‘İradeye Saygı’ yürüyüşçüleri: Kayyım bir tecrit uygulamasıdır 2024-07-05 09:03:15       Zelal Tunç-Dilan Babat   WAN – “İradeye Saygı Yürüyüşü” eylemcileri Wan’dan Colemêrg’e doğru yürüyüşlerinin  2’nci gününü de tamamlarken, kayım politikalarının PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde sürdürülen tecrit politikalarıyla bağlantısını hatırlatarak, tecrit kaldırılmadığı sürece baskıların devam edeceğine işaret etti.   Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) tarafından 3 Haziran tarihinde Colemêrg (Hakkari) Belediyesi’ne atanan kayyıma karşı İstanbul ve İzmir’den yola çıkarak Wan’a ulaşan ve buradan da Colemêrg’e hareket eden “İradeye Saygı Yürüyüşü” eylemcileri yürüyüşlerinin 2’nci gününü geride bıraktı. Yürüyüşçüler, ilk durakları olan Payizava (Gürpınar) ilçesinde konakladıkları parkta sabahın erken saatlerinde çevre temizliğiyle başlayan mesailerinde, görev dağılımıyla semaverleri yakarak sıcak çay eşliğinde sohbetler etti. Kahvaltı öğünü ardından tekmile duran eylemciler daha sonra oluşturdukları uzun bir yürüyüş kortejiyle ilçeye bağlı Hoşap Mahallesi’ne doğru yola koyuldu. Öğle saatlerinde kale eteklerinde kısa bir mola verdikten sonra tekrar yola devam eden eylemciler güneşin batışı ardından, Hoşap ve Elbak (Başkale) arası bir dinlenme tesisinde konakladı.  Alkış, zılgıt, marşların bir an bile durmadığı yürüyüş boyu yolların kesiştiği tüm mahalle sakinleri tarafından da eylemciler büyük ilgiyle karşılandı.   Yürüyüşçüler, eylemlerinin amacına dair ajansımıza konuştu.   ‘Mücadele etmekten başka çaremiz yok’   İzmir’den DEM Parti Konak İlçe Yöneticisi Ruhtan Ulu, tecrit ile kayyım atamalarının bağına değindi. Tecridin, halkın iradesini gasp etmekle başladığını söyleyen Ruhtan, “Cezaevlerinde binlerce tutuklunun bulunma sebebidir. İçeride birçok arkadaşımızın müebbetle yargılanmasının sebebidir. Bu uygulamaların tamamı devletin faşist politikasından kaynaklanıyor. Bizler mücadelemizi devlet faşizmine karşı sürdürmeye devam edeceğiz. Bulunduğum Konak ilçesinde tecride karşı kesintisiz olarak mücadelemizi sürdürüyoruz, çünkü başka çaremiz yok” dedi.   ‘Tecrit kalkarsa kayyım uygulamaları son bulacak’   Ruhtan, faşizmin daha fazla yayılmasının sebebinin de tecrit politikası olduğuna dikkat çekerken, “Tecrit kalkarsa kayyım uygulamaları da son bulacak, erkek katillerin şiddeti de son bulacak. Bunun için yalnız olmamamız ve dayanışma ile tecrit kalkabilir. Daha fazla dayanışma oluşturulursa tecrit politikaları son bulacak” şeklinde konuştu.   ‘Sayın Öcalan muhatap alınmadıkça baskılar devam edecek’   Tecrit politikalarının Kürt halkının tüm yaşam alanlarına yansıdığını kaydeden Amed Büyükşehir Belediyesi Meclis üyesi Yasemin Akengin de tecridin sadece Kürtleri değil, Türkiye’de bulunan tüm kesimleri etkilediğini dile getirdi. Yasemin, “Sayın Abdullah Öcalan muhatap alınmıyor. Muhatap alınmadığı müddetçe de bu saldırılar kadın katliamları, kayyım ve saldırı olarak bizlere yansıyor. Tecridin sürdüğü her an saldırı ve savaş demektir. Bu savaşın bir sonu yok. Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü demek sadece Kürt sorununun çözümü değil, Türkiye’nin çözümü demektir. Özgürlüğü sonucu kayyım uygulamaları ve kadına yönelik saldırı söz konusu olmaz.  Çok farklı bir süreç yaşıyor oluruz. Herkes bir şekilde tecride karşı durmak zorunda. Bizler tecride karşı mücadele etmek zorundayız. Yürüyüşümüz sadece kayyıma karşı değil, kadın katliamlarının artması, tecrit politikaları ve Kürt sorununun çözümüne yönelik bir yürüyüştür” vurgusu yaptı.   ‘tecritte karşı hukuksuzluk başka bir boyutuna maruz kalıyorlar’     DEM Parti MYK üyesi Elif Bulut ise Türkiye’de hukukun kişilere göre uygulandığına işaret etti. Bu nedenle tecride karşı çıktıklarını belirten Elif, “Tecrit burada Sayın Abdullah Öcalan’a uygulanıyor, ancak Sayın Abdullah Öcalan’a karşı çıktıkları için veya ideolojisini benimsemedikleri için ses çıkarmıyorlar. Bu hukuksuzluk yarın öbür gün dönüp kendilerini vuruyor. Yargı gerçek anlamını yitirdiği için bugün hukuksuzluk kendilerini buluyor. Tecrit olarak bulmuyor belki ama adil yargılanma olarak ortaya çıkıyor. Bugün Kürt halkının seçme ve seçilme hakkının alınmasına ses çıkarmıyorsanız, demokratik haklarının elinden alınmasına karşı ses çıkarmıyorsunuz. Demokratik haklarının elinden alınmasına karşı ses çıkarmıyor sanız, bu da iktidarın istediği her şeyi uygulamaya geçirmesine neden oluyor. İktidarın otoriterleşmesine neden oluyor. Bu da başka bir kesime, başka bir inanca, başka bir saldırı şeklinde sürüyor. Sessizlik başka yönelime yol açıyor. Bu yüzden kayyıma karşı ortak direnmek lazım. Bu yüzden tecride karşı ortak direnmek lazım” ifadelerini kullandı.   ‘Yürüyüş kayyım geri adım atsa da devam edecek’   Kayyım atamalarına değinirken, Colemêrg’e 3 dönemdir kayyım atandığını kaydeden Elif, şöyle konuştu: “Ülkede demokrasi gelişmezse ekonominiz de bozulur, savaş ekonomisini güdersiniz. 3 dönemdir Hakkari’ye kayyım atanıyor. Bu halk seçimle ısrarla sizi istemediğini söylüyor. Devletin tüm imkanlarını kullanan kayyım-vali atıyorlar. Demek ki bu halk sizi istemiyor ki seçmiyor. AKP iktidarı sürekli sıkıştığında ‘Ben seçimlerle geldim’ diyor. Seçimle gelen bir halkın iradesini tanımazsanız bu halk da bir direniş gösterir. Bu direniş de dalga dalga tüm kesimlere yayılır. Wan’da gördük, Hakkari’de gördük. Bu politikalara karşı biz kadınlar özelde direniyoruz. Bu yürüyüşümüz kayyım geri adım atsa da devam edecek.”