Salgın sürecinde yoğun bakım hemşireleri neler yaşıyor?

  • 09:03 14 Nisan 2020
  • Sağlık/Spor
ANKARA -Türk Yoğun Bakım Hemşireleri Derneği üyesi Prof. Dr. Gülçin Bozkurt, yoğun bakımlarda doluluk oranının yüzde 70’lerde olduğunu ve önümüzdeki günlerde bir kriz yaşanabileceğini belirtti. Yoğun bakım hemşirelerinin bu süreçte çok fazla yorulduğunu ve hemşire açığı olduğunu kaydeden Gülçin, “Karar vericilere sorumluluk düşüyor” dedi.
 
Türkiye’de koronavirüs salgını hızla yayılırken son 24 saatte vaka sayısı 61 bin 49'a, yaşamını yitirenlerin sayısı ise bin 296'ya yükseldi. Sağlık Bakanlığı verilerine göre yoğun bakımda bulunan hasta sayısı ise bin 665. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Mart ayında yaptığı açıklamada, Türkiye'de devlet ve özel hastanelerinde toplam 25 bin 466 erişkin yoğun bakım kapasitesi bulunduğunu açıklamıştı. Son süreçte Bakanlık tarafından yapılan açıklamalarda yoğun bakımların doluluk oranının neredeyse yüzde 70 seviyelerine ulaştığı kaydedildi. Yoğun bakımların durumu bu seviyedeyken Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ülkelerinin yoğun bakım hemşire sayısına göre sıralandığı listede Türkiye sondan ikinci.
 
Pandemi sürecinde doktorlar kadar çalışan ve süreçten etkilenen diğer meslek grubu da yoğun bakım hemşireleri. Vakaların ilerlemesi ile birlikte yoğun bakım hemşirelerine duyulan ihtiyaç da artıyor. Türk Yoğun Bakım Hemşireleri Derneği’nin Çocuk Yoğun Bakım Hemşireler Bölümü üyesi olan, İstanbul Üniversitesi'nde akademisyen Prof. Dr. Gülçin Bozkurt, Türkiye’de 10 Mart tarihinden bu yana devam eden koronavirüs (Covid-19) salgını ile yoğun bakımlarda neler yaşandığını ve bu süreçte hayatları tehlikede olan yoğum bakım hemşirelerin durumunu anlattı. 
 
‘Başta karar vericilere sorumluluk düşüyor’
 
Salgın sürecinin çok kaygı verici geçtiğini belirten Gülçin, “Bilgilerimizi netleştirmemiz gerekiyor. Çünkü birçok karışıklık var ve her gün bilgilerimize yeni bilgiler ekleniyor. Acilen kendi kafamızı netleştirip, hareket planlarımızı yapıp ve öngörülerimizi erkenden yapmamız gerekiyor. Burada da çok kişiye, başta karar vericilere sorumluluk düşüyor. Karar vericilerin işi de daha da zor çünkü hızlı karar vermek gerekiyor. Süreç çok kaygı verici gidiyor” diye ifade etti.
 
‘Yoğun bakımlarda kriz yaşanabilir’
 
Vaka ve ölüm sayısının giderek artması üzerine şu an yoğun bakımlarda yatak ve hemşire sayısının yeterli olmadığını vurgulayan Gülçin, şu bilgileri verdi: “Hastanelerde yoğun bakımların doluluk oranı kesin olmamakla beraber en son hemşire arkadaşlardan aldığım bilgilere göre kliniklerde yüzde 70 civarlarında. Ancak bizim kliniklerde yoğun bakımda çalışan arkadaşlarımızdan duyduğumuz çok ciddi bir şekilde özellikle hem yatak kapasitesinin doluluk açısından hem de yoğun bakım hemşire yetersizliği açısından çok yakın bir zamanda kriz yaşanacağına dair ciddi öngörüler var, bizim de tahminlerimiz buna yönelik.”
 
‘Hemşirelerin hem yürekleri hem de bedenleri yoruldu’
 
Salgın sürecinde yoğun bakım hemşirelerinin salgından hem psikolojik hem de fiziksel olarak nasıl etkilendiklerini anlatan Gülçin, “Hem hastalıktan etkilenip Covid-19 pozitif çıkan hastalanan arkadaşlarımız var hem de işgücü olarak bu salgından çok ciddi etkilenen, ciddi yoğunluk yaşayan, üç dört gün evine gitmeyen ve çok uzun mesailere kalıp çalışan arkadaşlarımız var. Ben şu an kliniğin içinde değilim ancak, sürekli yoğum bakım hemşireleriyle temas halindeyim. Biliyorum ki çok yoruldular. Hem yürekleri yoruldu hem de hasta sayısının artmasıyla bedenleri yoruldu. Dolayısıyla iş gücü kaybı açısından yoğun bakım hemşirelerin durumunun kritik olduğunu duyuyoruz sürekli. Yoğun bakım hemşireleri psikolojik olarak çok ciddi bir şekilde umutsuzluk yaşıyorlar, çok yorgunluk hissediyorlar ve hem kendileri için hem sevdikleri, aileleri için hem de toplum için ciddi kaygılanıyorlar” dedi.
 
‘İşgücümüzü hiç tükenmeyecek gibi kullanıyoruz’
 
Salgın sürecinde iş yükü artan hemşirelerin bu süreci nasıl daha rahat atlatabileceklerine dair ikinci bir planlarının olmadığını söyleyen Gülçin, “Mevcut iş gücümüzü hiç tükenmeyecek gibi hala kullanıyoruz ama hastalananlar var, çok yoruldular, çok ciddi bir şekilde endişeliler. Bunlar birebir gelen geri bildirimlerdir” diye konuştu. Dernek olarak koronovirüs nedeniyle üç dört gündür hemşirelerin durumuna ilişkin bir araştırma yaptıklarını kaydeden Gülçin, medyanın da hemşirelere mikrofon uzatmadığına ve görmezden geldiğine dikkati çekti. Meslektaşları için kaygılı olduğunu ifade eden Gülçin, şöyle devam etti: “Ben akademisyen bir hemşireyim. Profesörüm, belli bir yaşa gelmişim, eski bir yoğun bakım hemşiresiyim, 10 yıl klinik çalışmışım, şu an astımım ve hipertansiyonum olduğu için evden online ders yapıyorum. Derslerimi bile evde yapıyorum olabildiğince evden çıkmıyorum ama ben bütün kliniklerde çalışan meslektaşlarım için oldukça kaygılıyım kendi kendime vicdan yapıyorum.”
 
‘Hemşire açığı var’
 
İleriki haftalarda yoğun bakımlarda bir kriz yaşanabileceği uyarısında bulunan Gülçin, Yoğun Bakım Hemşireleri Derneği olarak, bu krizi önceden öngördüklerini ve salgının başlamasıyla birlikte “Olası krize karşı ne yapabiliriz” sorusuna yanıt aradıklarını kaydetti. Gülçin, “Yoğun bakım bilmeyen hemşireleri yoğun bakıma hazırlamak için bir taslak hazırlıyoruz. Çok zaman geçmedi. 1 Mart’tan bugüne daha yeni bir ay geçti ve iki üç gündür kamu hastaneleri bakanlık üzerinde gelen bir yazıda da ‘Acilen yoğun bakıma hemşire yetiştirmeli’ diye kurumlara yazı gitmiş ve uyarmışlar, ‘herkes çalışsın’ diye. Biz de kendimizce böyle bir öngörü yapmıştık ve bu duruma hazırlanıyorduk. Sanıyorum birkaç güne kadar biz de kendi programımızı netleştirip dernek sayfamızda da paylaşacağız” şeklinde konuştu.
 
‘Çocuğuyla hastaneye gidip mesai geçiren insanlar var’
 
Salgın nedeniyle sağlık kurumlarında çalışan ve çocuğu olan kadınların zor günler yaşadığını ifade eden Gülçin, sözlerine şöyle devam etti: “Evet, siz insanlara ‘çalışın’ diyorsunuz ve bu insanların bireysel olarak çözümü yoksa nasıl olacak?  Mesela, çocuklara nasıl bakılacak? Şimdi sağlık çalışanlarının evde çocuğun bakım sorunu, barınma sorunu, yaşlısı olan birçok bakıma ihtiyaç duyan insan var. Böyle bir kişi nasıl işe gidecek ve nasıl kendini işe verecek. Diyelim ki sağlık çalışanının kendisi hastalandığında bu süreci destekleyecek bir destek sisteminiz yoksa sağlık çalışanları nasıl toparlanacak. Sistemli bir şekilde çözümler yok. Çocukları olan birçok arkadaşım sıkıntılarını anlatıyor. Çocuğuyla birlikte hastaneye gidip hastanede mesai geçiren insanlar var. Buyurunuz kimi riske ediyorsunuz? Dolayısıyla mevcut sistemin içerisinde çözümler ya da modeller var ama bu salgın sürecinde çalışan annelere özgü bir şey yok ya da Avrupa ülkelerinin yaklaştığı gibi bir hassasiyet yok.”
 
‘Bir toplumu değiştiren dönüştüren, iyileştiren kadındır’
 
Salgın sürecinde meslektaşlarına ve özellikle kadınlara seslenen Gülçin, “Meslektaşlarım için çok kaygılıyım. Onlar kendilerine dikkat etsin ki toplum sağlıkla ayakta kalabilsin ve özellikle bir toplumu değiştiren dönüştüren, iyileştiren kesimin kadın gücü olduğuna inanıyorum. Çünkü kadın gücünün toplumda birçok şeyi yendiği gibi bu hastalığı da yeneceğine inanıyorum. Kadın bu salgın sürecinde de gücünü göstermeli. Dolayısıyla toplum bu süreçte kadın gücünden yararlanmalıdır. Mesela maskelerle ilgili kadınlar çalışma yapıyor ve buna benzer kişisel koruyucu ekipman gibi evde emekleriyle bu sürece destek veren kadınlar var. Yani bu süreç toplumsal bir mücadeleyle dönüşecekse bu salgın süreci sadece sağlıkçının yükü değil” ifadelerini kullandı.
 
‘Sağlıkçılar can kurtarma mücadelesi veriyor’
 
Salgın sürecinde sağlıkçılara çok iş düştüğünü ve can kurtarma mücadelesi verdiklerini anımsatan Gülçin, “Ama asıl sağlıkçıların da biz kadınların gücüne ihtiyacı var. Çünkü biz kadınlar sağlıkçılara yardımcı olmasak onlar belli bir süre sonra çöker ki bu sistem yakında çökerse hep beraber boğulup kalırız” diye belirtti.