Kadın Devrimi (2) 2025-02-25 09:01:14   Ekolojik krizi anlamak   HABER MERKEZİ - Günümüzde yaşanan ekolojik kriz, kırım ve talanın kadınların yaşamlarını nasıl etkilediğini anlamak “Kadın devrimine” neden ihtiyaç olduğunu ortaya koyuyor.    Kapitalist modernitenin kadınlara yenilik saldırılarını aşarak “Kadın devrimi” iddiasını gerçekleştirmek günümüzde kadınların en temel tartışmalarından biri. Kadın devriminin nasıl gerçekleştirileceği de sistemin analizinden geçiyor.    Yazı dizimizin bu bölümünde kapitalist modernitenin yarattığı yapısal krizlerin biri olan “Ekolojik krizi” ele alacağız. Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketi'nin konuya ilişkin çözümlemesi de kadın mücadelesine ön açıcı nitelikte.   Endüstriyalizmin yıkıcı etkileri   Son elli yılda endüstriyalizmin yıkıcı etkileri sadece insan yaşamını değil bir bütün canlı yaşamını tehdit eder bir karakter kazandı. Ekolojik dengenin bozulması nedeniyle birçok canlı türü ortadan kalkarken, iklim değişimi nedeniyle buzulların erimesi, kuraklık, su taşkınları ile her gün yeni felaketler ortaya çıkıyor, milyonlarca insan, hayvanlar ve bitki örtüsü bundan etkileniyor. Nefes alacak temiz hava, içme suları, sağlıklı gıda imkanları giderek azalıyor. Buna karşılık insan nüfusu giderek artmakta, kırsal alanlar tüketen devasa şehirler ekolojik krizi derinleştiren kar mantığı ile hastalıklı birer ur gibi büyümeye devam ediyor.   Ekolojik krizde belirleyici etken   Son elli yılda dünyanın nüfusu iki kattan daha fazla artarak 8 milyarı aşmış durumda. 2050 yılında 11 milyara ulaşacağı tahmin ediliyor. Yapılan araştırmalara göre doğum oranlarında artış görülen bölgelerdeki hamileliklerin yarısına yakını ‘istenmeyen hamilelikler’ olarak kayıtlara geçiyor. Kadınların çocuk doğurmaya mecbur bırakılması ya da zorlanmasının daha açık hale geldiği durumlarda bu ifade kullanılıyor olsa da toplumsal baskı, ulus devletlerin teşvikleri, cinsiyetçi yöntemlerle kadınların ikna edilmesi temelinde bir baskıdan söz etmek mümkündür. Nüfus artışı kendi başına ekolojik krizin kaynağı olmamakla birlikte ekolojik krizde en belirleyici etkenlerden birini oluşturuyor.   Ormanlık alanlar yok ediliyor   Kapitalist kar hırsı ve büyük nüfusların barınma ihtiyaçları betonlaşma, ormanlık alanların azalması ve şehirlerin enerji ihtiyacını karşılama amaçlı kullanılan ürünler ekolojik krizi derinleştiriyor. Sadece 1990-2020 yılları arasında 420 milyon hektarlık alandaki ormanlar ortadan kaldırıldı. Dünyanın akciğerleri olarak bilinen Amazon ormanlarının benzer biçimde Kürdistan ve Türkiye’deki ormanlık alanların imara açılması ya da yakılmasında olduğu gibi ormansızlaştırma bir devlet politikasına dönüştürüldü.   İçme suları tükeniyor   Ekolojik krizin diğer önemli bir boyutu içme sularının tükenişidir. WHO ve UNICEF’in milyarlarca insan insan güvenilir içme su hizmetlerine erişemediği gibi milyarlarca  insan da güvenilir sağlık hizmetlerinden faydalanamıyor. Su kıtlığının dünya nüfusunun yüzde 40’dan fazlasını etkilediği belirtilmektedir.   Küresel ısınma, buzullar eriyor   Sanayileşme, fosil yakıtların kullanımı sonucunda ortaya çıkan küresel ısınma her bölgeyi farklı şekilde etkiliyor, mevsim döngüleri değişiyor. Doğal enerji kaynaklarından ziyade petrol, kömür gibi ürünlerin ve nükleer santrallerle giderilmeye çalışılan enerji ihtiyacı giderek artarken iklim krizi buna bağlı olarak derinleşiyor. İklim krizi her bölgeyi farklı etkilemekle birlikte sonuçları oldukça yıkıcı oluyor. Kutup bölgelerindeki buzulların erime hızı bu yıl iki katına çıkarken, deniz seviyesinin yükselmesine bağlı olarak önümüzdeki beş yıl içerisinde Avrupa’nın batısında daha çok fırtına görüleceği Güney Afrika ve Avustralya’da ise normalden çok daha kurak geçeceği ön görülüyor.    Bir milyon canlı türü yok oldu   İklim değişikliği, kentleşme, artan nüfus, tarımsal kirlilik ve tarımda sanayileşmenin hedefleri doğrultusunda aşırı üretim ya da tüketim doğada biyolojik çeşitliliği olumsuz etkileyerek yaklaşık  bir milyon canlı türünü yok olma tehlikesiyle baş başa bıraktı. BM verilerine göre, bilinen her dört türden biri, gelecek 10 yıl içinde gezegenden silinme tehlikesiyle karşı karşıya.    Salgınla ekolojik kriz görünür hale geldi   Corona pandemisi ile ekolojik krizin boyutları daha görünür hale gelirken, salgın hastalıkların çeşitleri, etki düzeyleri ve yol açtıkları ölüm oranları da giderek artıyor. Bu artışta nüfus artışı, şehir yaşamının sağlıksızlığı, iklim değişikliği, hala detayları bilinmeyen bazı teknolojik denemeler, yeni yerleşim yerleri açma planları sonucu daha önce temasta bulunulmayan hayvanların yaşam alanlarından gelen genlerin mutasyona uğramasına kadar birçok neden sayılabilir.     İklim krizinin kadınlara etkisi   İklim krizinin sonuçları tüm dünyayı etkilerken en yıkıcı etkisini ise kadınlar yaşamaktadır. 141 ülkede yapılan araştırmaya göre iklim değişikliği ve doğal felaketlerde kadın ölüm oranları daha fazladır. 1991 yılında Bangladeş’te yaşanan kasırgada yüzme bilmedikleri ve çocuklarını kurtarmaya çalıştıklarından dolayı yaşamlarını yitirenlerin yüzde 90’nın kadın olması buna verilecek çarpıcı bir örnek niteliği taşıyor. Hindistan ve Afrika’da kuraklık kadınların yaşamlarını erkeklerden daha fazla etkiliyor. Suya ulaşmak için saatlerce yürümek zorunda kalan kadınlar birçok saldırı ile karşı karşıya kalabiliyor, iş yükleri ağırlaştığı, hijyen koşulları olmadığı için ciddi sağlık sorunları ile karşı karşıya kalıyor. İklim krizi yüzünden göç¸ etmek zorunda kalanların yüzde 80’ini kadınlar oluşturuyor. Kadınların doğal felaketlerde ölme olasılığının erkeklerden 14 kat daha fazla olduğu araştırmalarla ortaya çıkıyor. Afetlerin yaşandığı bölgelerde kadınlara yönelik şiddet, taciz-tecavüz olayları artıyor. Borçlarından, yaşayacak ekonomik imkanları olmadığından ya da insan ticareti yapan mafyaların kurduğu şebekeler aracılığıyla afet yaşanmış bölgelerde kadın ve çocuk ticareti de artıyor.