‘Tecride karşı birlik olmamız gerekiyor’ 2024-09-18 09:01:16     Nazlıcan Nujin Yıldız   İZMİR – Cezaevlerinde yaşanan tecride, hak ihlallerine ve hasta tutsakların durumuna ilişkin konuşan ağır hasta tutsak Devrim Ayık’ın annesi Hülya Ayık, vicdan sahibi her insanın cezaevlerine sahip çıkması gerektiğini belirterek PKK Lideri Abdullah Öcalan ve tüm siyasi tutsaklar üzerindeki tecridin kaldırılması için birlik olmak gerektiğini vurguladı.    PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit ağırlaşarak devam ederken cezaevlerine de yansıyan tecrit sebebiyle siyasi tutsaklara yönelik hak ihlalleri gün geçtikçe artıyor. Hasta ve ağır hasta tutsaklar da cezaevinin kötü koşullarının yanında yeterli tedaviyi göremiyor. Ağır hasta tutsaklardan biri de Devrim Ayık. Yüzde 76 engelli, ağır hasta tutsak Devrim, İzmir’de 2015 yılında Özgür Halk Dergisi dağıttığı sırada gözaltına alındı ve “örgüt üyesi olmak”, “örgüte yardım etmek” iddialarıyla tutuklandı. Tutuklama kararının ardından İzmir Kırıklar F Tipi Kapalı Cezaevi'ne götürülen Devrim, sağlık durumunun kötüye gitmesi üzerine Antalya L Tipi Kapalı Cezaevi'ne sevk edildi.   Antalya Cezaevi’nde tutulduğu dönem sağlık durumunun ağırlaşması üzerine 2018 yılında tahliye olan Devrim, Ocak 2021’de tedavi olmaya gittiği esnada tekrar tutuklanıp, Edirne F Tipi Cezaevi’ne konuldu. Crohn hastalığı nedeniyle iki kez ameliyat olan ve bağırsaklarının bir bölümü alınan Devrim, 2006 yılında geçirdiği kaza nedeniyle sağ gözü görme yetisini kaybetti, sol gözü ise 32 derece miyop. Ayrıca Devrim’in sol kulağında yüzde 30, sağ kulağında ise yüzde 50 işitme kaybı var. Şu anda Eskişehir H Tipi Cezaevi’nde bulunan Devrim, hastalıklarına rağmen cezaevinde tutulmaya devam ediyor.   Cezaevlerinde siyasi tutsaklara yönelik hak ihlallerine, tecride ve hasta tutsakların durumuna ilişkin konuşan Devrim Ayık’ın annesi Hülya Ayık, konuştu.   Tüm tutsakların arkasındayız   Devrim Ayık’ın 2015 tarihinden beri sadece 10 ay dışarıda kaldığını, bunun dışında sürekli cezaevinde olduğunu ifade eden anne Hülya, 2021 yılından itibaren de Eskişehir H Tipi Cezaevi’nde tutulduğunu paylaştı. Tutsakların tecridin kırılmasına yönelik eylemlerini hatırlatan Hülya, Devrim’in hastalığından dolayı açlık grevi eylemlerine katılamadığını ancak mahkeme, aile ziyareti ve telefon görüşü boykotlarına katıldığını dile getirdi. Hülya, “Boykottan dolayı hepsine disiplin cezaları verilmiş. Hatta iki arkadaşımızın infazı yakılmış. Tahliye olmaları gerektiği halde, tahliyeleri pişmanlık yasasından kaynaklı erteleniyor, imza vermedikleri için. Ne yaparlarsa yapsınlar, biz aileler olarak tabi ki bütün arkadaşlarımızın arkasındayız” dedi.   ‘Biz aileler olarak ne kadar cevap olabiliyoruz?’   Tutsakların son çarelerinin açlık grevi ve mahkeme, aile ziyareti ve telefon görüşü boykotları olduğuna dikkat çeken Hülya, “Biz aileler olarak ne kadar cevap olabiliyoruz?” diye sordu. Önemli olanın bu eylemlere cevap olabilmek olduğunu vurgulayan Hülya, “Şu an boykot bitmiş durumda ama bu tecridi kırmak için ya da mücadelelerini ilerletmek için yeni boykotlar yapmayacakları anlamına gelmiyor. Boykottan sonra ilk görüşmemiz Temmuz ayında oldu. Gittik, görüştük. Fazlasıyla hak ihlalleri vardı. Hele ki Eskişehir gibi bir yerde, orası bir nevi toplama kampı gibi bir yer. Oradaki tutsakların hemen hepsi hasta ve yaşlı tutsaklar. Bunlar üzerinde cezaevi yönetiminin keyfi uygulamaları vardır. Mesela tutsaklar 3 ay boyunca hastaneye gitmeyi boykot ettiler. Boykot bittikten sonra da ‘Bugüne kadar siz gitmediniz bundan sonra da biz sizi götürmüyoruz’ gibi yaklaşımlar vardı” şeklinde konuştu.   ‘Tutsakları sindirmeye çalışıyorlar’   Eskişehir H Tipi Cezaevi’nde hak ihlallerinin ve keyfi uygulamaların çok fazla olduğunun altını çizen Hülya, Ankara Sincan Cezaevi müdürünün Eskişehir’e atandığını ifade ederek “Herhalde gövde gösterisi gibi kendini onlara kabullendirme gibi yaklaşımları var. Bu yaklaşımlardan biri şu; hastaneye götürülürken Emre Can Demir arkadaşımız adli bir tutuklunun yanına götürülmek isteniyor. Bunlar ‘Bu teröristtir, yanıma getirmeyin’ diye bağırıyor. Yani jandarma, gardiyan ve adli tutsaklar ortaklığıyla bir provokasyon yaratılıyor. Hatta Emre Can Demir arkadaşımızı darp etmişler. Bütün vücudunda morluklar var. Bu şekilde yaklaşımlar var. Mesela Devrim’in olduğu koğuş bir anda değiştirilmiş, bulundukları koğuştan kat be kat kötü olan yeni bir koğuşa geçilmiş. Bir nevi onları sindirmeye, baskılamaya çalışıyorlar” diye belirtti.    ‘İnsanım diyenlerin topyekûn ayaklanması gerek’   2012 yılında siyasi tutsakların girmiş olduğu açlık grevi eylemlerinde halk tarafından ciddi bir ayaklanmanın olduğunu hatırlatan Hülya, halkın ayaklanması sonucu sonuç alındığını ve açlık grevi eyleminin sonlandığını ifade etti. Hülya, “Şu anda bana göre bu tecridin kırılabilmesi için yediden yetmişe Kürdüm diyen insanlarımızdan ziyade, insanım diyenlerin topyekûn ayaklanması gerekir, bu tecride karşı. Bugün bana ise yarın sanadır. Şimdiye kadar nasıl ki Kürt halkına yönelik baskılar, sindirmeler, zulümler vardı, şimdi Türkiye halklarına karşı bir zulüm vardır. Türkiye halklarına karşı bir baskı, tutuklama, gözaltı, tehdit gibi olaylar yaşanıyor. O yüzden Kürtlerin özellikle ayaklanması gerekir ama nihayetinde Türkiyeli bütün halkların, insanım, vicdan sahibiyim diyen bütün halkların bu tecride karşı alanlara akması, cezaevlerine sahip çıkması, özellikle hasta tutsaklara sahip çıkması çok önemlidir” dedi.    Hap kullanamayan tutsağa hap veriliyor   Daha birkaç gün önce Erzurum Cezaevi’nde bir tutsağın yaşamını yitirdiğini anımsata Hülya, “Ben kendi evladım için de söyleyeyim. Hastalığı ileri derecede olduğundan kaynaklı doktorlar her an kendini ameliyata hazırlaması gerektiğini söylüyor. Çünkü hastalığının tedavisi yok. Hastalığının ilerlediği yerde bağırsaklarının alınması gerekiyor. Şu an eğer alınmazsa, bağırsaklar delinirse, iç organlara bulaşırsa zehirli enfeksiyon kaybetme durumunda kalırız. Bütün bunların yaşanmaması için bir an önce tedavi olması gerekiyor. Ameliyat olması gerekiyor yine. Çünkü son hastaneye gittiğinde doktor kendisine ülserin bağırsaklara fazlasıyla yayıldığını söylemiş. Ama cezaevi koşulları ve keyfi muameleler Devrim’in hap yutamadığını bildikleri halde bir poşet hap yazmışlar ve onu kaderine terk etmişler. Devrim hapları iade etmek zorunda kalmış. Çünkü kullanamıyor. Sadece iğne ve serum kullanabiliyor. Bu benim kendi çocuğum için tanık olduğum bir durum. Devrim gibi niceleri var. Yeni cenazelerin çıkmaması için kendine insanım diyen herkesin cezaevlerine sahip çıkması gerekiyor” dedi.   ‘Tecridi kırmak için birlik olmamız gerekiyor’   “Tanımadığım bir telefon çaldığı zaman yüreğim sızlıyor. Kötü bir haber mi alacağım Devrim’den diye” ifadelerine yer veren Hülya, adaleti bekleyemeyeceklerini çünkü Türkiye’de adaletin olmadığını dile getirdi. Özellikle mevcut iktidar döneminde adaletin olmadığını vurgulayan Hülya, halkın adaleti kendi elleriyle yaratması gerektiğini belirtti. Hülya, tüm halklara çağrıda bulunarak şunları söyledi: “Bugün cezaevlerinde hasta tutsaklarımız o kadar çok ki ve son süreçlerini yaşayan o kadar çok insanımız var ki. Yeni kayıpların yaşanmaması için ve hiçbir annenin yüreğinin yanmaması için bütün halkımızın tek yürek olup cezaevlerine sahip çıkması gerekiyor. Özelde Sayın Öcalan üzerindeki tecridi, genelde bütün tutsaklarımızın üzerindeki tecridi ve toplumun üzerindeki tecridi de kırmamız için birlik olmamız gerekiyor”