Bitmeyen özgürlük romanının ilk bölümü: Gurbetelli Ersöz

  • 09:05 7 Ekim 2018
  • Portre
Safiye Alağaş
 
İSTANBUL - “Özgür yaşam ortamını yaratmada benim de kanım, canım olmalı” diyen Gurbetelli Ersöz'ün 32 yıla sığdırdığı ömrü, özgürlüğü arayarak geçti. Gurbetelli, kadın özgürlük mücadelesinde, bitmeyen bir özgürlük romanının ilk bölümü gibi dolu dolu ve soluksuz yaşadı. 
 
Gurbetelli Ersöz, 11 Temmuz 1965 günü Elazığ’ın Palu ilçesine bağlı Akbulut köyünde dünyaya gelir. Doğduğunda babası Almanya’da işçi olarak çalışıyordu. Gurbette olmanın getirdiği ağır yükle kızının adını da Gurbetelli koyar. İlkokul üçüncü sınıfa giderken, çevresindeki insanlarla arasında bir fark olduğunu anlayan Gurbetelli, konuşurken cümlelerin arasına serpiştirdiği Kürtçe sözcüklerin arkadaşları ve öğretmenleri tarafından anlaşılmadığını fak edince şaşırır. Gurbetelli isminin konulmasıyla başlayan arayışı, okulda dilinin farklı olmasını anlamasıyla, neden ve niçin sorularıyla ilk nüvelerini atar. Bunu anlatırken şöyle der Gurbetelli: “Durmadan okumaya başladım, okudum, okudum, okudum, yoruldukça radyo dinledim. İyi Türkçe okumayı, yazmayı, konuşmayı öğrendim sonunda.”
 
Gurbetelli’nin soluksuz öğrenme istemi
 
Üniversiteyi bitirdikten sonra Çukurova Fen Bilimleri Enstitüsü’nde ‘Çevre ve Enerji’ üzerine yüksek lisans yapmaya başlayan Gurbetelli, kimyayı, maddelerin birleşip bir araya getirdiği bütünü ve buna en iyi tanıklık ettiği laboratuvarı çok sever. Onun bu sevgisinin farkında olan kürsü başkanı bir gün, Gurbetelli’nin aklından hiç çıkmayan şu sözleri söyler: “Senin laboratuvarı bu kadar sevmen bilim insanı olmak için ilk koşul. Ancak unutmamalısın ki öğrendiklerini başkaları ile paylaşmadıktan sonra hiçbir anlamı olmaz.”
 
Dönüm noktası: Çernobil ve Halepçe katliamları
 
Yüksek lisans yaptığı sırada bir yandan da 3 yıl boyunca kimya bölümünde araştırma görevlisi olarak çalışan Gurbetelli hayatının dönüm noktasının Çernobil ve Halepçe katliamı olduğunu dile getirir. Gurbetelli, “Çernobil ve Halepçe ile en çok ilgilenmesi gereken kimyacılar beni çok şaşırttı, kendime sık sık ben neyim, ne yapacağım diye sormaya başladım” der. Yaşadığı çelişkilerle mücadele ederken, bir yandan da çocukluğunun geçtiği Adana’da devrimciliğe ve mücadeleye gençlik döneminde adım atan Gurbetelli, bu sırada gazetecilik de yapmaya başlar. 10 Aralık 1990’da gözaltına alınır. 15 gün boyunca sorguda kalan Gurbetelli, ağır işkencelere maruz bırakılır. Tutuklanıp Malatya Cezaevi’ne gönderilen Gurbetelli, 2 yıl tutuklu kalır.
 
Aradan geçen iki yılın ardından tahliye edilen Gurbetelli, gazeteciliğe sıkı sıkıya sarılır. 26 Nisan 1993’te “Gerçekler karanlıkta kalmayacak” sloganıyla yeniden yayın hayatına başlayan Özgür Gündem gazetesinde çalışmaya başlayan Gurbetelli, gazetenin genel yayın yönetmeni olur. Böylece Türkiye basın tarihinde bir ilke imza atan Gurbetelli Türkiye’nin ilk kadın genel yayın yönetmeni olur.
 
‘Basın gerçeği yazsaydı bu kadar insan ölmezdi’
 
Özgür Gündem’i kendi sözleriyle anlatan Gurbetelli şöyle der: “Özgür Gündem aykırı bir gazete, biz sorunlara farklı bakmaya çalıştık, bu cesaret istiyor. Mükemmel demiyorum, ama farklılığı kaba da olsa yakaladık, Kürt gazetesi olarak nitelendirildik. Kürt sorunu yok dendi, biz, ‘bu bir gerçeklik’ dedik, şimdi basın da ‘Kürt sorunu var’ diyor. MGK basına brifing veriyor. Böyle bir şey hangi ülkede olabilir? Muhabirin iyi niyeti yetmiyor. Ortaya konan ürünün neye hizmet ettiği önemli. Basın gerçeği yazsaydı, bu kadar insan ölmezdi.”
 
Yeniden tutuklanır
 
10 Aralık 1993’te Dünya İnsan Hakları Günü’nde Özgür Gündem’in bürosu, yüzlerce polis tarafından basılır. Diğer gazete çalışanlarıyla birlikte gözaltına alınan Gurbetelli, 13 günlük gözaltının ardından tutuklanır. İlk gözaltında yaşadığı işkenceler burada da tekrarlanır. Sağmalcılar Cezaevi’ne gönderilen Gurbetelli, 1994 yılının Haziran ayında ilk duruşmada tahliye edilir. Ardından gazetecilik faaliyetlerini bir müddet daha sürdürür. Bu süreçte Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütü Türkiye Temsilcisi Nadire Mater, Gurbetelli ile bir röportaj yapar.
 
‘Değişen bir şey yok’
 
Gurbetelli bu röportajda, akademik anlamda alanı olan kimya ile gazeteciliği nasıl özdeşleştirdiğini vurgulayarak, “Değişen bir şey yok; kimya gibi, laboratuvardasın, oraya preparat inceler gibi bakacaksın. Her farklı objektifle lamba preparatın başka bir özelliğini görmen gibi, haberde de, farklı objektiflerle farklı yanlar, farklı unsurlar ortaya çıkıyor ki ancak bunların bir araya gelmesiyle haberin gerçeğe en yakın resmini çekersin” der.
 
İlk kadın genel yayın yönetmeni
 
Gurbetelli, ülkenin ilk kadın genel yayın yönetmeni olma özelliğine sahip olmasını Kürt kadın mücadelesinin bir zaferi olarak nitelendirerek şunu söyler: “Tabii ki, bir Kürt kadının genel yayın yönetmeni olması çok önemli, son yıllarda Kürt kadını erkekten çok daha fazla mesafe kat etti. Benim bugün geldiğim yer de, kendi özel gayretimin yanı sıra bununla bağlantılı.” Gurbetelli kavgasını başka bir alanda vermeye karar verdiğinde “Elveda şehir, elveda şehirler” diyerek yüzünü başka yöne döner. 7 Ekim 1997’de Irak Kürdistan Bölgesi’nde KDP ile girdiği bir çatışmada yaşamını yitirir.
 
‘Renkli bir kişiliği vardı’
 
Gurbetelli ile aynı dönem Özgür Gündem’de çalışan Gazeteci Yurdusev Özsökmenler, nasıl bir gazete tartışmalarının olduğu bir süreçte Gurbetelli’nin gazetede çalışmaya başladığını söyledi. Bütün bu tartışmalar içerisinde Gurbetelli’nin kısa sürede öne çıkan biri olduğunu vurgulayan Yurdusev, Gurbetelli’inin daha önce kimya araştırma görevlisi olduğunu ifade etti. Gurbetelli’nin belli bir birikimin olduğuna dikkat çeken Yurdusev, öneri ve bakış açısını daha da geliştirerek genel yayın yönetmeni olarak çalışmalara başladığını aktardı. 
 
Gazeteyi ikinci dönem çıkarma çalışmalarını birlikte yürüttüklerine değinen Yurdusev, “Toparlayıcı ve örgütçü bir insandı. Zaten o yüzden genel yayın yönetmeni oldu. Zor bir dönemdi. O dönem gazeteyi çıkarmak haber yapmak, büroları açık tutmak çok zordu. 1990’lı yıllarda faili meçhullerin, köy yakmalarının olduğu yıllardı. Gazete muhabirlerinin öldürülmeye başlandığı bir zamandı. Gazeteyi ikinci defa çıkardığımızda hemen ardından Musa amca öldürülmüştü. Bu sürece göğüs germek ve toparlamak gerekiyordu. Gurbet bu konuda oldukça yetenekliydi. Asla kalıpçı değildi, renkli bir kişiliği vardı. Herkesle oturabilir konuşabilirdi, tartışabilirdi. Aydınlarla, yazarlarla gazetenin çevresinde bir dayanışma ağı kurabilmek için çok emek verdi. Örneğin Yaşar Kemal ona kızım derdi. Ve hep onun hikayesini yazmak istediğini söylerdi. Bunun gibi pek çok aydınla ilişkileri vardı. Onlarda gazeteye gidip gelirdi, oda onları ziyaret ederdi” dedi.
 
‘Pek çok gazetecide derin izler bıraktı’
 
Gurbetelli’nin çok yetenekli olduğunun altını çizen Yurdusev şunları dile getirdi: “Manşetlerin atılması, başlıkların çıkarılması, gazeteye biçim verilmesinde de aktif olarak çalışırdı. Bu kadar yoğun bir emeğin yayında aslında hastaydı. Bazen çok derin sancıları olurdu. Biz ona Gurbet, dinlen kendine biraz bak dediğimiz halde birazcık toparlanınca yine gazeteye koşardı. Renkli, yetenekli örgütçü bir kişiliği vardı. Pek çok gazetecide de bu açıdan derin izler bırakmıştır. Hem Özgür Gündem, geleneğinden gelen, hem de diğer gazetecilerde, ama en çokta kadın gazetecilerde derin izler bırakan bir arkadaşımızdı.  Basın alanı kadınların çokça itildiği bir alandır. Ama bizim gazetemiz tam tersine neredeyse kadınların yönetiminde çıkan bir gazeteydi.”
 
‘Keşke bu sahada daha çok kalsaydı’
 
Çok zor koşullarda gece gündüz birlikte çalıştıklarının dile getiren Yurdusev,  Gurbetelli’nin çok genç olmasına rağmen olgun biri olduğunu dile getirdi. Gurbetelli’nin büyük işler başarabilecek biri olduğunu ifade eden Yurdusev, “Arkasında pek çok eser bırakabilecek biriydi. Yazabilirdi. Tabii ki bu koşullarda artık yaşayamaz hale gelmişti. Peş peşe cezaların tutuklanmaları gözaltına almaların gelmesi onu bu sahadan uzaklaştırdı. Ben keşke bu sahada kalabilseydi çok şey yaratabilirdi diye düşünüyorum. Zaten güncesi bunun örneğiydi. O kadar zor koşullarda bile yazabilen üretebilen arkasında bir eser bırakabilen bir insan. Koşullar başka türlü olsaydı sanıyorum çok kalıcı şeyler yapabilirdi. Yapmadı mı evet yaptı. Daha kalıcı ve güzel şeyler yapabilirdi” dedi.
 
‘Gördüğüm en özgürlük aşığı insanlardan biriydi’
 
Gurbetelli’nin özgürlük aşığı bir insan olduğunu söyleyen Yurdusev,  onun bu özgürlük tutkusunu şu sözlerle anlattı: “Gurbet özgürlük aşığı bir insandı. Kalıplara sığmayan gerçekten özgür ruhu olan ve özgürlüğe tutkun bir arkadaştı. Bu nedenle devletin belli sistemleri ona dar geldi. Hatta gazetede bir süre çalıştı gazete bile ona dar geldi. O açıdan kimya alanında daha fazla çalışamazdı diye düşünüyorum. Belki baskılar vardı ama onun özgürlük arayışı onu gazeteye daha sonra da başka alanlara yöneltti. Gerçekten gördüğüm en özgürlük aşığı insanlardan biriydi. Gurbet ve yaşamını yitiren diğer gazeteci arkadaşlarımızın peşinden yürüyen gençler gazeteciler, onların kalemini yerde bırakmadı. Bir geleneğin başlatıcısı oldular. Özgür gündem çok zor bir iş başarmıştı. Ondan sonra gelenlerde bu zorlu mücadeleye devam ediyorlar. Bu tabi bize ümit ve kıvanç veriyor.”