Geri Gönderme Merkezlerinde neler oluyor? (4) 2025-01-30 09:46:59       Avukatların gözünden Geri Gönderme Merkezleri   Derya Ren   RIHA – Harran Geçici Barınma Merkezi’nde yaşanan taciz, tecavüz ve işkenceye dair değerlendirmelerde bulunan ÖHD Riha Şube yöneticisi Dicle Aksu,  "Göçmen kadınların, Türkiye devletine ve yargı sistemine olan güven duygusu oldukça az ve sınırda. Tecavüz ve tacizde bulunan memurlar hakkında etkili adli ve idari soruşturma yürütülmemesinden kaynaklı bu durum artarak devam ediyor" dedi.     Geri Gönderme Merkezleri ve Geçici Barınma Merkezlerinde yaşanan hak ihlalleri her geçen gün derinleşirken, iktidarın cezasızlık politikalarıyla beraber bu durum daha farklı bir boyuta ulaşıyor. Öte yandan bu merkezlerde bulunan müvekkillerini ziyaret etmek isteyen avukatlar da farklı engellemeler ile karşı karşıya kalırken, buna karşı çıkan avukatlara da farklı uygulamalar dayatılmakta. Ajansımızın ulaştığı mülteci kadınlar yaşadıkları taciz,tecavüz ve işkenceyi anlattı.   Konuya dair Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Riha Şubesi yöneticisi Dicle Aksu değerlendirmelerde bulundu.   Yaşanan hak ihlalleri   Geri Gönderme Merkezleri ve göçmenlerin kaldığı Geçici Koruma Kamplarının ulusal ve uluslararası mevzuata aykırılık teşkil etiğini ifade eden Dicle Aksu, “Urfa’da olan GGM ve kamplardan görebildiğimiz ve müvekkillerimizin tanık olduğu olaylar dikkate alındığında uygulamada birçok hukuksuzluğun gerçekleştiği çok barizdir. Öncelikle kamplara kapasitesinin çok üzerinde kişi yerleştirilmesi; hem yatak hem besin hem sağlık hem de hijyen açısından oldukça büyük tehlike teşkil ediyor. Kişilerin yatak eksikliğinden dolayı yerde yatması var olan yatakların ise çarşaflarının kirli bırakılması orda kalan göçmenler açısından sağlık sorunlarına sebep oluyor. Aynı zamanda göçmenlerin doktor kontrolüne götürülmemesi ve sevklerin geciktirilmesi veya hiç yapılmaması durumun ne kadar korkunç olduğunu gözler önüne seriyor” dedi.   ‘Hakları gasp ediliyor’   GGM’inde bulunan bir mülteci ile yaptığı görüşmeyi anlatan Dicle Aksu, “Benim görmeye gittiğim bir göçmen oradaki memurlar tarafından kafasına darbe aldığını ve hastaneye sevk edilmediğini ifade etmişti. Bununla ilgili müdür yardımcısı ile görüşüldüğünde bir sorun olmadığını kampta bulunan doktorun yeterli kontrolü yaptığını öne sürerek hastaneye sevk yapılmasına gerek olmadığını söylemişti. Oysa kafasına darbe alan birinin kafa tomografisi çekilmeden sağlık sorunu ile fikir sahibi olmak mümkün değildir. Bu olaya baktığımızda bile göçmenlerin sağlık sorunlarının hiçbir şekilde ciddiye alınmadığını görebilirsiniz. Ayrıca göçmenler ile birlikte kalan 18 yaş altı çocukları için uygun ortam sağlanmamakta. Bu çocukların eğitim, sağlık, besin gibi ihtiyaçları göz ardı ediliyor. Ayrıca kamplarda bulunan göçmenlerin hukuki destekten yoksun bırakılarak hile ve yalan ile gönüllü geri dönüş formunun imzalatılması da kişinin bir bütün olarak haklarının gasp edildiğini gösteriyor” ifadelerini kullandı.   ‘Engellemeler yapılmakta’   Dicle Aksu, avukatların müvekkilleri ile görüşürken kanunda yer almayan dayatmalar yapıldığını belirterek, devamında şunları söyledi: “Hem tercüman desteği sağlanmamakta hem de evraklara ulaşma noktasında engellemeler yapılmakta. Ayrıca idare her seferinde avukatlar ile görüşmekten kaçınmakta. Daha önce bazı meslektaşlarımızın müvekkillerinin ’karşılığında battaniye alacaksınız’ iddiasıyla gönüllü geri dönüş formunun imzalatılması yoluyla deport edilmesi de bunun sadece bir örneğidir. Genel olarak bakıldığında bu kamplar gerek ulusal gerek uluslararası mevzuata ve sözleşmelere aykırılık teşkil etmesine rağmen denetlenmediği için hukuksuzluklar normal rutin haline gelmiştir.   Hak arayışında bulunamıyor   Toplumun en dezavantajlı kesimi olan kadınlar her yerde olduğu gibi geri gönderme kamplarında da daha fazla şiddete daha fazla dayatmaya maruz kalıyor. Kadınlar, kamplarda denetim eksikliğinden ötürü keyfiyetle davranan ve suç işlemekten çekinmeyen erkek memurların taciziyle ve şiddetiyle karşı karşıya olmasına rağmen uygulamanın esnek olmasından kaynaklı hak arayışında bulunamıyor. Bulunsa bile bir sonuç çıkmayacağını düşünüyor. Bu noktada göçmen kadınların, Türkiye devletine ve yargı sistemine olan güven duygusu oldukça az ve sınırda. Tecavüz ve tacizde bulunan memurlar hakkında etkili adli ve idari soruşturma yürütülmemesinden kaynaklı bu durum artarak devam ediyor. Kadınlar yaşanan bu taciz ve tecavüz olaylarından fiziksel ve psikolojik olarak ciddi bir şekilde etkilenmektedir. Urfa'da kamplarda kadınlara taciz ve tecavüzde bulunduğu iddiası şu an henüz iddia olarak kalsa da olayın açıklığa kavuşması adında gerekli kurumlara başvuru yapılmıştır.”   Duyarlılık çağrısı   Yaşanan olaylarla ilgili soruşturma başlatılmasının elzem olduğunu ifade eden Dicle Aksu, “Zira olaydan sonra delillerin durumu vs olayın şeffaflığa kavuşması noktasında büyük ölçüde etkide bulunacağından soruşturma aşamasına hemen geçilmesi için gerekli girişimlerde bulunmaktayız. Bu olayın açığa çıkarılması durumunda Urfa’daki kamplar ve diğer şehirlerdeki kamplarda denetimin artmasına ve memurların keyfiyetle davranmasına büyük ölçüde engel olacağından bütün Sivil Toplum Kuruluşlarının (STK) ve diğer kurumların duyarlılık göstermesi de oldukça önemlidir. Bizler avukatlar olarak koşullar ne olursa olsun yasa çerçevesinde müvekkilimiz ile görüşme ve sağlıklı bir ortamda bilgi alışverişinde bulunma hakkına sahibiz. Bu noktada kamplarda ve bu merkezlerde avukatların müvvekillerine ve dosyalarına erişim her zaman sıkıntılı oluyor. Orası bir ceza ve tutukevi olmamasına rağmen orda kalan göçmenlere infaza benzer uygulamalar dayatılmaktadır” diye kaydetti.   ‘Hapishaneye dönüşmüştür’   Avukatların müvekkilleri ile görüşme esnasında yaşananları hatırlatan Dicle Aksu, “Bizlerin müvekkillerle görüşmeden önce telefon tesliminde zorlanmamız, görüşmelerde tercüman desteğinin olmaması vs çoğunlukla Kürtçe ve Türkçe bilmeyen müvekkiller ile iletişime geçmede sorun yaratıyor. Ayrıca dosyaları alırken tutanak imzalama dayatması ve verilen dosyaların da eksik olması kanuna aykırıdır. Orda çalışan memurların hukuki bilgi noktasında eksik olması bizim açımızdan çok büyük sorunlara yol açıyor. Ayrıca kampa her gittiğimizde uygulamanın değişmesi de düzenli ve temeli olan bir hukukun uygulanmadığını kanıtlıyor. Bütün bu sorunlar geri gönderme kamplarında yaşanan hukuksuzlukların belki de yüzde birini oluşturuyor. Denetleme mekanizmasının olmamasından kaynaklı bu kamplar bir geçici koruma merkezinden ziyade hapishaneye dönüşmüştür. Göçmenler kapıların devamlı üzerlerine kapatıldığı bu karanlık dünyada çaresiz ve kimsesiz olduklarını belirterek seslerini dünyaya duyurmak istiyor ama ne avukatları aracılığıyla ne de başka bir yoldan sesini duyuramıyor” diye konuştu.