‘Sistem çeteleşme için nasıl zemin hazırlıyor?’ 2024-12-14 09:03:03   Rozerin Gültekin   İSTANBUL - Yenidoğan Çetesi’nin bebek ölümleriyle gündeme gelen yasa dışı faaliyetleri, sağlık sektöründeki denetimsizlik ve özelleştirme politikalarını tartışmaya açtı. Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği’nden Seyhan Öznur Karasu, çeteleşmenin yasal düzenin içine sirayet ettiğini vurgulayarak, "Bu düzeni mahkum etmeliyiz, örgütlü bir şekilde kamu yararını savunmalıyız" dedi.    Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan (SGK) daha fazla para almak amacıyla kurulduğu iddia edilen “Yenidoğan Çetesi” haftalardır Türkiye gündeminde tartışılmaya devam ediyor. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne (CİMER) yapılan bir şikâyetin ardından ortaya çıkan bu çetenin yargılanması Bakırköy 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde gerçekleştiriliyor. 11 kişinin daha tutuklandığı dosyada, 33’ü tutuklu olmak üzere toplam 47 sanık; “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma”, “Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, “Kamu kurum ve kuruluşlarını dolandırıcılık yoluyla zarara uğratma” ve “Resmi belgede sahtecilik” gibi suçlardan yargılanıyor. Yargılama sürecinde faillerin ifadeleri ve ailelerin beyanları yaşananların boyutlarını her geçen gün daha açık bir şekilde ortaya koyuyor. Sanıklardan Doktor Fırat Sarı suç işlediğini düşünmediğini ve benzer uygulamaların birçok özel hastanede yapıldığını iddia ederek kendisini savundu. Ayrıca, bebeklere müdahalelerin doktorlar tarafından değil hemşireler tarafından gerçekleştirildiği de dava sürecinde ortaya çıktı.   Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği’nden Seyhan Öznur Karasu, çeteleşmeye dair değerlendirmelerde bulundu.   ‘Çeteleşme yasal düzenin içine sirayet etmiş’   Yenidoğan Çetesi adı ile ülkenin gündeminde büyük bir yankı uyandıran çetenin bebekleri katletmesini ve bu yaşananların yıllar sonra fark edilmesini değerlendiren Seyhan Öznur Karasu, “Çeteleşme yalnızca yasa dışı faaliyetlerle sınırlı olmayan, yasal düzenin içine sirayet etmiş ve böylelikle meşru zemin kazanmıştır. Çeteleşmenin, sistemin bir parçası haline geldiğini görüyoruz. Yasal olanla yasal olmayanın sınırlarının muğlaklaştığı bir yapı var karşımızda. Çeteleşme, devletin denetimsiz alanlarında doğuyor. Sağlık gibi, eğitim gibi alanlarda kolaylıkla büyüyor. Yenidoğan Çetesi de çeteleşmenin sağlık sektöründeki bir tezahürü. Birkaç kötü niyetli insan bir araya gelmiş, sistemin bir açığını bulmuş ve suç işlemiş değil kesinlikle. Bunları, sistemin yarattığı çarpıklığın bir sonucu olarak değerlendirmeliyiz. Yenidoğan bebek ünitelerinin yarısından fazlası özel hastanelerde bulunuyor. Bu da ne demek? Denetimsizlik... Devletin düzenleyici rolü artık orada mevcut değil. Çeteler, bu denetimsizliği kendi çıkarları doğrultusunda kullanarak var oluyorlar. Kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi ve tamamen bu hizmetlerin denetimsiz piyasa düzenine mahkum edilmesiyle bunlar ortaya çıkıyor” dedi.   ‘Toplumun karşısında kar dayanışması var’   Kadınların ve çocukların yaşamlarının rant ve iktidar oluşturmak için hedef alınmasına dair konuşan Seyhan Öznur Karasu, Yenidoğan Çetesi’nin ortaya çıktığı sürece ve mahkeme sürecine değindi. Seyhan Öznur Karasu, “İlk başta bir savcı tehdit edildi. Bunu hep birlikte izledik. Tehdit edenler kendilerini bu kadar dokunulmaz görüyorlar. Sonrasında savcının bu tehdide karşılık bir ‘Kurtlar Vadisi’ paylaşımını gördük. Sanki böyle bir güç gösterisi var; kaynağını evrensel hukuk ilkelerinden değil, mafya düzeni referansından alan bir yaklaşım var. Bu çete gözle görüldü ama bunun dışında görülmeyen birçok yer var. Biz bunu nasıl öğrendik? Art arda bebek ölümleri gerçekleşti, o şekilde öğrendik. Yani tesadüfen öğrendik. O bebekler art arda ölmese haberimiz olmayacaktı. Birçok insan şikâyette bulunmuş fakat bir önlem alınmamış. Bakan açıklama yapıyor, diyor ki: Denetim var, bir boşluk yok. Ama karşımızda öyle büyük bir çete var ki hiç delil bırakmamışlar ortada. Yani tamamen kendi sorumluluğunu üzerinden atıyorlar yine, bütün olaylarda gördüğümüz gibi. Mesele sadece bir kişinin suçlanması değil. Yukarıdan aşağıya doğru yayılan bir sistem var. Yine başta bahsettiğimiz bu denetimsizlikten beslenen ve meşruiyetini toplumun karşısında, toplumun aleyhine koyan bir yapı var. Toplumun karşısında kar dayanışması var” dedi.    ‘Bu düzeni mahkum etmeliyiz’   Seyhan Öznur Karasu, son olarak şu ifadeleri kullandı: “Toplum, sağlık hakkının ve eğitim hakkının kamusal olması gerektiğini daha yüksek sesle söylemeye başladı. Bu olaydan sonra tabii ki sağlık sistemine olan güvende çok büyük sıkıntılar yaşandı. Fakat sorun düzenin kendisi olduğu için aslında bu düzeni mahkum etmeliyiz. Bu sistem nasıl bir sistem ki bu yapılar için bir zemin hazırlıyor? Bunu sorgulamalıyız. Örgütlü hareket etmeliyiz; çözüm burada. Sağlıkta ve diğer alanlarda kamu yararını esas alan düzenlemeler şart. Özelleştirme pratikleri terk edilmeli. Devlet, bu alandaki düzenleyici rolünü bir an evvel üstlenmeli. Bu anlayışı siyaseten mahkum etmeliyiz; başka bir çaremiz yok. Biz de süreci izlemeye ve bununla alakalı ses çıkarmaya devam edeceğiz.”