‘Kürt Siyasetinin Mor Rengi’ tiyatroya uyarlanıyor

  • 09:01 4 Aralık 2018
  • Kültür Sanat

Safiye Alağaş

İSTANBUL - Gültan Kışanak’ın cezaevinde kaleme aldığı “Kürt Siyasetinin Mor Rengi” kitabı sinema ve tiyatro oyuncusu Jülide Kural tarafından okuma tiyatrosuna uyarlanıyor. MKM’nin kadın müzisyen ve tiyatrocuların yanı sıra farklı kimliklerden kadınlar da oyunda yer alacak. Oyunun 27 Aralık’ta sahnelenmesi planlanıyor. 
 
Diyarbakır Belediye Eşbaşkanı olduğu dönem yerine kayyım atanan ve ardından tutuklanarak Kandıra Cezaevi’ne konulan Gültan Kışanak, burada “Kürt Siyasetinin Mor Rengi” isimli kitabı kaleme aldı. Tutsak bulunan 23 Kürt kadın siyasetçinin kendi hikayesini anlattığı kitap, Türkiye’deki kadınlar tarafından ilgiyle karşılandı. Tiyatro ve sinema oyuncusu Jülide Kural da kitabı tiyatroya uyarlamaya karar verdi. 
 
Kadınların ortak fikri
 
Jülide, kitap ilk çıktığında eline alıp kabaca incelediğinde “Bu bir okuma tiyatrosu olabilir mi?” diye düşünüyor. Kısa bir süre sonra kadınlar, Gültan’ın kitabını paylaşmak ve dayanışmak amacıyla bir toplantı düzenliyor. Toplantı sırasında çevirmen, yazar ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Parti Meclisi (PM) üyesi Ayşe Berktay, Jülide Kural’a “Acaba bunu okuma tiyatrosu yapabilir miyiz” diye soruyor. Birçok kadın birbirlerinden haberleri olmadan kitabın okuma tiyatrosuna uyarlanması fikrini ediniyor. Bu fikir üzerine Jülide, kitabı derinlemesine yeniden okuyor.
 
‘Okurken hep güçlendim’ 
 
Kitabı okuduğu sırada çok duygulandığını belirten Jülide, “Kitabı okurken kimi zaman gözlerim yaşardı. Kimi zaman çok güçlendim. Aslında kimi zaman değil okurken hep güçlendim. Çünkü bu hikayelerde kadınlar kendi süreçlerini anlatırken onların gücü ve cesaretleri bana çok iyi geldi. Daha sonra ben bunu nasıl bir okuma tiyatrosu haline getirebilirim diye düşündüm. Tabi bazı sorunlar vardı. Birincisi kimi hikayeler çok uzun, kimi kısaydı. Kimisi ise tamamen var olan durumu anlatıyor. Cezaevi koşulları bütün ayrıntılarıyla anlatmaya el vermiyor. Sonuçta onlar cezaevi görevlileri tarafından okunuyor. Bu da bir sansürü getiriyor ister istemez. Evet elimizde bir kitap var. Bu kitabın içerisindeki her şey gerçek hayattan geliyor. Ama aynı zamanda biz bunu bir şekilde de sahneye çıkaracağız. Bu anlamda da burada estetik kaygı kendini gösterdi. Bizim amacımız düz bir şekilde bir şeyi aktarmak değil. Buna bir estetik katmak, kendi yorumumuzu katmak istedik ve buradan bir sanatçı yorumunu nerelere koyabiliriz diye düşündük. Nasıl olabilir diye çok ciddi bir çalışma yaptım. Neredeyse bütün yaz kitabı sürekli okudum. Her bir arkadaşı tanıyordum. Kitap vasıtasıyla şimdi daha derinden tanıyorum. Burada kadınların aslında demokratik siyaset alanında ne kadar olağanüstü bir mücadele verdiklerini bir kez daha çok ayrıntılı bir şekilde anlama şansım oldu” dedi.
 
‘Her kadının hikayesi kendine has’
 
23 kadının birbirine çok benzeyen hikayesi varmış gibi göründüğünü ifade eden Jülide, “Hepsinin temel niteliği sonuçta kadın olmaları. Kürt kadın, bunun yanında Alevi ve Sünni olmaları var. Çoğu evli ve çocuk sahibi kadınlar. Bildiğiniz o cinsiyetçi eril sistemin tam da göbeğinde kadınlar olarak yer alıyorlar. Sonra öyle bir mücadele seçiyorlar ki, öyle bir mücadele ile özgürlük yolculuğuna çıkıyorlar. Bu yolculuklara baktığımız zaman birbirine çok benziyor gibi görünüyor. Aslında her biri çok özgün biricik, kendine ait. Dolayısıyla çok benzer gibi görünmesine rağmen Burcu Özkan sadece Burcu Özkan, Gültan sadece Gültan, Aysel Tuğluk sadece Aysel Tuğluk, onun dışında kimse öyle yaşamazdı diyorsunuz” ifadelerini kullandı.  
 
4 kez kurgu yapıldı 
 
Okuma tiyatrosunun normalde bir saati geçmemesi gerektiğini vurgulayan Jülide, kitabın 4 kez kurgusunu yaptığını söyledi. Çünkü 23 kadının hikayesini eşit düzeyde anlatılması gerektiğinin altını çizen Jülide, “Kitap 390 sayfa ve 20 sayfaya indirilmesi gerekiyordu. 23 kadın olunca hepsine aşağı yukarı eşit düzeyde zaman tanımak hikayelerinden bir parça aktarabilmek, bütün bu dengeleri sağlayabilmek için gerçekten oldukça çaba sarf ettim. Çünkü sonuçta bu bir tiyatro gösterisi baştan sona anlatılan bir şey değil. Kitaptan belli parçaların alınıp aslında okuyanların bir kez daha anlamasını sağlamak, okumayanları okumaya teşvik etmeyi amaçlıyoruz. Daha önemlisi aslında biz kadınların dayanışmasına bir örnek göstermek. Onların duvar arkasında oluyor gibi görünmelerine rağmen orada olmadıklarını ve her birimizde yaşadıklarını göstermek için yola çıktık” diye konuştu.  
 
‘Aslında bir tür performans yapıyoruz’
 
Çalışmanın detaylarını aktaran Jülide, MKM oyuncularından Rewşan, Rugeş Kırıcı, tiyatro ve sinema oyuncusu Deniz Türkali ve kendisinin metinleri okuyacağını kaydetti. MKM müzisyen kadın grubundan sanatçıların da oyunda yer alacağını belirten Jülide, “Müziğin de olduğu bir sahne olacak. Hepimiz sahnede olacağız. Sinevizyonda da Film Mor bizimle olacak. 23 kadın siyasetçinin bulabildiğimiz kadar görüntüleri, resimleriyle bir video art yapıyor olacağız. Dolayısıyla bir sahne içinde hem metinler, hem müzik olacak. Bir yandan onların resimlerini, yaptıklarını sinevizyonla göstereceğiz. Dolayısıyla iş biraz okuma tiyatrosundan çıkıp bir tür performansa dönüştü” dedi.
 
‘Gültan’ın düştüğü notu farklı kimliklerle bir kez daha düşeceğiz’
 
“Gültan sadece Kürt siyaseti ve demokratik siyaset alanındaki kadınların özgürlük mücadelesine dair tarihe not düşmek diye tanımlamıştı kitabı. Biz de hem sanat yoluyla hem de farklı kimlikleri de içine katarak bir kez daha not düşeceğiz” diyen Jülide, şöyle dedi: “Ben Çerkesim, Karadenizli ve Kürt arkadaşlar olacak. Böyle olduğunda aslında erkek sistemine şunu söylemiş oluyoruz; Bizim dayanışma ağımız o kadar güçlü ki her süreçte kendimizi yeniden üretebiliyoruz.” 
 
‘Farklı kesimler gelsin, sorular sorulsun’ 
 
Bütün katılanların gönülden bu işi yaptıklarını ve bir parçası olmak istediklerini aktaran Jülide, “Çünkü bu sadece bir iş değil. Hem kendin için hem de bir sürü kadın için yapıyorsun. Daha önemlisi o duvarların arkasında duran yiğit kadınlar için yapıyoruz. Bütün bunları topladığında iyi hissediyor insan. Kadınların bir birbirine el vermesi çok önemli. Erkeklere de açık bir oyun. Hedeflerimizden biri de farklı kesimlerin gelmesidir. Zaten bizim gibi düşünen insanlar değil, bilmeyen insanlara da anlatmak istiyoruz. Biz bize değil de farklı kesimler olsun. Sorular sorulsun. Sanatta her zaman sorular üretmek iyidir. İnsanı hem daha üretken kılar hem de daha fazla derinleşirsin. Umarım bunu başarabiliriz” dedi. 
 
Bir buçuk saatlik gösteri olması hedeflenen oyunun, 27 Aralık’ta Kenter Tiyatrosu’nda saat 20.00’da sahnelenmesi planlanıyor.