bu katliamın durdurulmasına yönelik çağrılarımızı da yeniledik.    Türkiye SMO’yu aklamaya mı çalışıyor?    AKP hükümeti, bu katliamı görmezden geldi ve ya teröre ya da dış güçlerin provokasyonuna bağladı. Ancak günün sonunda, Suriye Geçici Hükümeti Başkanı Ahmet El Şara katliamı kabul etti ve bu konuda bir komisyon kuracaklarını, soruşturma başlatacaklarını ifade etti. Demek ki burada katliamı görmezden gelmenin hiç kimseye bir faydası yok.   Bunu görmezden gelmek, başka katliamların önünü açmak demektir. Suriye’nin istikrar kazanmasını engellemek, gerçekten demokratikleşmesinin önüne bariyer kurmak anlamına gelir. Bütün bunların son derece sakıncalı olduğunu ve bu yaklaşımlardan hızla vazgeçilmesi gerektiğini vurguluyoruz.   Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre, bu katliamların SMO çeteleri eliyle gerçekleştirildiğine dair iddialar bulunmaktadır. Biz, Türkiye’nin bu meseleyi örtbas etmeye çalışmasının ve tüm suçu Esad sonrası terör meselesine bağlamasının sebebinin, katliamın SMO tarafından işlenmiş olması mı olduğunu sorguluyoruz. Türkiye, burada SMO’yu mu aklamaya çalışıyor?   Burada asıl muhatap, Suriye Geçici Yönetimi’dir. Suriye Geçici Yönetimi, bu katliamı gerçekleştirenlerin hesabını sormalı ve dünya kamuoyuna gerçekleri anlatmalıdır.   Biz, DEM Parti olarak bir kez daha Suriye’de yaşayan Arap Alevi halkının yanında olduğumuzu, bu katliamı ve vahşeti lanetlediğimizi belirtiyoruz. Nerede, kime karşı olursa olsun, sivil ve masum insanların katledilmesine karşı her zaman ilkesel tutumumuzu sürdüreceğiz.   Suriye’nin demokratikleşmesi    Yine, çok uzun süredir Türkiye’de dilimiz döndüğünce anlatmaya çalıştığımız Kuzey ve Doğu Suriye modelinin, bugün Suriye halklarının demokratik yaşamındaki önemini de vurgulamak istiyoruz. Hiçbir etnik, inançsal veya toplumsal grubu dışlamayan; hepsini kapsayan ve herkesle demokratik, özgür ve eşit bir şekilde yaşamayı esas alan bu yönetim modelinin benimsenmesi durumunda, bütün Suriye’nin demokratikleşeceğinin ve dönüşeceğinin altını çizmemiz gerekiyor.   Bu anlamda, şu anda hâlihazırda devam eden Arap Alevilere yönelik kıyımı durdurmak açısından bu anlaşma çok önemli bir adımdır. Bunun altını çizelim. Anlaşmadan önce de sonra da, Kuzey ve Doğu Suriye yönetiminin bu katliamı durdurma çağrıları ve geçici hükümete yönelik taleplerinin önemine de vurgu yapmamız gerekiyor. Bu kapsamda, en önemli maddelerden biri derhâl ateşkesin sağlanmasıdır.   Yine, Kürt toplumunun Suriye devletinin yerli bir topluluğu olması nedeniyle vatandaşlık ve tüm haklarının garanti altına alınmasının büyük bir öneme sahip olduğunu ifade edelim. Biliyorsunuz, 1. Dünya Savaşı’nda cetvelle bölge ülkelerinin sınırları çizildi. Kürtler, dört farklı ülkenin sınırları içerisinde kaldı ve Suriye’nin geçmiş yönetimi de Kürtlerin hiçbir hakkını tanımayan, onları yurttaş olarak görmeyen ve kimlik vermeyen bir pozisyondaydı. Bugün, Kürtlerin Suriye devletinin asli unsurlarından biri olduğu ve bütün haklarının anayasal güvenceye alınacağına dair bir anlaşmaya varılmasını büyük bir memnuniyetle karşılıyoruz.   Afrîn, Girê Spî ve Serêkanî’de yerinden edilmiş halkların tekrar kendi yerleşim yerlerine geri dönmeleri, Suriye Geçici Yönetimi’nin bunun garantörlüğünü sağlaması ve bazı komitelerin kurulmasına dair beyanları da memnuniyetle karşılıyoruz.   Suriye toplumunun tüm bileşenleri arasında ayrışma yaratmaya yönelik çağrıları, nefret söylemlerini ve nifak yayma girişimlerini reddeden tutumun öneminin altını çizmemiz gerekiyor. Bu anlaşma henüz bir başlangıç niteliğinde olsa da Suriye’nin geleceği açısından çok önemli bir adımdır. Ayrıca, Türkiye’ye de olumlu katkılar sunacağını ve bölge barışına önemli faydalar sağlayacağını vurgulamak istiyorum.”   SGD ve Suriye Geçici Hükümeti ile yapılan imzalama    Bu arada dün gece önemli bir gelişme de oldu. SGD Lideri Mazlum Abdi ile Suriye Geçici Hükümeti Lideri Colani arasında dün Şam’da bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşma sadece Kürtler ile Şam yönetimi arasındaki bir anlaşma gibi görünmekle birlikte aslında Suriye’de yaşayan bütün halklar ve inançların Suriye yönetimine katılması ve haklarının anayasal garantiye alınması açısından çok önemli bir başlangıçtır. Suriye demokrasisi açısından önemli bir adımdır yeni dönemin kapısını aralayacak kadar güçlü bir adımdır. Tabii ki herşey değildir henüz yolun başında olduklarını bizler de biliyoruz. Fakat Suriye'nin kendi dinamikleri ile kendi içerisindeki yapılarla, halklarla, inançlarla beraber, kendi geleceğini kendisinin kurması, sorunlarını diyalog ve müzakere ile çözme yöntemini esas almasının kendisi çok önemlidir. Biz bu yöntemin en nihayetinde Suriye demokrasisine büyük katkı sağlayacağını ve büyük Suriye’nin inşasında en önemli yöntemlerden biri olduğunun da altını çizmek istiyoruz. Suriye tarihsel ve kültürel çeşitliliği, inançsal ve etnik çeşitliliği çok olan bir ülke. Suriye tekçi bir yaklaşımla yapılacak her işin en nihayetinde günün sonunda Suriye’nin istikrarsızlaşması hatta bölünmesi ve halkların karşı karşıya gelmesi gibi sonuçlarının olacağı, bunu ve Suriye’nin ne de bölge halklarının hakketmediğini, bunu kaldırmayacağını ifade etmemiz gerekiyor.   Suriye’nin demokratikleşmesi    Yine çok uzun süredir Türkiye’de dilimiz döndüğünce anlattığımız Kuzey ve Doğu Suriye modelinin bugün Suriye halklarının demokratik yaşamında biricik önemine de vurgu yapmak istiyoruz. Hiçbir etnik grubu hiçbir inançsal grubu, hiçbir toplumsal grubu dışlamayan hepsini içeren, hepsi ile demokratik, özgür ve eşit bir şekilde yaşamayı esas alan bu yönetim modelinin esas alınması durumunda bütün Suriye’nin demokratikleşeceğinin, dönüşeceğinin de altını çizmemiz gerekiyor. Bu anlamıyla bu anlaşma özellikle de şu anda hali hazırda devam eden Arap Alevilere yönelik kıyımı durdurmak açısından da çok önemli bir adımdır. Bunun altını çizelim. Anlaşmadan önce de anlaşmadan sonra da Kuzey ve Doğu Suriye yönetiminin bu katliamı durdurma çağrıları, bu katliamın durması için geçici hükümete yönelik ifadelerinin altını da çizmemiz gerekiyor. Bu kapsamda hemen ateşkesin sağlanması en önemli madde başlıklarından biri. Yine Kürt topluluğunun Suriye devletinin yerli bir topluluğu olması ve Suriye devletine onun vatandaşlık ve tüm haklarını garanti altına alınması maddesinin biricik önemde olduğunu ifade edelim. Biliyorsunuz 1. Dünya savaşında cetvelle bölge ülkelerinin sınırları çizildi. Kürtler dört farklı ülkenin sınırları içerisinde kaldılar ve Suriye’nin geçmiş yönetimi de Kürtlerin hiçbir hakkını tanımayan, onları yurttaş olarak görmeyen, onlara kimlik vermeyen bir pozisyondaydı. Bugün Suriye'de devletin ülkenin asli unsuru oldukları bütün haklarının anayasal garantiye alınacağına dair bir anlaşmaya varılacağını büyük bir memnuniyetle karşılıyoruz. Bundan mutluluk duyuyoruz. Afrîn’de, Girê Spî’de, Serêkanî’de yerinden edilmiş halkların tekrar yerleşim yerlerine geri dönmeleri ve bu konuda Suriye Geçici Yönetiminin bunun garantörlüğünü sağlaması ve bu konuda özellikle bazı komitelerin kurulmasına dair beyanları memnuniyetle karşılıyoruz.    Suriye toplumunun tüm bileşenleri arasında ayrışma yaratmaya yönelik çağrıları, nefret söylemlerini ve nifak yayma girişimlerini reddeden tutumun da önemli olduğunun altını çizmemiz gerekiyor. Bu anlaşma henüz bir başlangıç anlaşması ama Suriye’nin geleceği açısından çok önemli bir anlaşma. Bu anlaşmanın Türkiye’ye de olumlu, pozitif katkılarının olacağını, bölge barışına önemli katkılar sunacağının da altını çizmek istiyorum. “